11- Kayıp

Aritmi

11.bölüm

...

Güvensiz kalbimi, kayıp geçmişime borçluyum.

"Yemekleri de yediğimize göre kamp ateşimizi yakabiliriz gençler değil mi?" Müzik bölümü akademisyenlerinden biri konuşurken tüm dikkatim Zeynep'teydi. Garip bir kızdı, sanki içinde gereğinden fazla enerji varmış gibiydi. Gelir gelmez müzik bölümünün öğrencileriyle kaynaşmaya başlamıştı bile, özellikle de Özgür'le...

Yavaş yavaş kalkan öğrencilerin bir kısmı yakacak bir şeyler için ormana çıkmış diğerleri de çadırlarına dönmüştü. Gözüm Adar'ı ararken o da bana doğru geliyordu. Karışık saçları, bal rengi gözleri, belirgin çenesi ve her zamanki o hafif tebessümüyle... Bu simanın neden tanıdık geldiğini anlamam zor değildi. Ona çok benziyordu...

Birçok 1.sınıf öğrencisinin ona bakışlarını görebiliyordum. Beni öldürecekmiş gibi olan bakışlarını da! Bölüm temsilcisi oluşu herkesin onu tanıyor oluşuna sebepti. İçimden bir ses bir zamanlar hiç de istemediğim bir insan tipiyle şu an arkadaş olduğumu bana hatırlattı.

"Sen niye bekliyorsun burada? Gelsene" diyerek elini uzattı. Yerden destek alarak ayağa kalktığımda havadaki elini indirmişti bile. "Buz kütlesi bir kolibrisin." Umursamadan önden yürümeye koyulacaktım ki çadırımı kurması için teşekkür etmem gerektiği gerçeği beni durdurdu. "Bu arada farkettin mi herkes ikili üçlü kalıyor?"

"Farkettim de yalnız kalınamaz mı sanki?"

"Kalınır da..." yürüyerek konuştuğu sırada bir anda durdu.

"Şey, ben nolur nolmaz senin çadırı ben ve Özgür'ünkinin yanına aldım. Hem Zeynep de sana yakın, bak" diyerek birkaç metre yanımdaki, hatta dibimdeki kocaman çadırı gösterdi.

"Zeynep ile arkadaş değiliz!"

"Bence sayılırsınız" diyerek bana döndü alaylı bir gülümsemeyle. "Bu arada biz çadırları kurarken nerdeydin?" diyerek çadırıma doğru ilerledi.

"Cevap vermek zorunda mıyım?" kollarımı birleştirmiş tek kaşımı kaldırarak bakıyordum. Aslında bu bir başkaldırış değildi, gerçek bir soruydu. Cevap vermeliyimdim, bunu yapmak zorundamıydım bilmiyordum. Uzun süre insanlarla konuşmamak bende iletişim sorunları oluşturmuştu. Adar bana dönerek o da benim gibi kollarını bitiştirdi.

"Değilsin, ama insanlar arkadaşlarıyla konuşurken cevap verirler değil mi?"

"Arkadaş sayılırız!" diyerek düzelttim. Birkaç adımda tam karşıma geçecek şekilde yanaştı bana. Aramızda yine mesafe olsa da kalbimde garip bir sancı hissettim. "Bence artık arkadaşız"

Ortamın ciddiyetini ve o havasını bozmak adına bir şeyler yapmalıydım ama küt küt atan kalbime karşın beynim tamamen donmuştu.

"Tamam. Arkadaşız."

"Kabullenmene sevindim Kolibri," diyerek ufak çadırımın önünde buyur edercesine eğildi. İçerisine çantamı bırakıp ona döndüğümde benden bir şey beklercesine bakıyordu. Ah tabii ya. Teşekkür edecektim bir de!

Önce ne diyeceğimi bilemez halde mırıldanırken sonrasında tek nefeste teşekkür edip çadırın içine kaçmıştım.

Akşam karanlığı basarken üşüdüğümü hissettiğimde ateşin etrafındaki onlarca insanın arasına karışma fikrini tekrar gözden geçirdim. Çadırın zincirini ucundan açıp geniş alana baktığımda ateş yakılmış, öğrenciler kendi aralarında derin sohbetlere dalmıştı. Kafama kapüşonumu geçirerek ben de çadırdan tamamen çıktım. Başımın arkasındaki yara yavaş yavaş kapanmış olsa da arada sızlıyordu, özellikle bu soğuk havada. Ekim ayı normalde bu kadar soğuk değildi sanki... Yanıma fazladan elbise alamadığım için pişman olmuştum.

Daire alanda yan yana oturan öğrenciler arasında Zeynep'in yanını boş görünce 'mecburen' oturdum. Oturur oturmaz gözlerim Adar'ı aramaya başlamıştı bile.

"Adar'ı mı arıyorsun?" Sağ tarafımdan gelen tanıdık erkek sesine döndüğüm zaman Özgür ve Zeynep'in bakışlarını üzerimde gördüm. Tabii ki Zeynep'in yanına oturmuş olan Özgür'ü farketmemiştim.

"Hayır"

"Yani eğer onu arıyorsan..."

"Hayır dedim ya!" diyerek sözünü kestim. Sanki Adar'a meraklıymışım gibi davranmalarına dayanamıyordum. Ben kimseye ya da hiçbir şeye meraklı falan değildim. Hiçbir şey umrumda değildi! Özgür şaşkın bir şekilde bana bakarken gözlerini benden ayırarak Zeynep ile bakışmıştı. Zeynep de ortamı yumuşatma görevini yine üstlenmiş olsa gerek bağdaş kurduğum yerde ellerini dizime koyarak güldü.

"Ah canım, kötü bir şey demedi ki Özgür"

"Biliyorum" Halen sinirliydim.

"Ee neden kızdın o zaman?" Merakla tebbessüm ederek yüzüme bakan ve benden cevap bekleyen Zeynep'e baktım.

"Kızmadım ki?" Özgür'e bakarak kurduğum cümle aslında her şeyi açıklıyordu. Esmer ve oldukça yakışıklı olan Özgür'e ilk defa o zaman dikkatli bakmıştım. Adar'ın yüzüne zıt bir biçimde hafif kirli sakalları ve koyu kahve gözleri vardı. Kulağındaki sol anahtarı şeklindeki küpe ona has bir hava katıyordu. Keskin hatlı çenesi onu sert gösterse de oldukça eğlenceli ve pozitif bir insandı, tıpkı şu an ikimizin arasında kalıp bir bana bir ona bakan Zeynep gibi. Yakıştıklarını söylemiş miydim?

"Ah, bak Adar da geldi" dedi Zeynep yine neşeli bir ses tonunda. Baygın bakışlarımı karşıya çevirdiğimde alanın ortasındaki ateşin etrafından dönerek yanımıza yaklaşan Adar'ı izledim.

"Selam millet. Ortamı kurmuşuz" söylediklerinin aksine sesinde bir gariplik vardı. Keyifsizce kurmuş gibiydi cümlesini.

"Yaa ne demezsin" diyerek ellerini arkada yere yaslayan Özgür'e baktım.

"Aynen" diyerek ona katıldığımda o da bana bakmıştı.

"Ya yapmayın şunu, sebepsiz yere ortamı geriyorsunuz ama" Zeynep yine arabulucu gibi olaya dahil olmakta gecikmemişti.

"Senin kolibri çok agresifmiş."

"Senin mi?"
"Kolibri mi?"

Zeyneple aynı anda sormuş olsak da benim sorum öncelikliydi.

"Senin mi?" diyerek sorumu tekrarladığımda Adar olaya hemen dahil olmuştu.

"Yani sen beni arkadaşın olarak gördün ya, senin arkadaşın anlamında" dedi bakışlarıyla Özgür'den onay beklercesine. Özgür de muzip gülüşüyle bize baktığında "Aynen" diyerek onaylamıştı.

"Az önce söylediğin kelime neydi?" Zeynep ısrarla sorusunun cevabını beklerken hızla ayağa kalktım.

"Hiçbir şey!"

Arkama dahi bakmadan çadırıma ilerlediğimde içimde buruk bir hayalkırıklığının tadı vardı...

Çadırıma girdiğimde çantama yönelmiştim hemen. Uzanıp şu kara deftere birine güvenmenin aptallık olduğunu yazacaktım. Bana kolibri diye seslenmesi zaten hoşuma gitmiyor, bir de üstüne bunu milletin ağzına sakız...

Ama bir dakika!

O...

O burda değil!

Defterime ulaşamayan elim titremeye başladı. Çantamın içinde zaten pek eşya olmadığı için karışık da değildi. Uyku tulumu da dahil çadırın içindeki her yere baktım. Ama yok...

...




Bu aralar ilhamım pek yok, bir de final haftası cabası :( Yorumlarınızla bana destek olursanız çok sevinirim❤️

Ha bir de hikayenin ilerleyişi ile ilgili eleştirilerinizi de bekliyorum :) seviliyorsunuz :*

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top