⁓50⁓

'Sen beni hiç sevmedin. Ben senin için hep yüktüm. Bak ben senin yanında yine aynı yaştayım. Ben büyürken sen beni hiç düşünmedin. Benim elimi bırakıp gittin. Peki neden? Neden! Hasan Karahan bile korumadı mı eşini? Bu kadar mı değersizim senin için. Beni kendine aşık edip yok oldun. Bebeğim ağlarken sen onun sesine uyanmadın. Geceleri ben ağlamaktan bitap düşerken bu güçsüz kollarımla bebeğimi taşımaya çalıştım. Hani yükü mü alacaktın? Sen benim sol yanımdın. Ha söylesene kalbime açtığın bu yara nasıl kapanacak. Nasıl silinecek sana olan özlemim. Seni affetmeyeceğim. Sen gerçekten ölüsün. Düşen nikahım gibi beni özgür bırak. Artık hafiflesin kalbim. Sen ne oğlunu ne de beni hak ediyorsun.'

Sessizliğime ek kalbim susuzdu. Kelimeler boğazımda düğümlenirken çaresizdim. Her dediği beni yaralıyordu çünkü doğruydu. Kelimeler uzarken boğazımı yırtarken kalbimi paramparça eden söz çıktı ağzımdan, 'Boş ol' Kalbimin bir parçası yok olurken dünya başıma yıkıldı ben nefes alamadım. Ben bayılacak gibi oldum. 'Boş ol' büyük bir deprem koptu. Ve benim anılarım ve sevgim göçük altında kaldı. 'Boş ol' Son nefesim yok olup giderken yere çöktüm.

Bismillahirrahmanirrahim. Rabbim sen gördüğüm rüyayı hayıra çevir. Sen en iyisini bilensin. Ölümü hissettim. Ne vurulduğumda hissetmiştim. Ben kaç kere karanlığa mahkûm oldum ama ben hiç bu kadar derinden hissetmedim. Onu özlüyordum. Kokusunu, gülüşünü, utangaçlığını... Evladım kime benziyordu? Gözlerini dünyaya açtığı gün, benim yokluğuma mı ağladı? Kokusu nasıl bilmiyorum. Ben, Ebral 'in yanında olamadım. Onu en ihtiyaç duyduğu anda yalnız bıraktım. Bunları düşündüğüm de çekip gitmek istiyorum ama bencil olamıyorum. Babasının kim olduğunu bilmeden dünyaya getirmek zorunda kalan anneler çocukları en masum şeyken öldürmek için kendi hayatlarından oluyorlar. Bunu hak ediyor mu? Henüz dünyayla tanışmamış bir çocuk. Ve gururu, hayali... Birçok şeyi para uğruna yok edilen kadınlar. Hayır. Belki başaramayacaktım. Ama çabaladın, diyebilecektim kendime. İnşirah süresini okuyarak içimdeki histen kurtulmaya çalıştım. Abdestimi alıp namaz kıldım. Seccade de dua ederken tek hayalim ölmeden, sırtıma binen oğlumun gülüşüyle birlikte eşimle birlikte namaz kılabilmekti.

Otuz yaşına ayak basan benim saçlarıma aklar düşmüştü. Evet babam bana çektirdi ama ruhumun çekilişini ben Ebral 'in, yokluğunda hissettim. İmtihanım belki ağırdı bana göre ama sahabe zamanını okumaya başladığımdan beri bana düşündürüyordu. Koca taşı yükleyen Bilal'i Habeş'in yanında benim derdim var mıydı? Bu yola çıkmam belki saçmaydı. Ama bu adamlar kendi adamlarının leşini çıkartacak kadar kötüydü. Ben eğer kendi nefsimi düşünürsem kim el uzatacaktı. Kim verecekti onca kadının hayalini. Ailelerinin çaresiz göz yaşlarını kim silecekti. Bedenleri yük olan bu kadınları kim kurtaracaktı. Ben geçmişte her kötülüğü yaptım belki. Ama açtığım kafe sayesinde birçok kadına umut oldum. Gözlerindeki ışığın üstüne toprak mı örtmeliydim? Ben en iyi bilen değil miydim? Anneme yük olmadım mı? Beni doğurmak onun için ne kadar zor olmuştu. Ve ona kızmaya hakkım yok. Onu yargılamaya da en masum kişi ben olsam da...

Kimliklerimizi çıkartan adam işinde ehli biriydi. Ve bu adamlar, o kişiye ulaşmaya çalışıyordular. Ve benim bizlerin adını silmem gerekiyordu. Mert bu adamı kullanarak sahte kimlik çıkartmıştı. Adamlar Ebral'i bilmiyordu. Saklanılan isimler vardı ve bu dünya da sırlar çok çabuk gün yüzüne çıkıyordu. Bu nedenle rahat değildim. Her an öğrenebilirdiler. Sisteme şifreleri kıran kodları yazarak girmeye çalıştım. Farklı kodlar deneyerek başardım.

~~~~●~~~

Hayat çok farklıydı. Yaşarken kaba tabirle tükürdüğümüzü bize kendi isteğimizle yalatabiliyordu. Mert'ten doğal olarak nefret ediyordum. Ebral'i kaçırmıştı. Ve kaçırma nedeni benim oturduğum koltuktu. Bilmiyordu. Her gün enine bulaşan insan kanının vicdan ve kalpte bıraktığı ağırlığını. Öldürdüğümüz insanların esas mezarları bizim kalplerimizdi. Yüzlerini asla unutmadım. İstesem de unutamam. Ailemi bile unutmayı göze alarak çok istedim hafızamın yok olmasını. Katildim. Tövbe ettim ama ellerimi dua ederken kaldırmak için çok savaş verdim. Ellerim kirliydi. Bedenim ve ruhum pisliğe bulaşmıştı...

Miras onun hakkıydı. Babam belki ona iyi yanını gösterdi ama ona güvenmediğini düşündü. Ve annesi ona ihanet eden adamın tohumunu sevgisiyle yetiştirirken onu yalnız bırakmıştı. Bu çok acı verici olmalıydı. Kendisini sevdirmek için pisliğe bulandı. Ben sevdiklerim yaşasın diye. Hasan Karahan bataklıktı. O sevse de nefret etse de bataklığına bulaşıyordun. Ondan kurtuluş yoktu. O öldü halen daha onun bıraktığı izleri silmeye çabalıyordum. Mert, bir boşluktaydı. Ve geçte olsa annesinin neden ona soğuk olduğunu öğrendi. Kendisini görünmez hissediyordu bu nedenle sesini duyurmaya çalıştı. Ebral hayatına girdiği, değişecek kadar insan olan babam gibi insanlığını bırakmış kişiler hariç hep iyi geliyordu. Bunu başarabilmek çok zordu. Ama o güçlü ve inatçıydı. Bunu başarabilmek için kendisini çok yıpratıyordu. İyi ki onu tanıdım ve gerçekten yaşamayı öğrendim.
Annem, ben onun acılarıyla büyüdüm. Mert belki de şanslıydı. Annemin, Hasan Karahan'ın uyguladığı işkenceler sonucu annemin çaresiz sesini duymadı. Kilitli kapının arkasın da acı çekerek çaresizce beklemedi. Aldatılan annemin akıttığı göz yaşlarını silmedi. Koltuğa uygun olabilmek için canavarca yetiştirilmedi. Belki bencilce düşünüyordum. İyi hatıralarımız vardı. Bana yabancı gibi bakmadı. Belki bu daha çok onun canını acıttı. Bilmiyorum. Duygularım ve düşüncelerim karışıktı. Ama o benim kardeşimdi. Ona karşı nefretim yoktu. Ve eğer kurtulursam annemin iyi hatıralarını onunla paylaşacaktım...

Tek başıma değildim. Zaten tek başına bu işin üstesinden gelebilmek için fantastik karakter olmalıydım. Araştırmalarım sonucu bulduğum kişiler, belli olan kişilerin aileleri ve yer altı ile hiçbir bağlantısı olmayan ve görevini layıkıyla yapan, doktor, polis, savcı, avukat... İle çalışıyordum.

Bataklıktan gökyüzüne bakan biri gibiydim halen umut vardı. Nefes alabiliyordum. Bedenim çamurla savaş verse de... Silahlar ile gizlenmiş elbiseler giyiyordum. Metal olmayan kendi ürettiğim silahları kullanıyordum. Her gün makyaj tazeleyip tıraş oluyordum...

💫💫💫

Ben evlenmek zorun da bırakıldığım kişinin gerçek kimliğini biliyordum. Babasının ve kendisinin yaptığı tüm işlere bizzat kendim şahit olmuştum. Bazen sadece sevmek yeterli gelmiyordu. Mert Abi, suçlu hissediyordu. Tüm hayatını geride bıraktı ama o onları yaşadı. Onun bir parçasıydı. Nişanlıydılar. Onu kaybetme korkusundan dolayı suskun kaldığını biliyordum. Ama pişman olmuştu. Söylemeye utanıyor hem de onu kaybetmekten korkuyordu. Onun bana çok faydası oldu. Bu nedenle Çok büyük bir yüke el atmıştım. Tuğçe'yle ben konuşacaktım...

Oğlumu uyuttum. Hazır değildim. Ne tepki vereceğini bilmiyordum. Ben bildiğini sandığım için baştan müdahale etmedim. Yoksa Mert Abiye anlatması için en azından baskı kurardım. Heyecanlı ve meraklıydı. Nasıl başlayacağımı bilmesem de söze girmem gerekiyordu.

- Anlatacaklarım senin için çok önemli şeyler. Belki bize olan güvenin azalacak ve bu konuda haklısın. En başta konuşulması gereken konuları şimdi sana anlatıyorum. Bizler ailelerimizi seçemiyoruz. Hasan Karahan iyi bir insan değildi. Yeraltı dünyasının lideriydi. Mert onun oğlu ve o bu dünyadan uzak tutularak büyütüldü. Annesinin onu sevmediğini düşündü. Çünkü babası onu ölü biri olarak göstermişti annesine. Bu nedenle annesi için o yabancı biriydi. Mehmet'imi patlamadan dolayı biliyor olmalısın. Yaptığı iyi değildi ama o dünyada ki kişileri yok etti kendisiyle birlikte. Bir his onun yaşadığını biliyorum. Seni en iyi ben anlarım. Ben eşimle babamın yaşaması için on dört yaşında evlendim. Hasan Karahan Mehmet'e karşı Mert'e davrandığı gibi merhametli değildi. Onu hep sevdikleriyle tehdit etti. Ben eşimle büyüdüm. Birçok şey yaşadım. Silah bile kullanmak zorun da kaldım yaşamak için. Kaçırıldım. Yaralandım. Çok acı çektim ama onu sevdim. Bu yaşadıklarımı unutmadım. Ama ona olan sevgim daha fazlaydı. Çünkü onun masum olduğunu biliyordum. İstemeden bu hayata çekilmişti. Kurtulmak için çok çabaladı. Mert Abi için yaşadıklarını anlatmak çok zor. Onu anlayabiliyorum. Ama seni çok seviyor. Geçmişini unutmaya çalışıyor. Kabul görmek ve abisini kıskandığı için bulaştığı işler onu kendi benliğinden uzaklaştırdı. O bunu çok geç fark etti. Annesi ile geç kavuştu çabuk kaybetti. O sevgiye muhtaç şımarık bir çocuktu. Büyüdü ve olgunlaştı ama kalbi halen yalnız ve sevgiye muhtaç. O seni çok seviyor ve seni kaybetmekten çok korkuyor. Beni korumak için Amerika'ya geldi ama seni buldu. Bebeğimi çalmaya kalkıştılar. Korkabilirsin ama Mert'in hayatı Mehmet kadar karışık ve zor değil. Ama yine de bilmen gerekiyor. Bu nedenle ben anlatmak istedim. Baştan anlatılması gerekiyordu kızmakta haklısın. Ben eşimle birlikte bedel ödedim. O yok ve ben onunla yapmadığım birçok şey için pişmanım. Gerçekten seviyorsan geçmişinin bir önemi olmuyor. Ama onu bırakmakta senin kararın. Çünkü haklısın. Senin vereceğin karar önemli.

-Ben pek olgun biri gibi gözükmüyorum. Bunun farkındayım. Hayalperest bir insanım. Belki aptalca ama onun geçmişi ve ailesinin yaptığı hataların benim için önemi yok. Ben onu çok seviyorum. O benim için ilk. Ben ilk defa birine karşı bu kadar derin duygular besledim. Onu kaybetme düşüncesi benim için daha zor. Ona tek kırgınlığım kendisinin bana anlatmaması oldu. Bana güvenmiyor mu? Ya da sevgimden emin değil mi? Birçok soru ile yüzleşmek zorundayım. Ama bu süreci birlikte atlatmak istiyorum. Ben ondan uzaklaşmak istemiyorum. Tek isteğim ailemin haberi olmaması. Onlar bu kadar anlayışlı olmazlar. O sevilmekten korkuyor. Bunu hissediyorum. Bir adım atmış olmasına rağmen kendisini çok değersiz görüyor. Geçmişin izini birlikte geçirdiğimiz sevgiyle dolu gelecek ile birlikte sileceğiz. Belki çok âşık olduğum için gözüm kör ama ben onun kötü biri olmadığını biliyorum. Sen çok güçlüsün. Bana anlattığın için teşekkür ederim ve özür dilerim. Sana yaşadıklarını tekrardan hatırlatarak üzdüm. Benden yaşça küçüksün ama çok olgun birisin. Bir abla gibi bana davrandın ve sahip çıktın. Umarım eşin yaşıyordur ve geri döner. Mert'i çok seviyorum ve onun hep yanında olacağım...

Onu yolcu ettim. Mert Abi saklandığı yerden çıkmıştı. Terlemişti. Onu hiç bu kader çaresiz ve içten gülümsüyorken görmemiştim. 'Özür dilerim. Ben onu kaybetmekten korktuğum için asla söyleyemezdim. Ve ben geceleri yastığa kafamı koyduğumda rahat değildim. Onun sevgisini paylaşan yüreğim huzursuzdu. Ben yeni kavuştuğum annemi toprağa verdim Ebral. Bu yüzden korktum. Onu hak etmiyordum. O geçmişimi hiçe sayıp benim yanımda olmaya karar verdi. Hep senin gibi eşim olmasını dilemiştim. Beni yaratan Allah'ı andığım bu anlar ilk defa sitem kokmuyordu. Ve benim duam kabul oldu...

Affan'ım ile oyun oynuyorduk. Bazen istemeden gözlerim doluyordu. Yemesi bile babası gibiydi. Doymak bilmiyordu paşam. Rabbimin bana hediyesiydi. Günlerin nasıl geçtiğini anlamıyordum. Beni oldukça yoruyordu. Okul ve ev arasında mekik dokuyordum. Bazen yolda rüzgâr olup kokusuyla eşlik ediyordu. Bazen şoför olarak. Bazen uyurken, bazen gezerken o hep benimleydi. İşte ne bileyim gittiğim restoranlarda ikinci tabağı isteyen müşteri o oluyordu. Saçlarımı kestirdim onun dokunuşuna sahip bu saçlar bir torba içinde duruyordu sol yanımda.

Namazımı eda ederken sırtıma tırmanan Affan'ın keyfi yerindeydi. Duamı sesli yaparken âmin diyen balımın yanaklarını yemeden duramıyordum. Üç yaşına doğru ilerliyordu. Baya haraketli bıdıktı. Beni ve amcasını yoruyordu. Oğluma baktıkça Rabbime şükrediyordum. Annelik duygusu çok farklıydı. Belki kuzumun babası olmadığı gibi kardeşi de olmayacaktı.

Ben tek başıma yetebildiğim kadar ona destek çıkıyordum. Ben babam gibi olmayacaktım. Benim korkum bana bir şey olmasıydı. Amcası belki vardı ama ona yük olacaktı. Ben ölmekten bu yüzden korkuyordum. Benim için ölmeyen eşim herkes için ölüydü. Onu bekleyecektim son nefesime kadar...

💫💫

Kolumdaki kurşunu çıkartırken hiçbir duygu yoktu. Acıyı hissetmiyordum. Güzelce temizleyip dikiş atmıştım. Sadece kadınlar değil her pis iş vardı. Bu yüzden temizlemekten zorlanıyorduk. Ses kayıtları sayesinde işimiz biraz da olsa kolaylaşıyordu. Sisteme günde bir gün giriş yapıyordum. Yavaş yavaş çöken bu sistem büyük patlamaya sebep olacaktı. Belki yok olmayacaktı o iz bedenden. Çünkü kızgın demirle işleniyordu. Ama bir dövme gibi anlamsız hale gelecekti...

Babamın tüm yöntemleri bendeydi. Bu sayede güzel ilerliyordum. Hamlelerim ters taraf içindi. Bu halimi Ebral görseydi mutluluktan ağlardı. Onun uğraşları ile işlenen dini sevgim hocamla birlikte pekişti. Ezanın huzurunu birebir tatmak. Duygularımın tarifi yoktu. Bu işler bittiğinde teslim olacaktım. Geçmiş hatalarım için belki babamın yaptığı düzeni yok etmek için uğraştım ama benim elim kan kokuyordu. Vicdanım rahat değildi. Ebral 'in karşısına çıktığımda bu işleri geride bırakmış olarak çıkacaktım...

Kuş sesleri ile kaplı bu yer çok güzeldi. Gece kondu olan evim huzurla kaplıydı. Panikle çıkıyordum. Sesim yoktu. Etraf kararırken karşıdan bana bakan gülüşüyle dünyayı ısıtan bir oğlan çocuğunun sesini duydum. 'Baba' öyle içten diyordu ki. Bakışları Ebral 'in kopyası olan bu çocuğa sarılmak için kucak açtığımda, koşarak geliyordu. Beni yan vurup geçti. Hayatımda ilk defa gördüğüm adama sarılıp gülerken, onları izleyen Ebral çok mutluydu.

Uyandığımda terliydim. İlk defa kıskançlık duygusu iliklerimi sarmıştı. Benimle ilgilenen komiser tüm hayatımı biliyordu. Onu arayıp onun numarasını bulmasını istedim. Bakışları kalbime işleyen hatunumun gözleri başkasına umut olamazdı. Ona güvenim belki tamdı. Ama içim huzursuzdu. Belki hata yapıyordum ama onu göremesem de sesini duymam gerekiyordu.

Bana bulaşmamıştılar yaralandığım için. Televizyonun sesi açıktı. Ve arada gülen benim sesim. Ses kaydı olan. Beklemek sıkıcıydı. Kıskançlık tüm benliğimi ele geçirirken özlemle harmanlanmış kalbimin işine geliyordu. Kalbim yaramaz bir çocuk gibiydi. Bekledim. Bekledim ve zaman bir türlü geçmedi.

Arşivde saklı olan dosyaya ulaşmak bu kadar mı zordu. Kafayı yemek üzereydim. Korkumdan on kişi tarafından kullanılmış ve ölü birisinin üzerine kayıtlı telefonu kullanıyordum. Yine de ona ulaşmalarını istemediğim için bugüne kadar onu aramadım. Ben köydeyken bile takip ediliyordum. Benim her adımı mı biliyordular. Hocanın yardımıyla kaçabilmiştim.

Bekleyişimi sonlandıran mesaj sesi, kalp ritmimi değiştirmişti. Bir bakışta aklıma kazıdığım numarayı ellerim titreye titreye tuşladım. Çalıyordu. Çalıyordu. Hadi aç güzelim. Açılmamıştı. Mal kafa. Engel yemeden hızlıca mesaj çektim. Tekrardan aradım. Telefon açıldı ve sessizliği bozan ben oldum. Küçüğüm dedim ağlamaklı. Cevap, Abim gerçekten sen misin? Tövbe etmeseydim küfür atardım. Koşarak giden Mert'in nefes sesini yanımdaymış gibi hissediyordum. Yenge diye bağırıyordu. Delirmiş gibiydi. Benimde ondan farklı bir yanım yoktu. Deli gibi gülüp ağlıyordum. 'Lan çabuk koş lütfen!' Kapı sesleri ile iyice hızlanan kalbim yetmiyormuş gibi kulağım çınlıyordu. Bayılacaktım. Sesini duymadan gidersem topuğuma sıkardım sinirle.

Ses kesildi. Ve benim vaktim yoktu. Her an bana uğramak için kimse gelebilirdi. Sesi ile donakalan ben cevap veremiyordum. Kekeleyerek, 'Beni affet küçüğüm bebeğim ve sen Allah'a emanetsiniz ben yaşıyorum. Korkma tamam mı?' Ev öterken onun yüreğimi dağlayan son sesi ' Senin ölmediğini biliyordum. Seni çok özledim olmuştu.' Kapatmıştım. Teli bırakıp Hemen bu odadan çıktım. Duvara yakın çekyatta uzanıyor hissi vermiştim. Gülüyordum. Kafayı yemiş gibi. Onun sesi beni gerçek deliye çevirmişti.

Esra3166 desteğin için teşekkürler❤

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top