3.Bölüm
Her gün saatlerce bisiklet sürüyordum. Akşama yakın bir eve uğrayıp yatağa yatıyordum. Her akşam o yaratık tekrar yanıma geliyordu. Gün içinde en fazla dört saat kadar uyuyabiliyordum. Yaratık yanımdayken uyuyamazdım. Uyusam bile beni uyandırmaya çalışacaktı. Eğer beni uyanık olarak görürse beni öldürebilir miydi? Bu sorunun cevabını o an için öğrenmek istemiyordum.
Bütün şehri hatta yakınındaki yerleşim yerlerini dahi gezdim. Bütün gün insanlara bağırmaktan sesim kısılmıştı. Benim dışımda hiç kimse yoktu. Sonradan fark ettim ki ben ve bitkiler dışında canlı olan hiçbir şey yoktu. Kediler yoktu, köpekler yoktu, kuşlar yoktu, karıncalar yoktu.
Gördüğüm cesetler hakkında gazetelerde bazı haberler buldum. Gazetelerin tarihini göremedim. Sayfalar oldukça yıpranmış ve rutubetlenmişti. Girdiğim bir evde, masanın üzerine bırakılmış saman yapraklı bir defter buldum. Defterde bu yaratıkla ilgili şeyler yazıyordu. Sayfaların başında yazan ilk tarih 18 Ekim 2030 idi.
İlk sayfada şunlar yazıyordu:
" Normalde günlük tutmazdım ama elime geçen ilk deftere bir şeyler yazma ihtiyacı hissediyorum. Bir hafta önce yani 11 Ekim 2030 tarihinde eşimi evde ölü olarak buldum. Onunla telefonda konuşuyordum. Bana salondan, benim sesimi duyduğunu söylemişti. Benimle dalga geçtiğini düşünmüştüm. Ben o akşam evde değildim. Sonrasında yere bir şeyin düştüğünü duydum ve ardından dökülen su sesine benzer bir ses işitiyordum.
Mert'e defalarca seslenmiştim ama o cevap vermiyordu. O gece annemlerde kalacaktım lakin Mert cevap vermeyince endişelendim ve eve gittim. Eve vardığımda Mert yerde kanlar içinde yatıyordu. O anı düşününce gözyaşlarıma engel olamıyorum.
Dün Mert'in otopsi raporunun sonuçlarını öğrendim. Kan Mert'e aitti ama Mert'in vücudunda en ufak bir kesik dahi yoktu. Mert'le en son konuştuğumda sesi yorgun geliyordu. Söylediğine göre beş yıldır komada olan hastası ölmüştü. Ölümü, Mert'in ölüm şekliyle aynıydı. Kanı bütün vücudundan dökülmüştü ama en ufak bir kesik yoktu. Bu nasıl mümkün olabilir?"
Diğer sayfaları hemen okuyamadım. Kendimde okuyacak cesaret bulamıyordum. Sabahları bile korkuyordum. Sessizlikten korkuyordum. Nefes aldığım her an oluşan sesten korkuyordum.
Birkaç gün sonra defteri okumaya karar verdim. Düşmanımdan kurtulmak istiyorsam onu iyice tanımalıydım ve o defter belki de bana ihtiyacım olan cevapları verebilirdi. Defteri baştan sona birkaç defa okudum. Defterin en sonunda yazan cümle ise şuan hissettiğim her şeyi açıklıyordu. Varlığımla yok oluşum arasındaki ince çizgiydi o söz "UYUMAK İSTİYORUM".
Defterde o yaratığın gelişini, şehirdeki diğer cesetleri anlatmıştı. Gözlemlerine göre yaratık bize sadece uyanık olduğumuzu anladığı an zarar verebiliyormuş. Yaratıktan kurtulmak için bir yol bulanabileceğini sanmıyormuş.
Bütün umutlarımı yitirmek üzereydim. Gözaltlarım morarmaya başlıyordu. Başımın ağrısıyla dolaşmakta zorlanıyordum. Gücümün tükendiğini hissediyordum. Bisiklet sürmekten, bağırmaktan, uyuyamamaktan bıkmıştım.
Müstakil bir ev bulup şimdilik orada yaşamaya karar verdim. Biraz olsun dinlenebilirdim. En azından bisiklet sürmeye harcadığım zamanı, bir şeyler öğrenmek için kullanabiliyordum. Evin bahçesine yetiştirebileceğim sebzelerden diktim. Paketli yiyecek yemekten usanmıştım. Burada kaldığım süre zarfında biraz olsun elektrik üretmeyi öğrendim ve hatta bir arabayı bile tamir ettim.
Arada sırada şehir merkezine gidip mağazalarda dolaşıyordum. Dolaşırken gördüğüm bir kamera sayesinde aklıma korkutucu ve bir o kadar da tehlikeli bir plan geldi. Eve kamera koyarsam o yaratığı görebilirdim. Eğer görebilirsem belki ondan kurtulmanın da bir yolunu bulabilirdim. Onu görebilmek için ışığı açık bırakmak zorundaydım. Uyanık olduğumu anlar mıydı bilmiyordum ama böyle bir riski göz önüne almalıydım.
Hava karamadan önce kamerayı odaya, kapıyı görebilecek şekilde kurdum. Kamerayı olabildiğince gizlemeye çalıştım. Odayı fenerin ışığı aydınlatıyordu. Hava karardıktan sonra salonda ayak sesleri duyuyordum. Küçük kardeşimin sesiyle bana hitap ediyordu. Ayak sesleri kapının yanına yaklaştığı an ışık söndü. Oysa feneri odanın diğer ucundaki dolabın üzerine bırakmıştım. Neyle yüz yüze olduğumun farkında değildim. Ağlamak istiyordum ama yapamazdım çünkü ölmek istemiyordum.
Birkaç gün boyunca kamera kayıtlarına hiç bakmadım. Cesaret edemedim. Baktığımda da hiç kimse yoktu. Işıklar kapandığı an kamera kaydı da sona ermişti. O yaratık kamerayı da kapatmıştı. Sinirime kamerayı fırlattım ve saçlarımı yolup ağlamaya başladım. O gün evde geçirdiğim son gündü.
Eşyalarımı toplayıp arabaya bindim. Sabahları arabayla gezip yaşayan bir insan arıyordum. Akşam vakti uyuma numarası yapıyordum. Ne zamandır geziyorum, neredeyim bilmiyorum.
Artık dayanmaya gücüm kalmadı. O yaratıktan bıktım, yaşamaktan bıktım. Her gün cehennemim içindeyim ve artık uyumak istiyorum. Bu videoyu çekme sebebimi tam olarak ben de bilmiyorum. Büyük ihtimalle dünyadaki son insan benim. Videoyu izleyen birisinin olabileceğini düşünmüyorum. Yine de bir şeyleri anlatma istediği duyuyorum.
Bugün benim kurtuluş günüm. Bunca zaman o yaratık beni istiyordu ve bu akşam istediği olacak. Yaşamak için en ufak bir kıvılcım dahi kalmadı içimde. Eğer dünyada benim dışımda yaşayan bir insan varsa ve bu videoyu izliyorsanız size söyleyebileceğim tek bir şey var. Yaşamak istiyorsan ASLA UYANMA!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top