12- Şüphe Tozları

Aritmi

12.bölüm

...

Sinirle ve hırsla çadırdan çıktığımda Adar'ı tam da çadırımın önünde buldum. Göğsünden iterek hırsla üzerine yürüdüğümde afallamıştı.

"Sen nasıl bir pisliksin! Hı?" Nefes almadan artarda sıraladığım cümlelerin arasından onun sesini duymuyordum bile.

"Bak, özür dilerim. Sakin olur musun?"

"Sana güvenmemem gerektiğini biliyordum. Biliyordum!"

"Manar, ben ona anlatmadım, seninle ilgili hiçbirşeyi anlatmadım, yemin ederim."

Cümlelerindeki yalan midemi bulandırmaya başlamışken burnumdan soluyarak onu izliyordum.

"Yemin ederim." Uçları aşağı inmiş kısa kaşları ve çaresiz bakışları garip hissettiriyordu. Ama konumuz bu değildi, değil mi?

"Bahset ya da etme, umrumda değil. Umrumda olan defterim. Onu geri ver!"

Büzülmüş kaşları düz bir çizgi haline gelirken anlamazcasına rol yaptığını biliyordum.

"Ne defteri?"

"Salağa yatma Adar! Hangi defterden bahsettiğimi biliyorsun. Aynısı sende de var."

"Ne?"

Sinirle ondan cevap beklerken Zeynep ve Özgür'ün yanımıza gelişini gördüm.

"Bir sorun mu var Manar, iyi misin canım?" diyerek koluma dokunduğunda hızla kendimi geri çektim.

"Bana canım demeyi kes!" Bu insanlardan nefret ediyordum. Hiçbiri yüzlerinde onları saf ve iyi gösteren maskelerle dolaşmaktan rahatsız değildi. Özgür ağzından tek kelime çıkarmamayı öğrenmiş olacak ki hiç konuşmadan bizi izliyordu.

"Bak hangi defterden bahsettiğini bilmiyorum"

"Bal gibi de biliyorsun. Evime izinsiz giren sensin değil mi? Senden başka kimse bana bu kadar yakın değil. Senden başka kimden şüpheleneceğim ben!" Sustuğunda devam ettim. "Evime girdiğinde aynı defteri kullandığımı gördün ve şimdi de o fırsatı yakalayıp aldın değil mi?"

"Manar"

"Ne!" Sesim daha çok bağırıyormuş gibi çıkmışken sadece Özgür ve Zeynep'in değil diğer tüm öğrencilerin de dikkatini üzerimize çekmiştim. Kahretsin! En son isteyeceğim şeylerin hepsini tek tek yapıyordum bu aralar.

"Defterin kayıpsa şimdi bir arama yapabiliriz. Kimdeyse ortaya çıkar tamam mı?"

"Noluyor burda gençler?" yaklaşan ihtiyar bir öğretmene kayan gözlerimiz onu daha da bu tarafa çekti. Tam yanımıza vardığında hepimiz sus pus olmuştuk.

"Özel bir defterim vardı, kayıp." Kendimi olabildiğince az ve öz kelimelerle açıkladığımda Adar gözlerini benden ayırmıyordu, tıpkı benim de gözlerimi ondan ayırmadığım gibi...

...

Tam 3 erkek, 2 kadın akademisyen öğrencileri tek sıraya dizmiş ve sırayla üstlerinden çadırlarına kadar arama yapıyordu. Kimse yerinden kıpırdamıyorken herkesin bana nefret edercesine baktığından emindim.

"Bak, biraz sakinleşmelisin tamam mı?"

"Neden bana sürekli önerilerine muhtaçmışım gibi davranıyorsun?"

"Manar. Tamam bu sefer ciddiyim, Adar'lardan böyle bir şey beklemen çok yanlış. Yani hem neden senin defterini alsınlar ki?" diyerek Özgür'ü de katıp savunmaya geçmişti. Yan çadırımızda Adar ve Özgür'ün yanına gelen yaşlıca adam önce Adar ve Özgür'ün üstünü aradı. Daha sonra çadıra girdiğinde onlar da birbirleriyle gizli bir şey varmış gibi fısıldaşarak konuşuyorlardı.

"Baksana, sanki bir şey gizliyorlarmış gibi bir de fısıldaşıyorlar."

"Manar, lütfen yapma böyle," diyerek gözlerimin içine baktı. "Tamam beni arkadaşın olarak görmüyorsun ama yemin ederim sana onları savunmak için söylemiyorum."

"Ondan başka kimse biliyor olamaz. Gerçekçi ol Zeynep!" Cümlem biter bitmez çadırdan elinde küçük gümüş kaplı bir defter ile çıkan yaşlı adama bakışlarımı mühürledim. Diğer elinde de zinciri açık, lacivert bir çanta vardı.

Adar ve Özgür'e dönerek "Bu hanginizin çantası?" diye bir soru yönelttiğinde yanlarına varmıştım bile.

"Biliyordum."

Adar ve Özgür anlamsızca birbirine bakarken "Benim" diye çıkan iki sesin sahiplerine baktım.

"Hanginizin?" diye daha sert biçimde sorusunu yinelediğinde ufak bir sessizliğin ardından Adar konuşmuştu.

"Be... Benim hocam "

"Oha!"
"Nasıl ya?"
"Yakışıklı çocuk hırsız çıktı desenize"
"Nasıl be..."

Kulağıma uğultu gibi gelen sesler zihnimdeki Manar ile Adar arasına duvarlar örüyordu...

"Sanırım defteriniz bulundu küçük hanım," diyerek elindeki defterimi bana verdiğinde bumbuz tutmuş ellerimle almıştım. Anlamadığım neden birbirilerine garip baktıklarıydı.

Adar gözlerini benden ayırmazken "Adar oğlum, benimle gel" diyerek çantayı Özgür'e uzatıp önden yürüyen hocanın sesiyle usulca yanımızdan ayrıldı.

"Şaka mı bu?" Özgür'e yönelttiği sorusuna hiçbir cevap alamamıştı Zeynep.

"Olamaz..." fısıltıyla karışık sesi bir sis bulutu gibi içimizi zehirlemişti sanki. Elindeki ufak çanta yere yığılırken Adar'ın ardından koşmaya başladı. Öğretmenler diğer öğrencilere çadırlarına girmeleri için ikazlar veriyordu. Zeynep'le  başbaşa kalmıştık . "Sana demiştim değil mi? Kimseye güvenmeyeceksin!" alayla suratına baktığım Zeynep beni umursamadan yere eğilerek açık zincirli çantayı eline aldı. İçinden çıkardığı büyük müzik defterine baktığında ikimizin bakışları birbirine kenetlenmişti. Üzerindeki yazıyı, Özgür'ün ismini, okurken defter ellerinden kayıp düşmüştü.

"Manar?"

"Özgür mü?"

Birbirimize yönlendirdiğimiz anlamsız sorular tıpkı duman ve sis gibi birbirine karışıp ortalığa çökmüştü. İçimdeki şüphe tohumları, serpildiği anlamsız toprakları sahiplenmemiş, kuruyup gitmişlerdi adeta.

...







Şöyle bir sonu bekleyen var mıydı?

Ah belki de vardı. Ama asıl gerçek bu değil. Klişe senaryoları zihninizden silin. Olayların arkasındaki gerçeği öğrenmek için sonraki bölümü bekleyin petitolarım ;*

Çokça, çokça... kucak dolusu öpücükler❤️

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top