~17~

Hasan Karahan'ın beni bulup benden iş istemesi sonucu, yaptığım hatadan kolayca sıyrılabilmiştim. Çünkü o bu dünyanın lideriydi. Başkalarının koyduğu hükümlere kolayca son verebilirdi. Kurnazdı Hasan Karahan ve benim zor durumda olduğumu çok iyi bildiği için bu görevi bana verdi. Hayır deme lüksüm yoktu. Zeki biriydi Hasan bu nedenle o koltuğun hakkını veriyordu. Ona göre bizler onun dünyasında bir oyunun taşlarıydık. Hamlelerini kazanmak için bizleri çok iyi kullanıyordu. Acıma duygusu yoktu. O en yakınlarını gözünü kırpmadan harcıyordu. Bu nedenle gelinini kaçırmamı istediğinde şaşırmamıştım. Yaptığı bu hamlede kesin o büyük kazanç sağlayacaktı.

Bizler yer altı dünyasındaki adamlardık. Hepimizin karakteri 💩 gibi. Ben her pis işi yaptığım gibi korkusuzca önemli kişileri dolandırmayı seviyordum. Bu nedenle kellem her an kopacak korkusuyla yaşıyordum. Harabeden bozma bir yerde çalışıyordum. Gözlerden uzak durmam gerekiyordu. Hasan Karahan gibi lüks evlerim yoktu. Lakabıma uygun evleri seçiyordum. Lağım faresi Metin, onun gibi pis ve her işten kolayca kaçıyordum. Kızı görünce şaşırdım. Yaşı küçük ve kapalıydı. Bizim dünyamıza göre temiz biriydi. Alışık olmadığı bir yere kapatmıştım onu. Yıkılmış harabelerin içinde bulunan, ayakta durmayı sağlamış gecekonduya. Başına iyi olan adamlarımı koydum. Ve kızla uğraşmamalarını tembihledim. Çünkü o benim yaşama biletimdi. Tek bir kılına zarar gelmemeliydi.

~~~•~~~

Etrafta akbaba çoktu. Leş kokusunu çok iyi alıyordular. Benim halen hayatta olmama şaşıran, Halil Abi ziyaretime gelmişti. Rolümü iyi oynamalı ve elimdeki elması kömür gibi göstermeliyim. Dilim iyi laf yapardı. Kapımı çalmadan içeri giren kişiler kızın başına koyduğum adamlardı. Öfkeliydim ama sakin kalmalıydım. Konuşmamalarını bildiren el işaretimi yaptım. " Halil Abi biliyorsun benim durumumu. Tek Göz İsmail'in kasasını çarptım. Ve yakalandım. Şu an hayatta kalmamı sağlayan Hasan Karahan. Onun için değersiz birini kaçırıp gözünü korkuttum. Şaşıracaksın ama kaçırdığım kişi gelini. Sadece onun işlerini yapmam için bana şans verdi. Bizler raconu iyi bilsek de bazen yanılabiliyoruz. Adamlarımın halinden anlaşıldığı üzere kızı biri kurtarmış. Kızı kim kurtardıysa aptal çünkü Hasan Karahan'ın umurunda değil kızın yaşaması. Kahramanlık yapmak istedi ama Hasan Karahan'ın düşmanı oldu boş yere."

" Bakıcılıktan sıkılmışsınızdır izinlisiniz. "

-Hasan Karahan değişik biri. Liderlik için en uygun adam o. Çünkü karanlıktan daha koyu kötülüğe sahip. Yaptığı işlere akıl erdirmek kolay değil. Bir ton işim var onun geliniyle uğraşacak kadar aptal değilim. Zaten ona gücü yeten olsaydı, oğlu çoktan ölmüş olurdu. Sana lağım faresi diyorlar ama sen daha değerli bir insansın. Şanslısın. Kedi gibisin aslında dört ayağının üstüne kolayca düşüyorsun. Kız, Hasan için önemsiz ama senin hayatını kurtarmış. Kim kaçırdıysa dediğin gibi yalakalık yapmak için yapmıştır. Ama bilmiyor ki ava giderken avlanacağını. Ben kaçıyorum. Umarım bir dahaki görüşmemiz senin mezarın olmaz.

- Ben kolay ölmem. Ayağına sağlık. Sende olmasan beni adam yerine koyan pek kimse yok.

Rolümü iyi oynamış kızın değersiz biri olsa da Hasan Karahan'a ait olduğunu belirtmiştim. Halil Abi'nin lakabı, dedikoducu karıydı. Herkes onun sayesinde benim neden yaşadığımı ve Hasan Karahan'ın gücünü tekrardan öğrenecek ve ona ait olana dokunmanın faydadan çok zarar getirdiğini. Halil Abi çıkar çıkmaz, pezevenkleri çağırdım. Yüzleri dağılmıştı. Ve kız tek başına yapmıştı. İyi ki onları susturmuştum yoksa yer altının iyice maskarası olurdum. Küçücük kızdan dayak yiyen adamlarımı bir de ben dövdüm.

*****
Uçurumun üstünde, saç teli üzerinde yürüyordum. Yeraltı dünyasına ait tüm insanlar bu şekilde yaşıyordu. Ölüm bize gölgemizden daha yakındı. Peki neden bu kadar işimizi sevip, ölümü göze aldığımızı bazen bende anlamıyordum. İnsanlar ile hayvanları bir grupta tutan biyoloji gibi bizlerde hayvansı iç güdü vardı galiba. "Güç, para..." Bizim için her şey demekti. Sürü psikolojisini bu şekilde oluşturduk belki de ama bizler hayvanlar kadar sadık değil adi yaratıklardık. Ve daha tehlikeliydik. Alfa olmak için adil savaşmıyorduk. Ölüm bize yakın olduğu için belki de bu nedenle ölüm getiren yaratıklardık. Bu hayatı bizler tercih etmedik. Mecbur bırakıldık tabi bunlar bahanelerden başka bir şey değildi. Hayat bizi hep güçsüz kıldı. Ve bizde güçlü olmak istedik. Güç bataklığına bulaştıkça ölüm ile bütünleştik.

Babam olsaydı benimle gurur duymazdı. Onun için bir boka yaramayan bir heriftim. Ama o annemden daha merhametliydi. Beni öldürmek yerine güç bataklığına kurban verse de yaşamamı istedi. Ve yaşıyordum. Ama tehlikedeydim. Kız kaçtı. Neden çünkü onu küçük gördüm. Gözlerindeki bakışları küçümsedim. Hasan Karahan onun kaçtığını bilmiyordu. Eğer ona ulaşabilirsem. En iyi yaptığım şeyi yaparak, yalanlarımla yaşamayı başarabilecektim. Şu an zayıflamış bir yaratıktım ve beni avlamak isteyen birçok kişi vardı. Ganimetim çoktu. Kendim bataklıkta yaşamama rağmen.

Polis, asker... Güvenli değil. Çünkü bizler evlatlarımızı veya adamlarımızı, avukat vb. mesleklerine sahip olmalarını sağlarız. Bu sayede hep güvende yaşıyoruz. Ne kadar çok güçlüysen o kadar çok götünü kollayan kişi var demektir. Dinlenme korkumdan dolayı, Hasan Karahan'a ulaşabilmek için on yedi tane kullan at hat kullandım. Ve o bana cevap vermiyordu. İç güdülerime hep güvendim. O kız onun için önemli biriydi ve ben bunu hissediyordum. Bu nedenle kızı bulmaları için adamlarımı yolladım. Önümdeki kartlardan rastgele seçip, ulaşmak için çabaladığım numarayı ezberlemiş ve bakmadan tuşlamıştım. Çaldı ve bu sefer başarmıştım ve telefon açılmıştı. " Kız güvende. Ve dedikoducu hanım sayesinde kız hep güvende olacak..."

Ne ara odaya girdiğini anlamadığım adamım, telefonu elimden alıp, yere fırlattı. Silahımı çıkarttım, tetiği çekeceğim sıra, "Hasan Karahan öldü." Dedi. Siktir, buna inanacak kadar delirmemiştim. Hasan lan o Azrail'i öldürür yine de ölmez. Önemli işler için kullandığım telefonum çaldı. Açtım. Hasan Karahan, gerçekten ölmüştü. Ve celladım beni onun yanına göndermek için can atıyordu. Kızı bulmalıydım. Zaman bana karşı hiç adil değildi. Lağım faresi, aslana özenip güçlü bir şekilde kükredi. O kızı ne olursa olsun bulacaktım. Mehmet'in bir şeyden haberi yoktu. Zaman kazanmak için onun benim yanımda olduğuna inandırıp canımı her zamanki gibi kurtaracaktım.

~~~•~~~

Ebral yer yarıldı ve dibine girmişti sanki. Baba'mın yerini, kendi kurallarıma göre oynamak üzere kabul ettim. Evet mecburdum ama kuklaydım ve iplerimi tutan kişi yoktu bu nedenle ben artık özgürdüm. Evet bu işi temizlemeye çalışıyorken ben kirlenecektim. Bunun bilincinde fedakârlık yaptım. Liderdim ve bu koltuğun yeni sahibinin ben olduğumu göstermek zorundaydım. Babamın adamlarının hepsini depoda topladım. Hepsinin yüzünde alaycı bir ifade vardı. Hiç beklemedikleri anda babam şerefsizi sayesinde silah kullanımında ustaydım ve hızlı bir şekilde, adamları ölmeyeceği şekilde öncelikle kollarına sıktım. "Ben Hasan Karahan'ın oğluyum. Evet onun kadar merhametsiz değilim belki ama benim ellerim temiz değil. Ben on yaşında ilk elime silahı aldım ve onu kullandım. Babamın hazinesi olan evdeki birçok aleti ondan daha iyi kullanıyorum. O yok. O öldü. Onun uyguladığı tüm uygulamalar geçersiz. Ben bu koltuğa oturdum ve benim sözüm ve imzam geçerli olacak. Bir dahaki sefer kolunuza sıkmam. Siz daha ne olduğunu anlamadan, kalplerinizi yerinden sökerim. Ben merhametliyim ama sözüm dinlendikçe. İhanete karşı affım yoktur. Bir daha konuşma yapmayacağım."

Fikret Abi, babamın sağ koluydu. İlk öncelikle babamın yaptığı işlerin dokümanlarını istedim. Bataklıktaki çamuru temizlemem gerekiyordu. Yorucu ve uzun bir işim vardı. Herkesi görevlendirdim. İlk önce babamdan bana kalan yerleri kapattım. Kumarhane, kerhane... İnsanları bataklığa sürükleyen tüm işlere son verdim. Tabi bunu yaptığım an herkes bana düşman olacaktı çünkü para kazanacakları yolları kapamıştım. Babamın mekanlarını, babamın hayatlarını söndürdüğü insanların çalışabileceği mekanlara dönüştürdüm. Kafe, restoran ve gece kulüplerine çevirdim. Birçok kişi vardı bu işlerle uğraşan babamın emri altında. Onlara sözümü geçirmem lazımdı. Uyuşturucu, organ mafyalığı ve kerhaneler... Para kazandıkları mekanları kapattırmak için kural koydum. İsteyen çekip gidebilirdi. Ama babam kurnaz adamdı. Ne kadar her yerde adamları olsa da onları kurtaramayacağı önemli bilgiler benim elimdeydi. Onlar için büyük tehdittim.

Tabi zaman alacaktı bu işleri yoluna koymak. Birçok mekân vardı. Oteller, restoran, holding vb. İşler ile birçok farklı alanda iş imkânı sağlanıp para kazanılabilirdi. Bunun için güzel planlarım vardı. Tabi bu işlerin harici, Ebral'i arıyordum. Annemi bulmuştum. O çok iyiydi. Hayat ne garipti. Ona işkence eden adamlar şimdi onun ayağına diken bile batmasına izin vermiyordu. Bu güç tehlikeliydi. Babam bu gücü tatmış ve etkisi altında kalmıştı. Bu nedenle birçok kötü işi yapmıştı. Ben onun gibi olmamak için savaşacaktım.

Yaptığım işler ile benim insancıl biri olduğum için beni öldürmek isteyen kişiler oldu. Babamdan sonra büyük olan adamların önünde bana saldıran kişilerin üstüne benzin dökerek yaktım. Onlar çığlık attıkça ben güldüm. Güçlü olmalıydım. Polise onlara ait belgeleri götüremeden, babamın yanına giderdim. Ben elimi kirletmekten çekinmemeliydim. Emanetlerim için. Ebral ve annem için bunu yapmalıydım.

Babamın kullandığı birçok telefon vardı. Onlardan biri çaldı. Telefonu arayan kişinin kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu ama babamın telefonunu açmadan önce arayan numarayı adamlara söyledim kim olduğunu bulmak için. Adam direkt söze girdi. Ben sessizliğimi korudum. Çünkü Ebral' in kayboluşunda babamın parmağının olduğunu biliyordum. Beni koltuğa oturtmak için onu kullanmış ve başarılı olmuştu. Gerçi yaptığım işleri görme fırsatı olsaydı bu oyunlara kalkışmadan beni bu dünyadan uzak tutardı.

Dedikoducu kim bilmiyordum ama tahminim doğru çıkmıştı. Kızdan bahsetmişti. Çok konuşamasam da adamlarım sayesinde kim olduğunu öğrendim. Ve hemen harekete geçtim ona bir şey olmadan bulmalıydım.

~~~●~~~\

İş yerine giderken bindiğim arabaya binmiştim. Bir tuhaflık hissetmemiştim. Ama gittiğimiz yol iş yerinin yolu değildi. Telefonumla yardım isteyecektim bu nedenle sakin kalıp normal yolculuk gibi davranmıştım. Adam içimi okuyormuş gibi silahını çıkartıp telefonumu istedi. Yıkılmış gecekonduların bulunduğu mekâna gelmiştik. Tüm binaların içinde tek bir tane sağlam kalmış ev vardı. Oda depremden ve yaşanmışlıklardan nasibini almıştı. Yıkılmak üzereydi. Evin içinde oda azdı. Ve sadece kırık bir çekyatın bulunduğu odaya kilitlendim.

İlk başta korkak gibi davrandım. Bu sayede benim yanımda rahattılar çünkü ben bir çocuktum. Bilmedikleri bir şey ben dövüş üzerine birçok teknik öğrenmiştim. Yemeği getiren kişi tepsiyi, kartonun üstüne koydu. Sessiz ve hızlı hareket edip, o çıkmadan tepsiyi alıp kafasına geçirdim. Tabi tepsinin ona işlemeyeceğini biliyordum. Kızgın bir şekilde bana döndü ama ben hazırlıklı olduğum için öğrendiğim noktalara ondan önce kuvvet uygulayıp onu etkisiz hale getirip silahını aldım. Seslerden dolayı diğerleri şüphelenmişti. Kapının yanındaki duvara saklandım ve silahı diğerine doğrulttuğum için bana saldıramıyordu. Ev eskiydi bu nedenle konuşma ve adım sesleri rahat duyuluyordu. İçeri giren kişi beni fark etmemişti ve o beni bulmadan ben silah ile kafasına vurup bayılttım.

İkisinin üstüne kapıyı kilitledim. İki oda ve giriş vardı. Diğer odada yemek yiyorlardı. Onlara gözükmeden kapıya yöneldim ama kilitliydi. Pencerelerde demir vardı. Yoksa kolayca kaçabilirdim. Yemek yiyen adamların yanına girip, silahı doğrultarak kapıyı açmalarını emrettim. Güldüler ve bana yaklaşmaya çalışan adamın ayağına sıktım. Benden bu hamleyi beklemiyordular. Bu nedenle şaşırmıştılar. Korkusuzdum çünkü alışıktım. Tabi bana her şey yapabilirdiler. Ben küçük ve savunmasızdım. Ama çabalamadan olmazdı. Elimden geleninin fazlasını yapıyordum. Ve rabbime duamı etmiştim. Ölüme karşı gelemezdim ama çabalamadan ölmeyeceğim için mutluydum.

Beni küçümsedikleri için kaçmayı başarmıştım. Nereye kaçacağımı bilmeden içimden ettiğim dualar ile kaçıyordum. Harabeler arasında kalmıştım.
Saklanmak için yerler vardı ama yakalanma ihtimalim vardı. Her an ensem de Azrail'in soğukluğunu hissedecek gibiydim. Önümü kapayan korku surlarını aşmak için kalp atışına ihtiyacım vardı. Annemin soğuk toprağı ya da babamın güçlü kolları. Kafayı yemek üzereydim ve koştukça kayboluyordum. Kalp atışlarım sessizliğin üstüne çığ gibi düşüyordu. Ayaklarım bedenimi taşıyamayacak hale gelmişti. Gözlerimde ki kara perde görmemi zorlaştırıyordu. Koşuyordum ta ki bir bedene çarpana kadar. Bu çarptığım beden benim için köprüydü. Ya yeni tahtalardan yapılmış beni taşıyabilen köprüydü ya da ilk adımımla sularla buluşturan eski, kırık köprüydü. Korkudan ayaklarım yerden kesilmişti ve gözlerimi karanlık esir almıştı...

Harabe bir yerdi ve arabamı dikkat çekmemek için geride park ettim. Adımlarımı sessiz ve hızlı atıyordum. Evlerin hepsi yıkılmıştı. Etraf çok sessizdi. İlerliyordum ama boşa kürek çekiyordum. Onu bulmalıydım ne olursa olsun.
Hızlı attığım adımlarım ile etrafımı kolaçan ederken, çarptığım beden ile geriye savrulmuştum. Onu bulmuştum. Bayılacakken onu tutmayı başarmıştım. Kucakladım kuş gibi bedenini. İlerlediğimde duyduğum silah sesleri ile harabelerin içine girdim. Acele ettiğim için yanımdaki adam sayısı azdı. Taşın arkasına Ebral'i yatırdım. Silahımla rastgele atış ediyordum. Ebral'i kucağıma alarak, bir yandan adamları vurup bir yandan da geri attığım adımlarla ilerliyordum.

Çok fazla adam vardı ve bir an önce gitmeliydik. Ebral'i kucağıma alıp hızlı hareketler ile kaçmaya çalıştım. Sırtımda hissettiğim kurşun ile sarsılsam da kucağımdaki Ebral'i düşürmemek için eğiliyorken ikinci darbeyle yere kapanmıştım. Bedenimin altında kalan Ebral'di son gördüğüm ve onun görünmemesi için son gücümü kullanmıştım...

🕳🕳🕳🕳🕳🕳

Gözlerimi açıp etrafıma bakındım. Vücudumdaki ağrılar ve baş dönmesi beni yavaşlatsa da ayağa kalktım. Farklı bir yerdeydim ama burasıda diğer yer gibi eskiydi. Duvarları depreme dayanamadığından izler olan ve kurşun deliklerine ev sahibi yapan, tavanındaki örümcekler uzun zamandır girilmediğini gösteriyordu. Bayılmadan önce çarptığım bedenin sahibini, Mehmet Abi olarak hissetmiştim. Keşke gerçek olsaydı ve ben bu yerden kurtulmuş olsaydım. Hayat ne garipti değil mi? Kaçmak istediğim kişiye sığınmak için dua ediyordum. Kapıya doğru ilerledim, ellerimin bağlı olmaması, kapının kilitli olduğunun belirtisi olsada yine de şansımı denemiştim. Kapalı kapıyı yumruklamam işe yaramıştı. Kapı açılmıştı ama bu sefer daha temkinliydiler bana karşı.

Adam elinde ki tepsiyi koyup kapıyı kapattı. Nimete saygısızlık etmemek için sadece bardağı fırlattım kapanan kapıya. Bardağın parçaları gibiydi ruhum. Sese gelen bu sefer farklı biriydi. Gücüm yoktu. Korktuğum için yemek yemiyor ve uyumuyordum. Sadece ısrarların sonucu lavabodan su içmiştim. Bu nedenle çok güçsüzdüm. Bana silah doğrultup bana yakınlaştı. Korkuyordum ama ona belli etmeden dik bakışlarımı ona yöneltmiştim. Bana sert bir tokat attı. Zaten güçsüz olan bedenimin yere yapışması zor olmamış ve yerdeki camların etkisiyle daha da çok canım yanmıştı. Bakışlarımda acıdan çok nefret vardı.

"Bana öyle bakma küçüğüm sayemde artık özgürsün. Kocandan kurtuldun. Mehmet öldü. Seni onun esaretinden kurtardım. Buradan yakında kurtulacaksın. Sessiz dur." kahkaha atarak söylediği cümle benim felaketimdi. O ölmüş olamazdı. Benim kurtuluşum onun ölümüyle olamazdı. Onun yok olmasını istedim. Hayatımdan çıkmasını birçok kez istedim. Ama ben merhametsiz biri değildim. Onun ölmesini hiç istemedim. Annesini korumasız bırakmaz. Ölümün zamanını değiştiremeyeceğimizi biliyordum. Ama şok olmuş ve sinir krizi geçirdiğim için sağlıklı düşünemiyordum. Yalan söylüyorsun diye bağırdım birçok kez. Pislik herif çekip gitti benim ruhumu toz parçalarına çevirerek...

🎬🎬🎬🎬

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top