~14~
Mehmet;
Ebral' in kaçışının üzerinden beş ay geçmişti. Babam adresi erken söylese de hemen onun yanına gitmedim. Onun yanına ulaşabilmek için ilk önce yanında kaldığı kişiyi iyi araştırıp zayıf yanını bularak bir plan oluşturacaktım. Sinan KOTAN, babasının aksine pis herifin tekiydi. Babamın yanında melek sayılıyordu. Bu nedenle babam, onun don rengine kadar bilgilerine ulaşması zor olmamıştı. Sevgilisinin kardeşine fiziken benziyorduk tabi ben daha yakışıklıydım ona benzemek için baya çaba sarf etmem gerekiyordu.
Babamdan her ne kadar çok nefret etsem de çocuğun göbek adına kadar her şeyi öğrenmişti. Yavuz KILIÇ, babam için ideal bir evlattı. Bulaşmadığı pislik yoktu genç yaşına rağmen. Kıyafet seçimi benden çok farklıydı. Bavulumu, iç çamaşırıma kadar onun tarzına göre hazırlamıştım. Ve yüzümü ona benzetmek için birkaç makyaj malzemesi aldım. Yola çıkmadan önce annemi ziyaret ettim. Yaralarına öpücük kondurdum. "Gitme, ben dayanırım. Bu acıların daha fazlasını yaşadım. O, bizden uzak olsun. Benim hatam ben bunu hakkediyorum. "Ağlayarak bana yalvaran annem de biliyordu bunun mümkün olmayacağını. Ben gitmesem de o daha farklı yollarla canını yakarak getirirdi. Annemin alnına buse kondurup evden çıktım. Onun yanında güçlü durmak için tuttuğum göz yaşlarımı serbest bıraktım...
Bavulumdaki ağırlığa kıyasla kalbim bomboştu. Onun hayallerini ve son umudunu enkaza çevirmeye gidiyordum. Sığındığı liman güvenli olmasa da onun için tehlike yaratmıyordu. Kısa zaman da Yavuz'a ait kullanabileceğim birçok şeyi öğrenmiştim. Sinan, babam gibi düşman değil dost biriktirerek güç elde etmiş ve İngiltere'nin her karesinde ona yardım eden dostları vardı ve benim o adamın elinden ' karımı' kurtarmam gerekiyordu. Ne kadar fedakâr bir eştim değil mi? 'Beyaz atlı prensin ruhu kapkaraydı tıpkı kaderi gibi...'
Babamın adamları beni karşılamış ve kalacağım otele kadar eşlik etmişlerdi. Fazla zamanım olmadığı için hazırlıklarımın geri kalanını yapıp planı uygulamaya geçmem lazımdı. Yavuz'un ses kaydını açıp sesini beynime kazırken o arada çok sevdiğim saçlarımı sıfıra vurdum. Ve kafamın birkaç yerine çizikler yaptım. Sol taraftaki kaşıma sadece çizik atıp, sağ tarafı komple yandığı için kaşımı ve kirpiğimi makyaj yardımıyla yok etmeye çalıştım. Profesyonel makyaj ürünleriyle yanık izini taklit ettim. Pis işlere bulaştığı için vücudunun birçok yerinde yara izi vardı. Hepsini denedim. Ve bu konuda fena sayılmazdım. Mıknatıslı küpelerle kulağımı ve burnumu süsledim. Boynundan çıkarmadığı kuru kafa kolye ve sade altın renkli zinciri taktım. Kolundaki dövmeyi İngiltere'ye gelmeden önce arkadaşıma yaptırmıştım. Çıplak kızın mahremiyetini örten yılan şeklindeydi. Sürekli sakız çiğniyordu. Sesini açıp onunla birlikte konuştum. Kendi sesim yok olana kadar bunu tekrarladım. Babamın gücünü kıran para gibi Sinan Kotan'ın gücünü kıran sevdasıydı. Yasemin, Sinan'ın ne 💩 olduğunu bildiği için kardeşini saklıyordu ondan. Bilmiyordu kardeşinin onu kullanarak eniştesinden birçok kez para çarptığını. Yasemin, dövüş sanatlarında iyi olsada ikinci mesleği olan resim çizmeyi daha çok seviyordu. Geceleri galerisinde çalışıyordu. Yanıma aldığım adamlarımla galeriye gittik. Ben kendimi arka planda tuttum.
~~~~●~~~~
Azrail'i koluma takıp yürüyordum ölümüme. Galerinin yeri tenhaydı. Tuvalete kadar takip edilen Yasemin'in bu yerini bilen Sinan beni karşılamak için gelecekti. Sonuçta beni tanımıyor rolü oynuyordu. Babam kadar özgün değildi. İçeri tek parça halinde gire bilmemiz iyiye işaretti. Yavuz'un ikizi olmayı başarmıştım. Ağzıma attığım sakız ile "bir tarafıma resim çizsem senin resminden güzel olur". Sesimim yankılanmasıyla koluyla boğazına yapıştığı adamımı bırakmıştı.
Gözlerindeki parıltı beni görünce yok olmuştu. Yasemin adı gibiydi. Anlamlarını bilmediğim portreler içinde en güzeli oydu. Tam konuşacakken, kapının sert açılması içeride yankılanmıştı. Gelen kişiyi tahmin etmek zor değildi. Erkekliğini taşıyan ayakkabılar, içindeki şerefsizden memnun olmadıkları çıkardıkları seslerden belli oluyordu.
Kapının dışında çekilen tetiğin sonucu dokuz ay karnında taşıyıp doğum sancılarıyla dayanamayan kadın gibi bırakmıştı kendini kurşun. Anlamsız kırmızılı porte, anlam kazanmıştı. Beni yani kardeşini tanıdığından bir haber olan kadın endişelenmişti. Angel'in (Yasemin) önüme geçti. "sakin ol Yasemin apla, dememle..." adam şaşkınlıktan nefes bile almıyordu. Rolünü iyi oynuyordu pezevenk. Loş ışıkta yüzümü görünce altına ederse şaşmazdım. Ben halen alışamamıştım kendi tipime. Birkaç kez görmesi benim tipimden korkmasını engellemezdi herhalde.
Bir saattir yüzüme bakıyordu. Şaşkın bakışları ile beni süzüyordu. 'Bu yaratık yüzünden mi beni kabul etmiyor' bakışı atmaya çalışıyordu. "Apla yakın tanıdığın kaldıraç var mı?" demem ile yerde olan omuzları dikleşti ve gözleri ejderhaya meydan okurcasına ateşler saçıyordu. İkinci mermi için hazırlık yapacakken, Yasemin önüme geçti ve güzel sesiyle; seni kabul ettiğimin kanıtını yok etmek istemezsin, kardeşimi rahat bırak." Kahkaha sesleriyle birlikte Sinan yanıma gelip bana sarıldı. İçimden küfür atsam da dışarıdan piç gülüşümü atıyordum.
Aşıklar kavuşma konuşmalarını yaparken ben bitmek üzere olan sigaramı içiyordum. Babamın adamlarının takibinden dolayı gülümsemekten, yüzüm ağrımıştı. Bu hızla bir hafta sürmeden Ebral'i geri götürebilirdim. Konuşmaları bitince, üçlü konuşmaya geçtik. Yüzümdeki izi sorunca, gerçek yüz ifademi sonunda gösterebilmiştim. Korkudan olmalı ki susmuştu. Oyununu iyi oynuyordu pezevenk. "Para için geldiğimi anlatmama gerek yok enişte, aplamın başını derde sokmamı istemezsin. Babamın yüzümde bıraktığı hatıradan fazlasını yapabilirim. Sen hiçbir şey yapamazsın." Telefon konuşmasını tekrarlamam içini rahatlatmıştı. Yasemin zekiydi ama kurnaz değildi. Kardeşinin para için yaptığı pisliklerden haberi yoktu.
Galeride tek kaldığımızda, Yasemin'in içinden canavar çıkmıştı. Burnumu kanatsa da karşılık vermemiştim. Hesap soracaktı. Saklandığım delikten çıkmamın bedelini soracaktı. Galeri güvenli değildi. Dinlendiğimizi bildiği için, gecenin bu saatinde gidebileceğimiz tek yer olan gece kulübüne gitmek için dışarı çıktık. İkimizde vücudumuzu rahatlatmayacağını bildiğimiz viskilere sarılıp kandırdık kendimizi. Sohbete başladık. Seslerden dolayı yakındık. Şaşkındı ve beni inceliyordu. Kardeşini tanıyamadığı için kendine kızgındı. Kısa kesip esas konuya geçtim. Plan basitti Ebral'e karşılık kardeşiydi.
********
Yasemin'in ricasıyla, Sinan'ın şoförü olarak işe başlamıştım. Kargalar 💩 yemeden, ben evinin önündeydim. Yabancı müzik ile onu bekliyordum. Kapalı bir kızla evden çıkmıştı. Yaklaştıklarında, Ebral'i tanıyabilmiştim. Değişmişti, kemiklerini saydığım zayıflığı yoktu. Boyu uzamıştı ve çok güzeldi. Bizsizlik ona yaramıştı. Kapıdan çıkıp kapılarını açtım. Yüzüme yakından baktığında, gözlerimiz buluşunca çekti korkum beni tanımasıydı ve beni tanımamıştı. Son ses yabancı müzik ile, patlatarak çiğnediğim sakız ile evlat olsam çöpe bırakılacak gıcıklığa sahip tiptim...
Üçlü oynadığım oyunda yıpranan tek kişi bendim. Her gün tıraş oluyor ve makyajı yeniliyordum. Yanık yüzümün gerçek olmadığı anlaşılmaması için ve aynadaki yüze baktıkça kendimi bulamıyordum. Bir hafta olmuştu. Sinan bana güveniyordu. Para için kapısına dayandığımı sanıyordu. Ebral'i bırakırken tektim ama takip ediliyordum.
Yasemin'i bekliyordum. Yaptığım planı devreye girdiği anda Ebral elimdeydi...
*******
Kendimi geliştirmiştim. Öğretmenim benden memnundu. Hep aynı şeyleri yapmaktan sıkılsam da mutluydum. Babam ile yaptığım görüntülü konuşmalar, özlemimi az da olsa dindiriyordu.
Okula başlamıştım. Başörtümden dolayı olan ön yargıyı silen, okul çıkışı beni almaya gelen araba modeliydi. Para her kapıyı açıyordu.
Yüzü yabancı olsa da gözleri tanıdık gelen şoförümü çıkaramamıştım. Gözlerindeki yalancı mutluluğu tanıyordum. Gıcık ve saygısız biriydi. Yokmuş gibi davranıyordum. Antrenman bitişin de beni almaya gelen Sinan Abi, Angelina Hoca'mın elinden tutarak bana göz kırptı. Sinan Abi ve Angelina'nın birlikte olmasına sevinmiştim. Onlar birlikte gidince ben adının Yavuz olduğunu öğrendiğim kişiyle tek kalmıştım. Bu durum hoşuma gitmemişti. Mahremiyet açısından. Benimle muhabbet etmeye çalışsa da ben konuşmadım. Değişik bir tipti. Rastlantı sonucu gördüğüm bakışları beni huzursuz etmişti. Mehmet Abiyi hatırlatmıştı. Unuttuğum kabuslarımın geri gelmesinden korkuyordum.
~~~●~~~
Angelina Abla, Sinan Abiye hazırladığı sürpriz yemek için yanına sadece beni ve güvendiği elamanını aldı. Önce yemek yedik birlikte. Yan masamızda bulunan Yavuz'a baktım izlendiğimi hissettiğim için. Bakışları tanıdığım kişiden farklıydı. Sanki beni bırakan kişi değildi. İlaçlarımı bırakmam işe yaramamıştı anlaşılan. Bakışımı çektim ve bir daha ona doğru dönmedim. Rahatsız edici mimikleri vardı.
******
Kıyafet bir türlü seçememişti Angelina Hocam. Yorulmuştum. Hızlı hareket ediyorduk. Sinan Abi bizi beraber silah çalışıyoruz sanıyordu. Çıkış saatinde salona varmamız gerekiyordu. Elbiseler, Angelina'nın üstünde daha da güzelleşiyordu. Çabuk olmamız için kıyafetleri benimde denememi önerdi. Erkek çalışan ve müşteri olmadığı için kabul etmiştim.
Kırmızı elbiseyi aldığım gibi kabine girmek için ilerledim. Kabini açtığım da karşılaştığım yüz ile şaşırsam da geri adım atmam işe yaramamıştı. Kolumu sert bir şekilde tutup beni kabine çekti. Ve kapıyı kilitledi. Haklıydım o Yavuz değildi. Onu görmek beni yıkmıştı. İkimizde bir süre hareketsiz sadece birbirimize baktık. Onun gözlerinde pişmanlık benim hayal kırıklarıma yansıyordu. Derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştım. Güçlü kalmalı ve ondan kurtulmalıydım. Kendime verdiğim sözü tutmalı ve özgürce yaşamalıydım.
Kolumu morartan elinden kolayca kurtulup ve ona tokat attım.
"Beni bulmayı başardın seni tebrik mi etmeliyim? Neden beni bırak mıyorsun?" konuşacağı sıra, Angelina Hocam bir sorun olup olmadığını sordu. Dikkatimin dağılmasını fırsat bilip silahını çıkarmıştı. Elindeki silahı bana doğrultup, kıyafeti giymemi emretti. Kocandan utanmıyorsun demi deyip göz kırptı. Gözlerim irileşirken, öğrendiğim hareketlerden en güzeli olan kasıklarına tekmeyi geçirip dışarı çıkmak için kapıyı zorlamıştım ama başarılı olamadım. Kolumu tutup beni kendine çekti. Hazırlanmam için emir verdi. Eğer kabul etmezsem zorla bana elbiseyi giydirmekle, kaçmamam için hocamın canıyla ile tehdit etmişti beni.
Ondan kurtuldum ve eğer dışarı çıkmazsa vursa bile giymeyeceğimi kesin bir ses tonuyla söylemiştim. Kaçmayacaktım ama bu kadarı fazlaydı. Çıktı. Elbiseyi giydim. Açıktı ve onun karşısına çıkamazdım. 'Bağırdım bu elbiseyle asla dışarı çıkmam. Bana ceket tarzı bir şey verebilir misiniz?' Dedim. Kabinin kapısıyla saklanıp hafif aralık olacak şekilde açtım. Keşke açmayıp eski kıyafetlerimi giyseydim. Beklemediğim şekilde gücünü uygulayıp içeri girdi.
Sinirlenmiş ve gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Beni görmüş ve yaptığından pişmanlık duymuştu. Evet o benim halen kocamdı ama gerçek değildi. Ben kapalı biriydim ve ona göre davranıyordum. Onunla kaldığım süre de o benim saçımı bir kere bile görmedi. Çok dikkatli oldum. Hemşire sayesinde ben ameliyatlı olduğum zamanlarda da sakındım. O benim için yabancıydı...
Dışarı çıkıp onun yüzünü görmek istemiyordum. O kapıyı sertçe vurunca açmadım. Yasemin abladan gelen inilti sesiyle açmak zorunda kalmıştım. Kızgındım. Ve içerisi birçok adamla dolmuştu kaçma şansım yoktu. Islık sesi ile gerçek Yavuz'u görmüştüm. Bakışları üzerimdeydi ve onu öldürmek istiyordum. Mehmet Abi'nin bağırmasıyla önüne döndü.
İş birliği içindeydiler. Hocam hırpalanmış şekildeydi. Bana sarılıp Türkçe özür dilemişti. Onun suçu yoktu ve bu yüzden onu suçlamayacaktım ama benim için en hayırlısının bu olduğunu söyledi ve kolumda hissettiğim acı ile hocama tokat attım. Vücudumdaki halsizlik gözlerimin karanlık ile buluşmasıyla son bulurken yere düşmedim ve kulağımda yankılanan seslerin bir kısmını duyabilmiştim. " kırmızı sana çok yakışıyor ..."
*****
Bir meraktı benimkisi. Bilmiyorum onu o elbise içinde görmek istemiş ve onu kıracağımı düşünmemiştim. Gözünden akan yaş beni uyandırmıştı. Üzgündüm ve neden böyle bir davranış sergilediğimi bilmiyordum. O uyanmadan önce bende kendimi saklayacak şekilde giyindim. Birlikte çıktık ve sorun olmamıştı. Adamlarına rast gelmeden, babamın ayarladığı araba ile yola çıktık. Meleğin kanatlarını kırmıştım. Kucağımda uyuyan küçük gelinin en büyük imtihanıydım. Arabayla yaptığımız yolculuğun ardından özel uçak ile dönecektik memleketimize...
Ayakları, eli ve ağzı bağlı olmasına rağmen huysuzdu. Çabalıyordu boş yere. Babama ait olan binanın tepesine iniş yaptık. Anneme kavuşmak için sabırsızlanıyordum. Kucağıma aldığım Ebral ile uçaktan indim. Bizi karşılayan babam olmuştu. Babamın gülümseyen yüzü midemin bulanmasına sebep oluyordu.
...
Siyahın hâkim olduğu ev hoşuma gitmişti. Kucağımda çırpınan Ebral'i siyah deri koltuğa bıraktım. Annemin sesini duymam ile arkama döndüm. Çocuk gibi anneme koştum. Yüzündeki yaralardan öptüm. Annem beni bırakıp Ebral' in yanına gidip iplerini açtı. Sarılıp ondan özür diledi. Ebral' in konuşmasına izin vermeden annemin koluna girip odadan çıktım. Odayı kilitledim, onun kaçmasıyla uğraşamazdım. Odada her şey mevcuttu. Kapıyı kırsada açmayacaktım. Kendisine zarar vermekten başka bir şey yapamazdı. Annem ile bana ait olan odaya geçtim. Çok yorulmuştum. Küçüklüğümden beri mahrum olduğum şeyi istedim beni uyutmasını. Annem saçlarımı okşarken uykuya dalmıştım...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top