1.5


Komutanın -Evren abinin- yanına gittim, elimi onun omzuna koydum. Yanına geldiğimi fark etmemiş olduğundan irkilerek dikleşti ve hemen parmağı telefonunun kapama tuşuna gitti. Kafasını biraz kaldırarak bana doğru baktı. 

"Hah? Ne oldu? Ha... Peçete istemiştim." Zaten dik olan vücudunu biraz daha dikleştirdi. 

Ona peçeteyi uzatırken tek kaşımı kaldırarak hafifçe alaycı ama dostça bir yüz ifadesi takındım. "Ne o Evren abi? Birinden mi hoşlanıyorsun yoksa?"

Omuz silkti, açıkçası bunu söylemek istemiyordu ama söylemeye karar vermişti. "Evet, belki." 

Peçeteyi alıp yüzünün, saçlarının, giysilerinin etrafındaki yemek parçalarını toplamaya ve silmeye başladı. Adam buram buram patates yemeği kokuyordu. Çocuklar sağ olsun buldukları çoğu yemekle yemek savaşı yapmaları yine bana yeni sorunlar açmıştı. Bulaşık temizliği dışında evi de temizlemem gerekecekti.

"Pek belkilik bir durum gibi durmuyordu abi." Ona birkaç peçete daha uzattım.

"Haklısın."

Hala inanamıyordum, cidden fake hesabıma aşık olmuş olabilir miydi? Ya da sadece bir tür hoşlanma gibi basit bir şey mi yaşıyordu? Yüzümdeki donuk ifadeyi sürdüremedim ve hafifçe güldüm. 

Kaşlarını çattı, üzerindeki yemek izleri yüzünden ona güldüğümü düşünmüştü. "Evet, biraz komik gözüküyorum. Haklısın, haksızsın diyemem." 

"Üzgünüm." 

"Sorun yok."

Çocukların boşalttığı bir tabureye oturdum. Elimi onun dizine koymakla koymamak arasında gidip geldim ama sonrasında bunu hem çok yakın olmadığımız için hem de neticede o hala benim komutanım olduğundan bunu yapmamaya karar verdim. 

Parmağımla eşarbımın arasından fırlamış birkaç saç telini içeri geri sokarken onunla göz göze geldim, başımı düzeltmem için bana fırsat vererek birkaç saniye masmavi gözlerini yere doğru çevirdi.

İşimi bitirdiğimde hafifçe güldüm. "Ee Evren abi anlatmayacak mısın bu kızı?" Sanki sadece dedikodu için merak ediyormuşçasına ona bakıyordum.

Sarıya çalan -hatta sarı sayılabilecek- kumral saçlarını biraz kaşıdı. "Sanırım anlatacağım ama kimseye anlatmak yok."

Taburemi iyice ona doğru yaklaştırdım. "Kesinlikle." Hafifçe heyecanla kıkırdadım, ellerimi önümde birleştirdim. "Hazırım."

Hafifçe güldü, bu hoşuna gitmişti. "Birkaç gün önce internetten biriyle yazışmaya başladım. Nedense biraz ilgimi çekiyor ama cidden hakkında hiçbir şey bilmiyorum, sadece birkaç kez uzun konuşma yaptık."

Normalde olsa mal mısın, internetten yeni tanıştığın birinden nasıl hoşlanırsın tarzında cümleler kurardım çünkü cidden internette birine aşık olabilmek için en az 20-30 kez görüntülü uzun uzun sohbet etmek, bir kez de buluşmak gerekirdi bana göre. Karşıdaki kişinin hayatını olduğundan daha farklı şekilde göstermediğini anlamak için yapılması gerekiyordu.

Ancak şu an ne yapmam gerektiğini biliyordum, ona destek vererek kanına girmeliydim. Konuşması, yılmaması için daha çok cesaret vermeliydim. Bir süre ne diyeceğimi düşündüm ve konuştum.

"Ay Allahım ne kadar da tatlı." Olabildiğince en sevimli ses tonumda söyleyerek onun adına sevinmiş gibi yaptım. "Ee sonra ne oldu?" Sonra ne mi oldu? Dora zaten sonrası yok ki!

"Hiçbir şey." Derin bir nefes aldı. "Aslında eğer bir fikrin varsa yardıma hayır demem." Hafif üzüntülüydü. "Sana dürüst olacağım: Normalde çok fazla sohbet eden, konuşan biri değilim. Yani... Normal sohbetlerden söz etmiyorum, birinden hoşlanma anlamında diyorum. Onunla biraz olsun sohbet etmek içimi rahatlattı."

"Ah, ne güzel."

Hem amacıma ufak ufak ulaşmaya başlamış olmanın mutluluğunu yaşıyordum hem de hala salak gibi olduğunu düşünüyordum. Bence çok erken karar veriyordu. Başkası aynısını yapmış olsa ağzına eder, kendine gelmesini sağlardım. 

Dediğimin yetersiz olduğuna karar verince bir cümle daha eklemeye karar kıldım. "Neden daha fazla konuşmayı düşünmüyorsun? Bence birkaç konuşacak konu bulabilirsin."

"Ne? Bunu istesem de yapamam."

"Neden?" 

"Ne konuşacağımı bilmiyorum çünkü." Konuyu kapatmak istediği için ayağa kalkmak uğruna hamle yaptı ama onu omzundan tuttum. "Ne oldu? Hayır, bırak beni."

"Sana yardım edebilirim, bak bana ne konuştuğunuzu okutursan senin yerine bir süre mesajlaşabilirim. Sen de beni kontrol edersin istersen."

Tam gitmek için yeniden hamle yapmıştı ki vazgeçti, bir adım geri atıp yerine oturdu. Fikrini değiştirmiş olmalıydı. Gülmemek için kendimi zar zor tuttum. Sonunda planım geri dönülmez noktaya gelmişti. En sonunda intikamımı alıyordum!

Telefonunu açıp bana uzattı. "Buyur, İnstagram üzerinden konuşmuştuk." 

Ben mesajları okurken ayağa kalktı ve lavaboya doğru gitti, bu sırada etrafa baktığımda Ezgi'nin kendine gelmiş olduğunu fark etmiştim. Bulut'la bana sessizce bakıyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Sorun yok anlamında işaret yaptım. Komutanın telefonundan mesajları tekrar okurken güldüm.

Hazır o yokken bol bol gülmeye devam etmeliydim, aksi halde geri geldiğinde kendime hakim olamayacak ve daha da çok gülecektim. Yaklaşık iki-üç dakika sonra komutanın telefonundan kendi fake hesabıma mesaj yazdım.

Evren_Turkoglu: Selam Fatma...

Evren_Turkoglu: Yanılmıyorsam bir ara bizim buraya geleceğini söylemiştin.

Evren_Turkoglu: Acaba ne zaman olacağını söyleyebilir misin? Annemler falan özlemiş seni, misafir olarak ağırlamak istiyor.

Askeriyede yaşadığımız için çok fazla misafir alamıyorduk, hatta neredeyse hiç misafir alamıyorduk bile diyebilirdim. Bunu biliyordum, Evren'de muhtemelen biliyordu. Ancak fake hesabımızdaki kız bilmiyor olmalıydı. 

Hızla kendi telefonumu açıp mesaj yazmaya başladım, bunu yaparken de sürekli etrafı kontrol ediyordum. Suçüstü yakalanmak pek de iyi olmazdı, kendimi savunmak için yalan dahi atamazdım.

Sunshine_my: Ah sana da selam!

Sunshine_my: Bu ay sonu boş gibiyim, eğer annenlere uygun olacaksa küçük kız kardeşimle beraber gelebilirim.

Sunshine_my: ee bu arada nasılsın?

Sunshine_my: Sana geçen gün söylediğim silahı satın aldım sonunda.

Tam o esna da zar zor da olsa tuvalet kapısının açıldığını ve birinin çıktığını duydum. Kendi telefonumu sessize alıp hemen cebime geri soktum. Komutanıma bakarak hafifçe gülümsedim, ağzıma sıçmasın şimdi diye düşünmeden de edemedim.

O sormadan veya fark etmeden demeye karar verdim. "Ona mesaj attım ve biraz konuştuk."

Daha önceki öfkeli haline geri döndü yüz ifadesi. Gerçi daha çok korkuyor gibiydi, telaşlanmıştı. "Ne yaptın? Anlamadım?" Telefonunu hızla elimden aldı. "Sakın..."

"Evet, yaptım."

Mesajları okurken göz bebekleri büyüdü. Attığım yalanlar karşısında şok olmuştu. Bir elini kalbine koymuştu. Derin derin nefes alıyordu. "Hey. Ben şimdi ne yapacağım? Onu gerçekten ağırlayamam ki?"

"Evet, ağırlamayacaksın." Sakin olması için elimi kaldırıp hafifçe onun omzuna koydum. "Bir ay sonrasında o daha geliş biletini falan almadan acil bir işinin çıktığını diyeceksin, sonuçta askersin bu gayet normal bir şey."

Bir süre hiç konuşmadan mesajları tekrar tekrar okudu. Alnından aşağı boncuk boncuk terler akıyordu. Taburesine oturmak için o tarafa doğru bir adım atsa da yapmadı. Aksine salondan çıkmak için minik adımlarla yürümeye başladı.

"Hey!" Ona seslendiğim için dikkatini biraz telefonundan çevirdi, bana doğru baktı. "Hala bu güzellik senden bir mesaj bekliyor, bence o da sana karşı boş değil."

Göz kırptığımda biraz güldü ama yine tedirginleşmişti. "Deneyeceğim, söz veremem."

Evden onunla beraber beş-altı tane daha misafir çıkmıştı. Etrafa yeniden göz gezdirdiğimdeyse evin iyice boşalmaya başladığını fark ettim. Yedi-sekiz misafir kalmıştı sadece. Onlarda konuşmalarının sonuna geliyordu.

Telefonumu cebimden çıkarırken gözlerim Ezgi'yle Bulut'u aradı ama gitmişlerdi. O an bildirimlerden iki mesaj düştü, biri komutanın fake hesabıma yazdığı mesajdı. Diğeriyse çavuşun yani komutanın... Beni engelleyen Battal'ın...

Battal: Kapıyı aç.

Battal: Görevlerim bitti. Geliyorum.

Dora: Bana emir veremezsin sen.

Battal: Dora...

Battal: Dora hanımcığım...

Battal: Siz benim 'arkadaşım' değilsiniz ki, öyle olsaydınız böyle olmazdık. 

Battal: Ayrıca benim ismimin önünde bir yerde çavuş olacak. 

Battal: Haberin olsun.

Battal: Ama yine de seni kırmayacağım: Arzu ederseniz şu güzel kapınızı açar mısınız hanımefendi rica etsem?

Dora: Tamam ama yemek kalmadı, haberin olsun. Sadece pilav falan var azıcık.

Battal: Teşekkürler efenim. Ben tokum.

Dora: Ne.

Dora: Battal bey çavuş hazretleri. Uzak durunuz efenim evimden.

Dora: Niye geliyorsun LAN 

Battal: Tırsma.

Merhaba, nasılsınız? Kitabı yeni okumaya başlamış olan herkese çok teşekkür ederim <3 Sayenizde ufak ufak büyüyoruz. 🎉🎉

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top