7.3
Multimedya, Mary Jane Collins - Mezarlık..
Michigan, 2016
' Gecenin en karanlık vakti, ölülerin azap içinde uyandıkları zamanı seç. Onlar ki dünyada düştükleri cehennem çukurunun, ahirettekinden zor olacağını düşünenler. Çürümüş cesetleri üzerinde yılanlar dolaşırken, oyulmuş gözleri içinden çıkan böcekler kemirmiş günahlarını. Kötüyü görmeden önce arın, kendi mezarını kendin kaz.. '
Alnından akan boncuk boncuk terler, çenesine kadar yürüyüp, kürek darbesiyle savrulduğu toprağın üstüne damlıyordu. Ayağıyla desteklediği kürek, toprağı bağlı olduğu yerden söküp alıyordu. Damağına yapışan kurumuş dilini ıslatmak için yanında getirdiği şişeyi kafasına dikti. Çamurlu elleriyle tuttuğu cam şişe parmak izleriyle bulanmıştı. Suyun kalanını ellerini temizlemek için bırakan genç kız, yorgun kollarını çalıştırmaya devam etti. Neredeyse boyu kadar kazdığı çukurun yeterli olduğunu düşündü ve küreği kenara bıraktı. Kirlenen ellerini sakladığı suyla yıkadı. Saçlarını açıp, ayakkabılarını çıkardı. Toprak nemliydi, kaygan zemin üzerinde düşmemek için çıplak ayaklarını toprağa sabitlemişti. Elbisesini korumak için giydiği kan kırmızı pelerinin bağını çözerek, üzerinden sıyırdı. Pelerinin altından çıkan beyaz elbise, ayak bileğine kadar uzanıyordu. Havanın oldukça soğuk olmasına rağmen titreyişinin sebebi başkaydı. Kafasını kaldırıp göğe baktı, şafak sökmeden önce neredeyse yarım saati vardı. Gözüne ilişen ışığa döndü, çok net olmasa da köşkün ışıklarının onun için yandığını gördü.
Yoğun ısrarları çaba göstermeyen Sarah ve Aria, mezarlıkta yalnız kalan genç kızın ışığı olmak istiyordu. Onu uğurladıktan hemen sonra köşkün tüm ışıklarını açan ikili, böylece arka tarafta kalan mezarlığın korkunç karanlığına sağır ışık yakacaklardı. Genç kızın kendilerine doğru baktığını farkeden Aria, heyecanla pencereden sarktı.
Sarah, ' Hey! Ne yapıyorsun sen?! Aşağı düşeceksin! '
Yakasından tuttuğu genç kızı yanına çekti.
Aria, ' Onun yanında olduğumuzu hissetmeye ihtiyacı var. Tek başına oraya göndermemeliydik, umarım çabuk biter şu şey herneyse! '
Mezarlıkta olan genç kızdan göz temasını çekmeyen Sarah, bir yandan Aria'ya laf yetiştirmeye çalışıyordu.
' İstersen yanındaki mezara uzanabilirsin. Tabi içinde yatanı rahatsız etmeyeceksen! '
Aynı şeyi Mary Jane için söylemek daha doğru olacaktı. İki mezar arasına kazdığı çukurun içine yatan genç kız, ellerini karın boşluğu üzerinde birleştirdi. Bedeni kadar yorgun göz kapaklarını açık tutması oldukça güçtü. Durduramadığı esnemeleri ve her esneyişte yumduğu gözlerini tekrar aralayamamıştı, ta ki sırtında hissettiği kımıldanmaların onu huylandırmasına kadar..
Küçük titreşimlerle başlayan sallantı giderek güçleniyordu. Toprak, altında ne varsa gün yüzüne kusacak kadar doluydu. Gözlerini açmaya çalışan genç kız sanki kirpiklerinde tonlarca ağırlık taşıyormuş gibi hissediyordu. Ellerini, ayaklarını hatta kafasını kaldıramayacak kadar aciz kalmıştı. Kendisi başaramasa da kulaklarına dolan fısıltıların gücü, gözlerini açmasına yardım etmişti.
' Bizi görüyor.. '
Başını yana doğru çevirdi, senin sahibi doğrudan ona bakıyordu. Yanındaki mezarda yatan cesedin gözlerinin biri düşmüş diğeri ise genç kızın üzerine menzillenmişti. Cesedin yarısı çürüyüp yok olurken, etlerin çekildiği çıplak kısımlardan kemik görünüyordu. Cesedin elmacık kemiğinden giren böceğin, oyuk gözünden çıktığını gören MJ tiksinerek kafasını çevirdi. İkinci bir sarsıntıyla irkilirken, patlattığı topraktan kendini çıkaran sarmaşık, süratle bedenini sarıyordu. Sarmaşıktan kurtulmaya çalışan genç kız, koparmaya çalıştığı bitkiye dokunduğu an yanma hissettiği ellerini geri çekmek zorunda kalıyordu. Debelenmekten yorulduğu an çırpınmayı bıraktı, onunla birlikte dolanmayı bırakan sarmaşık hızını kesmişti. Hareket ettikçe faaliyete geçen sarmaşığa daha fazla dolanmamak için hareketsiz yatan genç kızın azabı henüz yeni başlıyordu.
' Günahlarından arın.. '
Boynuna kadar dolanan sarmaşıktan kafasını zorla çevirdi. Diğer tarafında yer alan mezarda yatan ceset, toprağa yapışan kemik parçalarından ibaret kalmıştı. Mezarını kazarken işin arınma kısmını sona bırakan genç kız, kendiliğinden gelişmesini beklediği diyetin gerçekleşmesini umuyordu. Hiçbir şey yapmayarak doğru mu yoksa yanlış mı yaptığını öğrenmesi uzun sürmeyecekti. Çünkü toprak ve altında yaşattığı yaratıkların tümü, yeni gelen günahkara dokunmak, kiriyle yıkanmak istiyordu.
Algısı inanılmaz derecede açıktı, cehennemde harlanan ateşin sıcağı sırtına vuruyordu. Burnuna gelen yanık et kokusu ve kulaklarının maruz kaldığı insan çığlıklarını bastırmak imkansızdı. Herşeyi duyuyor ve görüyorken hala nasıl yaşadığını sorguluyordu. Belki de ölmüştü, öyle olmalıydı. Çünkü ancak ölseydi şahitlik ederdi, ruhu azapta kalanların çığlıklarına. Toprak üstünde dolaşan karıncıların sesleri bile onu rahatsız ediyordu. Beyninin içine dolan düşünceler her bir taraftan çekiştiriliyordu. Sanki böcekler zihninin içindeki tüm karanlık hatıraları yerinden çekip, çıkarıyordu.
' Günahlarından arın.. '
Altında kımıldanan toprak, onu terketmeye hazırdı. Tek güvende hissettiği yere sırtını dayadığını düşünen MJ, büyük bir yanılgıya düşmüştü. Kopan her bir toprak parçası toz olup havaya karışırken sırtına dokunan alevler onu terletiyordu. Dünya üzerinde cehennemi yaşadığını düşünse de kendi elleriyle kazdığı mezar onun cehennem çukuruydu ve şimdi inkar ettiği günahları önüne tek tek dökülecekti.
' Söyle onlara Mary Jane, nasıl zevk aldığını söyle.. '
Beyninde bastıramadığı düşünceler ses olup ayaklanıyordu. Bedenini saran sarmaşık sandığının aksine onu koruyup, aşağıdakilerden ayırıyordu. Çukura sarkan saçları ateşin harıyla sallanırken alevler içinde kalan günahkarların çığlıkları, acı çekişleriyle birleşiyordu.
' Söyle onlara Mary Jane, anlat; görüp gözünü yumduklarını, duyup kulağını tıkadıklarını anlat. Yılan dilindeki zehri akıt.. '
' B- be.. B- ben.. '
Konuşamıyordu. Ağzının içinden çıkan dil kendisine ait değildi, olamazdı. Çünkü dişlerinin arasından dışarı sarkan çatallı uzvun, yılanın ağzında olması gerekiyordu.
' Neden konuşmuyorsun? Daha önce de denemedin mi? Başka biriymiş başka bir şeymiş gibi davranmadın mı? '
' Mecburdum! '
Dilinin ucuna toplanan kelimeler, ağzından bir avazda çıkmıştı. Kendini ifade etmesi hiç bu kadar zor olmamıştı. Üstelik kuracağı uzun cümleleri düşündüğünde, azabı henüz yeni başlıyordu.
' Kaçının kalbini kırdın? '
' Kaçı kalbimi kırdı- Kırdıysa. '
' Kaçının günahını aldın? '
' Kaçı sevabımı ç- çaldıysa. '
' Yüz çevirdiğin kaç insan var? '
' İnanan hiçbir kalbi.. geri çevirmedim. '
Konuştukça açılan dili sarmaşığa değiyor, dokundukça yanıyordu. Engel olamadığı dilini, ağzında tutması güçtü. Ucu sarmaşığa değdikçe acısı katlanan dili, yanmaktan uyuşmuştu. Onu kesip atmak istiyordu ancak heveslendiği gibi kestiği anda dil yeniden çıkacak ve o istemese de gerçeği konuşacaktı.
' Yalan söyledim onlarcasına, ihanet ettim. Aç kaldım; çaldım, lanet okuduklarıma acımadım, çoğunu ışığa gönderdim ama kaybettiklerim de oldu.. İntihar ettim; intihara sürükledim. Öldüm; öldürdüm.. '
Ağzından akan her itiraf düştüğü yerde kalıyor, günahları yerin dibine geçiyordu. Aşağı baktıkça yakın ama bir o kadar da uzak olan ruhların çığlıkları gittikçe hafifliyordu. Üst üste biriken günahlar, diptekilerin üstünü örterken toprağa yer açıyordu. Harfler kelimeleri, kelimeler cümleleri peşi sıra getiriyordu. Saatlerce konuşmuştu, tek kelime daha çıkaramayacak hale geldiğinde dili durdu.
Toprağı yeniden bedeninin altında hissedebilmek hoşuna gitmişti. Sırtına batan taşların varlığı giderek kendini hissettirirken boynuna değen sıcaklıkla gözlerini araladı.
' MJ! Uyan.. '
Onu tabut gibi çevreleyen sarmaşık gücünü kaybederek toprağa gömülüyordu. Debelenmelerinden dolayı sarmaşığa sürten kolları yanık içinde kalmıştı.
' Hey! Beni duyabiliyor musun? '
İşittiği ses, kalbini yumuşacık yapmıştı. Duyduğu heyecan damarlarında dolaşan kana karışmıştı. Silkelenip kalmak istiyordu ancak başını dahi kaldıracak güce sahip değildi. Gözlerinin önündeki perdeyi kaldırmak için çabalıyordu. Kırpıştırdığı göz kapaklarını her araladığında aynı pusa açılıyordu seyri. Üstünde duran gölge, kimliğini saklasa da sesin sahibine yabancı değildi.
' Sen buraya ait değilsin.. '
Mezarlığın diğer sakinleri hep bir ağızdan dile gelmişti.
' Onunla git Mary Jane, ışığı seç.. '
Henüz oraya ait olmadığının bilincindeydi. Belki şimdi değildi ama birgün mutlaka bu mezarlıktaki yerini alacaktı.
' Tuttum seni. Hadi.. sarıl bana. '
Omuzlarına götürdüğü ceketle üşümesini engellemeye çalışan genç adamın kullandığı parfümün kokusu onu ele veriyordu. Zihni henüz ayılamasa da alışkın olduğu kokunun yayıldığı bedenin Nate' e ait olması, gevşemesini sağlamıştı. Tüm ağırlığıyla kendini saldığı kollara emanet ettiği bedeni, dibe vurmuş kadar bitkindi. İliklerine kadar titriyordu. Öyle ki titremeler nefes alıp verişine ilişiyordu. Hala kendine gelemeyişinin sebebi yaşadığı kafa karışıklığından olan genç kız, düşle gerçek arasında sıkışıp kalmıştı. Ara ara açtığı gözlerinin önünden geçen görüntüler ve duyduğu ayak sesleri ona hayattan geliyordu.
' Bitti mi? '
Çok daha fazlasını yaşaması gereken azaptan onu çekip çıkaran genç adam, hayatında ilk defa mezar içinden canlı bir beden kaçırmanın şaşkınlığı içindeydi. Yere oldukça sağlam bastığı mezarlık yolunda, çamurlaşan toprağın içinden çıkarken bunun son kez olmasını ümit ediyordu. Ümit ediyordu çünkü ona göre söz konusu olan Mary Jane ise işler akışından her an çıkabiliyordu.
' Bitti, artık benimlesin.. '
Bir cümleden çok daha fazlasını kurmuştu; söz vermişti. O, şimdi duysa bile uyandığında hatırlayabilmesi güç olan sözler, genç adamın kalbindeki yerini ikisi için de sonsuza kadar taşıyacaktı. Çünkü o, hiçbir kadını böylesi şiddetle sevmemişti ve verdiği sözü tutmakta oldukça istekliydi..
Bir solukta okudunuz değil mi? :) Aslında bölümü geçen hafta güncellemek istemiştim ama ülkemizin içinde bulunduğu durumdan dolayı açıkcası pek paylaşmak içimden gelmedi, sizin de okumak içinizden gelmeyecekti buna eminim. Bölümün kısa oluşundan yakınacaklar için şimdiden söyleyeyim bu bölüm aslında çok uzun ve bölüm bütünlüğünü koruması adına mezarlık kısmını ayrı paylaşmak istedim. Böylesi çok daha akılda kalıcı olacaktı çünkü :) Bir diğer konu da bölüm güncellemelerimi daha öncede dediğim gibi oy ve okunma sayısı doğrultusunda paylaşıyorum. Malumunuz yaz ve çoğumuz tatilde.. Ee madem yazar notumuzu da düştüğüme göre ben pembe bulutuma atlar kaçarım harikalar diyarıma, haydi selametle! PEM
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top