⁓49⁓
(2 yıl sonra)
Saçlarımı uzatmış ve renk katarak kendimi olduğumdan farklı göstermiştim. Makyaj ile yaptığım yara izleri ile ben kendimi tanınmayacak hale getirmiştim.
Ölümümün üstünden iki yıl geçti. Bedenim bulunmasa da babasının ölümüne sebep olduğum ve ben ondan güçlü olduğum için benden nefret eden kişi tarafından cenaze töreni düzenledi. Bu benim için iyi oldu. Televizyonda gösterilen haberler ile benim ölü olduğumu herkes duymuştu. Ve birçok insanın ölümüne sebep olduğum söylenmişti. Beni kötü göstermek için. Haklıydılar ama ölümüne sebep olduğum kişiler masum kişiler değildi ve birçok kişinin ölümüne sebep olacaklardı. Ben onlar için birçok seçenek sundum ama onlar beni ve masum insanları öldürmekten ve üzerimizden para kazanmaktan başka bir şey düşünmüyorlardı. Yaptığımı hiçbir zaman savunmadım. Acısını yaşadım ama başka seçeneğim yoktu. Şimdi o anda olsaydım yapmazdım...
Gittiğim köyde bir yıl yaşadım. Onun sayesin de Rabbime olan düşüncem değişti. Çünkü o kapısına gelen herkesi affediyordu. Ben hep kendimi kirli buldum ve ondan uzak durdum yanlıştı. Bir suç işledi mi özür diliyorduk. Biliyorum işlediğim günahlar masum değildi. Ama ben kendimi affettirmek istedim. İmamın bana aktardığı bilgiler sayesinde ben içimdeki boşluktan kurtuldum. Tövbeyle belki yaptıklarım yok olmadı ama ben geçte olsa doğru yolu bulmuştum. Her şerde bir hayır vardı. Onları ardımda bırakıp gitmek benim için zordu ama karşılaştığım kişi, benim hep olmak istediğim ama kendimden tiksindiğim için hayalini bile kuramadığım, olmak istediğim insanı olmamı sağladı. İlk ayet okuydu. Ve ben dinimi kullanma talimatından, Kuran'ı Kerim-in mealini okuyarak öğreniyordum. Namazlarımı aksatmamaya çalışıyordum...
Geçen bir yılda kendimi buldum ama fedakârlık yapmam gerekiyordu. Birçok kadının onurları ve hayatları tehlikedeydi. Bizler insandık. Satılık bir eşya değildik. Ben sadece annemi ve Ebral' i değil onlar gibi acı çeken kadınları kurtarmak istiyordum. Babam, örgütün Türkiye'deki temsilcisiydi. İngilizce biliyordum sadece pratik ile geliştirdim. Babamın ardında bıraktığı USB içinde birçok bilgi vardı. Babamın benim bulmam için bıraktığı bilgiler ile ve kendi yaptığım araştırmalarımla oraya katılmak için yollar bulmaya çalıştım. Makyaj dersi aldım. Kalıcı ve başarılı yara izleri yapabilmem için. Bu dünyanın içine doğduğum için bilgisayardan anlıyordum. Ama kendimi daha çok geliştirip yeni kodlar öğrendim...
İçeri girmeyi başardım. İlk önce bir test yapıldı. Ben tövbe ettiğim için artık kimseyi öldürmeyecektim. Babamın oğluydum. Onun öğrettiklerini iyi bir yolda kullanıyordum. Verdiğim ilaç karışımı sayesinde onlar ölü gibi gözükecekti... Silah ile onları ölümcül olmayacak şekilde yaraladım. Kontrol ettiklerin de ölmüştüler ve cesetleri yok etmekte benim görevimdi. Yaptığım panzehirle hayata döndüler. Beni ispiyonlamadılar çünkü onlara yaşama fırsatı vermiştim...Şu an onların içinde bulunan bir üyeydim. Yaptığım numaralar sayesinde insanları öldürmeden ölü gösterdim. Bunu yaparken ilaçları kullandım. Kimse benim nasıl öldürdüğüme bakmamıştı. Sonuç önemliydi...
Lakabım bukalemundu. Çak çabuk kamufle oluyordum. Deri çıkartan yılan gibi kıyafet değiştiriyordum. Ve çektiğim tetikler çok hızlıydı. Uyum sağlayarak kırmızı rengine bürünüyordu kurşun.
Kadınları bir damga altında kendi malları gibi gören bu şerefsizlerin alt yapıları sağlamdı. Taki, babamın ölümü çöküş yaratmıştı. Son ize sahip annemin ölümü onların itibarını zedelemişti. Patlamada birçok adam ölmüştü. Bu işimi kolaylaştırmıştı. Ebral 'den haberleri yoktu. Toplam iki yüz kadın ve değerleri dudak uçurucu fiyattaydı. Bu sayıyı sahte ölümlerle azaltmıştım. Bu çetenin başı yapay zekaydı. Çünkü insanlar ölümcüldü. Ve isimleri bilmek önemliydi. Çünkü izin işçiliğini bir dövmeyle yok edebilirdiler.
Bu izi zanaatı azalmış bakır ustaları gibi sayısı sınırlı kişiler yapıyordular. Babamın sülalesini kaplayan liste Türkiye'de babamın ölümüyle sona ermişti daha doğrusu benim ölümümle. Yabancı ülkelere sıçrayan bu çetenin diğer işleyicileri rakipleri tarafından yok edilmişti. Amaçları beni devre dışı bırakıp benim soyumdan geldiğini öne vurarak bir piyon sürmek.
Çetenin takip etmediği tüm kişilerin adlarıyla oynamış ve sahte mekanlarla yer değiştirdim. İnsanların o listeye karşı çıkışı ölümdü. Aptaldılar. Ve bu benim işimi kolaylaştırıyordu. Ben babam yüzünden nice kadınların çektiği acılara şahit olmuştum. Amacım onları korumak yeni hayat sunmak. Çünkü onlar bunu hakkediyordu...
Odanın nemiyle bahane ettiğim göz yaşlarım özlemdendi. Kucağıma alamadığım oğlum nasıl kokuyordu. Bilmiyordum. Kime benziyordu. Ebral gibi miydi? Beni hayatta tutan bu bilinmezliklerdi. Gece kondu tarzı evdi. Ben babamın oğluydum. Bu gecekonduyu üç boyutlu hale getirmek için baya uğraştım. Ama benim gerçek kimliğimi kimse bilmemeliydi. Yeni yeni yerle buluşan isyankâr bedenimin Rabbine sığındığını ve birçok şeyi...
Uykuyu unutmuştum. Gözlük kullanıyordum. Sürekli ekrana bakmak bozmuştu. Eğer bu sistem çökerse. Ölen annemin adı temizlenecekti. Karım kurtulacaktı. Evet bencilceydi. Ölmekten korkmuyordum. Ben her gün ölüyordum. Sevgiye bürünmüş özlem hançeriyle. Benim kalbim yavaş yavaş, acı çeke çeke ölümü karşılıyordu.
Birçok pis iş için görevlendirilirken, tuğlaları tek tek çalıyordum. Dağın ardında saklı elmasa ulaşmaya çalışan biri gibi. Küçük adımlarla büyük devrimi sağlayacaktım. Üzgünüm küçük hatunum seni benden mahrum bıraktığım için. Ama seni toprakla paylaşamam. Sıkamam canıma can katan kalbine kör kurşunu. Beni affet. Beni affedin. Sizi Rabbime emanet ediyorum. Bu yolda ölürsem de beni affedin. Bile bile kendimi ölüme sürüklesem de beni affedin...
Listeyi kurcalamak kolay olmadığı gibi silmekte çok zordu. Kraliçe arıya ulaşmak gibiydi. Ben kraliçe arıya sadık işçileri yok etmek için çabalıyordum. Çatışma anında ardında kalan kişiler artık çöptür. Ve ben bayıltarak ölü gösteriyordum. O kişi beni ispiyonlamak için gelmek isterse direkt öldürüleceğini biliyordu. Bu yüzden, bukalemun ben her tonu kullanıp beyaz kalmak için savaşıyordum...
Bu işin sonu ne olur bilinmezdi. Bitmeyen bu adamların sonu gelecek miydi? Ben sel edasıyla büyük taşa odaklanırken birçok küçük taşları da yok edecektim. Bu bir yıkım olacaktı. Ve tek değildim. Bu ize sahip kadınlar çok güçlüydüler ve akıllıydılar. Tıpkı Ebral gibi.
Babamın sakladığı USB deki bilgiler sayesinde birçok düğüm çözülmüştü. Babam pişmandı. Annemi kurtaramamıştı. Ve aynı hırsla Ebral'e zarar vermişti. Ben onun özrünü yerine getiriyordum. Bu yol zordu ama bana sunacağı çok şey vardı. Bebeğim bir oyunun parçası olmayacaktı. O benim gibi kukla olmayacaktı. Ben yok olsamda ...
💫💫💫
Mert Abi'm sayesinde kendi adımla okula yazılmıştım. Derslerde sahte ismim gözükse de mezun olduğum da gerçek adım yazacaktı diplomaya. Bu sayede ülkeme döndüğüm de işimi yapabilecektim... Ondan bu şekilde haber almayı düşünmemiştim. Onu gömen kişi ona öfkeli olan ailelerden biriydi. İnanmadım. Ben kalbim de onun yaşadığını hissediyordum. Ve bu inanca tutundum. Asi yanım bu düşüncemin arkasında dururken bana yardımcı oldu. Çünkü Mert Abi inanmış ve yasını tutmuştu. Bana bu konu da çok kızıyordu. Bir yalana inandığımı düşünüyordu. Ben adım gibi emindim o mezar boş ya da bir başkası vardı. Bu nedenle mezarı ziyaret etmedim. Ama Mert Abi gitti.
Özleme duygusu çok yoğundu. Ama bir şekilde dayanmaya çalışıyordum. Affan'ım iki buçuk yaşına girmişti. Diş çıkartma süreci çok yıpratmıştı bizi. İlk sözü, "baba" oldu. Çok ağladım. Oğlum babasını bir kere bile gerçekten göremedi ve kokusunu hissedemedi. Her gece masal niyetine onun şiirleriyle büyüttüm. Fotoğraflarını gösterdim ve onun nasıl biri olduğunu ve geçirdiğimiz zamanları oğluma hep anlattım. Ben bu sayede hayal ettim ve daha güçlü durdum... Affan'ım şu an yürüyordu ve konuşmaya başladığı an hiç kelimeleri farklı söylemeden olduğu gibi söyledi. Zekiydi ve babasının kopyasıydı. Bunu Yasemin annem sayesinde biliyordum. Albümde Mehmet'in birçok küçüklük resmini görmüştüm...
Ağlamayışım ve tepkisizliğim Mert Abi'yi korkutuyordu. Benim her zerrem ona bulanmıştı onun var olup olmaması önemli değildi. O bendim. Delirecek kadar özledim onu ama ilk işim onu dövmek olacaktı. Beni beklettiği için. Ben düşünmeyi bıraktım. Ben iki annemi ve babamı toprağa verdim. Belki de bu yüzden onun ölmesini istemiyordum. Delice belki ama ben var olduğum sürece o yaşayacaktı. Tıpkı onsuz ölen ben gibi...
Okul ve ev arasında mekik dokurken, nişan için hazırlık yapıyordum. Affan'ımı doyasıyla sevemiyordum bile. İki çocuğu evlendirmek çok zordu. Ben on dört yaşında evlenmeme rağmen daha olgundum. Mert'in gerçek kişiliğini ortaya çıkaran kız bizim hayrımızdı. Evet her şerrin ardında bir hayır vardır. Ve bizim bu ülkeye gelmemiz onun işine yaramıştı.
Öğretmen olan Tuğçe, melezdi. Anneannesini görmek için sık sık geldiği bu ülkede gevezeliği tabi konuşmaları sempatikti kendisi gibi bu sayede bana elti olmuştu. Sevdiğimizin yanında biz en doğal halimizi buluyoruz. Bu nedenle galiba sevdiklerimizin yanın da özlem duyduğumuz kişi oluyorduk. Mert Abi'nin mutluluğu tatması beni mutlu etmişti. Yaşadıkları ağırdı. Mert Abi mahcup ve üzgündü. Benim bu halde yardım etmemi istemiyordu. Ben bu sayede onun anılarını canlı tutuyordum. Onlara baktığımda Mehmet ve benim görüntüm beliriyordu. Ve ben anılarımın sergilediği filmi mutlu izlerken bitimiyle, enkaz altında kalmış gibi oluyordum. Ama ben bunu asla yansıtmadan onların mutlu günleri için uğraşıyordum.
Affan'ım, baba kokulum. Babası gibi sığındığım limandı. Kokusu ciğerimle özdeşleşmişken nasıl unutulur ki? O benim gerçek anlamda her şeyimdi. Ölen babam, hiç olamayan abim ve canıma can katan eşim. Bir imtihana tabi tutuluyordum. Ben hissederdim
Canımın bulaştığı, gösterdikleri o toprak bir yabancı gibiydi. Oysa insan hissetmez mi? İçi cız etmez miydi?
Yaşam iki satıra sığdırılmış bir oyun,
Sen küçüğüm bu oyunun en değerli parçası,
Sen olmadan boş tüm kâinat,
Diz çökse de önümde güvercin,
Gül bülbülü hançerleyen yapraklarını soldursa da
Ben ne güvercine kanat olabilirim.
Ne de güle güneş.
Beni hiç bırakma olur mu küçüğüm.
Ben seninle tattım gülümsemeyi.
Sen işledin öğretmen gibi hayatımı,
En ince ayrıntısıyla...
Sözümü kesen oğlum okumak için şimdiden hevesliydi. Anlamadığı için bana sitem eden bebeğimi göğsüme hapis ettim. Annene çekmek zorunda mıydın? Çok bilmişti ve benim çekeceğim vardı başımın en tatlı belasıyla...
.....
Kendi aramızda yaptığımız ve Türk adetlerine uygun yapılan nişan merasimi gayet güzel geçmişti. Söz ve nişan bir aradaydı. Tuğçe çok heyecanlıydı. Ailesini kaybeden Mert Abi'nin tek ailesi ben kalmıştım. Tuğçe de küçük yaşta annesini kaybetmişti. Dedesi, Mert'i sahiplenip torununu o istemişti. Ben kahveyi yapmıştım. Çok heyecanlıydı. Elleri titriyordu. Çok güzeldi sevdiğine kavuşma hissi. Aslın da yabancı kimse yoktu. Tuzlu kahveyi babasına ikram eden gelin sayesinde sevincimiz iki katına çıkmıştı. Oğlum dedeyi çok sevmiş ve kucağından hiç inmemişti. Küçüğüm benim gibi şansızdı bu konuda büyüklerimiz hep ölmüştü. Babası... Hayat enerjisi boldu Tuğçe'nin bu yanını çok sevmiştim. Bizi evli sanmıştı ilk başlarda. Türk olduğumuzu bilmeden hep düşüncelerini sesli dile getiriyordu. Bu hâlleri ile etkilemişti kayın biraderimi. Gerçeği öğrendiğin de sevinmişti. Ve beni hemen benimsemişti. Karakteri öyleydi ve içten olduğunu hissedebiliyordum...
Onun yokluğu çok belli oluyordu. Kardeşine en iyi o destek olabilirdi. Onu mahcup etmemek için elimden geleninin fazlasını yapıyordum. Birçok adeti araştırdım. Gelenekçi biriydi Tuğçe. Ve Yasemin Annem yaşasaydı oğlunu en güzel şekilde evlendireceğini biliyordum. Bir nevi onun yapacaklarını ben yapacaktım. Umarım O geri geldiğinde, 'o gelmeyecek' iç sesim bile bana karşıydı. Düğüne yetişirdi. Bekliyordum. Beni doktora götürmek için çabaladı Mert Abi istemiyordum. Ben o ilaçlarla, komaya girmiş biri gibi yaşamak istemiyordum. Allah'a şükür aklım yerindeydi. Asi yanım bir tık fazla etkin olsada...
Hayat bir şekilde devam ediyordu. Ben istesem de istemesem de. Akrep ve yelkovan birbirlerini yakalamaya çalışmaktan hiç vazgeçmeyen yaramaz çocuk gibiydiler. Senin için zülüm ya da bir ödül gibi gözükse de hayat ilerliyordu. Geçen günlerin telafisi yoktu. Her gün yavaş yavaş ölüme yaklaşıyorduk. Ne kadar dolu gözükse de heybem altı delik olabilir veya bomboş olabilirdi. Rabbime sığındım geçen günlerimin bilinmezliğine ve o en iyisini bilendi...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top