⁓40⁓
( Saçmalamış olabilirim. İkinci yazışım ilki silindi ve yazmaya çalıştım olduğu kadar. Yazım hataları için üzgünüm)
pervan6161 desteğin için teşekkürler ❤❤
Mutlu olmak benim kaderim de yoktu. Bu bir isyan değil tecrübeydi. Sevdiğim adama kavuştum ve mutlu bir şekilde sadece bir hafta yaşadık. Olayları üzerimize çeken bela mıknatısıydık. Biliyorum ben normal biriyle evlenmedim. Ama bu kadar çabuk bir olayla karşılaşmayı beklemiyordum. Hasan Karahan ölse de yaşıyor gibi hayatımızda etkisi vardı. Mehmet babasına benzemiyordu. Yeni yollar bulup para kazandırsa da bu bazılarının hoşuna gitmiyordu. Bu nedenle onun lider olması bazılarının zoruna gidiyordu. O güçsüz ve korkaktı. Çünkü merhametliydi. Güç onlar için kendilerinden güçsüz kişilere zarar verip, para kazanmaktı.
Hasan Karahan'ın gerçek oğlu Mert. Hayatımıza bir yıl önce girmişti. Ve bana yaptığı yardım sayesinde ben Mehmet ile evlenmiştim. Yine evlenecektim ama bu sefer kimsenin üzgün olmadığı bir evlilik istiyordum. Yeterince yıpranmıştık. Mehmet, evi ayırdığı için bana kızgın olabilir diye, çünkü biz birlikte büyüdük ne yaşanılırsa yaşansın, Mehmet annesini hiçbir zaman yalnız bırakmadı bu nedenle ona düğün gününün, ertesi günü bana verilen dosyayı yollamıştım. Düğün de buzlar erimiş ve Yasemin Anneyle barışmıştık. Biliyorum yaptığı yanlıştı. Kaçırılmadan önce yapsaydı farklı düşünebilirdim ama onu anlayabiliyordum. Eskisi gibi sevmiyordum. Sevgim azalmıştı ama saygı da kusur edecek biri değildim. Mehmet, birlikte kalmayı teklif etti. Korkuyordu bizim için endişeleniyordu. Mehmet'in ısrarları etkili olmamıştı. Birçok şeyi orda yaşamıştı. Ve mahcuptu bana karşı...
~~~~•~~~~
Ruhları şeytana satılmış insanlar, siyahı yok etmeye başlayan beyazdan nefret ediyordular... Ben bu hikâyenin neresindeydim? Mafyanın karısı olan ben oldukça tehlikeli konumdaydım. Kendi canımı hiçbir zaman düşünmedim. Benim tek korkum ona bir şey olmasıydı. Benim tek ailem oydu ve ben yalnız kalmaktan korkuyordum. Sevilmemekten ve sahipsiz kalmaktan... Yeni düzen kimsenin hoşuna gitmiyordu. Liderin sözü geçiyordu ve bu durum diğerlerinin hoşuna gitmiyordu. Peki şah devrilirse, gerçek hayatta oyun biter mi? Taşlar kendi rengine ihanet ediyorlarsa eğer oyunu kim kazanırdı. Belirsiz olan bu dünya da kural yoktu. Ya ölüm ya yaşam. Oyunun ortası yoktu. Beraberlik kavramı yoktu. Mehmet'i koltuğundan yok etmek isteyen insanların kurduğu kusursuz plan. Kendi çıkarları doğrultusunda yaşayan bu insanlar başlarına ihanet etmiştiler. Bunun cezası ölümdü normal de affetmek o koltuğun kurallarında yoktu. Buna ben engel oldum. Benim sayemde yaşıyorlardı. İyi bir şey yapmıştım ama bir taraftansa sonucu kötü olabilecek durumdu ve zamanla görecektik ve bu sonucu bu kadar çabuk görmeyi beklemiyordum...
****
Sadece kendi ellerimle yemek yapmak istemiştim. Bunun için alışverişe çıkmıştım. Mutluluğun verdiği küçük tebessüm vardı yüzümde. İki tane koruma vardı yanımda. Geri dönüş benim felaketim olmuştu. Baş üstünde tuttuğum nimetler yeri boylarken ayaklarım beni taşımayı bırakmıştı. Evi koruyan adamların cansız bedenleri karşılamıştı bizi. Bedenlerin yol yaptığı, arabanın içinde daha önce görmediğim biri karşılamıştı beni. Tüm kelimeler yok olmuştu ve konuşamadığım için oluşan sessizlik kalbimi acıtıyordu. Mehmet o iyi miydi? Şu an tek düşündüğüm oydu. Koruma arkasına almıştı beni ve benim tek yaptığım yerdeki cesetleri kontrol etmek olmuştu.
Garipti. Beni sürükleyen korumaya ateş eden olmamıştı. Sadece koşmaya odaklanmış adamın elindeki silahı aldım. İçimdeki his, ölüm döşeğindeki çaresiz hastanın umut çığlığı gibiydi. Mehmet, dedim sesim yeni konuşmaya başlamış çocuk gibi kelimeleri yutarak çıkmıştı. Bana bakan korumanın yüzünde sırıtma oluştu." O şu an çok iyi" dedi. Sessizlik hâkim vardı. Ona tokat attım. Kendine gelmişti. Şu an ne oluyordu bilmiyordum...
Arkamda bıraktığım korumanın bağrışları umurumda değildi. O burada mıydı? Azrail'den korkmuyordum. Kalbim yalın ayak kurşunların üzerinden yürüyordum. Arabadaki adamın yanına vardım. Elimde içinde kaç tane mermi olduğunu bilmediğim silah vardı. Adamın yüzünde gülümseme vardı. Halen daha mutlu olabiliyordu ya da benim bu tavırlarım onu keyiflendirmişti. Arkamda gözlerim yoktu. Geçen saliseler içimdeki kanın ters akışını hızlandırıyordu. Elimdeki silahın namlusunu omuzuna doğru çevirdim. Bunu gözlerimle yapmadım. Elimle nişan aldım ve karşımdaki adamın gülüşü bir anda solmuştu. Biri beni geri çektiği için adam hamle yapamamıştı...
Beni geri çeken kişinin yüzüne bakmadım bile. O buradaydı. Yaralandı mı? Kaçtı mı? Görmem gerekiyordu. Eve girdim. Sanki dokunulmazlığım vardı. Kimse beni takip etmiyordu ve ateş etmiyordular. Onu bıraktığım odaya girdim boştu. O kattaki tüm odalara baktım. Ev çok sessizdi ve ölümün bıraktığı soğukluk ruhumu üşütüyordu. O buradaydı ve kalbim onu hissediyordu. Tüm odalara baktım. En son odamızı açtım belki cesaret edemezdim eğer şu an onu görme arzum olmasaydı. Elbiseleri kana bürünmüştü. Kapıyı kilitledim. Başım dönerken kulaklarım çınlamaya başlamıştı. Bana ihanet eden ayaklarımı onun yanına getirmek için savaştım. Hemen başının ucumda bulunan komidinden telefonunu elime aldım ve ambulansı aradım. Şu an hapisse girip girmemek umurumda değildi...
Evin yolunu saran ambulans sesini silah sesleri kesmişti. Yaralandığı yerleri sarmıştım, elimle yırttığım elbiselerimle ve onu götürmeliydim buradan. İlk defa isyan ettim güçsüz olduğum için. Giysi dolabının içindeki gizli bölmeyi çalıştırırken silah sesleri yakınlaşıyordu. Ayaklarından tutup onu tüm gücümle içeri çektim. Kapıyı zorlayan sesler gelmeye başladığında gizli bölmedeki sistemi çalıştırdım. Garaja doğru indiğimizde tek sıkıntım onu arabaya nasıl taşıyacak olmamdı. Silah sesleri yaklaşırken, duamı kabul eden Rabbim bana yardımcı olmuştu. Gözlerini açmıştı. Sesim kısık şekilde, lütfen bana yardımcı ol dedim. Birlikte çabaladık ve onu arabanın arka koltuğuna yatırmayı başarmıştım. Sesler yaklaşıyorken, garajdaki bölmeyi çalıştırdım parmak izimle...
Daha önce araba kullanmamıştım. Biliyordum ama sürme fırsatım olmamıştı. Adrenalin ve onu kurtarma arzusuyla yüklendim gaza. Sesler yaklaşırken biz uzaklaşıyorduk. Duvarları aydınlatan arabamın farlarının yerini güneş almıştı. Gaza köklendikçe ya ben onun Azrail'i olacaktım ya da onu ben kurtaracaktım... Telefonu kullanıp dışarıya attım.
Şirketin hastanesine geldiğimde beni karşılayan, kardeşler olmuştu. Yüzünü göstermemeye çalışarak, arabadan alıp onu sedyeyle taşıdılar. Onu bırakıp gitmek zorunda kaldım... Daha sakin sürdüğüm arabayı caminin önünde durdurdum. O iyileşecek miydi? Peki beni neden öldürmemiştiler. Birçok soru işareti vardı aklımda...
💫💫💫💫
Bir saat geçmişti. Beklemek çok zordu. Murat Amca'nın telefonu bendeydi. Bir gelişme olduğunda aramam için vermişti. Babamın sadık dostlarından biriydi. Şirkete yeni gelen elemanlar ile içeri birçok adam yerleştirilmişti. Hepsinin farkındaydık ve bu yüzden çok dikkatli hareket ediyorduk. Düşüncelerden beni uzaklaştıran telefonun müziği olmuştu. Kan kaybettiği için uzun süren ameliyatı bekliyordum. Ama diğer söyledikleri kalp artışlarımı hızlandırmıştı. Evimiz patlamıştı. Evin kayıtları bizim adımıza değildi...
💫💫💫💫
Bu düzeni durdurmak için çok çabaladım. Alışılmışlığın dışına çıkartmak çok zordu insanları. Halbuki bu düzenle daha çok para kazanıyorduk. Evlendim ve hemen ertesi gün üstüme oynanan oyunu öğrendim. Bazen yapılan iyilikler işe yarıyordu. Ben Tarık'ın adamını kurtarmıştım ve o casusum olmuştu.
Annemin üstüne toprak attığı gerçeği öğrendim. Neden Ebral'e zarar verdiğini anlamıştım. Beni korumak istemişti ve boşanma belgelerini hazırlayan da oydu. Neye şaşıracağım artık bilmiyordum. Hasan Karahan babam olduğu için utanıyorken Tarık'ın oğlu olduğumu bilmek intihar etme isteği uyandırmıştı. Annemin beni neden bu dünyadan çekip kurtarmadığını hep merak ederdim. Babamın uyguladığı fiziksel ve psikolojik şiddetlere neden dur demiyordu. Bunu düşündüğüm anlar çok oldu ve ben hep aptaldım mecbur bırakıldığı için yapıyor sanıyordum. Tarık cezasını çekememişti ve fatura bana kesilmişti. Ebral ve annem biliyordu ama eksik biliyordular. Tarık biliyordu benim onun oğlu olduğumu. Hasan Karahan ile aralarında birçok sır vardı. Hasan Karahan çok zekiydi. Tarık'a ölmeye yakın beni söylemişti. Benim ondan hep nefret ettiğimi biliyordu bu nedenle Tarık bana yaklaşamadı. Ve yaş olarak küçük değildim ve benden korkuyordu. Duygularımız karşılıklıydı ve benden kurtulmak istediğini biliyordum. Bir kapana sıkışmıştım bu yüzden evliliğimin tadını bile çıkaramıyordum. Öğrendiğim bilgiden nasıl kurtulacağımı bilmiyordum. Tek korkum Ebral 'in zarar görmesiydi. Tuzak kurulacaktı ve ben eğer bu tuzaktan kurtulamazsam kıyamet kopacaktı yer altında...
Bana karşı gelen adamların canları yerine adamlarını ellerinden alarak onları güçsüz bırakmıştım. Bana itaat etmek zorundaydılar. O gün için hazırlık yapmıştım. Çalışma odasından çıkamıyordum. Yorgundum ve uyuyakalmıştım masamda. Uykumu bölen silah sesi olmuştu. Çekmecemdeki silahı alıp odadan dışarı çıktım. Evdeki sessizlik sinir bozucuydu. Ebral, tüm evi aramaya başladım ama o yoktu. Evde olmaması iyi olmuştu...
Hakan Çarpık, Tarık'ın dostu ve benim doğal olarak düşmanımdı. Bana kurdukları tuzak basitti. Benim yasakladığım şeyi kendim yapıyormuş gibi göstermekti. Mal için özel yetiştirilen köpekle mal aramaya gelmişti evimde. Evim temizdi. Üstünü arattırıp öyle içeri girmelerine izin verdim. Sayı olarak üstündük onlardan. Her şey lehime gibi gözüküyordu taki odamda bulunan malın ortaya çıkmasıyla. Bir anda silahlar çekilmiş ve herkes birbirine girmiştiler. Yasakladığım şeyi kendim yapmıştım. Her şey mübahtı bizim dünyamızda. Ama baştaki altlarına ihanet etmeyecek ve verdiği emirlerin dışına çıkmayacaktı. Bunun cezası ölümdü...
Çoğalan adamlar ile köşeye sıkışmıştık yarım saat bile sürmeyen çatışmanın sonu benim için karanlık olmuştu... Karanlıktan kurtulup gözlerimi açmaya çalıştım ama başaramamıştım. Gözlerim görmüyordu. Ama burnuma dolan onun kokusu kendimi güvende olduğumu hissettirmişti. Tüm gücümü ona yardımcı olmak için kullandım...
💫💫💫
Bu his küçüklüğümden beri yaşadığım bu hissi tatmaktan nefret ediyorum. Işığı kapalı odada gözümü açmıştım. Bu sefer beni ışık karşılamamıştı. Sessizlik hakimdi. Bekledim ve bana bakan kimse olmamıştı. Konuşmaya mecalim yoktu. Korku hakimdi tüm uzuvlarımda. Düşünmek için yetecek gücüm yoktu. Uyumaya çalıştım. Yaşananları silmek istedim. O gün başlangıçtı şu an neler oluyor bilmiyordum. Kısa bir zaman yeterliydi ortalığın karışması için ve ben vücudumda hissettiğim uyuşukluktan dolayı uzun süre uyuduğumu tahmin edebiliyordum.
Yanıma gelen kişiyi bana dokunması ile fark ettim. Sessizliğin hâkim olduğu bu yerin bir tek kokusu değişmişti.' Ebral' dedim cevabını alamayacağımı bile bile... Sessizlik hakimdi ve duyduğum ses ile yerimden doğruldum. Tarık şerefsizin burada ne işi vardı...
💫💫💫
İşler çıkılmaz hale gelmişti. Bize ait olan ev başka insanların çıkmış ve Mehmet'e atılan iftira öğrenilmişti. Tüm bunları kim ortaya çıkardı bilmiyordum. Tek duam onun yaşamasıydı. Yasemin Annem ve ben ona uzaktan destek oluyorduk. Ben pek bu kuralı uyguladığım söylenemezdi. Yeri öğrenilmemesi gerekiyordu tek söylenen buydu....
Arabamın önüne kırılan araç ile durmak zorunda kalmıştım. Tanıdık sima ilk defa bana mutluluk vermemişti. İnsanları çözebiliyordum. Karşımdaki kişinin bakışlarından kendini beğenmiş biri olduğu belli oluyordu. Arabamın bitişiğinde araba vardı. Yalnız olmadığının belirtisiydi. Tüm camlarımı kapatıp oturdum. İkimizde inatçıydık. Ölümden korkmuyordum. Arkamdan arabama vurmaları işe yaramamış ve ben kılımı kıpırdatmamıştım.
Mert, beni neden görmek istiyordu bilmiyordum. Ama ona güvenmiyordum. Kazanan taraf ben olmuştum. Beklemekten sıkılmış olacak ki çekip gitti. Arabamı çalıştırıp gittim ve takip edildiğimi biliyordum. Bu yüzden onun ömrü hayatında gelmediği mekâna sürmüştüm aracımı. Caminin yakınına park edip indim hızlı adımlarla ilerledim. Merdivenleri tırmanıyorken gülümsemiştim. Ne kadar süre kaldım bilmiyordum içeride. Çıktığımda arabamdan eser yoktu. İlerledim merdivenlerden ve beni aptal sanıyordu. Çağırdığım taksi tam zamanında gelmiş ve ben onu atlatmayı başarmıştım.
Geldiğim ağaç evini bir tek ben biliyordum. Babamın annem için yaptığı bu ev saklanmak için ideal yerdi. Şu an kaçmamın nedenini bilmiyordum halen. Bana söyleneni yerine getiriyordum. Bilmedikleri Mehmet'i birçok kılıkta gördüğümdü. Aslında keyifliydi onun kapalı gözlerini görene kadar. Onun soğuk tenine dokunana kadar...
Özlüyordum ve onu sıklıkla ziyaret ediyordum. Gittiğim hastane odası boşaltılmıştı. Aramalarımın cevapsız bırakılması yetmiyormuş gibi ensemde hissettiğim namlunun soğukluğu ile sobelenmiştim...
"Seninle aynı araca bineceğimi sanıyorsan yanılıyorsun" dedim. Beni vurabilirdi. Zaten ruhum ölüydü. Şu an olduğum durum çok karışıktı ve olanlara akıl veremiyordum. Benim tek isteğim onun bulunmadan tedavi olmasıydı... İnadımı kıramamış ve Yasemin annemle konuşmamı sağlamıştı. "Bana neden bunu yapıyorsunuz. Ben artık ne düşüneceğimi ve ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Ben neden Mert ile gidiyorum. Sebebi ne? Bunu bilmek benim hakkım. Mehmet iyi mi? Ben bunu bile bilmiyorken onunla uğraşıyorum. Neden susuyorsun. Cevap versene." dedim kızgınlıkla. Konuşma boyunca sadece ağladığını belli eden iç çekişe ek olarak sadece "Özür dilerim ben seçimimi yaptım." dedi ve telefonu yüzüme kapattı...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top