⁓42⁓
selcanntohumcu umarım bölümü beğenirsin❤
Mert,
Öz babanızın sizi değil de hiçbir bağı olmayan birini sevdiğini bilseniz ne hissederdiniz. Ve bunu yapan sadece babanız değil. Ben bakıcıyla büyüdüm ve babam beni arada görmeye gelirdi. Parasını eksik etmediği ama hiç güvenmediği oğluydum.
Ben iyi çocuk olmadım. Hayatta kalmak için bunu yapmalıydım. Çünkü gerçekler çok ağırdı ve gerçeğin altında ezilmemek için bu karakterde olmak zorundaydım. Şımarık, umursamaz, zengin velet... Para için bana bağımlı olan bir kadın tarafından büyütüldüm. Olduğum kişiyi düzeltecek kimse yoktu hayatımda. Gerçek olduğunu bildiğim ama hiç ulaşamadığım öz annem beni bir kere bile görmeye gelmedi. Ailem, babam ve annemin ölesiye sevdikleri, abim. Benim aile kavramım boktandı. Çünkü ortada ailem yoktu. Daha doğrusu ben yoktum.
Büyüdüm, büyüdükçe gerçeklerin farkına varmam beni olmam gereken kişiden uzaklaştırdı. Kendi benliğimi unuttum. Ben, benim varlığımı bile bilmeyen abimin yerinde olmalıydım. Gerçek buydu. Babama destek ben olmalıydım. Batacaksak birlikte batmalıydık. Annem, bana yardım eli uzatan bir yabancı gibiydi. Mehmet onun yemeklerini ve şefkatini tadarken ben zoraki parasını yedim... Bunlar yetmiyormuş gibi birçok paraya ruhu satan adamların işkencelerine maruz kaldım. Bana bakan kadın babamdan korktuğu için hiç söylemedi ve ben söylemek istemedim...
Yirmi üç yaşındaydım. Babamın nefret ettiği adama yakındım. Onun sayesinde bu dünyaya ayak uydurabiliyordum. Onun uzak tuttuğu hayata kendi çabamla girmiştim. Takvimlerdeki günler çoğalıp ben büyüdükçe içimdeki nefret tohumları kine dönüşmüştü. Tek isteğim hakkım olanı geri almaktı. Planım sayesinde ben mirasıma bir adım yaklaşıyorken, Tarık oğlunu kurtaran kahraman konumuna gelecekti... Bu plan için öz anneme katlanmak zorunda kalmıştım. Ve Tarık'ın sırrını paylaşmıştım. Yine de yaranamamıştım. Tarık'ın oğluna sahip çıkan annem beni sevmiyordu. Benim öfkem ve kinimi besliyordu tavırlarıyla...
Planımı gerçekleştirdim. Mehmet'in ölmemesini ben istedim yoksa oradan cesedi bile çıkamazdı. Oyunumu adil oynayacaktım. Ebral zekiydi. Babamın ömrünü adadığı küçük kız, hakkını veriyordu. Hüseyin abiyi vurup o gün oradan kaçtı. Takip edileceğini akıl ediyordu. Tek bilmediği benim kinimden kaçışının olmayacağıydı. Gerekirse onun canını yakacaktım...
İzini kaybettirdiğini sanıyordu. Birkaç gün ona fırsat tanıdım. Daha doğrusu kendime. Hasan Karahan'ın o kızı önemsemesinin altında başka neden yatıyordu. Bunu öğrenecek ve Mehmet'in tüm çıkış yollarını kapatacaktım. Bu dünya çok küçüktü. Sırları saklayacak kadar büyük değildi...
Onu ilk gördüğümde gösterdiği tavrı sergiliyordu. Benden kaçıyordu. Evet hayat bana karşı kötüydü ama bu kıza benden daha acımasız davranmıştı. Gidecek kimsesi yoktu. Sığınacağı limanı yoktu. Pisliğin tekiydim ve bu benim için daha iyi olmuştu çünkü ona ulaşmam kolaylaşmıştı... Çektiğim silahtan çok çabuk kurtulmuştu. Konu o olunca şaşırmıyordum artık. Ben hafif lokmaydım ve adamlarımın yakalayacağını bildiğim için rahattım... Pes etmeyi sevmiyordu ve sonuna kadar çabaladı...
Onun odası kameralarla kaplıydı. Sapık değildim ama öğrenmem gereken küçük sır için bunu yapmak zorundaydım. Onu sadece imza için getirmemiştim bu eve... Kızmakta haklıydı. Bu yüzden başta sakin kaldım ama gittikçe saçmaladı ve bilmediği konular hakkında yorum yapıyordu. Mehmet kocasıydı ve direk onu haklı buluyordu. Sinirlenmiş ve adım atmıştım. Beni durduran, ayak ucumda parçalanan vazo olmuştu...
Onu tek bırakıp gitmiştim. Yemek vermiyordum. Çabuk pes etmesi için. Adamlarım çok sayıda değillerdi bu yüzden o evde savunmasız kalmıştı. Merak ediyordum o evden kaçmayı başarabilecek miydi? Öğreneceğim gerçekten korkuyordum. Ona şans tanımıştım bu yüzden... Güzel geçiyordu günüm. Bir gecemi alan uğraşlarım sonucunda bir kişiyi daha yanıma çekmiştim...
Evin kapısında bizi karşılayan Ebral olmuştu. Kahkahamı serbest bırakıp onu alkışlamaya başlamıştım. Artık istediğimi almamın zamanı gelmişti. Önüne koyduğum evrakları imzalayana kadar misafirimdi. Ona zorla imzalatabilirdim ama Yasemin annemle bir anlaşmamız vardı ve Mehmet'in özlemini artırmak için işi uzatmıştım... Bir ay geçmişti. Annem benden önce davranmış imzalatmayı başarabilmişti. Ama ben Ebral'e imzalatamamıştım. Pencereleri kapalı odada geçirdiği bir ay onu yıpratmıştı ve geldiğinde zayıf biriydi zaten şimdi daha da çok zayıflamıştı...
Eve girdiğimde direkt onun odasına çıktım. Genelde yanına uğramadığım için garipsemişti. Mehmet'in imzaladığını söyledim. Rengi kaçan Ebral'i düşmeden önce yakalamayı başarmıştım. Hemen telefonla kamera sistemini kapatmış. Adamları dışarı çıkarmıştım. Sonunda cesaretimi toplayabilmiştim. Mehmet beni öğrenmişti ve bu durumda uzatmamın anlamı yoktu daha fazla... Kokarca özür dilerim. Yasemin Annemin vücudunda gördüğüm damganın yerini hatırlıyordum. Kalbinin tam üstündeydi. Ona bunca zaman iyi davranmamın nedeni kendi geçmişimdi. İyi biri olmaya çalıştım ona karşı ama yaşamak için bunu yapmalıydım. Tüm sırlar çözülmüştü. Aklımdaki tüm sorular kapanırken gözümden bir damla yaş süzüldü. Bu iz senin felaketin olacak diye fısıldadım...
Onu hastaneye götürmek zorunda kaldım çünkü uyandırmayı başaramamıştım... Hayaletten farksız görüntüye sahipti. Bu yüzden doktor bile tanımamıştı onu. Bu durum benim işime yaramıştı. Beni seven biriydi ama ona güvenmiyordum. Etrafımdaki hiç kimseye güvenmiyordum... Bekliyordum uyanmasını ve başında beklediğim ilk kişiydi. Aklımda birçok soru işareti vardı. Ya Mehmet karısına dokunmamıştı ya da annesinin kimliğini bilmiyordu. Ben bile biliyorken onun bunu bilmemesi çok saçmaydı.
Uyanmıştı. Uyanması uzun sürdüğü için kan tahlili alınmıştı. Serum sayesinde yüzüne az da olsa renk gelmişti. Sonucun çıkmasını bekliyordum. Sıkılmaya başlamıştım. Ben kendimle bile bu kadar ilgilenmemiştim. Bekleyişim sonunda son bulmuştu. Sonucu duyduğumda çok şaşırmıştım. O da şaşırmıştı. Sonucu tekrarladığımda kendine gelebilmişti. Peki babam bu sırrı Mehmet'e neden söylememişti...
💫💫💫
Ben hamileydim. Bunu beklemiyordum. Ben sonucu içime sindiremezken doktor aldırmaktan bahsediyordu. Hızlıca kolumdaki serumu çıkardım. Ayağıya kalktığımda başım döndü ve bunu gören içerde bulunan tek adam yanıma gelmişti. Diğerlerini Mert, yollamıştı ve nedenini bilmiyordum. İyiydim ama numara yapıp koluna tutundum. Doktor ile Mert konuştukları için beni fark etmemiştiler. Belindeki silahı almaktı hedefim. Doktordan yardım isteyeceği sıra kasıklarına hızlıca dizimle vurup silahı aldım. Adamın acı kıvranışıyla onların tartışması durmuştu. Bakışlar üzerimdeydi. Bağırıp çekilmelerini söyledim. Şakam yoktu. Yeterince bu saçmalığa katlanmıştım. Gerekirse onları vururdum. Sonunda başarmış ve odadan çıkmıştım. Koşmaya başladım. Korkulu bakışları umursamadım ve devam ettim. Kapıya doğru ilerlediğimde beni güvenlik görevlileri karşılamıştı.
İki silah sesi duyuldu. Önümdeki iki güvenlik görevlisi yere yığılmıştı. Aynı anda ateş etmiştik. Yalvarmam işe yaramamıştı. Mecburdum. Silahı bırakıyormuş gibi yapıp ateş etmiştim, onlardan farklı bir yöne tutarak. Ellerim titriyordu. Amacım vurmak değil korkutmaktı ama ellerimin titremesi buna engel olmuştu. En azından ayağına denk getirmiştim. Arkama döndüğümde Mehmet ile karşılaşmayı beklemiyordum. Yanıma gelen Mehmet'e karşı tepkisiz kalmıştım. Delirecek kadar özlememe rağmen ona olan sinirim öne geçmişti. Bana sarılmıştı. Ben karşılık vermemiştim. O imzayı atmayacaktı. Bu durumda hesabını sormuştum. Şaşkın halde bana bakmıştı. Onun imzalamadığına kanaat getirip bu sefer sarılan ben olmuştum. Kokusunu içime çekerken ağlamaklı sesimle burnundan nefes alma dedim...
Mert peşimden gelmemiş ve hastaneden kaçmıştı. Hastanede bu tarz olay çok sık yaşandığı için polis işin içine girmemişti. İki sıyrık ile atlatmıştılar güvenlik görevlileri... Mehmet sıkıca sarılmış ve dikkatinden kaçmayan koluma baktırmayı ihmal etmemişti. Çok özlemiştim elimden gelse göz kapaklarımı sürekli açık tutardım. Ona bakıyordum. Elimi tutup, "bir ömür yanındayım küçüğüm ne olursa olsun nereye gidersen git seni bulacağım. Gerçekten benim için kokun önemli değil ama dinlenmen senin için daha iyi olacak eğer böyle bakmaya devam edersen kendimi tutamayabilirim." dedi. Gözlerim kocaman açılırken yanaklarım kızarmıştı. Yine yapmıştı yapacağını...
Bizim eve gidiyorduk. Babam öldüğünden beri oraya hiç gitmedim. Gidemedim. Kendimde o cesareti bulamadım. Şimdi düştüğümde beni tutacak biri vardı. Ben istedim. Çünkü onu çok özlemiştim. Keşke babam yaşasaydı. Torunu olacağı için çok mutlu olurdu... Ona nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum. Benden anne olur muydu? Çok tecrübesiz ve çok gençtim. Korkuyordum. Ona bakabilir miydim? Bilmiyordum. Ben anneliği Yasemin Hanım'dan hissettim. Ama o hissin annelikle alakası olmadığını bana iki kere gösterdi. Annemi hiç tanıma fırsatı bulamadım. Annem beni bir kere bile kucağına alamadan bu dünyadan gitti. Ne ben onun kokusunu hissettim ne de o benim. Şu an yalnızdım. Mehmet'e cesaretimi topladığım an söyleyecektim. Bir elim kocamın elini tutarken diğer elim ile karnımı kaplamıştım. Eve geldiğimizde adımımı atmam ile göz yaşlarım akmaya başlamıştı. Mehmet elimi daha güçlü kavradı. Birlikte içeri girdik ve onu yalnız bırakıp odama çıktım. Ilık suyla aldığım duş bana iyi gelmişti. Eski eşyalarımın içine sığacak kadar zayıftım. Karnıma giden ellerim ile, 'bundan sonra kendime daha iyi bakacağıma söz veriyorum bebeğim' dedim...
Çok yorgundum ve uzak kaldığım yuvama başımı koyup kalp atışlarında uykuya daldım... Uyandığımda tektim. Çok acıkmıştım ve burnuma gelen güzel kokuyu takip ettim. Mırıldandığı şarkı eşliğinde salata yapıyordu. Onu izlerdim ama çok açtım direkt masaya oturdum. Bu halime ikimizde şaşırmıştık. Onu beklemeden yemeye başlamıştım. Bu sefer beni izleyen o olmuştu... Hava çok güzeldi. Arkamdan sarılmıştı ve iyice zayıflayan bedenim ellerinin arasında yok olmuştu. Karnıma uyguladığı baskı artınca, "bebeğimize zarar vereceksin" dedim. Ellerini bırakırken, beni kendi tarafına çevirdi. Ne dedin? Diye sordu. Gözlerindeki ışıltı vücudumdaki tedirginliği yok etmişti. Aptal Ebral, nasıl söyleyeceğimi düşünürken kendimi rezil etmiştim. Cevap bekleyen kocama utanarak "hamileyim" dedim. Mehmet bir süre tepkisiz kalmıştı. İnanamamıştı tıpkı benim gibi. Bir süre sonra sesi kulaklarımda yankı yaparken, bir anda beni kucaklayıp kendi etrafında döndürmüştü...
Ağlamasına dayanamıyordum. Şu an mutluluktan ağlıyor olabilirdi yine de kalbimin acımasına engel olmuyordu. Göz yaşlarını öptüm ve sarıldım ona. Teşekkür ettim ona anne kokusuna hasret kalan bana anneliği tattırdığı için. Yarın kontrole gittikten sonra sevgi evine uğrayacaktık...
💫💫💫
Annem Ebral'e iki kez bunu yaptı ilkinde affettim ama bu sefer bu kadar kolay affetmeyecektim. Onu bulmalıydım. Mert'i ilk gördüğümden beri sevmemiştim. Babasının oğlu, derdi para ve mirastı. Benim hakkım yoktu biliyordum ve babam bana değil Ebral'e bırakmıştı. Ebral'i bataklığa sürükleyemezdim. Bu yüzden o koltukta oturuyordum. Ne bok vardı o koltukta bilmiyorum herkes orayı istiyordu. Nefret ediyordum ama mecburdum. Küçüğüm için. Mert'i buldum ama halletmem gereken işler vardı. İkimizinde hayatı tehlikesini korumak için onu ertelemek zorunda kaldım...
Babamdan aldığım tüyolar şu an çok işime yaramıştı. Çok çabuk halletmiştim. Rahat nefes alıp karımı almak için çıktım bu kasvetli odadan. Yerini bulmak zor olmadı Mert'in. Evi aradım. Başka yere geçtiğini sanmıyordum. Çünkü eşyalar buradaydı. En azından kan izine rastlamadım. Eğer ona zarar verseydi onu yaşatmazdım. Takıldığı adamlara ulaştım. En sonunda yerini öğrenebildim. Ne olur küçüğüme bir şey olmamış olsun...
Odada ev gibi boştu. Sabrımın sonuna gelmiştim. O piçi elime geçirirdim elbet ama önceliğim Ebral'di. Arkası dönük olan küçüğüm iyice zayıflamıştı. Elindeki silahı bırakmak için eğiliyordu. Aynı anda ateş etmiştik. Beklemiyordum. Onu da kendime benzetmiştim. Silahı kimin çektiğini öğrenmek için arkasına döndüğünde beni görmeyi beklemediğine emindim. Ona sarılmak ve özlediğim kokusunu içime çekmek için hızlı adımlarla yanına vardım. Kolları beni sarmamıştı. İmzadan bahsediyordu. Çok zoruna gitmiş olmalıydı ki özlemini bile ikinci plana atmıştı. Ben o gün imzalamamıştım. Annem bunu yapmış olamazdı. Neden böyle davranıyordu aklım almıyordu...
Evinden kaçırdığım gün aklıma gelmişti. Keşke izin verseydim babasını daha fazla görmesine. Bilemezdim... Kokarcam banyo yaparken bende pencereden bakıp uzaklara dalmıştım. Onlar yaşasaydı ve babam iyi biri olsaydı ve ben bu halde olmasaydım şu an durumumuz nasıl olurdu. Düşünmeden edemiyordum. Zoraki evlilik ile kesişen yollarımızdan önce benim asi patronumdu. Yedi yaşındaki küçük kız benim hayatım olmuştu. Hayat çok garipti...
Ellerimin arasında kaybolan bedeni canımı sıkıyordu. Dokunmaya bile kıyamıyordum ama onu çok özlemiştim. Biraz fazla mı sarmıştım onu? Söylediği kelimeler sonradan dank etmişti. Bebeğimiz mi demişti? Doğru mu duymuştum? Ellerimi çektim hemen ve onun kendime çevirdim. Yüzüme bakamayan küçüğüm hamile olduğunu söylemişti. Bu nasıl olurdu. Şok olmuş şekilde duruyordum. Bir süre vücuduma hâkim olamamıştım. Sevincimin tarifi yoktu. Sonunda kendime gelmiştim ve baba olduğumu haykırmıştım. Onun kuş kadar bedenini kendi etrafımda döndürdüm. Dünyaları bana bağışlayan hatunumun hakkını asla ödeyemezdim...
Merhameti ile sardığı göz yaşlarımı. Onu çok seviyordum. Bana teşekkür ediyordu. Bu sevinci yaşatan ona teşekkürlerimi sunmam yetmezdi. Yirmi yedi yaşındaydım ve ben bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyordum. Bir yandan bir korku sarmıştı bedenimi. O çok gençti. Onun hayatını mı çalmıştım. Birçok soru belirmişti...
Yatağın içinde kaybolan bedeni benim canımı oldukça yakıyordu... Elini sıkıca kavramıştım. İkimizde heyecanlıydık. Ekran da noktadan farksız olan bebeğimizin kalp atışlarını duyduğumda göz yaşlarımı serbest bıraktım. Bir mucizeydi. Bu anı yaşayabildiğim için çok şanslıydım. Bebek iyiydi ama Ebral güçsüzdü bu nedenle vitamin ilaçları ve diyet hazırlamıştı doktor. Beslenmesi için elimden gelenin fazlasını yapacaktım. Yemese de zorla yedirecektim. Hastaneden çıktıktan sonra sevgi evine gittik. Ebral çok güzel bir yer tasarlamıştı. Yatılı kaldıkları evin yanında birçok aktivite yapmalarını sağlayacak salonlar vardı. Ve yeşil alan fazla olduğu için ferahtı. Çocukları çok seviyordum. Tabelada adımı görmem beni iyice duygulandırmıştı. Çocukların yaş ve cinsiyetine göre hediyeler almıştık. Yaralıydılar. Hayatları zordu. Ve bizimde öyleydi. Bu nedenle iyi anlayıp onlara yaklaşıyorken daha hassas davranıyorduk. Umarım bu ev onların acılarını dindirmelerine yardımcı olur ve toprağa gömdükleri, umutlarını tekrardan gün yüzüne çıkarabilirler...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top