~5~
Ebral
Yedi yaşımı bitirmeme az kalmıştı. Ben okuduğum kitaplar sayesinde olduğum yaştan büyük yaştaydım. Bazen yaşadıklarımız bizleri çabuk büyütebiliyordu. Bende öyleydim. Kullandığım kelimeler, düşüncelerim hep benden büyüktü. Ben çocuk kalmayı çok istedim ama başaramadım...
Doğduğum andan beri lanetlenmiştim. Annemi tanımadım ve katili olarak suçlandım. Babama hiç kavuşamadım yanımda olmasına rağmen. Sıra arkadaşıma geçti. Benden büyük olsa da seviyordum, abim ve arkadaşım olarak görüyordum onu. Oda beni kırdı sebepsiz yere, suçum olmadan...
Anne şefkati nedir ki? Babanın nasihati nedir ki? Küçüklük nedir ki? Yaşımdan büyük düşüncelerin altında eziliyordum. Hayalde belirlediğim annemin suretiyle dertleşiyorum. Yorgundu ruhum ve bedenim. Ayakta kalmaya gücüm yoktu ve bende kendimi ilk defa uykunun kollarına bıraktım...Başımda hissettiğim okşamayla uyandım. Hissettiğim sevgi belirtisine çok ihtiyacım vardı ve hoşuma gitmişti...
Beni okula hazırlayan babam, ilk defa benimle ilgileniyordu. Babam çok üzgündü ve gün geçtikçe babamın durumu kötüleşiyordu. Bu durum beni etkiliyordu ve bende üzülüyordum. Zayıflamıştım. Üstümdeki forma çok büyük geliyordu. Kahvaltı yapmadım, ısrarlar bende etki etmiyordu. Okula vardım çocukluğumun serbest olduğu tek mekâna. Tüm düşüncelerimden sıyrılıp girdim okula...
👐👐👐👐👐
Haluk'un durumu işine geliyordu Hasan'ın. Haluk'a yardımcı olarak onun güvenini kazanıyordu. Ebral'e bakması ve yakınlaşması kolaylaşmıştı. Oğlu sıkıntı çıkarsada onun iplerini nasıl eline alacağını biliyordu. Planına yaklaşıyordu yavaş yavaş...
Kimsesiz çocukları kandırıp, ayarladığı doktorlarla organlarını alıyordu. Mülteci olarak sınırdan gelen güzel kızları, mekânında kullanıyordu. Paraya aç biriydi. Gözü doymuyordu...
Odasında, deri kaplı koltuk takımı vardı ve ona eşlik ediyordu, siyah mobilyalar ve antika saat. Boşalan bardağını doldurmak için koltuğundan kalktı ve vitrine doğru ilerledi. Bardağını dolduramamıştı. Hızla açılan kapı dikkatini çekmişti. Gelen kişinin elindeki silahı görmesiyle korkmuştu ve elindeki bardağı bırakmıştı. Odadaki sessizliği bozmuştu bardağın kırılma sesi....
💕💕💕💕
Mehmet
Babamın sözünü dinleyecek kadar uslu çocuk olmadım bugüne kadar. Onu ve annemi kaybetmemek için hep kabul ettim istediklerini. Hayatımın içine eden ve beni yok eden teklifini yine kabul ettim. Etmek zorunda kaldım...
Sevdiğim kadını bile seçemeyen kuklaydım et parçasından oluşan, iplerim babamdaydı. O günden beri hep aramıştım Büşra'yı. Okuldan ayrılmıştı Büşra. Evin ide değiştirmişti. Bulamamıştım. Yer yarıldı da içine girmişti sanki... Onu gömdüm içime, gittim rahatlamak için deniz kenarına. Tek canlı şahidiydi deniz biten veya başlayan aşkların. Bitmişti benim isteğim olmadan. Yaktım acılarımla harmanlanmış sigaramı. İçime çektim, ciğerlerime dolan dumanı harmanlandı denizle; kumu, özlemi, sevdayı... Birleşti benim ruhum yavaş yavaş yok olurken...
~~~
Uykusuzluğumun kanıtı, yağmurun ardından gelen gökkuşağı gibi mor halkalar vardı gözlerimde. Yine de karizmatikliğimden bir şey götürmemişti. Babamın sözünü dinlediğim için hediye olarak verilen ateş parçası, arabamla okulun yolunu tuttum hiçbir şey olmamış gibi. Gazı kökledikçe çıkan sesi karşılayan sokağın keyifli ıslıkları benim acımın feryadıydı...
Yerime geçip, sevdiğim parçayı açarak uyku moduna geçtim. Gözlerimi açtığımda yanımda oluşan boşluk kalbimde oluşan delik gibiydi. Ders matematik olmalıydı. Hoca bana takmıştı. İsmimi duymamla kulaklığı çıkartarak, tahtada beni bekleyen soruyu çözmeye gittim. Biraz uğraştıktan sonra bulmuştum. Hocayı yine şaşırtmayı başarmıştım. Benim kötülüğüm kendimeydi. Benden zayıf diye birini dövmeye kalkışmadım o yüzden okulda bir vukuatım olmamıştı. Benimle uğraşan yoktu...
Zilin çalmasıyla hemen kantine yöneldim. Dört tane tost ve kolayla karnımın sesini susturmuştum. Tam doymasam da zilin sesiyle yemeyi bırakmıştım. Masamın üstündeki zarfı elimde buruşturup basket olarak çöpe atmıştım. Kızların tacizlerinden bıkmıştım. Yakışıklı olmanın zararlı yanlarıydı...
Acımı içime gömmüştüm böyle olmalıydı. Ben Mehmet Karahan'dım. Soyadını taşıdığım adam beni buna zorluyordu. Acılarım içimde her an kopmayı bekleyen kıyamet gibiydi. Yüzümdeki maske insanlaraydı. Benim maskesiz halimi bilen küçük kız olmuştu. Bunu hakketmese de her şeyin sorumlusu oydu...
~~~
Bu aralar görüşemediğim, hastane arkadaşım olan Berk'in doğum günüydü bugün. Telefonumda önemli kişilerin günlerini hatırlatması için ayarlamıştım çalan alarmı. Motosiklet kazası geçirmiştim zamanında. Acemilikle ağaca çarpmıştım. Kask sayesinde ucuz kurtulmuştum. Oda arkadaşım benim gibi talihli değildi. Geçirdiği trafik kazasında hem ailesini hem de gözlerini kaybetmişti. Görmese de gönül gözleri benim gözlerimden daha keskindi. Benim tehlikeli görünen hayatımın altında eziyet çektiğimi anlamıştı...
Hediye işi için okulu astım. Hediye olarak mp3 çalar aldım. Müzik dinlemeyi çok seviyordu. Okuluma uzak olan mekâna gitmek için iki saatlik mesafe harcadım. Küçük ama huzur dolu Kitap Kafeye varmıştım...
Koyu kahve eşyaların kasvetini alan renkli perdeler ve ışıklandırmalarla oluşan güzel mekândı. Kitap okumayı seven biri için güzel ama benim için sıkıcı ortamdı.
Mekan'ın dolu olması beni sevindirmişti. Mutfak ile iç içe olan odasına gittim. Otuz yaşında, yaşını göstermeyen, Berk benden uzundu ve fiziksel özellikleri benim tam zıttım. Sarışın ve yeşil gözlüydü, gördüğüm resminden biliyordum. Göz bebeğinin rengi yeşil rengine hâkim olsa da yine de yakışıklıydı. Abi yerine arkadaş olarak hitap etmem onun isteğiydi. Sesimi duymasıyla ayaklanması bir oldu. "Nerelerdesin hayırsız" gülümsemeyle birlikte söylediği söz bana tebessüm ettirmişti.
Uzun muhabbetin ardından verdiğim hediyeye gülümsemişti. "Ruhum genç diye uşak işi hediye alman doğru mu?" dedi. Neşesi yerindeydi ve bende sevinmiştim onu mutlu gördüğüm için. Sormuştum onu bu kadar mutlu hale getiren şeyin ne olduğunu. Benim gibi olmasa da yine de eskiden bu kadar mutlu değildi. Onun yüzünü güldüren ve hayatını güzelleştiren sevgilisiymiş. Görme engelliler için açılan kursta tanışmışlar. Sesine ve tavırlarına âşık olmuş. Sevgi engel tanımazdı. Ya hep ya hiçti. Ben hiçler arasına eklenmişken o sevgi yolunda ilerliyordu. Yakında gerçekleşecek olan nişan törenlerine beni de davet etti. Vedalaşıp mekândan ayrıldım.
Yoldayken annemi arayıp geç kalacağımı söyledim. Yeni oyuncağımla yol keyifli hale gelmişti...
Eve vardığımda saat gecenin ikisiydi. Sessiz hareketlerle eve girdim. Mutfağın ışığı yanıyordu. Annem açık bırakmış olabilir diye düşündüm. "Ebral 'in babası yine iş için gitmiş olmalıydı. Yalnız kalmasını istemiyordu korkuyordu. Akrabası yoktu. Bilmiyordu babasının herkesten daha çok tehlikeli olduğunu." su içmek için eğer kalkarsa diye lambayı açık bırakıyordu. Lambayı söndürdüm ve tam adım attığım sırada dikkatimi çeken hıçkırık sesiyle içeri girdim. Masadan dolayı vücudunun yarısı gözüküyordu Ebral 'in. Yanına gittiğimde panikledim. Anladığım kadarıyla, ufaklık bardağı kırmış temizlemeye çalışırken elini kesmişti feci şekilde. Ses yapmamak için kendini kasmıştı. Korkuyla titriyordu...
Hızlıca odasına gittim ve çantasını kurcaladım. Kimliği yanındaydı çok Şükür hemen aldım. Hızlı şekilde yanına varıp, kucağıma alıp hemen hastaneye götürdüm onu... Eline dikiş attılar ve serum verdiler. Serumla bozuk olan ten rengi düzelmişti. Taburcu ettiklerinde saat dört olmuştu. Uyuduğu için kucağımda arabaya taşıdım. Yavaşça arabanın arka koltuğuna yerleştirdim.
Kucağımda uyuyan ufaklıkla kapıyı açmak zor olmuştu. Kapıyı açan anahtar değil annem olmuştu. "Annemin odasına uzaktı mutfak ve bir şey duymamıştı. Ben onu telaşlandırmamak için hızlı ve sessiz olmaya çalıştım." bana hesap sormak için tam konuşacakken kucağımda uyuyan Ebral'i görmesiyle telaşla kapıyı serbest bırakmıştı.
Ufaklığı odasına götürüp yatırdım. Onu gördükçe aklıma gelen Büşra'nın yokluğu beni sinirlendiriyordu. Onu görmek istemesem de mecburdum canımı yakıyordu masum yüzü. Anneme olayları anlatıp hemen odama geçtim. Uykusuzluktan isyan eden göz kapaklarım galip gelmişti, beni uykusuz bırakmak isteyen düşüncelerime karşı...
Annem ufaklığın kremini sürmüş ve dikkatlice onu okula hazırlamıştı. Bir hafta sonra dikişlerini almaları için doktora gidecektik. Sol eli olduğu için şanslıydı. Onu okula bırakıp kendi okuluma geçtim.
Okul çıkışı, babamın sessizliği beni endişelendirdiği için mekâna gittim. Girişte Ziya abiyi görmemle terslik olduğunu anlamıştım. Ziya abi bir problem olduğunda mekâna uğrardı o casustu ve genelde rakipleri tuzağa düşürmek için kanıt toplardı. Hemen girişin sonunda bulunan merdivenleri tırmanıp, uzun koridorun sonunda bulunan babamın odasına gittim. Kapıyı çalmadan direk daldım odaya. Babamın kolu sarılıydı. Sağlam elinde bulunan viski bardağını masaya bırakıp bakışlarını bana yöneltti. Şaşırmıştı beni beklemediği çok açıktı. Hesap sormak için konuşacağım sıra patlayan kurşun ve odanın yere inen camının sesiyle birlikte şok olmuştum, geç gelen babamın yere yat emri işe yaramamıştı. Kolumda hissettiğim sızıyla olayın şokunu atlatmıştım...
QuetZaLL21 😍😍😘😘
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top