~22~

Ben yardım istedikçe üstüme su dökmeye devam etmiştiler. Sırılsıklam olmuş ve aşırı derece sinirlenmiştim. Kapıyı yumrukladım ve kapıyı açmalarını rica ettim. Çünkü daha fazla dayanamıyordum. Girdiğim tuvalet feci kötü kokuyordu. Öğürmeye başladım. "Lütfen keser misiniz şakayı? Nefessizlikten ölüyorum. Çok pis kokuyor." demem ile gülme sesleri artmıştı. Ve gülme seslerinden, bazılarının erkek olduğunu anladım. Kapı kilidi açıldı. Kapıyı onlar açmadan ben engel oldum bu sefer. "Erkek sesleri geliyor ve ben kapalı biriyim sudan dolayı kıyafetim uygun halde değil. Bana hırka verebilir misiniz?" Dedim çabuk olsalar keşke. Kokuya dayanamıyordum. Başıma denk gelen hırka canımı yakmıştı. Şu an mecburdum giymeye, erkeklerden birinin olmalıydı. Giyip hemen dışarı çıktım. Rahat bir nefes aldım. Ben bir şey söylemeden oğlanlardan biri küfür attı ve dışarı çıktı. Diğeri de onu takip etmiş çıkmıştı benim için iyi olmuştu.

"Biri polisi arasın, ben kurtulmak için yalan söylüyorsun sanıp açmayacaktım az kalsın. İyi dayanmışsın. Özür dileriz. Biz seni başkasıyla karıştırdık. Normalde çocuksu görünüyor ama uzunca anlatıp başını şişirmek istemiyorum erkek meselesi. Büşra'nın tek vukuatı değil genelde olaylı biri. Çok şansızmışsın onun oda arkadaşı olmuşsun. Bu arada çok konuşmaktan kendimizi tanıtmadık. 12-C deyiz hepimiz. Benim adım, Burcu, o Ayşe ve dışarıda bizi bekleyen, sana hırkasını veren Hakan ve Samet. Tanıştığımıza memnun oldum. Bir şeye ihtiyacın olursa seve seve yardım ederiz bir özür borçluyuz sana." Dedi ve utangaç bir şekilde tekrardan özür diledi.

Burcu Abladan ben biraz uzundum. Saçları düz ve kahverengiydi ve gözleri aynı renkteydi ama güzel bir fiziğe sahipti bana göre daha olgun görünen yapısı vardı. Ayşe Abla da en çok sevdiğim özelliği, kızıl renkli kıvırcık saçları olmuştu. Gözleri mavi renkliydi ve teni ayı kıskandıracak şekilde beyazdı. Çok güzeldi. Ebral Karahan olarak tanıttım kendimi. Ve Büşra adında olan biri ile karıştırılmak beni üzmüş babamı hatırlatmıştı... Islandığım için bozulan, başörtümü düzenlediğim sıra da Ayşe abla elimi havaya kaldırdı; "Oha lan beş taş mı bu? Gerçek mi? " Şaşkınlıkla bakmıştılar bana. "Pek magazin izlemiyorsunuz galiba. Ukalalık etmek istemem. Pek iyi bir konuda olmasa da babamın ölümünden sonra mirasçı kaldığım için bu ara popülerim. Ve mutlu değilim. Neyse çok uzatmadan. Evliyim ve biliyorum erken oldu ama size anlatamayacağım bazı özel meseleler var ama eşimi seviyorum ve mutluyum. Eşim beni kıskandığı için yüzüğü takmamı istedi. Yoksa absürt bir durum olduğunu biliyorum."

"Öncelikle başın sağ olsun. Biliyorsun yatılı kalıyoruz ve son senemiz olduğu için pek telefonu elime almıyorum bundan dolayı haberim yok ama enişteyi merak ettim bakacağım. Senin kararın buna saygı duyuyoruz ama arkadaşın olarak bizi görürsen mutlu oluruz. Üşüteceksin. Üstünü değiştirmeye gitsen iyi olur seni tuttuk baya." Dışarıda bizi demin içeride olan erkekler karşılamıştılar. Ben konuşmak istememiştim ve üşüdüğüm için yanlarından ayrılacağım sıra " hırkam sende kalabilir güzellik... ahh..." Burcu abla, o sözünü tamamlayamadan kafasına vurmuştu.

(Burcu) Lan bu seferki söyleyeceğim seni kalpten götürebilir.

-Lan anam babamı aldatmış, yoksa... ahh... Yeter lan başım teneke değil acıyor yahu iyi alıştın kardeş değilsek başka ne olabilir ki?

-Evli, senden önce kapmışlar şıpsevdi Hakan geç kaldın bu sefer maalesef ...

Atışmalarını bölen benim hapşırmam ve Hakan Abi'nin ağzından çıkan küfür olmuştu. "Lan bu korkunç şakayı yapmak zorunda mıydınız?" Dediğinde kalbimin acıdığını hissettim. "Kızlar durumu anlatır. Ben çok üşüdüm ve bünyem zayıf olduğu için hasta olmak istemiyorum. Hırka için teşekkür ederim." Deyip onun vereceği cevabı beklemeden yanlarından ayrıldım. Hırkayı yıkadıktan sonra geri teslim edecektim.

~~~•~~~

Dersi kaçırmıştım. Teneffüste sınıfıma girdim. Telefonumu asılı olan hırkamın cebinden aldım. Oğlandan kurtulmak için lavaboya gittiğim sıra bırakmıştım, Beyza'nın yanına geçtim. Beni merak eden Beyza soru yağmuruna tutmuştu. Beni bu kadar çok çabuk benimsemesi garip olmasına rağmen sevinmiştim. Çünkü arkadaşa ihtiyacım vardı. Olanları ona anlattığımda, kahkahasıyla sınıftaki bakışları üzerimize çekmişti. Telefona baktığımda cevapsız aramadaki sayının fazlalığı beni endişelendirmişti ve hemen onu geri aradım. Mehmet Abi'nin telefon melodisi sınıftaki konuşmaların arasında kendisini belli etmişti...

Çok korkmuştum. Çünkü bir şey oldu sandım. Çok şükür kötü bir şey yoktu. Önemli bir evrak için imzam gerekliydi. Ve bunu halletmek için okulu asmıştım ilk günden. Konuşma sırasında bugünkü olayı bahsetmiştim. Ve o da Beyza gibi çok gülmüştü. Bu durumun beni sinir etmesi gerekliydi ama onun gülmesine bakıp mutlu oldum çünkü çoğunlukla asık suratlıydı. Gerekli dosyaları imzaladım. Beraber diğer işlere de baktık. Yüzümü buruşturup, okulu asıp, ondan da sıkıcı işlerle uğraşan ilk öğrenci ben olmalıyım dedim trip atarak.

Burnumu sıkıp, 'Tabi ki sadece iş için okulu asmadık. Bugün annemin doğum günü senin yardımınla ona sürpriz yapmak istedim. İşlerin yoğunluğundan hediye işi bugüne kaldı. Hem seninde kayınvaliden sonuçta ayıp olur hediye almaman dedi ve gözünü kırpıp gülümsedi.' Bende karşılık olarak karnına geçirdim, elimin ağır olması benim suçum değildi...

AVM'ye geldik. Aklımda bir şey yoktu bakıp karar verecektim. Yasemin Teyze bana anne sıcaklığını hissettiren kişiydi. Onu hep sevdim ve onun tavrı bana karşı hep iyi olmuştu. Babamın ölümünde o benimle bağını kesmek yerine babamı en iyi şekilde son yolculuğa uğurlanmasında rol oynamıştı. Yasemin Teyze çok güzeldi. Ben hediyemi takıdan yana kullanmıştım. Zarif bir pırlanta kolye almıştım. Ezan okunmuştu biz gezerken bu nedenle Mehmet Abiyi yalnız bırakıp ben mescide geçtim. Geldiğimde hediyeyi almıştı ama bana söylemiyordu. Gıcıklık yapıyordu akşam görürmüşüm. Kıyafetlerim okulda olduğu için kendime kıyafet almıştım. Ben hep siyahı tercih ediyordum bu sefer koyu yeşil renkli çok dar olmayan bir elbise seçmiştim...

Mehmet Abi Yasemin Teyze'nin en çok sevdiği mekâna getirmişti bizi. Cam ile kaplı mekânın manzarası çok güzeldi. Deniz çok güzel gözüküyordu. Yasemin Teyze mahcuptu. Bu nedenle sürprize karşı tereddütlüydü bakışları. Babamı kaybedeli çok olmamıştı ve ben onun doğum gününü kutluyordum. Elini tutup: "Ben annemi görmedim. Ve onun sevgisini tatmadım. Ben küçüktüm ve sen bana hep şefkatle ve sevgiyle yaklaştın. Ölüm hepimizin sonu. Tamam özlüyorum, acı çekiyorum... Benim isyankâr halim Rabbimin gücüne gider ve ölenle ölünmüyordu. Bende kendimi bırakırsam babamın emanetine kim bakacaktı. Boşa gidecekti tüm emekleri, sen ve Mehmet Abi sayesinde ben ayaktayım. İyi ki doğdun. Tanışma koşulumuz kötü olsa da ben seni tanıdığım için çok mutluyum. Bugün senin günün ve hep mutlu olmalısın Yasemin Anne..." İlk defa ona anne demiştim sesimle...

Masadan kalkıp bana sarıldı." Bende seni hep kızım olarak gördüm ve sevdim. Bizim yüzümüzden çok acı çektin biliyorum ve sana bakacak yüzü bulamıyorum kendimde. O öldü ama onun bıraktığı izler hep bizimle beraber. Seni tamamen özgür bırakamadığımız için çok üzgünüm. Ama bana anne demen beni az da olsa rahatlattı. Beni annen olarak gördüğün için teşekkür ederim kızım, seni kendi evladımdan daha çok seviyorum..." Sözünü kesen Mehmet Abi olmuştuvey evlat mıyım ben? Bu kadar çabuk sürede beni harcadın" demişti annesine. Onun kıskançlığı, akan gözyaşlarımıza rağmen bizi güldürmüştü.

Rabbime şükürler olsun, acı çekmeme rağmen beni iyi insanlara emanet etmişti. Sabrımın sonunda gelen hediyeydiler bana. Saçma gelebilirdi başkası için. Onlar olmasaydı ben daha farklı bir hayat yaşaya bilirdim belki. Ama bu benim kaderimdi eninde sonunda düşecektim. Sonunda beni ayağa kaldıracak biride olmayabilirdi. Para, bağımlılık yaptığında kötü sonuçlar doğuruyordu. Yaralarımın izi bile geçmemişti ya Hasan gibi karaktere sahip olan biriyle evlenseydim. Çok acı çekerdim ve şu an ölmüş çocukluğum bir kez değil her gün ölürdü acılarla. Evet safım belki ya da yaşam dolu biriyim bilmiyorum. Yaşamak için polyannacılığı oynuyordum...

Mutluyduk hepimiz. Kalbimizdeki acılara rağmen. Hepimiz yaralıydık. Birbirimizin sığınağıydık. Mutlu aile tablosu hiç bozulmadan hep kahkahayla geçmesi için dua ettim içimden. Mehmet Abi babasının yaralarını sarmayı vazife edinmişti kendine. Annesini hep ağlatan adamın yaralarını sarmak için uğraşıyordu. Mumları üflemesi için annesine ısrar etmişti. Dilenen dilekle, Yasemin Annemin göz bebeği gülümsüyordu...

Hediyelerimiz Yasemin Annem 'in üzerinde yaşam bulmuştu. Mehmet Abi çok zarif, siyah renkli bir elbise seçmişti. Aldığım zarif kolye kıyafet ile uyumlu olmuştu. Gecenin sonunda önce annesini eve bırakıp beni de yurduma bırakmak için sürmüştü arabayı. Normalde bu saatte dışarıda olmak yasaktı. Müdürü tanıdığı için bize ayrıcalık göstermişti. İstem dışı ona bakıyordum. Giydiği takım içinde ondan bakışlarımı alamıyordum elimde değildi çünkü ben onu seviyordum. Takım giymese de her haliyle yakışıklıydı ve şu an ki hali dondurmanın çikolatayla birleşimi gibiydi. Seveceğimiz kişiyi seçemiyorduk. Ona karşı kırgın olduğum birçok anı vardı ama ben o kırgın anılarımı onunla birlikte sardım. Hayat garipti. Kapımı açıp elimi tuttu. Kalbim at yarışına katılan jokerin elinde gibiydi. Ellerimin içi yanmaya başlamıştı. Benimle birlikte yürüdü. Kapının önünde hızlı atan kalbimi durduracak hareketi yaptı. Benim gerçek hislerimi bilseydi yapmazdı. Evcilik oynuyorduk bir nevi. Ama o bunu bana teşekkür etmek için içten gelerek yaptı bugün için bana minnettardı. Alnımdan öpüp bana sarıldı. Kokusu ile mayışan vücudumun aksine kalbim yerinden çıkacak kadar delice atıyordu...

Geç saatte odama geçmeme rağmen oda arkadaşım yine yoktu ve bu durum işime gelmişti. Düşüncelerimi sessizce kendime söylüyordum. Ben henüz çok gençtim. Ve hissettiğim duyguların olması ve neden böyle hissettiğimi açıklayamamam çok normaldi. Her şeyde olduğu gibi kendi başıma çabalayıp atlatacaktım. Buna mecburdum. Çok fazla düşünüp kafayı yemeden uyumaya çalıştım. Ve bu sefer başarılı olmuştum. Rüyamda boğazımdan biri sıkıyordu. Nefessiz bir şekilde gözlerimi açtığımda rüya da olmadığımı anladım.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top