⁓48⁓

Annemin sözünü dinleyip yola çıktım. Bir kardeşimin olduğunu bilmek nasıl bir his bilmiyordum. Benim boktan hayatımı kıskanıp Ebral'i kaçırmıştı. Onun yerin de olmayı çok isterdim. Annemin bana emanetiydi. Ve ona sahip çıkacaktım. Her ne kadar hata yapmış olsa da Ebral onun sayesinde güvendeydi... Rastgele bir otobüse binip ilerledim. Ne düşüneceğimi bilmiyordum. Tüm olanların suçlusu bendim. Annem yerine geçtiğim de daha iyi olmayacağını bildiğim için ölü kalmaya karar verdim. Bu saye de örgüte sızabilir ve onları bu sorundan kurtarabilirdim. Öncelikle toparlanmam gerekiyordu. Ve örgütü iyice tanımam gerekiyordu. Sahte kimlik ve aldığım tuşlu telefonla gittiğim yolculukta. Benim yeni numaramı bir tek ikizler biliyordu. Bir yolculuğa çıkıyordum. Bu örgüt yok olmadığı sürece biz rahat bir şekilde yaşayamayacaktık...

Köye vardığım da annemin öldüğünü öğrendim. Annem benim sığındığım limandı. Babam sandığım insanın bana yaptığı işkenceler sonrası yaralarımı saran annem oluyordu. Annem çok üzülürdü. Küçüktüm ama onu korumayı üstlenmiştim. Ama bu sefer bencilce davrandım. Evladım için. Onu korumak için yaşamam gerekiyordu. Ve ölü gözükmem işimi kolaylaştırıyordu. Annemin isteği özgürce yaşayabilmekti. O göremeyecek ama bunu başararak ona olan özrümü dilemiş olacağım. Annem ölmekten korkmak yerine hep isterdi. Dünya da yaşadığı şeyler ona fazla geliyordu. Umarım rahatlamıştır...

İçime çektiğim temiz havayı solumaktan utanıyordum. Annemin mezarını görmeye bile hakkım yoktu. Çocuğumun, kokusunu bile bilmiyordum. Bu kalp hep boş kaldığı için üşüyordu. Bedenim ve ruhum boşa kürek çekiyordu. Hem maddi hem de manevi meteliksizdim. Kalbimin ağırlığı altında ezilen bedenime başka yük eklememiştim. Köydeydim. Yeşilliğin bol olduğu bu yerde paylaşmak ta boldu.

Yanıma para almadım. Bu hayattan biraz da olsa uzaklaşıp dinlenmek istiyorum. Yaşayacaklarımı kolayca yüklenebilmek için. Tanrı misafiriydim. Ezan sesi insana huzur verirdi. Kalacak yerim yoktu. Camiye girmeye hep çekindim. İnsan darda kalınca Rabbine sığınırmış. Bende de öyle oldu. İlk defa camiye girdim ve geceyi orda geçirdim. Sabah namazın da beni bulan imam beni kötü karşılamamış, çok samimi bir şekilde karşılamıştı. 'Allah'ın evini kulundan esirgemek ne haddime. Kötü veya iyi insan olmamın bir önemi yok. Burası onun evi. Ve seni bir şekilde kendisiyle buluşturmak istemiş. Belki bir hırsızsın, sen günah torbanı doldururken bizler senin çaldığını tekrar yerine koyarak, edebi bir sevap ile doldururuz heybemizi. Yeni bir sürüye katılmış koyunu kurt postuyla karşılamak ne kadar doğru olur. Ama bu demek değil bana bir kötülük yapmak istediğin de seni alı koymayacağım. Herkes kendine yakışır şekilde davranır. Bir şekilde yolun köyümüze düşmüş hoş geldin delikanlı. Umarım aradığını burada bulursun.'

Dedi ve gitti. İmamın sesi insana huzur veriyordu. Nice dertlere ev sahipliği yapmış caminin halıları yıpranmıştı. Süslü duvarlar ve Ayetler ile içimi huzurla kaplayan bu yer aslında çimento ve taştan ibaretti. Çiçek bahçesinde geziyor gibi ayak uçlarımla ilerliyordum. Ben buraya ait değildim. Elmas arasına karışmış bir kömür parçasıydım. İçim dolup taşmıştı. Konuşma arzusuyla yanıp tutuşuyordum. Yalnızdım. Büyük avizenin altına diz üstü oturup gözümü kapattım. "Ben bir oyunla ebedi bir günaha mahkûm kaldım. Ellerimde ki kanları ne kadar yıkasam da geçmedi. Ben bu kiri ne bedenim den ne de ruhumdan temizleyebildim. Ben babama uydum. Uymak zorunda kaldım. Çünkü annemin hayatı söz konusuydu. Biliyorum korkaktım ve ona karşı duramadım. Sana hep kötü anlarımda sığındım. İyi anlarım da gelmekten kaçındım. Çünkü eli kanlı birini kabul etmeyeceğini düşündüm ve hata ettim. Beni kabul ettiğini göstermek için Ebral'i karşıma çıkardın. Ben yeni okula başlayan çocuk gibi bilgiye açtım ve Ebral beni sevgiyle besledi. Bana sana yakın olmanın aslında ne kadar güçlü biri olacağını öğretti. Ve Dünya geçiciydi ve ben hep onun için harcadım tüm saatimi.
Ben belki yine aynı olacağım bilmiyorum. Ama konuşmak bana iyi gelmiş ve rahatlatmıştı...
💫💫

Sabah ezanıyla uyanmıştım. Gözlerimde uykusuzluk ve ağlamaktan dolayı yorgunluk hakimdi. Bir köşede cemaati izledim. Dedesinin sırtına tırmanan çocuk gibiydim. Yaramaz ve umursamaz. Ama huzurlu ve sevinçli. İdris Abi evine davet etmişti beni. "Gözünde yaşı olan adamın yüreği yaralıdır. Kendi derdi onu tüketir. Sana iyi veya kötüsün diyemem ama insan derim. Çünkü göz yaşlarını özgürce akıtabiliyorsun ". Bana bu kadar çabuk güvenmesi yanlıştı. Ben kötü biri değildim ama karşısına benim gibi biri çıkmayabilirdi. Bana karşı çok iyiydi ve onun sayesinde huzurlu bir şekilde kendimi dinleme imkânım oluyordu bu nedenle onunla gittim.

Evler tek katlı ahşaptan yapılmışlardı. Yeşillik hâkim olduğu için ferah bir havası vardı. Çocukların sesleri bana yavrumu hatırlatıyordu. Oğlum olacağı ı hep hissetmiştim öyle olmuştu. Affan'ım umarım seni görme fırsatım bir gün olur... Eşi de onun gibi güler yüzlü biriydi. Kahvaltımı yapmıştım. Ama bir işin ucundan tutmalıydım. Ayağım henüz tam iyileşmemişti. Ama iyileşmesi için çabalayacaktım. Yaptığım hareketlerle değnekten kurtulacaktım. İş sordum. Şanslıydım iyi insanlarla karşılaşmıştım.

Bereketli topraklara sahip bu köyde her şey yetişiyordu hemen hemen. İdris, İmam sayesinde iş bulmuştum. Toplanan mamullerin çürüklerini seçiyordum. Keyifli geçen bu vakitleri sevmiyordum. Ebral mutlu muydu? Annem öldüğünde çok acı çekmiş miydi? Mutlu muydu son anında. Onu yalnız bırakıp gitmem onu kırmış mıydı? Bilmiyordum. Kendimi suçluyordum. O an öyle yapmam gerekiyordu. Başka türlü kurtulamayacağımızı düşündüm. Ama korumak istediğim kişiler benim yüzümden yine acı çekti ve öldü. Böyle olmasını asla istemedim. Sonuçlarına katlanmam gerekiyordu. Sürekli düşündüğüm için sessizdim. Ama işimi iyi yapıyordum...

Ebral'i çok özlemiştim. Onun yanına gitmemek için savaş veriyordum sürekli kendimle. Onu arayıp ben yaşıyorum demeyi o kadar çok istiyordum ki. Bir kez olsun oğlumu kucağıma alıp kokusunu doyasıya içime çekmeyi... Uzanan sakal ve saçımı kesmedim. Tanınmasam da yine de önlemimi almalıydım. Burası bana Ebral'i hatırlatıyordu. Bu yüzden çok sevmiştim. Onun gibi hayat dolu bir yerdi...

💫💫💫

Mert Abi'nin gitmesi benim için bir fark yaratmamıştı. Aynı geçiyordu zaman. Yabancısıydım. Gezmek istesem nereye gidecektim ki? Bilmiyordum. Ve bilmekte istemiyordum. Açıyordum pencereyi soluyordum havayı ve bu bana yetiyordu. Tükenmiştim. Yorulmuştum. Kapımı çalan olmamıştı. Bekleyişteydim. İçimi ısıtan beni seven adamı bekliyordum. Aptallıktı. Kendimi kandırıyordum. Bu içimdeki umut intihardı. Ben onu öldürmedikçe yavaş yavaş ölüyordum.

Ruhum karanlığa bürünürken gülümsemem ne kadar doğruydu. Ben ne yapacağımı bilmiyordum. Ben Affan'dan daha bilgisiz ve bakıma muhtaçtım. Ben bilgiye aç küçük bir çocuktum. Annelik duygusu bile bana ağır geliyordu. Mehmet'im bir kere bile kucağına alamazken benim kucağım o kokuyordu. İlk haberi aldığında tedirgin olsada mutluydu. Onu sevdim ve hiç pişman olmadım. Benim pişmanlığım onsuz geçen zamandı. Durduramıyordum. Pilini çıkardığım saat bile çalışmaya devam ediyordu.

Onu bekleyeceğim. Tabutunu bile karşılasam sonunda onu aramaktan vazgeçmeyeceğim. Bu dünya imtihan dünyasıydı ve benim imtihanım oydu. Tıpkı duam olduğu gibi. İnsan çok sevdiği kişiyle sınanırmış. Rabbimin bir bildiği vardı ve ben onu onun istediği gibi karşılayacaktım. Güçlü ve asi şekilde.

Affan uyuduğu zaman bende uyuyordum. Gece çok nadir uyurdum. Kendimi güvenli hissettiğimde uyuyabiliyordum. O yoktu ve ben Affan'ın yanında uyumamaya çalışıyordum. Deli uyuyordum ve ona zarar verebilirdim. Onu ayetlerle uyutuyordum. Babasını ona anlatıyordum. Onunla dertleşiyordum. O benim nefesimdi. Sırdaşımdı. Küçük kalbiyle yaralarımı sarıyordu.

Mert:

Ben çocukluğumdan beri annemi suçladım. Bir insan neden öz çocuğunu sevmez ki? Bunu aklım almıyordu. Yine de seviyordum onu. Kızamıyordum. Ben hep kırgındım aslında. Bana sarılışı bile sahteydi.

Bilmeden bir birimizin acısını çekmişiz. O beni mezarda ben onu kalbinde aradım hep. Abimi kıskandım. Birçok hata yaptım. Şu an keşke onunla vakit geçirseydim diyordum. Bir yandansa ardımda Ebral'i bırakma fikri yanlıştı. Kafam çok karışıktı. Hazır mıydım? Asla ve ben asla hazır değildim.

Ebral'i bile kıskanıyordum. Birçok anısı vardı. Biliyorum onun hali benimkinden de kötüydü. O annesini sadece donuk resimde tanıdı. Ne bileyim. Annem, seninle olan anılarım eskiden bana acı verirdi şimdi benim için ödül. İnsan elindekinin değerini kaybedince anlarmış ben sana çok geç kavuştum. Çok çabuk kaybettim...

Bu toprak artık sen misin? Güzel kokunun sindiği bu toprağın bir parçası olmayı çok isterdim. Göz yaşlarım seni üzmesin sakın. Ben kendime hâkim olamıyorum. Sen çok iyi bir kadındın anne. Bizleri yeşerttiğin gibi bak bu kuru toprağa can oldun. Annem ben hep senin yanındayım. Sende bu taş kalbin içindesin. Mermeri yarıp yaşamayı başaran çiçek gibi.

Allah'ın selamı hepinizin üzerinize olsun. Duamı okuyup, toprağını cam kavanoza koydum. Ona jest yapıp anne ve babasının toprağını da ekledim. Sevgi evine gitmek isterdim ama takip edilmekten korktuğum için direkt ayrılmak zorundaydım. Yolu baya uzatmıştım. Takip edilmekten korkuyordum. Hakan gibi tehdit edilmek istemezdim. Farklı bir şehre aldırdılar kayıtlarını ve benim sayemde izlerini kaybettiler...

Uzun süren yolculuğun ardından direkt evime geçtim duş alıp biraz uyumak istiyordum. Apartman çok sakindi. Bulduğum bu yer temizdi. Pek olayların yaşanmadığı yaşlıların yaşadığı bir yerdi. Gerçi bunların yaşlıları da benden daha aktifti. Uyandığımda sabahı bulmuştu. Oha lan resmen içmeden sızmıştım. Bünye alışık değildi ağlamaya. Yüzümü soğuk suyla yıkayıp yüzümü düzeltmeye çalıştım elimden geldiğince. Kapıyı kapatıp arkama döndüğümde biriyle burun buruna gelmiştim.

'Yavaş olsana oğlum ' deyip yanımdan ayrıldı. Lan bu toprağın adamına benzer tipim mi vardı benim. Tipime tüküreyim o zaman. Neyse beni normali bulmaz. Kapıyı çaldım. Her zamanki gibi biraz beklemek zorunda kaldım. Affan'ın amcasına garezi vardı. Hep benim geldiğim zaman ağlamaya başlıyordu. Bekledim ve kapıyı açan yengem beni gördüğüne sevinmişti. Patlamış olmalıydı. Onu gezdirsem iyi olacaktı. Evin kokusu üstüne sinmişti resmen.

Affan'ı taşırken Ebral ayakkabılarına giyiyordu. Bugün rastladığım kız bize bakıp geçti. Türkçe kelimeler mırıldanmıştı ama pek anlaşılmamıştı. Küfür bile etmiş olabilirdi. Misafir olmalıydı. Apartmanda başka Türk olduğunu bilmiyordum. Gerçi kimseyle muhatap olmamıştık. Geçen aylardan sonra yengem temiz hava alabilmişti. Affan da iyiydi. Şimdilik ağlamadığı sürece ve altına yaparsa direkt annesine verirdim.

İkimizinde yüzünde sahte gülüş, gözlerde gerçek olan acı vardı. Onun omzunda yüklenmiş yüklerin altında ben dayanamaz ve pes ederdim. O hep çabalıyordu. Asla pes etmiyordu. Abimden bir iz yoktu. Bir ipucu yakaladım diye sevinmiştim. Cenazeyle ilgilenen kişi abimdir diye sevinmiştim. Ama o değilmiş. Yer yarıldı ve içine girdi sanki. Bu durum içimdeki umudu yok ediyordu.

....

Eğitim için kolları sıvayan yengem buranın eğitimini öğrenmeye çalışıyordu. Bende çalışmak istiyordum. İngilizceyi burada öğrenmiştim. Tanıdığım eski dostlarla iletişime geçmek isterdim ama bu tehlikeli olurdu. Benim her şeyimi öğrenmiş olmalıydılar. İşin iyi yanı her biri farklı ülkeler de olmasıydı. Yoksa akıllarına gelecek olan yer burası, Amerika olurdu.

Affan'a baktığımda abimi görüyordum. Onun minyatürü gibiydi. Ama bakışları ve duruşu annesine çekmişti. Özlüyordum onu sürekli amca olmak farklı bir duyguymuş. Rutin işlerimi hallettikten sonra karşı daireye geçtim. Bekleme faslı başladı zili çalmıyordum mesaj atsamda benim geldiğimi anlıyordu minik. Sürekli karşıma çıkan kız bu sefer beni güldürmüştü. 'Zenginlik ne güzel bir şey eşin kapıya koysada çekyatta sürünmüyorsun' dedi. Telefonla konuşuyordu ya da numaraydı. Beni yabancı sanması ayrı bir konuydu. Bizi bir çift sanmıştı. Bu izlenim iyiydi.

Kapı açıldığında mahcup bir şekilde kapıyı açan yengem, 'seni seviyor mu? Sevmiyor mu anlamadım bir türlü' dedi kısık sesle. Beni hisseden Affan ağlıyordu haksız sayılmazdı... Kilo alacaktım yakında. Kendisi yemiyordu ve güzel yemekler ziyan olmasın diye ben yiyordum. Eskisine göre iyi yese de yine de yetmiyordu. Affan'ı tatlı niyetine yemiştim. Listeyi alıp çıktım. Bugün ekstra saksı ve çiçek alacaktım. Beni üzmemek için konuyu açmamıştı.

💫💫

Üçü yan yana pencere kenarındaydı. Sevgi ve özlem göz yaşlarıyla can bulan çiçekler. İkimizde öksüzdük. Onu yalnız bırakmayacak ve mutlu etmeye çalışacaktım. Abim döndüğünde bana sövmek yerine belki bana sarılırdı. Daha da iyi sinerdi kalbime abi sevgisi...

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top