2. Bölüm: Yaralar

" ARAF ÇIKMAZI "

2. Bölüm: Yaralar

Bölüm Şarkısı - #Cristina perri -Human

•••

Rüzgarın tıpkı bir ıslığı andıran uğultulu sesi kulaklarımın içinde çınlamaya başladığında küvette huzursuzca kıpırdandım.

Soğuk su , kirpiklerinden dökülen acı gözyaşlarım ile tenimi ıslatıyor , sızlayan yaramın daha çok sızlamasını sağlıyordu . Dışarıda yağmaya devam eden yağmurun sesini işitiyordum, banyonun içinde ise suyun sesi hakimdi.

Suyu kapatırken ıslak olan saçlarımın içine biriken suyu elimle sıktım. Burada fazla duramazdım, durmamalıydım yoksa bu ve bunun gibi bir çok yara alacaktım.

Hızlı bir şekilde asmış olduğum kıyafetlerimi giymeye çalıştım . Karnıma giren bir sancıyla elimdeki badi yeri boyladı. Kollarımın yardımıyla bedenimi sararken adım sesleri duydum . Karnımı umursamayarak yerden hızla aldım badiyi , mideme bir an bıçak saplanmış gibi hissetsem de o odama girmeden bu cehennemden çıkmam gerekiyordu.

Adım sesleri yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı ve durdu.

Soğuk soğuk terlemeye başlamıştım. Sonrasındaysa üstümü büyük bir hız ve acıyla giydim. Sanki zaman bana ihanet ediyor gibiydi kapı büyük bir güç ile sarsıldı .

Altıma hızla giyebileceğim bir etek giydim yanıma spor ayakkabılarımı aldım önceden hazırlanmış olan çantamı pencereden aşağıya attım. Çanta yerle buluştuğunda kapı zorlanıyordu yerimden adeta sıçramıştım , hayır bu sefer ona boyun eğmeyecektim hoş pekte boyun eğdiğim sayılmazdı. Beni yaklaşık bir ay önce kapatmıştı buraya onun öncesinde kaçmayı denemiş ama başaramamış birde üstüne bıçaklamıştım. Ve şimdi ikinci kattan aşağı atlamam gerecekti .Yağmur bana inatla durmuyor , bardaktan boşalırcasına yağıyordu. Kapı artık dayanamazken onu oyalamaya ihtiyacım vardı . Yirmi iki senelik hayatımda hep cesur olmuştum ama şimdi nedensizce atlamaktan korkuyordum.

" Aç lan şu kapıyı! " Dişlerim sıkılmaktan kırılacaktı adeta , ama asla açmayacaktım o kapıyı . Ayakkabılarımın bağcıklarını bileklerime sıkıca bağladım . Yaram haddinden fazla acıyordu.

Kaçmamam için demir gibi bir şeyden yapılmıştı kapı, kırılması zor oluyordu, denemiştim. Pencerenin başına geçtim ayaklarımı dışarı sarkıttım , yaram olmasaydı eğer çoktan aşağıdaydım belkide.

" Bu kapıyı açtığımda ölmüş olacaksın , gel aç şu kapıyı!"

Son kez baktım kapıya , zaten bu adam diyemeyeceğim varlıkla aynı havayı soluduğum her vakit ölü gibi hissediyordum. Kapıyı açmam fazla bir şeyi değiştirmeyecekti.

" Evet " Dedim sesimdeki istikrar beni bile şaşırtırken. "belki kapıyı açtığında ben ölmüş olacağım, " Kapıya vurmayı kesti, sesimi duymak istiyordu . Kafamı daha çok çıkardığımda , yağmur ıslak olan saçlarımı daha çok ıslatıyordu .

"Ama ," dedim cümlemi devam ettirirken "sen beni değil de ben kendimi öldürmüş olacağım." Ardından alay dolu bir kahkaha doldu ortama kapıyı zorlamıyordu buda benim işime geliyordu.

" Sen , sen kendini mi öldüreceksin ?" Sesindeki alayı tüm bedenim hissederken dudağım kıvrıldı , doğru ben bunun gibi piçler için canımdan mı olacaktım?

Asla.

" Sen ve senin gibi şerefsizler bu dünyada oldukça daha çok katliamlar olacak belki ama o katliamdaki kokuşmuş cesetler sizinkiler olacak!"

Bedenimi boşluğa bırakmadan önce ona bağırarak son sözlerimi söyledim ardından bedenim pürüzlü zemin ile buluştu. Ağzımdan acı dolu bir inleme çıkarken saçlarım önüme doğru düştü. Avuçlarım taşlı zemin yüzünden aşınırken karnıma büyük bir acı girdiğinde gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Tabanlarım yanıyordu. Derin nefesler aldım fazla zamanım yoktu.

Sendeleyerek ayağa kalkmaya çalıştım. Yukarıdan sesler geliyordu hâlâ o aptal oradaydı, kapıyla meşguldü . Islanmış olan çantamı aldım doğrulduğum sırada dikiş yerlerim zonkluyordu . Elimi bel boşluğuma götürürken yürümeye çalıştım. Elime sıcak bir sıvı gelmişti .

Dikişim patlamıştı !

Sarsak adımlarla sekiz ay boyunca darp edildiğim tutsak tutulduğum yerden uzaklaşmaya başladım. Elim hâlâ bel boşluğumdaydı . Bana vurduğu yerler sızlamaya başlamıştı. Sanki bana o an çektiğim acıları anımsatmaya çalışıyor, daha çok koşmama sebebiyet veriyordu .

Yanılıyordu yaralarım, kendilerini anımsatmalarına gerek yoktu hiç aklımdan çıkmamışlardı çünkü.

Arkama bakmadan koşmaya devam ettim. Bu son şansımdı. O lanet yerden kurtulmam için son şans . Nefes nefese kalmıştım ama umrumda değildi , dikiş yerlerim arada ben buradayım diye bağırsada koşuyordum.

Bileklerime bağladığım ayakkabılarımı çıkarttım. Zaman kaybetmemek için orada giymemiştim.

Kalbim göğüs kafesimi parçalayacakmış gibi atıyordu . Ayaklarıma geçirdiğim sırada yağmur durdu. Ardından gök gürledi . Çok geçmeden de tekrardan yağmur yağmaya başladı.

Şansım var mıydı? Yok muydu, bilemiyordum.

Koşmayı sürdürdüm o şeytanın ininden kaçmıştım. Nefes alamayacak duruma gelene kadar ilerledim. Issız bir ormandı . Kaçtığım dağ evi artık çok geride kalmıştı.

Çok hızlı nefes alıp veriyordum eğilip nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Boğazım kurumuştu ve aldığım nefes boğazımı yakıyordu.

Gözlerim kararmaya başlayınca bir ağacın kenarına oturmak zorunda kaldım. Hava gittikçe kararıyordu. Sırtımdan aşağı süzülen teri hissetmiştim . Kendime gelmem gerekiyordu, fazla uzakta olmayan bir yerde nehir vardı , buraya getirilirken görmüştüm. Sırt çantama neden su koymamıştım ki.

Eteğimi düzeltterek ayağa kalktım üşümüyordum . Sırt çantamda bir miktar para, kimliğim ve kıyafetim vardı.

İlerledim, ilerledikçe içime bir ürperti giriyordu, etrafıma bakınıyordum ama birşey göremeyince ilerlemeye devam ettim.

Sonunda nehre vardığımda garip bir şekilde içime bir ferahlık geldi . Nehire yavaşça eğildim , dolunay vardı bu gece . Nehirin üzerine bir tablo gibi yansımıştı. Elimi nehire daldırmamla birlikte avuç içlerime su doldu, yüzüme hızla çarparken kendime gelmiş kadar oldum.

Nereye gideceğimi biliyordum lakin nasıl gideceğimi bilmiyordum. Anayola çıkmam gerekiyordu. Ama anayol neredeydi ki ?

Su seslerini dinledim bi süre. dikişlerimi aldırmıyordum bile, sahi ben ne ara bu kadar güçlü olmuştum. Kendime hayret ederken arkamda hissettiğim nefes ile hızla arkama döndüm, arkamı incelerken bu sefer de ön taraftan birisinin varlığını hissetim.

Hızla ayağa kalktım . İyice paranoya bağlıyordum. Nehirin üzerinde yansımamı gördüm . Yansımamın olduğu yerin hemen arkasında birisi vardı, gölge gibi gözüküyordu . Arkamı döndüğümde hiç kimseyi göremedim.

Yemin ederim birisi arkamda duruyordu, hissetmiştim.

Arkamda gölge vardı. Paranoyağa bağlamıyorum cidden arkamda bir nefes hissetmiştim. Nehirin ucuna geldimi fark ettiğimde artık çok geçti . Suyla bütünleşirken belimde bir el hissettim. Bir el hissettim.

Büyük.Bir.Eli.Belimde.Hissettim.

Zaten suya düştüğüm için panik olmamaya çalışırken daha çok panik olmuştum. Gözlerim sımsıkı kapalıydı . Suyun içinde çırpınıyordum. Ardından diğer eli diye tahmin ettiğim elide bel boşluğumu buldu. Daha çok çırpınmaya başladım. Cesaretimi toplayıp gözlerimi açacaktım, su altında iyiydim . Gözlerimi açtığım sırada dehşete düştüm.

Karşımda hiç kimse yoktu !

Suyun içinde çığlık atmaya başladım, sular ağzıma dolduğu sırada bana nazaran o iri eller ağzıma kapandı. Suyun içinde resmen beni boğmaya çalışıyordu ellerim sert bir şeye çarptı , gövdesi olduğunu anlamıştım, gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum ama karşımda hiç kimse yoktu , elini ağzımdan çekerken kafamı suyun üzerine çıkardı . Gözlerim acıyordu hemde fazlasıyla , midem bulanıyordu.
Az önce ne yaşamıştım ben böyle !

Yada yaşamışmıydım ?

Nefesi yüzümü çarpıyordu , soğuktu hem de fazlasıyla soğuk.

O el yüzüme dokundu, donup kalmıştım hareket edemiyordum. Elleri buz gibiydi . Ardından gerdanımda gezindi , yaptığı her dokunuş irkilmeme neden oluyordu. Bel boşluğuma elini getirdi sanki bir şeyler arıyormuş gibi eli gezindi , badimin uçlarından tutarken göğsüm inip kalkıyordu . Geri çekilmeye çalıştım beni kendine daha yakın tutuyordu .

Delirmiş olabilirmiydim , evet olabilirim.

Belkide zaten deliyimdir.

Badimin uçlarından tutarak yavaşça yukarı doğru sıyırdı . Ona engel olamıyordum , ne yapmaya çalıştığı hakkında en ufak bir bilgim dahi yoktu.

Sonra yarama parmaklarını sürttü. İrkildiğimi fark etmiş olacak ki elini çekti , şuan bilinmezliğin sularında yüzüyordum. Pelte kıvamında gelmiş dilim ağzımın içinde dönmeye başladı , Kimdi bu adam ?

" K-kimsin sen ? " Ben korkudan kekeliyordum , bu yaşıma kadar pek fazla şeyden korkmayan ben korkuyordum.

Ben Nevlay Kandemir.

Görmediğim bir varlıktan delicesine korkuyorum.

Eli dikişlerimi tekrar bulduğunda bu sefer sürtmedi elini . Midem kasıldı , nefes alamadım . Göz kapaklarım bir anda ağırlaşmaya başlamıştı. Yüzüm bembeyaz kesilmişti eminim . Soğuk soğuk terlerken,

Elini yüksek bir güçle yarama basmıştı.

Ve sessiz gökyüzünü acı çığlıklarım doldurdu.

" Sen," Dedi , Ses tonu korkutucu derecede net ve sertti. "gerçeksin" Sesi kulaklarımın içinde çınlamaya başlamıştı . Gözlerim kapanmadan önce boğuk ses tonundaki şaşırma duygusunu az çok hissedebilmiştim.

•••

Ağırlaşan kirpiklerim resmen gözlerimin önüne dikilmişti. Gözlerim kapalı duruyordu ama sürekli adım sesleri ve gecenin derinliklerinden kulak tırmalayan gök gürültüsünün sesini işitiyordum. Her ne kadar yumuşak bir yerde yatıyor olsamda kendimi diken üstünde gibi hissediyordum.

Gecenin karanlığı olduğum odayı siyah bir çarşaf gibi örtmüştü , tıpkı üzerimdeki siyah çarşaf gibi.

Bir kapı kapanma sesi odada yankılandı. Gözlerimi açtım. Sadece havada uçuşan tozları görebiliyordum. Her yer karanlıktı . Üzerimdeki çarşafı çekmek için doğrulmaya çalıştım. Doğrulduğum sırada o ağrı yine baş gösterdi. Kafamı yeniden yastığa dayadığım sırada odaya ayak sesleri girdi.

Direk gözlerimi sımsıkı kapattım. Neredeydim ben böyle. Yine o şerefsizin eline düşme korkusu sarmıştı benliğimi. Puslu gözüme silik görüntüler ulaştı, en son koşuyordum. Suya düşmüştüm. Yaram açılmıştı bir şey bana dokunuyordu. Ve yarama elini basmıştı.

Silkelendim çünkü kafayı yemek üzereyim.

Hızla ayağa kalktım , acıyı es geçerek bulunduğum yerde doğrulduğumda nefes sesi duydum, birisi derin bir nefes alıp vermişti, hissettim.

" Kımıldama " irkilirken kalbim yine aynı korkuyla gümbür gümbür çarpmaya başladı. Ardından yine o el benim omuzlarımdan tutup tekrar yatmamı sağladı. " Seni güçlü biri sanmıştım. " Sesi çok yakından geliyordu. Ama oda zifiri karanlıktı. Görmem engelleniyordu. Kaşlarım çatıldı , neyden bahsediyordu bu ? Ona soran gözlerle bakıyordum ama görmesi imkânsızdı .

"Bir haftadır uyuyorsun." dedi kesin bir dille. Şaşkınlıkla gözlerimi açtım.Hem bir haftadır uyuduğuma şaşırıyordum hemde soran gözlerimi görmüş gibi cevap verdiğine şaşırıyordum. Cidden, bir haftadır uyuyormuydum?

Ara sıra uyandığımı hatırlıyorum sonra birisinin sürekli başıma ellediğini de ama gerisini hatırlamıyorum.

" Benden ne istiyorsun ?" Ses tonumun bu kadar kısık çıkacağını tahmin etmemiştim . Neden beni tutuyordu ki ? Neden bana bakıyordu ve ben onu neden görememiştim. Tüylerimin kalktığını hissettim. Sorularıma cevap vermiyordu ? Ama hâlâ yanımda dikildiğini biliyordum.

Burası neresiydi, fazlasıyla merak ediyordum. Elim yarama kaydı.

Yaram sarılı duruyordu, oysa en son dikişlerim açılmıştı. Bu adam yoksa dikişlerimi tekrardan dikip sardı mı ?

Parmaklarım direk tenime değdiği sırada çıplak olduğumu hissettim. Çıplakmıydım değilmiydim anlamak için parmaklarımı göğüs bölgeme getirdim, sütyen ile duruyordum. Yarı çıplak olmanın verdiği şaşkınlıkla elim yere düşen çarşafı aramaya başladı.

Tamda o sırada bileklerimde parmakları hissettim.Çığlık atmam geç olmadı . Elimi çekmeye çalıştım, ama o parmaklar bileğimde duruyor gram hareket etmiyordu.

" Bırak beni! " Diye bağırdığım sırada bileğimde ki eli gevşedi ardından adım sesleri uzaklaştı.

Korkum hat safhadaydı. Uykum geliyordu ama bu adrenalinden dolayı asla uyumayacaktım zaten yeterince uyumuştum.

Kapının ardından bir ışık duvara yansıyıp gittikçe büyüyordu. Ve içeri biri girdi. Şapka takmıştı . Yüzünü tam seçemiyordum, ama saçlarının bir kısmını görebiliyordum , saçları siyaha çalıyordu. Elinde gaz lambası gibi birşey vardı. Odanın sadece az bir kısmını aydınlatıyordu . Oda sanırım tahminimden de büyüktü. Gaz lambasını hemen yanı başımdaki küçük sehpaya koyduğunda yüzünü görmek için başımı yukarı kaldırdım.

Ama görememiştim. Burnundan itibaren görmemi engelleyen siyah bir maske takmıştı , ama neden ?
Sadece gördüğüm güzel gözleri oldu. Hangi renkti o gri mi ? Ne güzel gözleri vardı öyle .

Güzel ve korkutucu.

" O yara nasıl oluştu ?" Dedi, erkeksi ses tonu ürkütücüydü , gözlerimi gözlerinden çektim . Sorduğu soru karşısında afallamıştım , beklemediğim bir soruydu.

" Bıçaklandım. " O günün görüntüleri gözlerimi bulduğunda ürperdim, intikam almayı öyle istiyordum ki .

" Onu anladım zaten " Ses tonundaki sertlik normal miydi , ah bence değil!

Ellerimi saçlarımdan bir hışımla geçirdim o ise yanımdaki deri koltuğa oturdu. Üzerinde siyah bir tişört ve bacaklarını saran siyah bir pantolon vardı. Boyu uzundu ve gözleri,

Ben hiç o renkte göz görmemiştim.

" O zaman ne diye soruyorsun?" Gözlerini bir anda üstüme dikince irkildim. Hareleri sonra göğüs bölgeme kayınca karşısında yarı çıplak olduğunu hatırlamam geç olmadı. Yerdeki çarşafa uzandım hızla diğer elimle de önümü kapatmaya çalışıyordum. Çarşafı alıp üzerime aldığım sırada kafasını sağa sola hareket ettirdiği gördüm. Ne bekliyordu önünde öylece durmamı mı ?

" Siz insanlar durduk yere bıçaklanmazsınız, o yara kendiliğinden oluşmadı. " Bir anda sesini normalinden daha çok yükseltti. İnsanlardan siz diye bahsetmişti , cidden bu adam normal değildi. Ona ne yaşadığımı söylemeyecektim . Bir yabancıya hemde. O nedenlede konuyu değiştirmek için konuştum. Tabi hala orada olan hislerimdi bunlar,

Açlık.

Bunu dememeliydim güvenemem ama bir şey beni buna itiyordu.

"Sanırım acıktım. " Yerimden huzursuzca kıpırdandım . Oda çoktan ayağa kalkıp yanıma doğru gelmişti .Gaz lambasının sayesinde gölgesi duvara yansımıştı. Başımda dikildiğin de ona dik dik bakan gözlerimi başka bir tarafa çevirdim. Gitmesini diliyordum ama hâlâ durduğu yerde bana bakıyordu.

Gitsene be adam !

" Sorumu sonrada cevaplayabilirsin tabi." Heybetli gövdesini adım sesleri takip etti, bu adam yolu nasıl görüyordu ve nereye gidiyordu . Aklımda o kadar soru vardı ki alacağım cevaplardan korktuğum için soramıyordum bile...

O adam içeri elinde tepsiyi andıran ahşap parçası ile giriş yaptı . Önüme doğru koyduğunda ahşap parçasının içinde kase vardı , birde kristal bir bardakta su vardı. Kristal bardak mı ? Suya olan açlığım yüzünden içmeye başladım tereddüt etsem de. Su ağzımın içindeki acı tadı süpürüp gitmişti. Ve bu adam viski bardağında su getirmişti , ne garip biriydi bu ?

" Bu ne?" Dedim kasenin içinde olan sıvıyı avucumun üzerinde ona doğru tutarak . Deri koltukta daha çok yayıldı. Tepsiye döndüm. Kafamı tepsiden kaldırdığımda onu karşımda görmeyi beklemiyordum. Zaten deli gibi korktuğum bu adam yüzünden tekrardan korkmuştum .

Elimdeki kase yeri boyladığında üzerine gri kahverengi rengindeki sıvı sıçramıştı. Şaşkınlığımı üstümden atamamıştım. O arkasını dönerek bir anda üzerindeki siyah tişörtü çıkardığında gözlerim mümkünmüş gibi daha çok açıldı, kalbim büyük bir hiddetle çarpmaya başladığında ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, gözlerimi sırtına dikip alt dudağımı dişleyerek bekledim.

Sırtındaki kaslar sanki özenle yerleştirilmiş gibiydi, harika gözüküyorlardı . Sırtı gergindi , tıpkı okunu savurmayı bekleyen bir yay gibi. Dikkatimi bir iz çekti , büyük ama güzel gözüken bir iz sırtındaydı karanlık nedeni ile fazla seçemesemde yara izine benzediğine eminim.

Şapkasını düzeltip üzerime doğru yürüdüğünde dilim tutuldu sandım, aramızdaki mesafe tamamen sıfırlandığında gözlerim gözleri ile çakıştı. Ardından gözlerim baklavalarına kaydı.

Bismillahirrahmannirahim.

" Sanki bilerek dökmüş gibisin." Ses tonu hâlâ ciddiyetini koruyordu. Tabi yiyecek gibi bakarsam böyle demesi normaldi. Ufak bir utanç duygusu sahiplendi benliğimi. Gözlerimi baklavalarından çekince cidden aç olduğumu anladım. Baklavayla bir ilgisi yoktu.

" Bilerek dökmedim ve hayatımda ilk defa gördüğüm bir şeyi sorgulamaya hakkım var" Dedim . Çek şu baklavalarını. Önümden geçerek bir dolabın yanına ulaştı. Dolap duvara monte edilmiş, resmen havada asılı duruyordu , Orta boylarda olmasına rağmen.

" İlk defa görüyor olabilirsin" Dedi evet ilk defa öyle bir sıvı görmüştüm. "ama tadını ilk defa tatmayacaktın!" Kaşlarımı çattım. Daha önce ne zaman içmiştim ki?

Ve nasıl içmiştim. Daldığım yerden onun ürkütücü sesi ile ayrıldım.

" Birazdan " dedi dolaptan koyu renklerde bir büstiyeri çıkarırken. "burdan gitmiş olacaksın ." Bir pantolunuda büstiyer ile birlikte üstümü fırlatırken kendisinin üstü hala çıplaktı. Bir anda aklıma dank etti, beni nereye götüreceklerdi ve bu kıyafetler kime aitti ? Önümden geçeceği sırada kolunu tuttum.

Gri gözleri , gözlerime sabit bir şekilde bakınca korktum. Korkutucu bakışı vardı. Elimin içi buz gibi olmuştu, bu adamın bu kadar soğuk olması normalmiydi?

Hem somut , hemde soyut bir soğukluğu vardı.

Ellerimi kolundan hızla çektim. Gözleri hâlâ bana dik dik bakıyordu, görende küfür ettim sanırdı.

" Nereye gideceğiz?" Dedim gözlerini benden çekip kapıyı doğru yöneltirken büstiyeri elime aldım. Kapının orada  varlığını yeni fark ettiğim bir askılık duruyordu. Ve benim çantam neredeydi?

" Biz değil , sen gideceksin." Kaşlarım hayretle havaya kalktı oda o sırada askılıkta ki montu bana doğru fırlattı.

"Geldiğimde hazır ol"

Bir çok soru beynimi istila ediyordu. Bazıları cevap alamamaktan korkup bir yerlere siniyordu. Bazıları ise merakla bekliyorlardı. Belkide bu soruları soracak kadar bile kalamazdım burda.

Büstiyeri gaz lambasına doğru tuttum. Asker yeşili , göbeğin biraz üstünde biten , açık bir spor üst . Üzerime hızla giydiğim de tam olması beni yeterince şaşırtmıştı.

Siyah dar pantolunuda bacaklarımdan geçirdiğimde oda tam oldu. Geriye siyah kapüşonlu oldukça büyük olan ve erkek montu diye tahmin ettiğim montu giymek kalıyordu.

Giydiğim sırada tanıdık ama bir o kadar da yabancı olan koku burnuma ulaştı. Ferahlıklatıcı bir kokusu vardı, tıpkı nane gibi. Kokusundan mest olurken içeri giren adamı daha yeni fark etmiştim.

" Montumu neden kokluyorsun , üstelik sahibi burda dururken ?" Dedi beni izlerken.

Hafif güldüğünü hissetmek istedim ama hâlâ sert ve tepkisizdi.
Yanaklarıma hücum eden kanı yoksayarak ayağa kalktım.
Bacaklarım uyuşmuştı, sendeleyerek ayağa kalktığım sırada önümde siyah bir spor ayakkabı vardı. Kafamı kaldırarak kapıda bekleyen adama yönelttim gözlerimi.

" Giy " Dedi. Yere eğilerek ayakkabıyı alıp giydim. O ise üzerine vücuduna yapışan siyah renkte bir tişört giymişti. Ona doğru yaklaştığım sırada o çoktan gitmişti. Her yer zifiri karanlıkta olduğu için görmem zorlaşıyordu. Bir anda bir kapı açıldı. Tam önümde olduğunu anladım. O nasıl görüyordu peki?

Kolumdan sıkıca tuttu. Bu adamın nefesi bile beni üşütüyordu be. Kolum ise buz gibi olmuştu . Dokunduğu yer nedensizce karıncalanıyordu. Kendisi ile birlikte dışarı çıkardı beni.

Dışarıda soluk renkte bir gökyüzü vardı. Altında durduğumuz verandanın korkuluklarının üzerine yağmur yağdığından dolayı ıslak görünüyordu. Saat tam olarak kaçtı bilmiyorum ama günün aydınlamasına daha çok varmış gibi gözüküyordu.

Kolumu ondan çekmeye çalıştım o bir anda kolumdan tutarak beni hızla kendisine çekti. Nefesim kesilmişti adeta. Bu derece yakın olmamalıydık ama gözlerini daha net görebiliyordum. Gri olduklarına emindim artık.

Kolumu bıraktı. Ardından hafif kafasını eğerek montun uçlarından tutarak yavaşça fermuarı yukarı çekti. Yaptığı hareket ile kalbim yerinde atmazken montun şapkasınında uçlarından tuttu. Gözlerimi kapattım sımsıkı çünkü daha yakındık . Soğuk nefesi dudaklarımın üzerinde gezinip temas ettiği yerleri yakıyordu. Naneli kokusu burnumu açtı. Şapkayı kafama geçirirdikten sonra gözlerimi açtım.

Karşımda değildi , ne ara gitti bu ?

Bir arabanın kapı kapanma sesini işittim. Ayakkabı seslerini de beraberinde getirdi. Sesin geldiği yöne doğru döndüğümde beni burda tutan adam ile başka birisi el tokuşuyordu. Adamı görebiliyordum . Siyah takım elbiseli , iriyarı bir adamdı. Beni bu dam yarması adamamı verecekti?

Arazi arabasının kapısı açıldı. Dışarı bir adam çıktı yine. Diğer adama göre daha spor giyinmişti. O anda belindeki kapzayı gördüm. Elimi ağzıma götürürken geri geri adım atıyordum. Gri gözlü ile tokalaştılar diğer iri adama kıyasla daha samimi duruyorlardı.

Gri gözlü bana baktı. Suratımdan neler hissettiğim anlaşılıyordu sanırım, çünkü bakışı değişmiş gibiydi. Ama aramızda en fazla on beş adımlık mesafe vardı. O iri adam beni gördü. Geriye doğru hızlı adımlar attığım sırada adam bana doğru atılacakdı ki sonradan inen kolunu tuttu.

" Dur , big boy misafirimizi korkutmak istemezsin!" İngilizce güzel bir aksan ile konuştuğunda dediklerini çevirdim ve duyduklarım ile gri gözlüye döndüm. Sanki ne yapacağımı anlamış gibi kafasını salladı hafifçe. Yutkundum. Arkamı dönüp koşmaya başladım. Ormanlık alandı. Sadece koşuyordum , kaçmak tek amacımdı.

Amacımı yerine getirememe korkusu sarınca etrafımı hızla koştum. Kuru yapraklar ayaklarımın altında çıtırdayıp eziliyordu. Şafak sökmüştü. Arkama baktığım sırada bulunduğum yerden çokta uzaklaşmadığımı gördüm. Önüme döndüğüm sırada daha çok hızlı koşmaya çalıştım.

Yaram hızlanmama engel oluyordu .

Montun şapkası çoktan kafamdan çıktığında kokusu bir anlığına burnuma ulaştı. Kaşlarımı çatıp arkama döndüğüm sırada vücudum sert bir şeye çarptı. Sarsıldım. Soluk soluğa kalmıştım. Kafamı cesaretle kaldırdığımda gözlerimi gözlerine değdirdim. Nefesimi kontrol etmeye çalıyordum ama bu adam buradayken başarısız oluyordum.

Göğsü , göğüsüme değiyor, buda beni rahatsız hissediyordu. Uzaklaşmaya çalıştım. Aşinalık hissi bi anlığına beni buldu.

Hareket bile edemediğim sırada aklıma kaçtığım gün beni sıkıca tuttuğu an geldi ardından yarama bastığı anda dedikleri.

Sen gerçeksin.

Neden böyle demişti , Sahte gibi mi gözüküyordum?

" O gün ne demek istedin ? " diye soru sordum, gözlerimi gözlerinden çekmeden. Kim olduğumu nerede olduğumu bilmesemde bu adamın normal biri olmadığına emindim . Sessiz kaldı. Cevap vermiyordu. Sadece bakıyordu , bir an yüzündeki maskeyi çıkarmak istedim.

" Bana cevap ver !" Diye bağırdığım sırada kaşlarını çattı. Bende kendimden beklemiyordum . Elini havaya kaldırdı. Bi an bana vuracak sanıp irkildiğim sırada elini indirdi. Ardından omzunun hemen üstünde sadece kafalarını görebildiğim iri adam ve o adam vardı. Onlarımı durdurmuştu yani. Ben bile geldiklerini duyamamıştım , üstelik bu adam beni bu kadar kolay nasıl bulabilmişti?

Bu adamın bilinmezliğinden korkuyordum.

Kulağıma edildiği sırada yavaşça düzene giren nefesim kesildi. Gözlerimi sıkıca kapattım.

" Sorumu şimdi cevaplamaya ne dersin?" Dedi fısıldıyarak . Adil olurdu belki ama cevaplamaya niyetim yoktu. Saçlarımın içinden nefesi geçiyordu. Derin bir hava soludu, bu adam benim kokumumu içine çekiyordu?

Geriye çekildim adeta nutkum tutulmuştu. Yine aramızdaki mesafe yirmi santim kadardı. "Sen ne yaptığını sanıyorsun ? " diye cırladım bir anda. Kaşlarını çattı.

" Bir anlaşma yapalım mı?" Dedi,kaşlarım havaya kalkarken. " Senin kokuna karşılık benim kokum ? " Bir an ciddiğini sorguladım. Ciddiydi. Kaşlarım mümkünmüşcesine daha çok kalktı . Hafifçe güldüm o sırada.

"Burda o kadar kalmayacağım." Dedim alayla , benim aksime yüzü sabitti.

"Elbette burda o kadar kalmayacaksın , ama benle olacaksın." Dediğinin üzerine yüzümdeki alay dolu ifade silindi. Bir öksürme sesi peyda oldu ortama , ayak sesleri yaklaştı.

" Gitsek iyi olacak " Dedi sonradan arabadan inen , mavi gözlü çocuk sırıtarak, iri adamda yanında dikiliyordu. O ise ciddi gibiydi. Gri gözlü hâlâ bana bakmaya devam ediyordu. Peki ben, ben korkudan nefes almayı unutmuş gibiydim.

Kolumdan tutarak beni o kaldığım eve doğru sürükledi. Sert değildi dokunuşu ama uyguladığı baskıdan dolayı acıyordu. Eve soktu beni cebinden bir mendil gibi birşey çıkarıp bana doğru yaklaştırdığında ne yapacağını anladım. Geriye doğru gitmeye çalıştığımda sırtım soğuk duvarla buluştu. Ağzıma doğru bastırdı mendili.

O an bağırışlarım kayboldu. Tıpkı odağımdan çıkan gri gözler gibi...

•••

ŞEHRİBAN ERDEMİR📍

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top