~16~
Mehmet Abi'nin desteğiyle işi az da olsa öğrenmiştim. Aslında oynadığımız oyun dışında bir işle uğraşmak bana iyi gelmişti. Ve babamın yükünü az da olsa hafifletiyordum. Onun imzalaması gereken dosyaları ben imzalıyordum. Tabi bunu yaparken çok dikkatli bir şekilde okuyup, anlamadığım yerleri babama sorarak hallediyordum. Çalışıyorken Mehmet Abi çok mutluydu. Çünkü yaşamak istediği hayat buydu. Ailemizi seçemiyoruz ve keşke onlar bizi dünyaya getirirken kendi bencil düşüncelerinin bir parçası saymayıp, bizim onlardan farklı bir birey olduğumuzu kabul edebilseler.
Bazı iş yerlerinde namaz kılacak yer olmadığı gibi namaz kılmayı vakit kaybı gören insanlar vardı. İnsanlar için nasıl yemek yeme molası var ise ibadette bir ihtiyaç çünkü ruhu sakinleştiren en önemli şey ibadettir. Her dinin kendine göre vazifeleri var ve herkese karşı hoşgörülü olmalıyız. Evet laik bir ülkede yaşıyoruz ama ülkemizde en çok inanış İslam dini ve biz ders olarak bile işlediğimiz dinimizin görevlerini biliyoruz. Kapalı ve açıklık çok hassas bir konu olmasına rağmen insanlar bu hususta birbirlerini ayrıştırıyorlar. Halbuki başörtülü birini görüp din için örnek almak yanlış. Çünkü hepimiz dinimizi dört dörtlük uygulamıyoruz. Kıyafeti açık diye kötü düşünceler beslediğimiz kişiler belki de vazifelerini bizden daha iyi yapıyor olabilirler. Görünüş hep aldatıcı ve varmak istediğim sonuç benim sayemde temiz bir oda mescide dönüştürüldü ve ben oynadığımız bu oyun içinde güçlü kalmayı Rabbime sığınarak başarıyordum...
Kuleye kapanmış bir masalın içindeki kahraman gibiydim. Ama ben prensimi bekleyip onunla birlikte kurtulma düşü yerine ondan kaçmak için savaş veriyordum. Mehmet Abi bana karşı saygılı biri oldu tabi babasının olmadığı ve varlığını hissettirmediği ortamlarda. İlk başlar da içki şişelerini lavaboya döküyordum ama bu yanlıştı. Dinimizde zorlamak yoktu. Ve ben onun karısı değildim. Eğer gerçek karısı olsaydım ona karşı tutumum daha farklı olurdu. Biz iki yabancıydık. Hasan Karahan lüksüne düşkün bir insandı. Birçok ev değiştik ve hepsi oda sayısı bakımından çok ve güzel dizayn edilmiş evlerdi. Kendimize uygun odaları dizayn ettik ve bu şekilde daha iyi olmuştu.
Çok fazla kıyafet almayı seven biri değilim. Ama düzenli olmayı seviyordum. İbadet için temiz kıyafetlerim bir alan da günlük kıyafetlerim renklerine göre sıralanmış şekilde bir arada duruyordu. Bu şekilde sıraladığım kıyafetler bana kolaylık sağlıyordu hazırlanıyorken. Şu an benim isteğim dışında alınmış kıyafetler arasında bana en uygun olanı seçmeye çalışıyordum ve bu zordu benim için. Annemin kıyafetlerini gizlice alıyormuş hissi vardı. Yaşımdan ileri de bir hayat sürüyordum. Sadece yaramazlık yapıp azar işitmek isterdim. Bir toplantıya katılacaktım. Beyaz gömleğin üstüne, siyah ceket ve beden olarak bana büyük olan kalem etek tercih ettim. Şalım siyahtı ve çocuksu yüzüme biraz makyajla büyütmeye çalıştım. Ve en son kendimi pırlantadan bir kafese kapattım, yüzüğümü takarak...
Ezberlemem gereken yerleri önceden bana Mehmet Abi işaretleyip verdiği için toplantının konusuna hakimdim. Soru sorulduğunda cevabını verebilirdim. Tıpkı sınavı geçmek için çalışan öğrenci gibi biliyordum. Kalıcı değil geçici bilgilerdi. Ama bana faydası olmuştu. Beni bir hedef olarak gören Büşra'nın beni zorlamak için özenle seçtiği soruları yanıtlamıştım.
*****
Toplantı bitimin de çıkacakken beni durduran Büşra olmuştu ve benimle özel bir konu konuşacağını söylemişti. Küçük bir işi olduğu için toplantı odasın da tek başıma onu bekliyordum. Tabi bu ara boş durmadım. Büşra'nın benimle özel ne konuşacağını tahmin etmek zor değildi. Bana kızgın olmalıydı. Aralarında ne geçti bilmiyordum. Mehmet Abiye söylemedim. Kendim halledecektim. İyi bir eş nasıl olur, Google sordum. Annemi tanıma fırsatım olmadı. Babama nasıl âşık oldu? O nasıl hissetti. Bilmiyordum. Etrafımdaki çiftlerin de normal olduğu söylenemezdi. Bu yüzden Google de baktığım şeyleri mantığımla birleştirip hazırlandım o gelene kadar.
....
Toplantı odası büyük ve ferah olmasına rağmen şu an rahat nefes alamıyordum. O geldi ve iğneleyici bakışları eşliğinde direk konuya girmesi benim için iyi olmuştu.
-Beni sevdiği halde benim için hiçbir şey yapamadı. Babası babamı öldürdü. Ve bu aşka direkt son verdi. Sen Mehmet'in sevdiği kadın değil, Hasan Karahan'ın piyonusun. Sana acıyorum. Onun yanın da olmak zorundasın ve o seni sevmiyor ve kalbinde halen benim aşkım var. Bu evlilik için bir nedenin var ve seni tehdit eden, Hasan Karahan'a son veren ben olacağım. Bu nedenle çok umutlanma, Mehmet benimdi ve hep benim olacak.
Öfkeliydi ve hıncını benden çıkarıyordu. En güçsüz halka bendim. Hasan Karahan'ın karşısında kekelemekten konuşamazdı muhtemelen. Babam için katlandığım bir oyundu bu evlilik ama bunu onun bilmemesi gerekiyordu.
-Babamı öldürmedi. Ve beni hiçbir zaman tehdit etmedi, "Babam" (🤢) ... Aksine bana karşı hep iyi ve sevecen oldu. Ben Mehmet'in bakması gereken bir kız çocuğuydum. Ama biz birlikte zaman geçirdikçe birbirimizin sevgi bağı güçlendi. Ve birbirimizden kopamadık. O bana aşık senin iddianın aksine. Eğer o beni sevmeseydi. Yüzüğümü oynatarak, içindeki isim sen olurdun. Ben bir piyon değilim ben onu seven ve her daim onu destekleyen ve onu seven eşiyim. Senin aksine ben onu ailesi için hiç yargılamadım ve onu o olduğu için sevdim.
Benim için oldukça zor bir durumdu. O haklıydı. Ben hep dürüst olmak için yaşamaya çalışan biriydim. Ama şu an odalarda kamera vardı. Ve ben izleniyordum. Yanlış bir kelimem babamın canına mal olacaktı.
-Ama o seni sevmiyor. Sahte ve acı çeken bakışlara sahip. Bana baktığı gibi sana bakmıyor. Sahte olduğunu ikimizde biliyoruz evliliğinin. Kendini koruman için onunla iyi geçinen bir eş gibi yapmak zorundasın. Bu oldukça zor olmalı senin yaşındaki biri için. Bana karşı dürüst olursan seninle arkadaş olabiliriz. Bu sayede ara da sırada Mehmet'i görebilirsin. Özlememiş olursun;
Keşke direkt Mehmet Abiyi alıp götürse. Bunun benim için büyük bir lütuf olduğunu o da biliyordu bu nedenle alaycı ve canımı yakmak istercesine, acıdığını belli eden ses tonuyla benimle konuşuyordu. Cevabımı vereceğim sıra, odaya girdiğini görmediğim ama konuşunca sesinden tanıdığım, Mehmet Abi'nin gür ses yankı yapmıştı odada: " Haklısın sana baktığım gibi bakmıyorum. Bir konuda yanılıyorsun, evet seni sevdiğimi sanıyordum. Gerçek aşkı Ebral ile tattım ve sen gittikçe silindin. Aşk yaşa bakmıyor ve onunla evlenmeme engel olmadı. Bakışlarının yerini onun kalbimi ısıtan bakışları aldı. Seni gördüğümde değişik ritme sahip olan kalbim şu an sakin ama ona baktığımda at yarışında gibi. İyi ki beni terk ettin. Sayende gerçek aşkı tatmış oldum. Eğer halen seni sevseydim, derken elindeki yüzüğü oynattı. İçindeki isim sen olurdun"
-Karı koca birlikte oyununuzu iyi oynuyorsunuz. Ama buna inanmamı bekliyorsanız. Karşınız da o eski aptal ve küçük Büşra yok. Sen beni seviyorsun. Babanın yaptığı şeyden dolayı gururuna yedirip bana geri dönemezsin. Çünkü bana bakacak yüzün yok. Bunu bilmene rağmen kalbin halen benim için atıyor. Ve kendi içinde bir savaş halindesin ve savaşın sonun da kazanan ben olacağım. O zamana kadar size fırsat veriyorum. İstediğiniz şekilde oyununuzu oynayabilirsiniz.
-Geçmişimdeki yanlışların zamanımızı çalmasını istemiyorum. Bugün toplantıda gayet iyiydin ve ben çok yoruldum. Seninle bir mola vermek istiyorum.
Yanıma geldi. Gözlerindeki ışıltı hüznünün yansıması olduğunu biliyordum. Çünkü ben onu Büşra'dan daha iyi tanıyordum. Âdem elması oynuyordu konuşurken. Beklemediğim bir anda alnımdan öpüp bana sarıldı. Şu an yaşananlar onun için çok ağırdı. Sarılışına karşılık verdim. Destekledim onu çünkü benim yüzümden ikinci kez sevdiği kadını yüz üstü bırakıyordu. Kapı sertçe kapandı. Ve sırtımda bir ıslaklık hissettim. "Özür dilerim, mola verme işini gerçekten yapsak olur mu? "Ondan ayrılıp elimi uzattım. Biraz nefes almaya ikimizin de ihtiyacı vardı. Onu yalnız bırakmak istemedim çünkü o beni hiç yalnız bırakmadı. Kendisine zarar vermesini istemiyordum. Biliyorum kendisini suçluyordu ve canını yakarak bu histen kurtulmaya çalışacaktı. Buna engel olmak için ona olan karşı koyduğum engeli bugünlük kaldırdım.
***
Motorla karşılaşınca biraz moralim bozuldu. Uygun bir kıyafet giyinmemiştim. Onu yalnız bırakmak istemiyordum. Motora doğru ilerleyen Mehmet Abiyi kolundan tutup durdurdum. Şaşkınlığından yararlanıp elindeki anahtarı kapıp, holdingin yakınında bulunan AVM'ye doğru ilerledim. Benimle oynayacak havası yoktu. Bu nedenle benimle uğraşıp anahtarı almamıştı. Motor için en uygun pantolon oluyordu. Bol paçalı bir pantolonu alıp hızlıca giyip çıktım. Ordaydı ve beni bekliyordu. Şaşırtıcıydı. Taksiye binip gitmemişti.
Mehmet Abi ile birçok kez motor gezisi yaptım. Şu an iyi ki yanındaydım. Ben ona sarılmadığımı bildiği için çok hız yapmıyordu. Şu an ben olmasaydım ölmek için delice kullanırdı muhtemelen. Rüzgârı hissetmek güzeldi. Ve rahatlatıyordu. Bildiğim yollardan ilerliyorduk. Küçüklüğümden beri Mehmet Abi ile ne zaman vakit geçirsek oraya gidiyorduk. Adını unuttuğum mekânın mantısı çok güzeldi. Ama ben fazla yiyemiyordum. Gerçi ben hiçbir şeyi fazla yemiyordum... Mehmet Abi beşinci tabağı bitirmişti. Ve önümdeki tabağı alıp, diğerleri gibi çabucacık bitirmişti. Üzülünce Nutella'nın canına okuyan kızlara meydan okuyordu, mantı ile. Yeni siparişine engel olup, hastaneye gitmek istemediğimi söyledim...
Hissizdi. Ve ben ne dersem onu yapıyordu. Konuşmuyordu. Hiç âşık olmadım ve henüz aşk için küçük bir yaştayım. Ama evliyim. Onu yemekten alıkoydum ve ne yapacağımızı bilmiyordum. Çünkü asosyal biriydim. Ezanın okunmasına az bir süre kalmıştı bu nedenle beraber film izlemeyi teklif ettim. Normal hızla gittiğimiz yolda bir anda hız yaptığı için sarılmak zorunda kaldım. Yavaşla desem beni yolda bırakıp kendi giderdi.
Ben namazımı kıldım. O ise sigara molası vermişti. Dikkatini dağıtmayı başarmıştım. Filmi o seçti. Karnı doymamış bu nedenle büyük boy mısır aldı içecekle birlikte. Bu kadar çok yiyip ve bu kadar zayıf olması tuhaftı. Film güzeldi. Romantik komedi tarzındaydı. Filmi komediye çeviren Mehmet Abiydi. Kız ile oğlan yaklaştığında eliyle gözlerimi kapattı ve bir parmağını aralaması ile attığım kahkaha ile rezil olmuştum. Keyfi yerindeydi en azından. Filmin bitimiyle birlikte çıktık. Elimi tuttu ve bu sefer gideceğimiz yeri o belirleyecekti.
Kumsalda yürüyorduk. İkimizde ayakkabılarımızı çıkarmıştık. İçimizdeki düşüncelerin oluşturduğu yangına kumların serinliğine teslim ediyorduk. Kolundan tutup onu denize çektim. Suyun soğukluğu kumdan daha iyiydi. Ve ben elimle onu ıslattım ve hiç beklemediğim şekilde o da benimle oynuyordu. Ve o içten gülüyordu... Hava kararmıştı. Motor ile rüzgârın keyfini çıkarıyorken, " Biliyorum kendini suçlu hissettin ama bu hikâye de tek masum kişi sensin. Bugün yaşanılanlar için özür dilerim. Sen bu muammelerin hiçbirini hakketmiyorsun. Bugün çok güzel bir gün geçirdim sayende. Özgür hissettim. Teşekkür ederim"
- Kendimi suçlu hissetmedim aslında. Sen benim abim oldun. Hayat bizi nefret ettirecek kişilere döndürse de sen hep benim yanımda oldun. Ben o günler için teşekkür edememiştim. Bugün taktığım yüzüğün esaretinden bir anlık da olsa kurtulup özgür olmak bana da iyi geldi...
~~~•~~~~
Ev tasarımlarının temelini çizmeye çalışıyordum. Karakaleme olan ilgim işe yarıyordu. Çizimlerim teknik açıdan eksik olması dışında idare ederdi. Mehmet Abi kendi işini yapmanın verdiği mutlulukla iyi ve hızlı ilerliyordu. İki ev arkadaşı gibiydik aynı işte çalışan. Birbirimize Ebral ve Mehmet olarak alışmıştık. Karahan soyadı eksik olarak.
Büşra o günden sonra işe gelmemişti. Benim ricamla, babamın bize yardımcı olması için gönderdiği çalışanlar, eksikliğini kapatıyordu. Öğünlerimi atlatmamaya çalışıyordum. Namazlarımı da vaktinde kılıyordum. Fiziki yapım eskisi gibi zayıf değildi. Kimliğimi hileyle büyük gösterdiği yetmiyormuş gibi makyaj ile yüzümün olgun göstermesini istiyordu. Keşke kendi adamlığını gösteren onun karaktersizliğini silen makyaj olsaydı, bizler rahat ederdik...
Hasan;
Kanserdim. Ve tedavi edilemeyecek kadar ilerlemişti. İnsanların, sahte Azrail'i olarak yaşadım. Ellerim ve ruhum öldürdüğüm insanların kanlarıyla kaplıydı. Ben kötü biriydim. Kötü biri olarak hiç kendimi görmediğim için güçlü olduğumu bahane edip sığındım ama ben güçsüz bir insan olduğum için böyle olduğumu sona yaklaşırken daha iyi fark ediyordum. Af dilemek bazı hataların çözümü olabilir ama benim yaptıklarımın affı olmadığı gibi kimseden helallik isteyecek yüzüm yoktu. Ailem mezarıma gelir miydi? Sanmıyordum. Ben kendi elimle kendimi yalnızlaştırdım. Gerçek Azrail'le tanışma zamanım geliyordu. Ben korkuyordum. Çok korkuyordum.
Ben hep alçak bir adam oldum. Yasemin benim emanetimdi. Bu nedenle Mehmet, o koltukta oturmak zorundaydı. Zamanım azdı bu nedenle tanıdığım birine Ebral'i kaçırtarak onun canıyla tehdit edecektim. Bu süreçte çipleri bloke ettim ve bu nedenle Mehmet onu kolayca bulamayacaktı. Yasemini uzaklaştıracaktım. Ben sevdiğim kadına bile çok acılar çektirdim. Onun acı çektiğine kanıt olan eski videoyu ona adamım yollayacaktı ben öldükten sonra. Buna mecbur. Annesi ve o küçük kız için o koltuğa oturmak zorunda. Benim günahlarım çok büyük ve onların izini taşıyan, Yasemin ve Ebral bencilliğimin bedelini ödüyordular. Kadınları satan bir örgütün büyük parçasıydım. Ve o simgeleri onlara damgaladım. Ancak bu şekilde onları yanımda tutmayı başardım. Son günlerimde yaşadığım pişmanlık bir boka yaramıyordu. Sığındığım para arzusunun bana bir faydası olmuyordu...
💫💫💫
Babamı kaybetmiştim. Ne hissetmeliydim bilmiyordum. Mezarına attığım her toprakta sövdüm içinden. Hüngür hüngür ağladım. Beni gören ona ağladığımı sanardı ama ben onun bana yaşattıklarına ağlıyordum. O benden yaşamımı çaldı. Her gün ölmeyi diledim onun yüzünden. Bir kez denedim ve başaramadım. Şaka gibiydi onun ölümü...
O ölmüştü ama yine yapmıştı yapacağını. Rüyadan uyandıran gerçek kâbus, neden ben, neden onun oğluydum. Döl israfı diyorum mezarda yatan babama, annemi kaçırması yetmiyormuş gibi Ebral'i de bulamıyordum. Kafayı yiyecektim. Ölsende söyle laaaan bir kere bir işe yara, lan ölümün bile şerefsizce. Ben senden toplu iğne bile istemedim. Bu işlerin yüzünden ben hep ölü yaşadım. Şimdi başına geçme mi istiyorsun. Ebral gibi genç kızları diri diri toprağa gömmemi ve benim gibi adi şeref yoksunu erkek çocukları yetiştirme mi istiyorsun. Bu olmayacak. Bulacağım; annemi ve Ebral'i canıma mal olsada ....
💫💫💫
Ben yapamadım onları bulamadım. Her yolu denedim ve olmadı. O kazandı.
Miras olarak aldığım video kaset, annemin çığlıkları kulaklarımdan gitmiyordu. Ebral' in ne tür işkence çektiğini bilmiyordum. Babamın koltuğundayım onun istediği gibi işlerin başındaydım. Diri diri koymuştu beni mezara...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top