~18~
Kızı Mehmet'ten önce bulduğum için şanslıydım. Yalan söylediğimi sanıyordu ama kızı yakalarken Mehmet'i kötü yaralamıştı. Yakında onun ölüm haberini alırdık. Kız iyice huysuzlaşmıştı ve ben düşmanlarımın odağındaki kolay lokmaydım. Kaçmayı planlıyordum. Kız zengindi ve ona yaptığım bakıcılığın ücretini babası sayesinde alabilecektim. Kız çok inatçıydı. Çeşmeden içtiği su hariç ağzına bir lokma koymamıştı. Açlıktan ve inadından ölmeden önce babasına ulaşmanın yollarını arıyordum. Bu sayede ikimizde özgür kalacaktık.
Yasemin Hanım,
Oğlumun ameliyatını, yer altının dilsiz ikizleri yapıyordu her zamanki gibi. Ben hep korktum. Benim yavrumun yaşamı hiç kolay olmadı. O çoğu kez ölümün köşesinden döndü. Bu kez çok kötü yaralanmıştı. Benim alışıp güçlü olmama gerekiyordu ama ben yapamıyordum ben çok korkuyordum. Ortamın koşulları hastaneye göre kötüydü ve benim elimden bir şey gelmiyordu. Bekledikçe zaman ilerlemiyordu. Yüreğimde ki son parçalarda küle dönmüştü. Ağlamadım, oğlum iyi olacaktı ve o benim ağlamamdan nefret ediyordu.
Ebral' in babası kızını arıyordu. O son anda yetişmiş olmasaydı Mehmet ölmüş olacaktı. Kızını kurtaramamıştı. Benim yanımda durmuş bana destek olmuştu. Bunu yapmak zorunda değildi. Kızını çekip alıp gidebileceği zamanda bunlar başımıza gelmişti. Oğlum babasının pisliklerinden kurtulamamıştı ama Ebral kurtulabilirdi. Dualarım ikisi içindi. Ebral'e yardım edemedim ama onu seviyor ve zarar görmesini istemiyordum. Daha fazla hırpalanmadan mutluluğuna kavuşmasını istiyordum.
Gece yarısı biten ameliyat, uzun sürmesine rağmen iyi geçmişti. Ömrümün bir parçası bu zamanda kopup gitmişti. Çok şükür o iyiydi. Onu göremiyordum. Onun elini tutup kokusunu içime çekemiyordum ama biraz daha sabretmem gerekiyordu. Ortam zaten kötüydü ve benden mikrop kapabilirdi. Hasan geberdin yine de kurtulamadık senin pisliklerinden. Keşke seni tanıdığım gün ölseydim ve seni hiç sevmeseydim...
1 hafta sonra...
Mehmet'in durumu stabildi. Ama başını sert vurduğu için uyandığında nasıl bir sürprizle karşılaşacağımızı bilmiyorduk bu nedenle endişeliydik. Bu süreçte oğlumun yakın arkadaşı ile tanışmıştım. O da çok endişelenmiş ve bize destek olmuştu. "Büşra Kızım nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. "Beni susturup bana sarıldı. Oğlum normal hastanede tedavi görüyordu. Evet bu dünyanın içerisindeydim. Ama korktum çünkü bu olay duyulmaması gerekiyordu. Mehmet yeni babasının koltuğuna oturdu. Yardım istediğim an onu tehlikeye sokabilirdim. Bu nedenle çaresizdim taki Büşra ile karşılaşıncaya kadar. Onunla şahsen tanışmamıştım ama Hasan ve Mehmet'ten ismini duydum. Ve Mehmet kuzeninin yanımda çalışmış ve arkadaşı olduğunu öğrenmem rahatlatmıştı beni. Büşra sahte kimlik ayarlamıştı ve onu hastaneye taşırken, Mehmet'in kılığını değiştirmiştik. Yer altı dünyasının adamları her yerdeydi ve bizim tedbirli olmamız gerekiyordu.
.....
Zaman bizim ne yaşadığımıza bakmadan hiçbir şey olmamış gibi ilerliyordu. Oğlumu henüz görememiştim ve halen bekleyişteydim. Bu süreçte Haluk kızını kurtarmayı başarmıştı. O da Mehmet'in yanındaki odada kalıyordu çünkü o da tehlikedeydi. Onu gördüğümde ölen kocamın ardından kötü sözlerimin yenisini ekledim. Vücudu yaralıydı. Şerefsizler küçücük kızı dövmüştüler. Aç kaldığı için vücudu zayıf düşmüştü.
.....
Anneliğin en güzel yanı olan onu ilk kucağıma alışım gibi heyecanlıydı yüreğim. Onu çok özlemiştim. İçeriye benden önce Büşra girmişti. Benden daha çok heyecanlıydı. Yardımları için ona minnettardım. İçeriden gelen bağrış sesleri beni korkutmuştu. Hızlı adımlarımla içeriye girdim. "Karım nerde? " diye bağıran evladım başka kelime söylemiyordu. Bakışları ve hareketleri farklıydı. Büşra'yı tersliyordu. Beni görünce 'Anne sen buradasın karım babam ile birlikte mi? O nerde onu görmek istiyorum." dediğinde yerimde kala kaldım. Neden böyle konuşuyordu? Büşra daha fazla dayanamayıp dışarı çıktı. Doktor çağırmak için. Onu sakinleştirmek için yalan söyledim. İçeriye giren doktor bizi dışarı çıkarmıştı. Neyi vardı bilmiyordum ve bu durum beni oldukça korkutmuştu.
Ebral,
Türkçe yerine farklı bir dil kullanıyordum galiba. Yemediğim halde bana yemek getirip duruyordular ve yemediğim için beni dövüyordular. Açtım ve gücüm yoktu bu nedenle karşılık veremiyordum. Bombayı bırakıp giden adam bana başka açıklama yapmamıştı. Psikolojik olarak çok yıpranmıştım. Uymak istemiyordum çünkü sürekli, Mehmet Abi'nin öldüğünü görüyordum ve o da annem gibi benden hesap soruyordu...
Yaşamak için yemek yemem gerektiğini bende biliyordum ama ben arkadaşımın evinde değildim. Ben Hasan Karahan'ın benim yaşımdan küçük kızlara bile nasıl işkence ettiğini biliyordum. Bu adamda aynıydı. Yemeğime ilaç koyabilirdi. Ve sürekli koktuğumdan şikayetçiydiler. Kamera koyup koymadığını nerden bile bilirdim ki. Öldürse de getirdiği yemekleri yemezdim. Gücümün yettiğince engel olsam da neticede çocuktum koca "adam" diye hitap edilen öküzün yanında...
Suyu lavabodan içsem de çok açtım. Beni dövecek kadar aciz olan adamların yüzünden ağrı çekiyordum. Bünyem çok güçsüzdü. Ayağa kalktığım an başım döndü. Acizdim ve adama yalvardım. Babamın ona istediği kadar parayı verebileceğini her seferinde dile getirdim. Bu nedenle çok küçükte olsa umudum vardı ve isyan etmeden küçücük umuda tutunup yaşıyordum. Ölüm, hep yakınımdaydı ve ben ölmekten korkmuyordum son bir kez babama sarılmayı istiyordum. Zaman çok ağır ilerliyordu benim için. Hapishanedeki suçlu gibi hissediyordum. Baba neden beni bulman bu kadar uzun sürdü? Mehmet Abi nasıldı merak ediyordum. Pilim tükenmek üzereydi. Rabbim bana şah damarımdan yakındı. Korkmuyordum bu aciz insanlardan, içimden ettiğim dualarım ile bekliyordum...
Baba'mın sesini duymam ile kapının açılması bir olmuştu. Hemen üstüne atladım, gücümün son damlalarını ona sarılarak kullanmıştım. Gerisi benim için karanlıktı. Uyandığımda hastane odasındaydım. Babam elimi tutuyordu. Su istedim. Babam beni doğrulturken ağrıdan inlemiştim. Babamın dolu olan gözlerindeki göz yaşları özgürlüğüne kavuşmuştu. Elleri titreyerek bana su içirmişti. Çok cılız sesimle Mehmet Abi'nin durumunu sordum. Çünkü beni kurtarmak isterken yaralanmıştı. Onun ölmediğini öğrendiğimde rahatlamıştım. Yan odamdaydı. Toparlandığım zaman yanına ziyarete gidecektim...
Elimde serumla birlikte babamın desteğiyle yavaş adımlarla onun yanına ilerledim. Daha iyiydim eskisine göre. İçim rahattı o ölmediği için ama teyit etmek istiyordum. Odanın kapısında bekleyen Yasemin Teyze beni görünce hemen ayaklandı ve bana sarıldı. Ağladığını sırtımdaki ıslaklıktan anlamıştım. "Mehmet Abiye bir şey mi oldu? "Diye sordum. Odanın önündeki koltuğa geçince bende yanına oturdum babamın yardımıyla. Endişeli görünüyordu. "Kurşunları yediğinde dengesini kaybedip, orda bulunan ev kalıntılarının taşlarına sert şekilde kafasını çarptığı için beyin sarsıntısı geçirmiş. Psikolojik olarak yaşadığı şeyleri kaldıramadığı için beyni yaşadıklarını silip yerine yeni benlik oluşturmuş. Geçici bir durum ama ne zaman geçeceğini bilmiyorum. En kötüsü babasını yaşıyor bilmesi ve onu iyi biri olarak sanması. Seni gerçek eşi sanıyor bu süreçte bana yardımcı olur musun kızım? "
Hasan Karahan öldü mü? Bunu bağırarak haykırmıştım. Babam bana söylememişti. Tüm hücrelerim saliseler içinde dondu. Nefesim kesilmişti. Ben onun hayatımdan çıkıp gitmesini hep istedim. Onun adının geçmesi bile benim midemi bulandırıyordu. Ama ölmesini hiç dilemedim. Beni bırakmasını özgür bırakmasını istemiştim sadece. Ben onun gibi kötü karaktere sahip değildim. Sevinmek yerine üzülmüştüm. Keşke böyle yaşam sürmeseydi şu an ölümü bizim için özgürlük olmazdı. Hiç kimse öldüğünde bu şekilde anılmak istemez. Rahatlamıştım. Kafesi açık bir kuş gibi hissediyordum. Yasemin Teyze'nin ikinci söylediğini algılamam uzun sürmüştü. Benim tekrardan kafese girmemi istiyordu. Bunu kabul edemezdim. Benim yüzümden olmuştu ama beni gerçek karısı sanıyordu ve ben bunu rol icabı bile olsa yapacak güce sahip değildim yorgundu ruhum ve bedenim. Onu görmemem onun için daha iyi olacaktı. Yasemin Teyzeye bir şey söylemeden kalktım. Onun yüzüne kabul etmediğimi söyleyemezdim. Koridor üstüme geliyordu. Babam biz rahat konuşalım diye gitmişti. Hava almalıydım nefes alamıyordum. Birkaç adım attığımda üçüncü adımımı atamadım. Bana engel olan, belimden sarılan güçlü kollar olmuştu.
💗💗💗
Serumunu değiştiren hemşirenin odadan çıkmasıyla yalnız kalmıştık odada. Büşra'yı gördüğüm an ne düşüneceğimi bilemedim. Şaşırmıştım ama bu konuda bir söz sahibi değildim. Hasan Karahan ölmüştü ve ben engeli ortadan kalkıyordu. Onlar adına mutluydum. Birbirlerini seviyordular. Büşra bana karşı sinirliydi. Mehmet Abi beni yanında istiyordu. Benden yine kurtulamamıştı. Kızgın bakışlar atıp, odadan çıktı. Sanki benim suçum varmış gibi trip yiyordum. Kafasında kurduğu kurguyu bilmiyordum. Onun bu halde olmasının sebebi babasıydı. Adamı mezardan çıkaramadığım için tek çare bendim. İkimiz onun kabuk bağlayan yaralarıydık...
Onun ısrarcı isteğiyle aynı odada kalıyorduk. İkimizin de vücudundaki yaralar daha çabuk iyileşmiş ve iz olarak bir anı olarak kalmıştı. Ama ruhumuzdaki yaralar çok derindi. Kapanması zor olan yaralar daha çok acı veriyordu. Ben onun yemeğini yediriyor o da benim yemeğimi yediriyordu. Yasemin Teyze içeri girmekten çekiniyordu. Babasını sorduğunda ne cevap vereceğini bilemediği gibi bana karşı mahcuptu. Bu durumu kabul ettiğim için minnettar olsa da benim için üzgündü. Onu anlayabiliyordum. Evladı onun için her koşulda daha önemliydi. Babam beni ikna eden taraf olmuştu. Ve önemli işleri olduğu için gitmek zorunda kalmıştı. Büşra kıskançlığından bizi bir arada görmek ona iyi gelmiyordu bu nedenle birbirimize bakıyorduk. İkimizde inatçıydık. Eski Mehmet Abi, altı tabak mantı ile doymuyordu ama şu an ki Mehmet Abi iki kaşık çorbayı bile zor yiyordu. Çok tuhaf davranıyordu. Sanki benim acılarımı o çekiyor gibi bana karşı çok nazikti. Soru sormamızı doktoru yasaklamıştı. Bu nedenle halen ne düşündüğünü tam bilmiyordum...
😥😥😥😥
Ben iyiydim öncesine göre ama o iyi değildi. Hastane onu iyice gerdiği için evde tedaviye başlamıştı. Güvenliğimiz açısından Hasan Bey'in gizlendiği evlerden birindeydik. Kendisini korumak için yaptığı evler bir işe yaramamıştı. O ölümü hiç düşünmedi. Hep dünyaya çalıştı. Bu yüzden hiç acıma duygusu yoktu. Dünya geçici ve tek gerçek ahiretti. O kadar paramız, evimiz, korumamız... Hiçbir işe yaramıyordu. Kefene sarılı bedenlerimiz hep kara toprağa gömüldü. Makam mevki önemli değildi. Tek önemli olan Rabbimizin emanetine sahip çıkmak ve onun emirlerine uymaktı. Belki de o bu eve hiç gelemedi. İlk defa kendi isteğimle onun evindeydim. Tuhaftı...
Eskisi gibiydi. Beraberdik ama bu sefer o farklıydı. Ben yanından ayrıldığımda çocuk gibi mızmızlanıyordu. Bana yakınlaşmaya çalışıyordu ama ben buna izin vermiyordum. Onun için üzülüyordum ama elimden bir şey gelmiyordu. Çok yoruldum ve bunaldım. Hemşire hem onunla ilgileniyordu ve yemekleri de o yapıyordu. Zor bir süreçteydik ve güvenecek kimsemiz yoktu...
Diğer evler gibi lükstü bu evde. Namazımı ve Kuran'ı Kerimi okuduğum, odayı ben temiz tutuyordum. Ve insan sureti bulunan tabloları kaldırdım. Odada pek bir eşya yoktu ama en lüks yer benim için oraydı. Çünkü ben Rabbim sayesinde güçlü kalmayı başarabiliyordum. Ruhum çok yorgundu ve dinlenmek bana çok iyi geliyordu. Namazımı bitirmiş duamı ediyordum kapı sertçe açıldı. Mehmet Abi endişeli ve sinirliydi. Korktum ve yanına gittim.
- Bir şey mi oldu? Neden bu kadar korktun?
- Neden bu kadar soğuksun? Bakışların neden bu kadar değişti. Biliyorum hatalıyım. O gün bana gitme diye yalvardın ama ben dinlemedim ve arkadaşlarımla buluşmaya gittim ve ben nerden bilebilirdim ki sarhoş serserinin teki gelip beni bıçaklayacağını. Tamam bana küssün. Ama ben senin eşinim. Neden benden iğreniyorsun ve kaçıyorsun. Sana yaklaşmaya çalışıyorum. Ama sen bir set kuruyorsun aramıza. Ben eski seni istiyorum. Ben bu ilişkinin odun tarafı oldum ve bana gelen hep sen oldun ve beni alıştırdın. Şimdi senin uzaklığın beni bu siktiğim yaradan daha acı veriyor. Ben anlam veremiyorum. Neden kendi evimize gitmedik ve bu eve geldik. Ben bunu bile içime attım. Ben senden ayrı hiç uyumadım. Sen burada kendine ayrı bir oda kurdun ona da tamam dedim ses çıkarmadım. Benden bu kadar çok mu nefret ediyorsun? Anılarımız olan ev bile sana ağır mı geliyor? Ben çok acı çekiyorum. Sakinleştiriciler bir boka yaramıyor ki. Ben sen olmadan bir hiçim. Benim tek bir ilacım var oda sensin. Çok üzgünüm ve tek hatalı benim tamam kabul, lütfen eskisi gibi olalım. Kokumda kokun eksik. Ben bu duruma alışamıyorum. Bir daha sözünden çıkarsam adi şerefsizin tekiyim. Bana başka bir ceza ver lütfen beni senden mahrum bırakma.
Hemşireye bağırdım. O düşmeden önce onu tuttum. Ama onu taşıyacak gücüm yoktu. Hemşire sayesinde onu beraber yatırdık. Hemşire onunla ilgilenirken ben banyoya yöneldim. Yüzümü soğuk suyla yıkayıp, eşarbımın altından boynuma soğuk suyu sürdüm. Zor tuttuğum hıçkırık ağzımdan kaçtı ve ben yere çömeldim. Ben bencil biri değildim. İyi ki bayıldı. Ben ona ne söyleyecektim ki? Ben senin gerçek karın değilim. Ben seni öyle hiç sevmedim. Senle ben hiç o kadar yakın olmadık ve sen başka birine aşıksın. Diyemiyordum ve o söylediklerinde kendince haklıydı. Babam benden nefret ettiği zamanlarda kokuma bile tahammülü olmazdı. Mesela yattığım koltuğa yanlışlıkla uzansa oradan sinirle kalkardı. Aşk demek belki böyle bir şeydi. Ama ben bilmiyorum ki. Ben nasıl eş olunur bilmiyorum. Ben annemin ölümüne sebep oldum. Ben kötü bir evladım onun aşk dolu günlerini elinden aldım. Anne keşke yaşasaydın ve bana destek olsaydın. Ben çok çaresizim. Ben ne yapacağımı bilmiyorum. O hasta ve ona kızma hakkım yok ama ben, hangi bahanelere sığınıp bu yükü üstleneyim.
Ben şu an arkadaşlarımla dersim hakkında konuşacak yaştaydım. Benim yaşıtlarımın bazıları oyuncak bebekleriyle uyurken benim yaşadıklarım benim için çok büyük bir yüktü. Taşımam için yardım et Rabbim. Ona şafi isminle şifa ver. Hasan KARAHAN öldü ama ben onun esaretinden bir türlü kurtulamıyordum. Çok yoruldum. Banyodan çıkıp. Hemşireden uyumamı kolaylaştıracak ilaç vermesini istedim.
*****
Belimde hissettiğim ağırlık ile gözlerimi açtım. Belimdeki kolların sahibini biliyordum ve çıkmak için uğraştım ama başaramadım. Ve onu uyandırmıştım. " Seni tekrardan korkuttuğum için üzgünüm. Seni çok özledim. Beni affet. Emrivakiyi sevmezsin biliyorum ama yeterince ikimizde yorulduk. " Dedi ve kollarını iyice sıkılaştırdı. Ben ne cevap vereceğimi bilmediğim için sustum. Şu an bulunduğumuz konumdan çok rahatsızdım ama söz söylersem onu daha fazla etkileyeceğimi biliyordum. Onun iyileşmesi için huyuna gitmem gerekiyordu. Gözlerimi kapadım ve uyumaya çalıştım. Konuşmaktan kaçmak için. "Bu da bir şey yanımdan kaçmak için çok diretmedin. Seni çok seviyorum. İyi ki hayatımdasın." Çocuk gibi şen çıkan sesi ile o mutluydu. Umarım gerçeği hatırlayıp hep bu şekilde daha hayat dolu ve mutlu olarak yaşar.
🎬🎬🎬🎬
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top