⁓27⁓

Zaman kaplumbağa misali ilerliyordu. Kalbim ilk adımını atan çocuk gibi heyecanlıydı. Nasıl düşünmeliydim? Annesizlik hep bu anlarda eksikliğini gösteriyordu. Babama olan aşkını dinleyememiş ve hiç şahit olamamıştım. Küçüktüm; kanatlarım çıkmadan uçurumdan aşağıya itti beni hayat. On dört yaşımda takıldı elime demirden kelepçe, yüklendi omzuma yükler ve sarsıldım. Ben çocuk olmadım, olamadım büyümek zorunda kaldım. Ve şimdi hayatımı mahveden adamı seviyordum. Çok saçmaydı. Neden o? Oysa korumak için çok çabaladım bir tek bana ait olan hayallerimi. Hayalimde, bir tek bana ait olan yerde onun ne işi vardı. Oysa hep hayalim ondan kurtulup özgür olmaktı. Ama şimdi benim gökyüzüm oydu.

Sevmek, nasıl bir duygu bilmiyordum hislerimi danışacağım kimse yoktu. O benim ilk oyun arkadaşım. İlk abi diyebileceğim kadar güvendiğim kişiydi. O benim ruhumun kelepçeleriydi. Şimdi ne değişti. Ben değiştim. Ben tüm kötü anıları bir yana bırakıp, onu seviyordum. Aşık mıydım? Hoşlantı mıydı? Cevapsızdı tüm sorularım. Ben içimde bu kadar karışmışken o ne yaptı. Beni öptü. Ve gitti. O bunu birçok kez yaşamış olabilirdi ama benim için ilkti. Ne düşüneceğimi bilmiyordum. Aklımı kaçıracak durumdaydım ve onunla yüzleşecek gücüm yoktu. Uyumaya çalıştım onun yüzüne bakamazdım. Gelmemişti ve benim için iyi olmuştu. Ağlıyordum ilk kez göz yaşlarım en ihtiyaç duyduğum zamanda dost elini uzatmıştı. Kalbim kırılmış mıydı onu bile hissetmiyordum artık. Toz parçasına dönüşen kalbim hissizdi acıya karşı dirençliydi...

Sabah namazı için çalan alarmım ile uyandım. Bedenimi saran güçlü kollar, kalp ritmimi değiştiren ona bakmak şimdi daha zordu. Kızgınlıktan öte ona karşı kırgındım aslında. Neden böyle davranıyordu. Ne hissettiğini bilmiyordum. Hislerini çok iyi saklıyordu ve ben onun duvarlarını yıkıp gözlerindeki gerçek beni göremiyordum. Onu uyandırmadan kollarından kurtulmaya çalıştım. Ona karşı nasıl davranmalıydım. Bilmiyordum. Uyanmıştı. Uyumasını söyledim, bana eşlik etmesine gerek yoktu. Onun cevabını dinlemeden kıyafetlerimi alıp Züleyha Ablanın çadırına gittim.

Çadırda bulunan arkadaşını uyandırmamak için sessiz hareket ettim. O hazırlanana kadar dışarıda bekledim. Çıkması için beklerken, dalgındım ve bu yüzden hissedemedim arkamdan sinsice yaklaşan kişiyi. Elleriyle kapamıştı ağzımı, bağırmama engel olmak için. Bu sefer başım beladaydı. Ondan kurtulmak için hamlemi yaptım ve başarılıda oldum. Tam bağıracağım sırada omzumda hissettiğim acıyla yere yığıldım. Gözüm kapanıyorken, Züleyha Ablanın sesini duydum...

~•~

Gözlerimi açtığımda tek başımaydım. Etrafıma bakındım ve kaçmak için hamle yapacaktım. Ama hissizleşen bedenim iplerin farkına geç varmıştı. Denedim iplerden kurtulmayı ama başarısız oldum çok iyi bağlanmıştı ipler. Etrafıma bakındım çaresizce; ahır gibi bir yerdeydim. Samanlıklar kırmızıydı. Çok kötü kokuyordu. Kaç kişinin canı yanmıştı burada. Yenileri eklenecekti benim kanım. Korkuyordum. Hasan Karahan'ın açtığı yaralar bedenen iyileşmiş olsada ruhumda bıraktığı izler silinmemişken yenileri eklenecekti. Zaman kavramını kaybetmişti ve hava kararmasına rağmen ben hep aynı andaydım. Bekliyordum kurbanlık koyun gibi sonumu...

Sabaha gözlerimi onun tokadıyla açmıştım. Tek yapabileceğim şeyi yaptım yüzüne tükürdüm. Gülüyordu. Bana baktı sadece. Onu tanımıştım. Aynı okuldaydık. Mehmet Abi'nin tek isteği beni korumakmış. Ama bana söylemeyi akıl edememiş. Benden ne istediğini bilmiyordum. Bu anı birçok kez yaşadım. Ama bilinmezlik daha korkutucu hissettirmişti. Bakışlarında nefret ve üzüntü vardı. Sordum neden buradaydım bilmek hakkımdı ve o hiç konuşmadı. Sessizliği bozan onun bana attığı ikinci tokat olmuştu. Bağırdım ve nefretle baktım yüzüne...

Göz teması kurmadığım gibi onun konuşmalarını da dinlemiyordum. Bu durum onu oldukça sinirlendirmiş olmalıydı. Tokadı sertti. Gitmek için arkasını döndü ve tüm gücümle ayağıyla kalktım. Onun adımına engel oldum bağlı olan ayaklarımla onun düşmesini sağladım. Ve bunun bedelini ağır ödedim. Ayaklarımı kanatana kadar vurması yetmiyormuş gibi yaraladığı yeri iple sandalyeye bağladı. Tek güçlü yanım asiliğim devredeydi ve canım çok yanmasına rağmen belli etmedim. Nefretle bakıp ona. Çekip gitti. Onu şarkı söylerken görmüştüm kampta ve o halinden eser yoktu...

Uyumamıştım uykumu bölen ağrılarımın olması iyiydi. Kapı sertçe açıldı. Elindeki tepsiyi samanlıkların üstüne bırakıp yanıma geldi. Bana bakışları yetmiyormuş gibi iğrenç elleriyle yüzümü okşadı. Dengesizdi, tokat atmayı seviyordu. Ellerimi çözmekten korktuğu için kendi yedirmeye çalıştı. Beni dövse de getirdiği yemeği yemedim. Pes edip gitti. Ve ben ona tekrarladım sorumu. Söylemedi. Neden bana bunu yapıyordu.

~~

Çaresizce bağırıyordum. Canım çok yanıyordu. Fiziksel açtığı yaralar yetmiyormuş gibi bana eziyet etmeye devam ediyordu. Beni en çok yaralayan, başörtümü yalvarmama rağmen çıkarması olmuştu. Dengesizdi. Canımı yakmaktan zevk alıyordu. Bir anda değişip bana karşı merhametli davranıyordu. Pis bakışları üstümdeydi. Saçımı kavradı ve hareket edemiyordum. Saçlarımı sıkıca tutmasına rağmen onun öpmesini engellemek için çabaladım. Yüzümü ve boynumu öpüp gitti. İğreniyordum şu an yanağımı ve boynumu tırnaklarımla kazımak istiyordum. Ağlıyordum çaresizce...

Bir hafta geçmişti ve artık dayanma gücümde bitmişti. Kurtulmayı ve geride kalanları düşünmeye fırsatım olmuyordu. Düşünürsem o zaman acı çekerdim. Neden beni bulamamıştı. Saçmalıyordum belki ama şu an mantıklı düşünecek durumda değildim. Kurtulmak istiyordum. Yaşadıklarım çok ağırdı. Ve ben sonuna kadar savaş veriyordum. Neden babaların evlatlarına gösterdiği kötü davranışın cezasını ben çekiyordum. İçmişti ve ilk defa bana vurmadan sadece konuşmuştu benimle. " Ben böyle birisi olmak istemedim. İsteyerek kimsenin canını yakmadım karşı çıktığım an işkence gördüm. Acıya dayanamayıp kabullendim. Sevmek beni az da olsa insan olduğumu hatırlatıyor ama ona bakmam bile yasak. Gözlerim onun gölgesiyle buluştuğu an o ölecekti. Sen ona çok benziyorsun ve benzemiyorsun. Sana zarar vermek zorundayım çünkü babam eşinin yerini almak istiyor. Mehmet'i tehdit edebilmek için ikimizde kurban seçildik. Mehmet, boşuna çabalıyordu. Bu insanların ruhlarına dikilmişti kefen gibi pis duygular. Onları vazgeçirmesi imkânsız.' Dedi ve sevdiği kızın adını fısıldadı, "Filiz." Çok pis kokuyordu ve o halde yanağımdan ve alnımdan öptü. Onu anlamak istemiyor ve dinlemekte istemiyordum. Tek isteğim kaçmaktı. Onu durdurdum ahırdan çıkmadan önce. Beni sevdiğine benzetip dokunması midemi bulandırsa da şu an sarhoştu bu nedenle canımın çok acıdığını söyleyip ipleri çözmesini istedim. Yaptı ve beni bırakıp gitti. Ayağa kalktım ve yürümek için savaş verdim vücudumla çünkü yaralıydım. Yürümem bana çok acı veriyordu. Canım yana yana kapıya geldim. Onun tek olduğunu düşünmem benim aptallığımdı. Adamları da onun gibi acımasız ve ondan daha çok kuvvetliydiler. Yediğim dayaklar sonucu kana bulanan ben tanınmayacak haldeydim. Güçsüz düşüp, daha fazla acıya dayanamayıp bayıldım.
~☆~

Ebral 'in yerini öğrenmem zor olmamıştı. Hemen yanına gittim. Tek başıma. Onu nasıl bir halde bulacağım hakkında bir fikrim yoktu. Nefret etsem de babamın oğluydum. Tuzağa düşmemiş tek bana atılan silahlara karşılık veriyorken adamlarımı arayıp söylediğim adrese gelmelerini emrettim. Ama umduğum gibi olmadı adamlarım karşı tarafı desteklemiş ve ben bunu yaralanarak öğrenmiştim. Sıyrıkla atlatmam şans eseriydi. Babası onlara güzel vaatlerde bulunarak yanlarına çekmişti. Tektim ama onlardan daha iyi silah kullanıyordum ve yaralanmaya alışıktım. Ölmeden oradan kaçmayı başarmıştım. Ama onu kurtaramamıştım.

Çabuk olmalıydım. Bugünkü gibi tek kalmamak için adamları tek bir alana topladım. Yetim olan, Sinan'ı kurban seçmiş. Gözlerinin önünde onu öldürmeden, canını acıtacak işkenceleri yapıp bağrışlarını dinlettikten sonra canlı bir şekilde yakmıştım. Kurunun yanında yaşta yanarmış ve diğer adamların buna cesaret edememesi ve beni kazıklamaması için babamdan daha acımasız olan yanımı gösterdim. Beni buna kendileri mecbur bıraktı. Ölen kişi kötü biriydi. Pedofili hastasıydı. Babam çocuklara karşı hiçbir zaman iyi davranmadı. Bu nedenle onun ölmesi canımı yakmamıştı.

Yer altında güçlü konumdaydım ve bu durumu hazmedemeyen babamın en yakın arkadaşı Korkut, beni kullanan babam gibi oğlunu kullanarak beni yenmeye çalışıyordu. Ebral 'in yerini biliyordum ama onu kurtaramıyordum çünkü Korkut beni onun canıyla tehdit etmişti. Yapardı. Ben onun yanına varmadan ona her şey yapardı. Koltuğumu verdiğimi söylememe rağmen onu serbest bırakmamıştı. Derdi bana acı çektirmekti. Çünkü Ebral'i gerçek eşim sanıyordu. Sahte olduğunu öğrenseydi, Ebral şu an yaşamıyor olurdu. Bu nedenle ona yakın davranmıştım...

Bir ay olmuştu. Korkut şerefsizini ikna edememiştim. Sadece benim değil diğerlerinin onayını almamı istiyordu. Can tehlikesi olmadan koltuğa sahip olmak için. Babam gibi köklü söze sahip kişileri çağırıp onları kızdırmadan teklifi sundum. Kabul etmediler ve onları pis işleriyle tehdit etsem de işe yaramadı. Korkut babam gibi zekiydi telefonunu dinlediğimi tahmin ettiği için hiçbir ipucu vermeden hep konuştu. Beni odasına almayı reddettiği için kapısını kurşun ile delik deşik edip içeri girdim. Tartışarak dikkatini dağıtmayı başardım. Ve onun bu halinden yararlanıp odasına böcek yerleştirdim. Konuşmasını bekledim. Ebral için çok endişeliydim. Bir an önce onu kurtarmak istiyordum...

Bendeki evraklardan korkmamış ve içeriye gerekirse girmeye hazırdı. Ama böcek sayesinde edindiğim bilgiler daha çok önemliydi. Başkaları için yaptığı planlar ortaya çıkacaktı. Hapiste belki yaşardı ama bilgilerin sahipleri onu yaşatmazlardı. Onu tehdit edip, Ebral 'in yerini öğrenmiştim. Bizi karşılayan adamlara adamlarım karşılık veriyordu. Beni de korumayı ihmal etmiyordular. Ahıra benzeyen yere girdiğimde içeride boş sandalyeden başka bir şey yoktu. Küfür savurdum ve etrafı iyice inceledim ve gördüğüm kan izleri kanımın çekilmesini sağlarken aralık olan diğer kapıyı fark ettim. Koşarak ilerledim. Arkası dönük olan Suat hızlıca arabaya doğru ilerliyordu. Elimdeki silahı ona doğrulttum ve onu vuracakken beni durduran, yaralı ve elbisesi kanla kırmızıya bulanmış Ebral olmuştu.

Suat Arabasına binip gitti tek başına ve ben Ebral 'in yanına koştum. Vurulmam umurumda değildi ve bana ateş eden olmamıştı. Ben dürüstlüğüm ile tanınıyordum. Bilgileri sileceğimden emindi Korkut ve haklıydı. Ona doğru hızlı adımlar ile ilerledim. Yere çöken, yara içinde kalmış bedeni kucakladım. Ona dokunmak istemiyordum. Yaraları çok derindi. Bunun bedelini çok kötü ödeyeceklerdi. Ağlayarak hızlı adımlar ile onu arabama götürdüm...

Bedenindeki yaralar iyileşti diyelim ruhundaki yaraları nasıl kapatacaktım. Ben onun yüzüne nasıl bakacaktım. Bilmiyordum ve ona bunu yapanı en ağır şekilde ödetecektim zamanı geldiğinde... Elini tuttum ve uyanmasını bekledim. Elini çekip, dokunma bana diye sayıkladı ve gözlerini açtı. Ağlıyordu iç çekerek ve bende onunla birlikte ağlıyordum...

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top