⁓6⁓

Cam kırıklarının renksizliğine renk katan kan damlaları, kulak zarını isyana sürükleyen kurşun sesleri... Masada bulunan oğluyla birlikte çekildikleri fotoğrafa ev sahipliği yapan çerçeve parçalara ayrılmış ve Mehmet'in kanı sayesinde kırmızıyla buluşan camlar güzel görünüyordu. Her bir kurşunla yerle bir olmuştu vitrindeki şişeler, kötülüğün anası, rakibine yenilmişti. Duvara gücü yetmeyen mermiler, küçük çocuğun boyasıyla çizdiği resimlerde bulunan rastgele çizilen çizgiler gibi görüntü çıkarmıştı. Odanın içi harabeydi oğlunun yere düşmesini izleyen babanın taş kalbi gibi sesler kesilmişti. Tıpkı Mehmet'in çatık kaşlarının susması gibi.

~~~

Hasan şanslıydı ona bir şey olmamıştı ve kesilen sesler sayesinde oğlunun yanına gidebilmişti. Mehmet'in vücudu kana bulanmıştı. Ama babası kontrol ettiğinde kurşun aslında bacağına ve koluna denk geldiğini fark etmişti. Camlar nedeniyle vücudunun birçok yerinde yara olmuştu. Bu yüzden kan olduğundan fazlaydı bedeninde. Endişeliydi ve küfür savurdu kolu yaralıydı bu yüzden oğlunu taşıyamazdı. Bağırdı ve yardım istedi. Geçen zaman az olsa da onun için önemliydi. Hasan Karahan ilk defa maskesini kaldırmış ve oğluna bir şey olmasından korkmuştu. Kapı açıldı ve sonunda adamları bir b*ka yaramıştı. Rahat bir nefes aldı ve alışkın olduğu ifadeye büründü yüzü. Hemen telefona sarılıp yer altının dilsiz doktorlarına haber verecek arkadaşına olan biteni anlattı küfürle karışık. Kolu yaralı olduğu için oğlunu adamları taşımıştı. Polis gelmeden hemen çıkmaları gerekiyordu. Sağ kalan adamları binanın temizliğini üstlenmişlerdi. Ona ait her şeyi yakacaklardı. Bu şekilde sorunsuz bir şekilde bu olaydan kurtulmuş olacaktı. Arabaya binip hızlı şekilde doktorların evine doğru yol almıştılar. Şu an kurallar umurunda değildi. Kucağında yatan oğlunun başını ilk defa okşadı ve Mehmet babasının bu şefkat dolu yaklaşımını hiç bilmeyecekti tıpkı sımsıcak göz yaşlarıyla ona sarılması gibi...

"Lan oğlum ehliyeti sana kim verdiyse onunda seninde... Lan on dakikalık yol" dedi adamına. Sinirini adamından çıkarmıştı. Gittikleri yer gerçek hayattı. Pembe düşlerden uzak, hayatın ipiyle can vermiş cesetlerin ev sahipliği yaptığı harabe binalar sahipleri gibiydi. Eski ve büyük çatlakları bulunan binalardı.

Yer altı ile bağlantısı bulunan insanların pis işlerini yaptırdıkları birçok kişi vardı. Hayat bize hep acımasızdı. Bu yüzden ağlayarak gelmiştik dünyaya. Hamleleri ağırdı ve hayatta kalmak çok zordu. Yer altının dilsiz doktorları. Babaları tarafından, bir eşya gibi satılmıştılar. Masumiyetlerini onları diri diri mezara gömen adamın diri diri yanan bedeniyle birlikte yok etmiştiler. Köz haline gelen umutlar ve hayaller masalda ki gibi Anka kuşu olup tekrar dirilmedi. Tek bir amaçları vardı yaşamak. Ve bunun için mücadele ettiler. Birçok kez düşüp ve ölüme çok yaklaştılar ama hayat çok garipti. Hasan onların hayatını kurtarmıştı çünkü onun Yasemin'i tanıdığı anda karşısına çıkmıştılar. İnsan olduğunu hissettiğim nadir anlardan biriydi. Şimdi sıra onlardaydı. Oğlunu kurtaracaklarını biliyordu. Çünkü onları yaşattığı gibi acı dolu bir ölüm tattıracağını çok iyi biliyordular.

Çok kan kaybetmişti oğlu. Hasan bunun bilincindeydi. Ve korkuyla bekliyordu. Yasemini birçok kez kırmıştı ama o oğlunun ölümünü kaldıramazdı. Bekledi ve çoğumuzun yaptığı gibi hayatını şeytanın isteklerine kulak verip yaşarken, yardımını onu yaratan Allahtan istedi. Dua etti. Utanıyordu çünkü pisti ruhu ve bedeni. Yüzü yoktu ama çaresizdi.

Zaman düşmanıydı Hasan'ın. Geçmek bilmiyordu. Durmuştu sanki. Kapı açıldı ve Kızların büyüğü olan Betül, ellerini hareket ettirerek Hasan'a durumu anlattı. Hasan onları anlamak için öğrenmişti işaret dilini zamanında "Yaşamayı çok seviyoruz bu nedenle kıçımız pamuk tıkamaman için elimizden geleninin fazlasını yaptık.
Oğlun hayatı tehlikeyi atlattı. Ama ameliyatı ağır geçti bizim misafirimiz olarak kalmaya devam edecek bir süre."
Hasan Karahan gülümsedi ve gülüşü sahte değil gerçekti rahatlamıştı. Onu neden sevdiğini bilmese de Mehmet'i çok seviyordu. Ona kötü davranmak için bir sebebi vardı. Mehmet belki ilerde gerçeği öğrendiğinde ona hak verecekti. Ama gerçeği öğrendiğinde o çoktan ölmüş olacaktı çünkü gerçek bir tek bu sayede gün yüzüne çıkabilirdi...

(Mehmet'ten)

Burnumu rahatsız eden küf kokusu ile karışık olan ilaç kokusu ile nerde olduğumu tahmin edebiliyordum. Gözlerimi açtığımda ışığa alışmam biraz zamanımı almıştı. Beyaz renkli olan duvarlar depremlerin ve yılların etkisiyle çatlakları vardı. Lambanın ışığı oda için zayıf kalıyordu. Eski bir dolap vardı. İçinde birçok ilaç vardı ne işe yaradığını bilmediğim. Odadaki kalp sesimi duymama yarayan alet ve odanın eskiliğine zıt olarak gayet bir yatağa sahipti. Odayı incelerken, rengi önceden beyaz olan ve yılların etkisiyle sarıya bürünmüş olan kapı açıldı. Küçüklüğümden beri tanıdığım, Betül Abla girdi. Uzun boyluydu ve fiziği birçok mankene taş çıkartacak cinstendi. Saçları ruhu gibi karayken, teni güvercini kıskandıracak şekilde beyazdı. Gözleri gökyüzünü andırıyordu. Gülümsedi. Konuşabilseydi eğer bana birçok şey söyleyeceğini biliyordum. O en çok çocukları seviyordu. Ve ben belanın çocuğuydum. Her yaşımda bana yardımı oldu. Aramızdaki bağ kuvvetliydi. Çünkü onun, vücuduna aldığı darbelerden dolayı çocuğu olamayacaktı. Beni hep öz çocuğu gibi sevdi. Ve bende onu ikinci annem olarak sevdim. Bunu gözlerindeki söyleyemediği kelimelerinden hep hissettim. Yine yaşıyordum. O ve kardeşi Fatma sayesinde ben yine hayattaydım.

~~•~~

Vücudum yorgundu bu yüzden sürekli uyuyordum ve bu iyileşmem için iyi bir şeydi. Elimde hissettiğim ağırlıkla uyanmıştım. Annem dolu gözlerle bana bakıyordu. Uyanmamam için sessizce akıtıyordu göz yaşlarını. Yavaşça doğruldum. Beni izliyordu. Canı yanıyordu. Benden daha fazla bunu bakışlarından hissedebiliyordum. Serumun takılı olduğu kolumu hareket ettirdim. Elim ile göz yaşlarını sildim. "Halen daha buna alışamaman beni de senide yıpratmaktan başka bir şeye yaramıyor. Ben Azrail'in gölgesinde doğdum. Ölüm hep bir adım geride beni takip etti. On yaşındaydım. Ben oyuncak sandığım silah ile birini öldürdüm. Ben bir çocuğu babasız bıraktım. Benim normal bir hayatım olmadı ve olmayacakta. Lütfen güçlü ol. Ve bunu düşün sen bana hiç sahip olmadın. Beni her an kaybedebilirsin. Ben zaten yaşamıyorum ki anne. Nefes alan ölü bir bedenden ibaretim."

~~~~•••~~~~

Ölüm beni içine çeken bir bataklık gibiydi. Attığım her adım beni ölüme götürüyordu yavaş yavaş ve ben bunu istiyordum...

Ben kuklaydım. Babamın elindeydi iplerim yine içimden geçirdim keşke ölseydim diye. Bir kez odama gelen babam yaşadığım için mutlu gözükmüyordu. Kalbimi toz parçasına çevirmemiş gibi. Yüzüme bile bakmadan sadece konuştu: "Seni üzmekten zevk almıyorum ama dediklerimi yapmadığın sürece daha fazla acı çekeceksin. Sen benim oğlumsun ve seni korumak için bunu yapmak zorundayım. Senin kaderindeki kız "Ebral" bunu kabullenmek zorundasın. Ben istediğimi hep aldım ve bana karşı çıkarsan zarar gören taraf sen olursun. Bunu unutma. "

Konuştu ve gitti. Sol gözümden akan göz yaşını sildim elimle. Kalbim acıyordu. Biliyordum onu yenemeyeceğimi. Bir suçlu aradım kendimce ve babamı suçlayacak kadar güçlü değildim. Hayata acıyla gözünü açan kız çocuğunu suçlu olarak seçtim. Ben alışmıştım babamın her haline o nasıl dayanacaktı. Kendimi koruyamazken onu nasıl koruyacaktım. O olmasaydı, Büşra ile bir şansım, kendimi kandırmanın bir anlamı yoktu. Ben insan değildim bir kuklaydım ve kuklanın kalbi olmazdı.

(4yıl sonra)

Ebral;

Babamın yaptığı salıncakta sallanıyordum. Geçmişimi düşünüyordum. Babamı ikna etmek çok zor oldu ama kendi benliğini yitirmesi onu rahatsız etmeye başlamıştı. Ve tedavi olmaya başladı gerçekten. Eşini kaybetmişti. Bende annemi. Ama o beni suçlamayı tercih etmişti. Zamanla anladı bunun yanlış olduğunu. Acısıyla yüzleşmişti. Kimse suçlu değildi. Hayat yalandı ve bizler er ya da geç ölümü tadacaktık. Ölüm hep var olacaktı ve kendini suçsuz göstermek için farklı yollarla kapımızı çalacaktı. Kurban ben seçilmiştim. Ve bedelini ağır ödemiştim. Babam iyileşmiş olsa da ben halen aynıydım. Korkuyordum. Eski haline her an dönebilirdi...

Salıncağı yavaş hareketlerle sallarken birden hızlanmasıyla korkup ipe sarıldım. Sessizliğin tınından kimin geldiğini anlamıştım. Eskisi gibi bana karşı soğuktu ama nefret etmiyordu. Bana mahkûm edilmişti belki de bu yüzden bana alışmıştı. Zengin olmak benim en büyük düşmanımdı. Sürekli başım beladaydı. Mehmet Abi, sallamayı abartmıştı ve şu an çok hızlı bir şekilde sallanıyordum. Zayıftım bu yüzden ipin kopma olasılığı az olsa da midem bulanmıştı. Durması için ikaz ettim biraz daha devam ederse kusacaktım çünkü.

Durdurmuştu. Siyahı seviyordu. Giydiği kıyafetler hep siyah renginde oluyordu. Ve kendisi siyahtı bu yüzdendi belki de sevgisi. Siyah renginin hissettirdiği ürpertici bakışlara sahipti. Babam gibi şanslı değildim. İlaç içiyordum ve bu yüzden yemek yemem gerekiyordu. Gardiyanım olan Mehmet Abiden uzaklaşmak için koşarak ondan önce eve girdim, merdivenleri tırmanıp odama geçtim. Yemek yemek bana işkence gibi geliyordu sevmiyordum. Eğer babam odamın anahtarını almış olmasaydı odamın kapısını kilitleyebilirdim.

Kapım sertçe açılmıştı. Bakışlarından korksam da o burada yokmuş gibi davrandım. Duvarın desenlerini inceliyorken, o bana doğru geliyordu. Korktuğum için kalbim deli gibi atıyordu. Beklemediğim bir hamle yaptı. Zayıftım kolayca beni kucaklamıştı.
-Bırak beni canım yemek yemek istemiyor.
-İsteyip istemediğini sorduğumu hatırlamıyorum.
-Benim yerime sen yiyebilirsin, benim yerime karar verdiğine göre.
-İstediğin kadar kelime kullanabilirsin ama sen küçüksün. Bunu unutma. Ve büyümek ve o lanet haplardan kurtulman için yemek yemelisin ve yaşına göre hareket etmelisin.

Sözlü girdiğimiz laf savaşında o galip gelmişti ve konuşurken bir yandan da hızlı bir şekilde mutfağa doğru ilerlemişti. Beni masanın üstüne bırakıp, Yasemin Teyze'nin yaptığı yemeği ısıtmak için dolaptan çıkarıp ocağın üstüne koydu. Çalışan yoktu nedeni babamın kimseye güvenmemesiydi. Yemeği tabaklara koydu. Masadan inip sandalyeye oturdum. Yemek yemeyecektim. Asiydim. Kişiliğim belki kötüydü ama bu yanımı seviyordum.

Meyve suyunu içmiştim sadece ve önümdeki yemeği yememiştim.

-Sana zorla yedirmeli miyim? Bitir şu tabaktakini sabrım gerçekten taşıyor ve kalbini kırmak istemiyorum.

-Kalbimi kırabilmek için sağlam bir kalbe ihtiyacın var. Midem bulanıyor.

-Odana birçok kez girdim okuduğun kitapların kişiliğine bürünme sen, sen ol çocuk ol büyüdüğünde geriye dönme şansın olmayacak. Miden aç olduğun için bulanıyor. Hepsini yeme yiyebildiğin kadar ye ilaçlarının tok karnına içildiğini biliyorsun.

Bir kaşık aldım. Ve tahmin ettiğim gibi oldu. Hızlıca ayağa kalktım. Sert bir şekilde bana baktı ama onunla uğraşacak durumda değildim. Hızlıca lavaboya yönelmek için adım attım ama beni durdurdu. Keşke durdurmasaydı ama onun hatasıydı. Üstüne kusmam. Ve o bu durumun şaşkınlığını atlatamazken, hastalığım etkisini göstermişti. Kulak çınlamasının ardında beni karanlık karşılamıştı...

Uyandığımda elimi tutan babam değil bu sefer Mehmet Abiydi. Ucuz atlatmıştım. Bayıldığım için beni azarlayamamıştı. Babamın kıyafetlerinden birini giymişti. Zayıftı benim gibi bu yüzden bol olmuştular. Kolumda serum vardı. Alışmıştım. Kurtulmam için mutlu olmam gerekiyordu ama bu mümkün değildi. Kokusunu içime çekemediğim annem benim için kendisini feda etmişti ve babam unutmuş olsa da benim ruhuma kazımıştı bu durumu.
Konuşamayacak kadar halsiz hissediyordum. Gözlerindeki sert bakışın yerini şefkat almıştı. Elindeki kulaklığı kulağıma taktı. Şarkı slowdu, uyumam için seçmişti. Saçımı okşayıp odadan ayrıldı. Gözlerimi kapadım ama uyuyamıyordum. Uyumak istemiyordum. Annemin bana katil deyip beni suçlaması tek gördüğüm rüyaydı. Müziği dinleyerek ağladım içimdeki oluşan taşı yok etmek için...

💮💮💮💮💮

Okul formamı giydim. Saçlarımı yapıyordum ki kapım çalındı. Tarağı masaya koyarak kapıya yöneldim. Elinde sütle babam gelmişti. Sütü masanın üstüne bırakıp,

- Annen, saçlarıyla oynamamı severdi. Ona çok benziyorsun. Biliyorum sana karşı mahcubum kızım. Ne kadar hatamı telafi etmeye çalışsam da yaptığım şeyin özrü yok. Tek duam annene benzeyen bir kızımın olmasıydı. Duam kabul oldu ama ben bunun kıymetini bilemedim. Sana baktıkça onu görüyor ve onu özlüyorum. Ben anneni çok sevdim kızım. Onun emanetine çok kötü davrandım. Eğer yaşasaydı benden nefret ederdi biliyorum. Pek beceremesem de saçlarını ben yapabilir miyim kızım?

Kendimi ifade edecek sözüm yoktu. Ağlıyordu ve bende ağlamak isterdim. Tek bir damla göz yaşım bile acımı soğutmak için bana eşlik etmemişti. Başımı sallayarak onayladım. Boyuma ulaşmak için çömeldi. Saçlarımı nazikçe taradı. Kokumu içine çekip bana sarıldı. Ağlıyordu. Benim kalbim acıyordu. Pek beceremese de saçımı toplamıştı. Tuhaf gözükse de bu şekilde okula gidecektim.

Bakıcım olduğu gibi okul için özel şoförüm Mehmet Abi olmuştu. Kornaya basma şeklinden onun geldiğini anladım. Onu bekletmemek için hızlı şekilde yanına gittim. Arabaya binip okuluma geçtik. Kendi adıma ev sahipliği yapan okul babamın bana doğum günü hediyesiydi. Geniş bir alana yapılmıştı. Bahçesi çok büyüktü. Ve birçok spor aktivitesini yapabileceğimiz alanlar vardı. Mavi rengini sevdiğim için binanın rengi mavi tonlarından oluşuyordu.

Okula girdiğimde girişte beni karşılayan Emre olmuştu. Liseye gitmesi gerekiyorken orta bire gidiyordu geçirdiği hastalık yüzünden. Boyu bana göre uzundu. Mehmet abinin tam zıttı bir şekilde görünüşe sahipti. Sarışın ve yeşil gözlüydü. Yaş olarak benden büyük olsa da ben ondan daha olgun bir karaktere sahiptim. Şımarıktı ve benimle uğraşmayı seviyordu.

Sınıfa geçtiğimde bir sürprizle karşılaşmıştım. Emre'nin yanında oturan kız benim yerime oturmuştu. Bu sayede bende onun yanına oturacaktım ve benimle daha fazla uğraşacaktı. Hesaba katmadığı şey benim inadımdı. Hoca gelene kadar tahtada bekledim. Asi ve inatçıydım. Hocanın derse gelmesiyle problem çözülmüştü. Eski yerime kavuşmuştum. Öğle arasına kadar geçen derslerin teneffüslerinde Emre'nin kaprisleriyle uğraşmıştım. Son dersin çalan ziliyle azat olmuş köleler kadar sevinmiştim. Özel yerime geçmek için en üst kata çıktım hızlı şekilde. Odanın şifresini girecekken aralık olduğunu fark ettim. İçeriye girdiğimde karşılaştığım manzarayı ilk defa görmüştüm...

reyyanckr
Ablam bölümü umarım seversin ❤😍😍😘

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top