22-Sürpriz

Aritmi

22.bölüm

...


"Girebilir miyim?"

Tıkladığım kapının ardında şu dağınık atölyenin sahibi vardı. Desen derslerimiz bu atölyede rahatlık içinde geçiyordu. Tuna hocanın aksine isteyen öğrenci istediği zaman dışarı çıkabiliyor ve çizimler müzik eşliğinde rahatça yapılıyordu. Burası sanat kokuyordu, gerçek bir sanat...

"Gel" Kalın sesin sahibi beyaz saçlı, koca gövdeli bir beyefendiydi. Ellili yaşlarının başında olduğunu tahmin ettiğim hoca gözlüklerini taktığında masasına doğru ilerleyip oturmak için izin istedim.

"Evet seni dinliyorum," dedi masasının üstündeki evraklarla ilgilenerek. Önce bir duraksadım, sonra göz teması kurmayacağını anladığımda söze girdim.

"Beni çağırmışsınız."

"İsmin neydi?"

"Manar Kara"

Önündeki kağıtların arasından birini çekip kısacık listeye göz attı. Tükenmez kalemiyle ismimin üzerinde durunca gözlüklerinin üstünden bana baktı.

"Atölyeme kaç defa girdin?"

"Her hafta geliyorum"

"Burada öyle söylemiyor ama," diyerek elindeki listeyi bana uzattı. Aldığımda imzalarla dolu listede sadece benim ismimin olduğu bölümlerin boş olduğunu gördüm.

"Bana yoklama alınmadığı söylendi" diyerek yaşlı adamın yüzüne sertçe baktım. Buna inanamıyordum. Tüm sınıf dönemin başından beri bana yoklama alınmıyor demişti ve ben derslere yarım yamalak gelip gitmiştim. Peki ya hepsi nasıl o imzaları atmışlardı? Hangi ara?

"Duyduğum kadarıyla daha önce Edebiyat bölümünü okumuşsun. Yoklama almanın bizler ve sizler için önemini biliyor olman gerekiyor Manar." Ellerini uzatıp listeyi geri istediğinde kağıt parçasını tekrar ona uzattım.

"Bazen öğrencilerin devam zorunluluğu değil de başarılarına bakılabiliyor. Siz de onlardan birisiniz sanıyordum." Önce afallayıp sonrasında toparlamaya çalıştı. "Yoklama olayına önem vermediğim doğrudur ama sırf bunun için de dersime gelmemezlik yapılmasını istemem" Masasındaki küçük çekmeceye uzandı cümlesinin sonunda. Bir paket alıp içinden uzun beyaz nesneyi dudaklarının arasına aldı.

"Bak Manar," dedi çakmağı ucunu sigarasına yakınlaştırırken. "Arkadaşların seni haberdar etmediği için şimdiye kadarki devamsızlığını siliyorum. Bugünden sonra düzenli olarak imza atmaya gel tamam mı?"

"Peki hocam, anlayışınız için teşekkür ederim" diyerek ayağa kalktım.

Son olarak vize tarihinin haftaya olduğunu öğrendiğimde zihnimde hain planlar dönüyordu.

"Arkadaşlarına da vize tarihlerini iletirsin. Programdaki tarihten bir hafta önce olacak. Herkes 10 adet desen çizimi getirsin, istediğim boyutta. Unutma" işaret parmağını bana yönelterek cümlesini bitirdiğinde "Umarım," deyip duraksadım ve ekledim: "Unutmam." Hocanın ismini bilmediğim aklıma geldiğinde arkama bir bakış atıp masanın üzerinde yer alan "Doğan Karabey" yazısını gördüm.

Hiç merak etmeyin Doğan Bey, sınıfa güzel bir duyuru yapacağım!

Kimseyi takmadan diğer dersin sınıfına girmek için bize ayrılan Güzel Sanatlar Eğitimi bölümünden çıkıp ana Eğitim binasına girdim. Madem sınıfta bana düşmanlık besleyenler vardı, ben de o kişilere hadlerini bildirecektim.


Dersler bittiğinde yürüyerek eve doğru gidiyordum. Apartın üniversite girişine yakın olması benim için büyük bir nimetti. Otobüs-minibüs derdi çekmiyordum bu sayede. Binaya girdim ve çalan telefonumla ekrandaki yabancı numarayı gördüğümde telefonu tekrar cebime attım. Bu aralar çok yabancı numara arıyordu. Eve girene kadar bir defa daha aramıştı, sonra bir defa daha...

Son çalışında açıp kulağıma dayadığım telefonun diğer ucundan tanıdık bir ses yükseldi.

"Manar, selam nasılsın? Telefonlarını niye açmıyorsun? Nerdesin? Sana güzel bir sürprizim var," diyerek kıkırdamaya başlayan bir adet Kızılötesi. Üst üste bindirdiği sorulardan sonra sonunda sustuğunda Zeynep'in de numarasını kaydetmenin vaktinin geldiğini düşündüm.

"İyiyim, evdeyim," diyerek kestirdim. Güzel haberden kastının ne olduğu merakımı kamçılamıştı.

"Biliyorum" dediğinde tekrar kıkırdadı.

"Bekle hemen geliyorum. Seni bir yere götüreceğim" telefonu suratıma kapattığında binanın içinde olduğunu anladım. Büyük ihtimal Adar'ın evindeydi. Tek başına olamayacağına göre de Özgür de yanlarında olmalıydı. Hızla üstümü değiştirerek siyah bir pantolon ve beyaz bir gömlek giydim ve kapım çaldığında hazırdım. Sanırım ilk defa Adar'ın evine girecektim.

"Vay, yakıyorsunuz Manar Hanım" kollarını iki yana açarak sevinçle bana baktı. Ne ara bu kadar samimi olmuştu bana karşı? Söylediklerine gülümseyip mahçup bir edayla başımı eğdim. Onun bu yakın tavrı beni evimde gibi hissediyordu. Acaba gerçekten arkadaş olacak mıydık? Böyle bildiğin arkadaş. Kavga edip küsmeyen, sonuna kadar yanımda olacak bir arkadaş.

"Ne sürpriziydi bahsettiğin?" dedim.

"Onu, gördüğünde öğreneceksin."

Ayakkabımı giyip anahtarı da yanıma alarak yalnızlık kokan mağaramdan ayrıldım o sözleriyle. Gözlerimin göreceği sürprizi merak ede ede...


...



Herkese selamm. Aslında bölümü daha da uzatmayı düşündüm ama sürprizin olduğu noktada keseyim dedim. Belki ampul kafalarımızdan güzel fikirler çıkar ha?
Tahminlerinizi bekliyorum:*













Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top