4. Bölüm: Kan Kırmızı

" ARAF ÇIKMAZI "

4. Bölüm - Kan Kırmızı

Bölüm Şarkısı - #Lewis Capaldi - Someone You Loved

Belirsizlik durumlarıyla karşılaştığımızda zihnimiz duruma açıklama getirmek için çaba sarf eder. Eğer belirtilere açıklama getirmenin bir yolu yoksa kendimizi kontrolü kaybetmiş gibi hissederiz ve korkumuz giderek artar. Ve benim korkum gittikçe artıyor. 

Ve sen geleceğime hoş geldin!  "

Birinin geleceği olmak ?

Normal şartlar altında normal karşılayabilirdim ama şartlar normal değildi.

" Be-benden ne istiyorsun? " Diye kekeledim.  Gerçekten bu kimdi ve daha önemlisi bu adam neydi?

" Cümlem gayet açık..." Elini saçlarıma uzattı ve saçlarımı iterek boynumu açık bıraktı. Elini şahdamarımın üstünde hissetim.  " Ve şimdi güzel bir uyku çek!" Son sözlerini duyduğumda önce hafif bir karıncalanma hissetim,ardından ise yoğun bir acı gözlerim gri gözleri ile buluşunca görüntüm bulanıklaştı. Siyaha gitmeden önce karanlığın güzel çehresine bakıyordum. 

Gri'nin bir anlığına kaşları çatıldı onu fark ettim. Ardından da  yanağımda bir ıslaklık. Bir damla yanağım boyunca kayarken siyaha gitmeden  önce, sessiz bir şekilde küfür ettiğini duydum. 

***

" Her şey farklı ama herşeyiyle aynı"

Zihnime dolan öfkeli ses ile adeta sıçradım. Ayak parmak uçlarımdan  gelen bir enerji ile vücudum kasıldı. Nerde olduğumu kiminle olduğumu bilmiyordum.

Yatak diye tahmin ettiğim bir şeyin üzerinde yana dönerek kan kusmaya başladım. Tedirginlik vücudumu sarmıştı. Ayak sesleri beynimi acıtıyordu. Saçlarım bir araya gelerek havada bir el tarafından toplandı. Toplanmasıyla ferahladığımı hissettim yada burnuma dolan nane kokusundandı.

Kan kusmam bittiğinde hem acıdan hem korkudan hemde şaşkınlıktan hareket edemedim. Kasılan karnım daha hızlı nefesler almamı sağlıyordu.

Gözlerim acıyla daha çok açıldı kan rengim zifiri siyahtı, kafamı yavaşa çevirerek saçımı tutan kişiye baktım.

Gri tüm cüssesiyle karşımda duruyordu, bi anda saçlarımı bıraktı. Tutamlar önüme düştüğünde ağzımın kenarından akan kanlara yapıştı.

Gri özenle onları dudağımdan çekti ve beni de nazik bir şekilde tutup kaldırdı. Konuşmuyordu ben , ben nerden burdaydım, ben nerdeydim?

Bana ne olmuştu?

Ayaklarım zemine bastığında aynı hızla geri çekildi. Havalandım beni kucağına aldı. Başım aşırı dönüyor görünüşüm bulanıklaşıyordu.

Yavaşça bi yere bırakıldım . Gözlerimi kırparak daha iyi görmeye çalıştım. Vücudum da sanki bir karıncalanma bir hava dalgası  var gibiydi.

Odada koyu renkler hakimdi . Koyu küvet, siyah dolap , siyah duvarlar...

Ve birde ayna

Aksime baktım.

Gözlerimin altı morarmış , elmacık kemiklerim çökmüştü. Katran ve kırmızı renk kanlar karışmış boynumdan damla halinde süzülüyordu. Korkuyla doldum. Üzerimde  siyah dantelli bir atlet vardı. Saçlarım kabarıkdı, altımda ise kısa  bir şort varken ve yanımda bu adam varken güvende değildim.

Arkamdaydı, hissediyordum. Ayna da göz göze gelmek son isteyeceğim şeydi. Arkama döndüm ağır ağır. Kaçırdığım gözlerim yüzünün ayrı noktalarında geziniyordu.

"S- sen!" Konuşmaya çalıştığımda sopsoğuk parmakları dudaklarımda durdu. Tenim bu hareketinden dolayı irkilip karıncalanırken ne yapacağımı bilmiyordum.

"Şşş sadece şimdilik sus ve bana kendini bırak."

Bana kendini bırak mı?

Bu neyden bahsediyordu,neden bırakacaktım?

Parmaklarını çektiğinde, dudağımda hem yakıcı hemde buz gibi bir his bırakırken üzerimdeki atleti bir çırpıda çıkardığında geri çekildim.

"Lütfen,lütfen bana dokunma!" Diye yalvarmaya başladım. Hayır bana dokunamazdı, bu tecavüzcü olamazdı. Olmasın lütfen lütfen.

" Sadece bana güven birşey yapmayacağım." Sesi soğukdu ama güven veriyordu. Neden neden böyle bi his vardı bende. Bu adama güvenemezdim. Aslına bakarsanız bu hayatta güvendiğim tek bir insanın dahi olmaması bu işi kolaylaştırmıyordu.

Bana yaklaştı. Şortu çıkaracağına emin olduğum an, hayır diyerek bağırdığımda zorlamadı , bana kısa bir bakış atarak küveti doldurdu. Küvet iyice dolup köpürdüğünde onu donuk bir şekilde izledim. Sert yüz hatları yüzüyle uyum sağlıyor gözleri ahenkle parlıyordu. Dolgun dudakları çizgi halinde duruyordu. Üstünde vücudunu saran siyah  bir V yaka tişört altında da siyah bir pantolon vardı. Bana döndü yavaşça bana yaklaştığında kaçma isteği ile dolup taştım.  Odaya göz gezdirdiğimde kapı onun arkasında duruyordu ve kilitli olduğuna eminim. Pencere ise yoktu.

"Seni yemeyeceğim sadece seni yıkayacağım."

Sinirliydi, bana mı ?

Neden?

Ve beni mi yıkayacaktı ?

İfadesiz bir şekilde yaklaşıp beni kucağına aldı. Karşısında yarı  çıplaktım. Çıplak bedenim ona değiyor elleri bacaklarımı kavrıyordu. Nefesimin kesildiğini düşünüyordum ve aynı zaman da kaburgalarım acıyordu.

Yavaşça beni ılık küvete bıraktığında, kendisi tişörtünü bir çırpıda çıkararak küvetin içine girdi. Onun vücudunu göremedim,gözlerim yerdeydi ve kaldırmak gibi bir niyetim yoktu.

Kalbim yine deli gibi atıyordu.

" Şimdi gerilme yıkandıktan sonra sorularını sorabilirsin sadece rahatlamana bak." Sesi ifadesizdi ve beni rahatlatmaya çalışıyor gibiydi.

Beni, sırtım ona doğru gelecek şekilde düzeltti. Küvet büyüktü ve sığıyorduk.

Lifi eline alıp yavaşça omuzlarıma ordanda sırtıma sürmeye başladı.  Biraz yan çevirerek kalan yerleri halletti. Tanımadığım ve üstelik beni kaçıran bir adamın küvette beni temizlemesi çok yanlıştı. Rahatsızca kıpırdandım.

Uykum geliyordu ama asla uyumayacaktım. Saçlarımı usulca köpürtürken  aslında ne kadar nazik olduğunu düşündüm.

Bir süre sonra küvetten çıktı, pantolonunun paçalarından akan sular zeminle buluşurken siyah dolaba ilerleyip içinden temiz havlu çıkarıp bir kenara koydu.

"Birazdan geliyorum geldiğimde çıkmış ol!"

Kapının kilidini açıp dışarı çıktı. Bende üzerimdeki kalan kumaşlardan kurtulup iyice arındım. Küvetten çıkarken geldiğinde beni böyle görmemesi için hızla siyah havluya gittim.

Odada gerçekten farklı bir enerji vardı ve tek farklı renk ışıktı, oda tam aydınlık sayılmazdı.

Havlu kalçalarımın  az altına kadar kapattı. Temkinli bir şekilde dışarı çıktım. Yanımda kıyafet olmaması beni zorluyordu.

Az önce kustuğum yerdeki kanlar hala varlığını sürdürüyordu.  Neden kan kustum bilmiyordum ve bu bilinmezlik beni çıldırtıyordu.

Odada bir kıyafet ararken kapı açıldı. Aniden kapı açılınca havlu düşecek gibi olunca daha sıkı  tuttum.

" Önümden ilerle."Diye emir verdiğinde, elleriyle kapıdan çıkmam için işaret veriyordu. Emrine uyup ilermeye başladım koridor uzundu.

"Sağa dön ve kırmızı kapıya ilerle." Tek istediğim çıplaklığımı örtmekti. Emrine itaat edip kapıya ilerlerledim. Kırmızı kapının kulpunu çevirecekken arkamdan uzanıp kapıyı açtı.

Ani yaklaşımından dolayı birde çıplak olduğumdan dolayı utançtan ölmek üzereyim.

Kapı açıldığında kırmızı tonlarında bir yatak,bej renkte bir dolap ve yatağın hemen yanında bir cam vardı. Boydan boya uzanıyordu ve dışardaki manzara gözler önündeydi.

Kendimi nedensiz yere mutlu ve huzurlu hissettim. Bu normal değildi. Ormanlık alandı ama etrafta bir kaç villa daha görünüyordu.  Yanlız değilmiş gibi hissettim. O sırada Gri, dolaptan kıyafet çıkarmış yatağa koymuştu.

" Giyindikten sonra aşağıya in!"

Soğuk ifadesiyle odadan çıktı. Ona hesap sormadan önce giyinmem gerekiyordu. Bende hemen kıyafetleri alıp giymeye başladım. Siyah iç çamaşır takımına kısa bir bakış atıp kıyafetlere döndüm.

Siyah bir tayt üzerine haki rengi salaş bir tişört vardı. Bedenime tam uydu ve daha da şaşırtıcı olan şey ise üzerinde benim kokumun olduğuydu. Benim kıyafetlerin değildi, önceden giymiş olabilirim bahanesiyle kapıyı açtım.
Gözlerim merdivenleri aradı. Bulduğu gibi sessizce aşağıya indim.

Etrafı incelemeden onu aradım. Tüm görkemiyle masanın üzerine sandiviç koyuyordu. O an ne kadar aç olduğumu hissettim.  Ama şuan daha önemli şeyler vardı.

" Kardeşim nerde ona ne yaptınız?"

Sesim öfkeli ve endişeli çıkmıştı. Geldiğimi zaten fark etmiş olmalıki yüzünü bana dönmeden dolaptan sakince portakal suyu çıkardı.

" Önce otur." Dedi sakin bir tavırla ben burda çıldırıyordum o ise, ah gerçekten meraktan öleceğim. Dediğini yapıp oturdum ve öfkeli  bir nefes bıraktım.

" Oturdum şimdi bana sorularımın cevabını ver!" Dedim, onun gibi sanki emir veriyormuş gibi. Bir yandan ona odaklanıyor bir yandan da sandviçe bakıyordum.

" Önce karnını doyur ben burdayım kaçmıyorum." Dedi bir duygu belirtisi göstermeden sandalye çekip oturdu. Ağır ağır dediğini yapıp, mideme bir lokma gönderdim daha çoğunu istediğimde ona aldırış etmemeye çalışarak  yedim ve son olarakta portakal suyunu içtim. 

Sandviçi o yapmış olmalıydı. Teşekkür mü etmem gerekiyordu bilmiyordum. Ama kim onu kaçıran adama teşekkür ederdi ki ?

" Kardeşim nerde, ben nerdeyim, kaç gündür burdayım, neden ben,neden kan kustum," Duraksadım gözlerine derin bir şekilde baktığımda ondan ölesiye  korktuğumu fark ettim.

" Ve sen nesin?"

Sandalyede doğruldu ve konuşmaya başladı.

" 12 gündür uyuyorsun, kardeşin  güvende senin acil bir işinin olduğunu ve gittiğini  biliyor,"

Kaşlarımı çattım ağzımı açacaktım  lakin bir daha açıklama yapmaz korkusuyla geri kapadım. Anlamış gibi "Aferin" Dedi ve devam etti.

" 3 saat sonra geleceğim geldiğimde kırmızı odadaki dolabın altında ki kırmızı kutuyu aç ve giy banyoda makyaj malzemeleri var yapmak istersen yap çünkü hortlak görmüş gibi geziy-"

" Çünkü gördüm ve o tamda karşımda" Diye bir anda söyledim ve evet pişmanda değilim.

"Sorularının cevapsız kalmamasını istiyorsan, lafımı bir daha bölme!" Diye ayağa kalkarak söyledi.

" Nereye gideceğim?" Ufak bir korkuyla sorduğum bu soruda sesim koşuk çıkmıştı. Bu adamdan başka birinin elinde tutsak olmak istemiyordum.

" Gidince göreceğiz." Dedi ve hızlı adımlarla çıktı gitti, kilitlemeyide unutmadı elbette!

***

Sabahtan beri bir çıkış yolu arıyorum ve sadece aramakla kalıyorum .Çabalarım hep boşa çıkıyor. O kırmızı kutunun içinde kan kırmızı renginde bir elbise var gerçekten rengi çok güzel ama onu giymem için bir sebep yok.

Alttaki kapının açılmasıyla merdivenlerin trabzanına tutundum, gelen oydu. Diğer halinden daha şık bir şekilde gelmişti. siyah takım elbise ve beyaz gömlek giymişti. Saçları için gazla özenmese de, dağınık olması ona ayrı bir hava katıyordu. Kafasını kaldırıp bana baktığında hazır olmadığımı görünce , kısa bir anlığına sinirlendiğini fark etmiştim.

Üstüme üstüme gelmeye başlayınca, geri geri gittim yavaşça aramızdaki mesafe kapanana kadar bu sakinliğini sürdürdü. Göğsüm bana bir şey yapacak korkusuyla inip kalkarken çoktan dibimdeydi bile.

" Gerekli açıklamayı yapmalıydım."Ben onun gözlerine dalmışken o çoktan yoğun gözleri ile  bileğimi alıp kalbine koydu.

" Burada işler yolunda değil"Dedi sessizce. Dediğini anlamamıştım daha doğrusu anlamlandıramamıştım. Katı bir sesi vardı ama tınısında bir acı sezdim. Ama bu herhangi birşeyi değiştiremezdi.

" Ne diyorsun sen be, bırak beni!" Kolumu ondan çekip boşluğundan faydalanarak kaçmaya çalıştım lakin o sanki bu anı bekliyormuş gibi belimden tutarak beni kaldırdı, sırtını yumruklarken çoktan o odaya gelmiştik.

" Renkleri severim." Beni kaldırdığından dolayı tek bir zorluk belirtisi göstermezken,

"Belli oluyor." Dedim.

beni usulca yatağa bıraktığında bir kaç saniyelik çırpınışlarım, faydasızdı.

" Benden ne istediğini söylemeyeceksin, tamam ama neden böyle giyinmem gerek onu söyle."Sonra aklıma gelen bir şeyle resmen kanım dondu.
"Beni süsleyip satacaksın..." Dedim, tıslarcasına.

"Öyle bir şey olmadığını sende biliyorsun."

" İhtimal veriyorsun?"

"On dakika içinde burdayım geldiğimde ne halde olduğun umrumda değil, olmadı ben halledeceğim." Sert sesi odaya peyda olurken, onu takip eden, gidişini gösteren adım sesleriydi.

"Lanet olsun!" Diye bağırdım arkasından. Birinin bana istemediğim bir şeyler yaptırması en nefret ettiğim şeydi. Elimdeki kıyafeti hışımla yere attım. On dakika da ne yapacağımı bilemeden, ellerimi saçlarıma daldırdım.

Sıkıntıyla nefes verip, kapıyı kilitlemeye gittim. Her an, her yerden çıkabilme ihtimaline karşı bu gerekliydi. Üstümü çıkarmaya başlayıp,elbiseyi giymeye koyuldum. Makyaj yapmayacaktım. Süslenmemin bir anlamı yoktu. Kutunun içersinde, yine aynı şekilde topuklu bir ayakkabı vardı. Onu giydikten sonra, aynada kendime baktığımda harabeler içerisinde hayatta kalmaya çalışan bir Gül gördüm. Dikenleri onu ayakta tutan yegane duvarlarıydı. Ve diğer şey ise bu dikenlerin, birazdan beni almaya gelecek olan adama batacağını hissediyordum. Saçlarım için fazla uğraşmadan arkadan dağınık bir topuz yaptım.

Onu düşündüğümde merdivenlerden sesler geldiğini duydum. Odanın kilitini istemeyerek açtığımda karşımdaydı. Bir kaç saniye üzerimde gezinen bakışları, yeniden gözlerimi buldu.

"Güzel..."

***

Avucundaki ateş ile oyun oynayan Logan düşünüyordu. 6 ay kadar bir süre de Victor köşke gelmemişti ve bu Loganı endişelendiriyordu. Onu  en son avlanırken görmüş ondan sonra görmemişti.

Bu nefreti anlayabiliyordu , Victoru anlayabiliyordu onun çektiğini yaşamamıştı belki ama kan çekiyordu ne de olsa.

"Daha önce" diye düşündü " Bana hiç öyle bakmamıştı."

Ama Logan biliyordu eğer Jorgan müdahale etmezse baş kaldıracaktı "işte o zaman" dedi " o zaman eskisi gibi olacağız kardeşim"

Ve elindeki alev onu terk etti.

•••

Şehriban Erdemir

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top