~2~

Ebral henüz hastalığını atlatamadığı gibi geceleri sürekli annesini sayıklıyordu. Bu duruma daha fazla dayanamayan dadısı kovulacağını bilerek izin isteyecekti. Ebral 'in morali yerine gelmesi için. İzin istedi Haluktan. O haklıydı onun annesiydi ve Ebral 'in annesini görmesinde bir engel olmamalıydı. Annesini kaybeden çocuk yeterince acı çekiyordu. Yalnızdı annesini toprağa veren Ebral babasını da kaybetmişti. Bir suçu var mıydı? Her çocuk mutlu olmalıydı ve o bu işi bu yüzden yapıyordu...

Ebral mutluydu annesinin yanına gidebildiği için babasından korkmasına rağmen. Babası onun mutluluğunu yok etmek için çabalıyordu adeta. Geçen sefer babasından yediği tokata rağmen Ebral 'in asiliği korkusunun önüne geçmişti. Ebral yanında annesini götürmek istiyordu. Bu mümkün değildi belki ama onun toprağı ile annesinin hayalini kurmak ve yanında olduğunu hissetmek istiyordu. Arkadaşları annelerine özgürce sarılabiliyordu. Onun bu isteği çok muydu? Babası neden karşıydı. Annesinin toprağıyla doldurduğu şişeyi
babası atıyordu. Şişeyi yerden alıp tekrar doldurdu Ebral. Annesini yanında götürmek istiyordu. Onun sevgisine ihtiyacı vardı. Babası boşalttıkça o tekrardan doldurdu. Babasının yaklaşmasıyla, uzaklaştı korktuğu için değil, annesi babasının bu halini görüp üzülmemesi için koşmaya başladı. Koşarken onu durduran bir beden olmuştu...

Çarptığı kişinin okul kıyafetlerinden liseye gittiği anlamıştı. Erkekti ve belki de oda ailesini kaybetmişti. Bilmiyordu ama durmaya vakti yoktu. Babasının karşısında her ne kadar güçlü kalmaya çalışsa da o küçüktü ve korkuyordu. Tekrardan tokat yemeyi istemiyordu. Uzaklaşmaya devam etti. Bilmediği bir yerdi ama onun tek amacı elindeki şişeydi ve onu babasına kaptırmayacaktı.

Mezarlıkların arasından geçerken korksa da durmadan devam etti. Omuzunda hissettiği elle korkusu iyice artmıştı. Küçük bedeni titremeye başlamıştı. Duyduğu ses babasının sesi değildi. Arkasına döndüğünde, az önce çarptığı kişiyi görmüştü. Kimdi ve ondan ne istediğini bilmiyordu. Konuşacak hali yoktu. Küçük bedeni ve kalbi olanları kaldıramamıştı. Üzgün ve kırgındı...

"Benimle geliyorsun" dedi ve ses tonu babası gibi çok sertti. Dinlemedi, kimdi ki ona emir veriyordu. Yürümek için adım atacakken oğlanın kolunu tutması onu durdurmuştu. Kolunda sürükleyerek götürdü onu. Canı acımıştı ama ne yapabilirdi ki çaresizdi. Dadısı aklına gelince adını bağırarak yardım istedi ama dadısı onu kurtarmaya gelmemişti. Mezarın çıkışının ilerisinde park edilmiş araca bindirildi zorla. Kendini hiç iyi hissetmiyordu Ebral...

👣👣👣👣👣👣👣👣👣

Mehmet,

'Lise üç öğrencisi olan Mehmet, uzun boyluydu. Geceyi andıran saçları ve gözleri vardı. Uzun boyluydu ve yakışıklıydı. Kızların ilgi odağı oluyordu. Mehmet'in hayatıda kendisi gibiydi. Gecenin acısını örttüğü karanlığa sahipti. On yaşında tanışmıştı silahla. Birçok tehlikeli işleri yapmış ve yaralanmıştı. Babası yüzünden birçok kez ölümün soğukluğuyla tanışmıştı. Yine de babasını sevmekten başka çaresi yoktu aslında Mehmet'in. Güçsüzdü Mehmet ve koruması gereken annesi vardı. Onun için katlandı kendisini yok sayarak...'

~~

Dersin ortalarında, kulaklığıyla müzik eşliğinde kendi sırasının yanında oturan Büşra'yı izliyordu. Büşra, doğal olan kızıl saçlarına eşlik eden denizi kıskandıracak maviliğe sahip gözlerine eşlik eden beyaz teniyle çok güzeldi. Dış görünüşünün aksine Mehmet, onun güçlü karakterine âşık olmuştu. Hocanın onu izlediğinden habersiz bir şekilde dalmıştı Büşra'ya tüm kalbiyle. Müzik bitimine rastlayan hocanın sesiyle normal dünyaya geri döndü...

Buz gibi bakışlarıyla eşlik etti kızgın adımları soruyu çözmek için tahtaya. Hoca amacına ulaşamamıştı. Sorduğu soruyu doğru cevaplamıştı. Dersten bir haber olan Mehmet'te kendine şaşırmıştı. Ders bitmişti ve Mehmet aç olduğu için kantine doğru ilerledi. Telefon çalmasıyla arayan kişiye baktı. Arayan kişi babasıydı. Hemen cevap verdi. Babası hep kısa ve net konuşurdu onunla. Adresi verdi ve kapadı. Geriye meraklı Mehmet bırakarak.

GPS'den adrese bakmıştı. Baktığı adres mezarlıktı ürkmüştü, hemen okulu terk etti. Arabayı kullanırken, telaşla annesini aramıştı. Annesinin sesini duymasıyla rahatlaması bir olmuştu. Annesini telaşlandırmadan, telefonu hoca geldi diyerek kapadı. On yedi yaşında olmasına rağmen ehliyeti vardı. Babası için bu çocuk oyuncağıydı. Telefonun çalmasıyla, kulaklığı takarak cevap verdi. Arayan Fikret Abisiydi. Babasının hem sağ kolu hem de sekreteriydi. Mezarlığa niçin gittiğini anlatmıştı. Sonunda küçük patronu görecekti. Babasının ağzından düşürmediği Ebral'i merak ediyordu. Yedi yaşındaki kız çocuğu babası için önemliydi. Para kimdeyse onun düdüğü öterdi yer altında ve babasının tek amacı buydu. Liderdi ve konumunu korumak için her şeyi yapıyordu...

Arabayı park ettikten sonra mezarlığa doğru ilerledi. Babası henüz gelmemişti. Bağrışma sesleri geliyordu. Sesler sayesinde onları kolayca bulmuştu. Ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Anlamaya çalışıyorken daldığı düşüncelerden onu kurtaran küçük kız olmuştu. Yaşına göre uzun boylu, saçları kumral olan kızın gözleri ağlamaktan kızarmıştı. Çok kızgın görünüyordu. Çok komik bir durumdu hayatını boka çeviren kişi masum bir kız çocuğuydu. Yanından hızlı şekilde ilerleyerek gitti kız. Hızlı adımlarla ona ulaştı. Kolunu tuttuğunda titremeye başladı. Bunu rahatlıkla hissedebiliyordu. Sesini işitmesiyle azalmıştı titremesi. Gelmeye ikna edemeyince onu sürükleyerek götürdü. Nereye götüreceğini arabada karar verecekti. Babasının isteği bu yöndeydi.

Arabaya bindiklerinde hemen kapıyı kilitledi ufaklığın kaçması felaketi olurdu. İstanbul'un trafiğinin kalabalık yolunu atlatabilmişti uzun sürse de. Ara sokaklara girerek kestirmeden gidiyordu. Meşhur olmasa da sıklıkla gittiği mekâna götürmüştü patronunu. Boş sokağa arabasını park etmekte hiç zorlanmamıştı. Ona patron şeklinde hitap etmek hoşuna gitmişti. Ufaklık yerine patron demeyi tercih etmişti işi ciddiye almak için. Zorla elini tutsa da kızın ilk başta sonradan acıtmamak için gevşetti elini. "Patron umarım mantı seviyorsundur " dedi. Sevmese de umurunda değildi Mehmet'in.

Temiz yerdi. Küçük olmasına rağmen lükstü. Hem göze hem de mideye hitap ediyordu. Genelde dolu oluyordu. Boş masanın olmasına şaşırmış hem de sevinmişti. Çok açtı. Masaya yerleştikten sonra gelen garsona "üç tabak mantı ve içecek olarak kola" söyledi. İki kaşık mantı yemişti patronu. Zorlasa da başaramamıştı. Lakabını asi patron olarak değiştirdi sözünü dinlemediği için. İstemsemede babasının verdiği görev onunla ilgilenmesiydi. Babası çok önem veriyordu bu küçük kıza. Babasının mutluluğu için her şeyi yapardı Mehmet sorgulamadan, koşulsuzca...

Onun tabağını da bitirmişti Mehmet. Uzaylı görmüş gibi ona bakıyordu küçük kız. Alt tarafı üç tabak mantı yemişti. Daha fazlada yiyebilirdi. Hesabı ödedi. Küçük patronunu evine bıraktı. Okuldaki derslerini kaçırmıştı. Okula, Büşra'yı görmek için gidiyordu. Arkadaşını arayarak, babasının mekanına geçmesi için haber verdi.

Veledin yanında sigara içemediği için sigara keyfi gecikmişti. Yaktı sigarasını kavuşmuştu ciğerleri dost görünümlü düşmanına. Arkadaşı bir şeyler anlatıyordu. Mehmet müziği dinleyerek, arkadaşını dinliyormuş gibi yaptı. Dört saat takıldıktan sonra mekândan ayrılmak için kalktı.

Annesi sigara içmesine karşı olduğu için bolca parfüm sıkmıştı tenine. Ağız kokusunu gidermek için naneli şekeri yedi. Eve geç olmadan yetişmek için gaza bastı. Annesini babası yeterince üzüyordu. Kendisi yüzünden annesinin üzülmesini istemiyordu bu yüzden çok iyi davranıyordu. Hayatında, nefret ettiği, gülümsemesini gören tek kişiydi Sultanı...

💫💫💫💫💫❤💫💫💫💫💫

Yabancı biri olsa da beraber güzel vakit geçirmiştiler. Üzülmüştü eve geldiği için. Dadısından başkası onunla ilgilenmişti. Patron olarak seslenmesi Ebral'e eğlenceli gelmişti. Oyun oynamak gibiydi. Babasının tavırlarını unutmuştu çocuk aklı çabuk silmişti eğlenceyi görünce...

Odasındaki çiçeğinin saksısındaki toprağını annesinin mezarından getirdiği toprakla değiştirtti. Annesini yaşatmak istemişti
Annesi yok olsa da hayat olmuştu çiçek için. Hep onunla birlikte kalacaktı, hissedecekti varlığını küçük kız annesini hep üzgün olduğu anlarında. Bugün olanları defterine yazdı. Yazı yazmayı dadısı okula başlamadan önce öğretmişti. Piyona çalmayı, yüzmeyi, resim yapmayı ... Birçok şeyi küçük yaşta öğrenmeye başlamıştı. Ödevlerini yaptı. Uyuyamayacağını bile bile girdi yatağa. Sabaha kadar gözünü kırpmadan yatakta annesini düşledi. Rüya görmeyi annesini görmeyi çok istese de uyuyamıyordu...

Okula gitmeyi çok seviyordu. Hazırlanmıştı çabucacık dadısını beklemeden. Çantasını alıp odadan çıkmak için ilerlediği anda kapı sert şekilde açılmıştı ve içeri babası girmişti. Çok sinirliydi. Konuşmadan kolunu sıkarak, zorla kilere götürmüştü onu. Dadısı onu kurtarmak için yardım etse de çabaları işe yaramamıştı. Onu kilere kapatmıştı. Kapıyı yumruklamaya başladı kapının açılmayacağını bile bile ... Ağlamak istiyordu Ebral ama bir damla göz yaşı bile akmamıştı gözlerinden. Babasının neden kötü davrandığını düşündü. Yaramazlık yapmadığı halde neden onu kilere kapatmıştı. Anlam veremiyordu küçük aklı olanlara. Yedi yaşında olmasına rağmen omzuna yüklenen dertler çok büyüktü eziliyordu altından nasıl kalkacağını bilmeden...

🎬🎬🎬🎬

emreliyunus 🤗☺

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top