6.BÖLÜM: LANETİN KIZI
Bölüm Şarkısı, Billie Holiday - Blue Moon.. ( MJ-Nate çiftinin dans müziği )
Evettt arkadaşlar biliyorumm beni çok özlediniz :) Ben de sizi özledim ve güzel bir tatil sonrası yeni bölümle beraber yeniden birlikteyiz yihaa! :3 Fazla uzatıp da size ' hadi pembe sus artık ' dedirtmeden aradan çekilirkenn bölümü ' branur5510 ' okuruma ithaf ediyorum. Hadi ben gittim :*
Küçük planlarında olmasını beklemediği bir gelişmeyle karşılaşan Jack, iştahı kabaran merakına yenilerek sohbete dalmıştı. Her on beş saniyede bir göz teması kurduğu Aria'dan kopan genç adamın algısı tamamen genç kızın üzerindeydi. Sekteye uğrayan planı geri kazanmak için elindeki bütün kozları oynayacak olan Aria, aklına gelen en kolay yoldan gidecekti.
Nate: Ne yapıyorsun?
Aria: Dans ediyorum!
Maraton koşar gibi salonun bir ucundan öteki ucuna dolaştırdığı adamın ayağına basmaya başlayan Aria, girdiği iddayı kaybetse de bilinçli mağlubiyetinin tadını çıkarıyordu.
Nate: Ahh! Kafan mı dalgın senin?!
Aria: Özür dilerim! Aslında evet, biraz dalgınım.
Nate: Neden?
Aria: Sorun Jack.. Beni yanlış anladığı düşünüyorum.
Temposunu düşüren Nate, alışılagelmişin dışında gösterdiği tepkisini sorularına da taşıyordu.
Nate: Onunla yatmadın değil mi?
Aria: Ne?! Tabiki hayır, neden onunla yatmak isteyeyim ki? Tabi sen karşına çıkan her kadınla..
Fırsatını bulmuşken öfkesini içinde tutmak yerine genç adamın ayaklarından çıkaran Aria, farkına varamadan sırt sırta gelen ikiliyi çarpıştırmanın zamanını kolluyordu. Kollarını sardığı omzun ardından Jack'e işaret fişeğini ateşleyen Aria, dansı yöneterek üzerine gittiği genç adamı mutlu sonuna doğru hafifçe itti. Çarpışan genç çiftin gözleri birbirine kenetlenmişti.
Aria: Özür dilerim, benim hatamdı!
Jack: Kendine haksızlık etme, benimdi hata..
Genç adamın kollarından sıyrılan Aria, aralarında bir engel olarak duran MJ'i ekarte ederek Jack'in kollarındaki yerini aldı.
Aria: Aslında benim sana bir şey danışmam gerekiyordu!
Jack: Bu konuyu kesinlikle dans ederken konuşalım!
Partnerini kuzenine kaptıran MJ boş gözlerle seyrettiği çiftin amacını anlamaya çalışıyordu. Kendini köşkün ortasında dikili bir direk gibi hisseden genç kız, o anlarda dans pisti görevi gören el dokuması halının üzerinden ayrılma fırsatı bulamadan yeni partnerine kavuşmuştu.
Nate: Kapanışı zirvede bırakalım mı?
Sanki ona aitmiş gibi kavradığı beli bırakmaya hiç niyetli görünmüyordu. Genç kızın dekoltesinden çıkan çıplak teni, onun elleriyle buluştuğunda ürperdi.
MJ: Senin fikrindi değil mi?
Onu damgalamaya çalışan genç kıza rağmen dahil olmadığı planda en az onun kadar masum olan Nate, acıyan ayağının hesabını daha sonra kesecekti. Tam tur döndükleri salonu ezberleten sebebin açığa çıkmasıyla herşey netlik kazanmıştı.
Nate: Şu fikrim olan şey ne?
MJ: Küçük oyunlarına Aria'yı karıştırma.
Üşüyen elleri genç adamın elleri arasında sıcacık olmuştu. Tehdit kokan sözler karşısında yıldırmayı amaçladığı Nate'i, tam tersi tahrik ettiğinden habersizdi.
Nate: Collins kadınlarına olan zaafım yüzünden beni suçlayamazsın.
MJ: Zaaf? Yeni politikan güzelmiş!
Nate: Ben böyle şeylerin arkasına sığınmam. Bunu en çok senin biliyor olman gerekir..
Uzun uzun baktığı gözleri, peşinden gelecek güzel sözlerin habercisi olmalıydı.
MJ: Bildiğim pek çok şeyin arasında bu kısmı atlamış olmam ne acı!
Nate: Buna devam edecek miyiz? Yoksa seni susturmak için öpmem mi gerekecek?
Herzamankinin aksine bugün giydiği topuklularla eşitlenen boyları, onu tepeden aşağı süzme fırsatı yaratmıştı.
MJ: Denemeni tavsiye etmem..
Nate: Yoksa ne yaparsın?
MJ: Potansiyalimden şüphen mi var?
Kelimeler ciddiyet içinde yüzerken aslında yapmak istediği kur, genç adamı delirtiyordu.
Nate: Dikkat et güzelim, tehlikeli sularda yüzüyorsun.
MJ: Boğulursam beni çekip çıkarmaz mısın?
Birlikte mükemmel bir uyum yakalayan çift, tek vücut olmuştu. Öyle güçlü kenetlenmişti ki kollarının arasından onu hiçbir kuvvet çekip çıkaramazdı.
Nate: Deli misin sen? Batarsak birlikte batarız..
Onları birbirinden ayıran nefeslik mesafeyi ortadan kaldıracak kadar inançlıydı kalbi. Dans boyu kollarına emanet olan bedeni incitmeden kendine çekti. Başını hafif eğerek yüzünü genç kızın saçları arasına bıraktı. Ona baharı hatırlatan saçlarının kokusunu son günüymüş gibi içine çekti. Ellerinin arasında küçücük kalan eli, kalbine götürdü ve usulca fısıldadı.
Nate: Bunu hissedebiliyor musun? Ona ne yaptığını görüyor musun? İşte tek gerçek bu.. Dinle, sesini duyuyor musun?
MJ: Nate-
Nate: Şşş sus.. Mucizeyi hisset aşkım, mucizeyi hisset..
Bir kuş kadar özgür ve hafiflemiş.. Uzun zamandır haykırılmak için bekleyen gerçekler bir çırpıda tek tek dökülmüştü. Birbirinden başkasını görmeyen iki göz ve körleşen algıları tüm dünyaya kapanmıştı. Ancak onlara rağmen dünya dönmeye devam ediyor; insanlar görüyor, konuşuyor ve merak ediyordu. Tıpkı diğerleri gibi.. Tıpkı Sarah gibi..
Aria: Nasıl gidiyor?
Boş tabağı gösteren Sarah, önünde duran genç kızı yanına çekti.
Sarah: Gel beraber seyredelim.
Aria: Onlardan film karakterleriymiş gibi bahsediyorsun.
Sarah: Biraz öyle değil mi?
Genç çifti seyre dalan Aria, sözlerinde haklılık payı sezdiği genç kızın yaşadığı kıskançlığı görebiliyordu.
Aria: Haklısın galiba, gerçek olamayacak kadar güzel bir görüntü var karşımızda.
Sarah: Belki öyle, şimdilik..
Aria: Şimdilik?
Gözü yanından ayırmadığı telefonunda olan genç kızın sürekli telefonla ilgilenmesi Aria'nın tepkisini çekmişti.
Aria: Sen birşey karıştırıyorsun.. Haklıyım değil mi? Bana yalan söyleme!
Sarah: Biraz sabır Aria, biraz sabır. Bekle ve gör..
Sarah'da ki kötü potansiyalin farkına çok önceden varmış olan Aria, ciddi bir problemin kapıda beklediğine emindi.
Aria: Bugünü berbat edecek birşey yaparsan Sarah, yemin ederim seni buna pişman ederim!
İlk defa bu kadar sert ve net bir dille uyarısına maruz kaldığı kuzeninin, gözlerindeki ateşi görebiliyordu. Dahası bu ateşi körüklemekten geri kalmayacak kadar gözü dönmüştü.
Sarah: Sanırım artık çok geç..
Köşkün kapısı kilometrelerce uzaklıktan gelen bir misafire açılırken, ağırladığı bu misafire yabancı olan sadece köşk olacaktı. Zira içinde yaşayan kızlar için gelen misafir hiç de yabancı sayılmazdı. Ardına kadar açılan kapıdan içeri giren genç adama dikkatle bakan Aria, kenarından destek aldığı koltuğun ucunu sıkıca tuttu. Tıkır tıkır işleyen planın ilk kısmında oldukça başarı gösteren Sarah, amacına giden yolda yaptığı fedakarlıkları düşününce kendisiyle gurur duyuyordu.
Aria: William.. Bunu yapmış olamazsın değil mi?
Sarah: Sevgili kuzenimize yaptığım asıl sürpriz nasıl ama? Benim büyük doğum günü hediyem! Yaşasın aşk, yaşasın sevgi!
Sarah işlerin tam istediği gibi gitmesinden dolayı kendini oldukça şanslı hissederken, asıl merak ettiği şey Nate'in tepkisi olacaktı. Ona göre MJ'in çocukluk aşkı William'ı öğrenmesinin ardından Nate'in yaşayacağı hayal kırıklığı ve kafa karışıklığı büyük olacaktı. İşte tam o sırada genç adamın başını yaslayacağı omzun, kendi omuzları olduğunu hissettirecek ve yaralarını sararken yanında olacaktı. Sarah ve onun bir türlü anlayamadığı mantığına kafa yormaktan sıkılan Aria, belli ki daha çok fikir çatışması yaşayacaklardı.
Uğultuların bozduğu ezgiler üzerinden hızla yere çakılan MJ, tatlı rüyasından çabuk uyanmıştı. Kuzenlerinin de dahil olduğu kapı önünde toplanan kalabalığa döndü, biri gelmişti. Haberi olmadığına göre büyük ihtimalle Sarah'ın arkadaşlarından biri olmalı diye düşündü. Fakat sonra görüş açısında duran Aria'nın kafasını eğmesiyle sadece gözlerini görebildiği genç adamın, kalabalık içinden ona baktığını farketti. Ona yabancı gelmeyen gözlere odaklanan gözleri, taşmaya hazır bir pınar gibiydi. Kendini toparlamalı ve sakin olmalıydı. Yandan ayırdığı saçlarının ince kısmını kulak arkasına götüren genç kız, dolan gözlerindeki yaşı içine akıttı. Donuk bir ifade takınan yüzü, yaşadığı heyecanla kızardı. Onu yarım kalan danslarına devam edemeyecek kadar çok heyecanlı gören Nate, ortada dönen oyundaki en masum isimdi. Genç kız için gerçek olamayacak kadar güzel geçen akşamın finali de parti kadar sürpriz olmuştu. Arkasında bıraktığı şehir gibi geçmişte kalmasını umut ettiği ilk aşkı ve kalbinde filizlenen tohumun yeni sahibi.. O an anlamıştı, bu akşam yaşanacaklar geleceğinden bir haberci olacak ve hiçbir şey bu geceden sonra aynı kalmayacaktı.
Yanına doğru gelen genç adamın mahremiyetlerine bir adım daha yaklaşmasını istemeyen genç kız harekete geçti. Uzayan bakışmaların bir sona varamayacağını iki de biliyordu. O, ürkek bakışlarını ela gözlerine kazıdığı Nate'i arkasında bırakıp geçmişini karşılamaya gitti.
Will: Merhaba.
MJ: Senin burada ne işin var?
Ellerini cebinden çıkaran genç adam beklediği tepkiyi almıştı.
Will: Sence de konuşmamız gereken-
MJ: Sao Solito'da herşeyi hallettiğimizi düşünüyordum.
Gümüşü andıran çakır gözlerine bakmaya her yeltendiğinde büyüsüne kapılacağından korkuyordu. Aralarındaki bağ tarif edilemeyecek kadar güçlüydü. Ayağına kadar gelen çocukluğu tam karşısında dururken, sırtını döndüğü geleceğe kayıtsız kalabilir miydi?
Will: Bu kadar mı?
MJ: Bu kadar William, bu kadar!
Genç kızın tepkisi beklenenin aksine hoşuna giderken, kızdığında ona hala aynı tonda ve aynı üslupla hitap etmesi on iki yıl önce bıraktığı aynı kız olduğunun kanıtıydı.
Will: William ha? Seni bıraktığım gibi bulmak güzel Jane..
İlk şaşkınlığı üzerinden atan Aria, parmakları ucunda birleştirdiği siniri bir çimdikle çıkardı. Kızaran kolunu sıvazlayan Sarah ise maruz kaldığı şiddetin etkisiyle çığlık attı.
Aria: Hadi bana haketmediğini söyle!
Sarah: Burda yapmaya çalıştığım şeyi neden anlamak istemiyorsun?
Dağılan örgüsünü bozan Aria, gizli silah olarak kullandığı parmaklarını bu sefer saçlarında gezdiriyordu.
Aria: Çünkü körüm! Çünkü benim kafam bu kadarına çalışmıyor! Kurnazlık bu.. düpedüz şeytanlık!
Sarah: Hayır, hayır.. Suçlamadan önce dinle beni. Kütüphanede hani şu büyük olanda, kara kaplı bir defter düştü önüme ve..sayfaları açıldı işte.
Aria, kafasını sallayarak devam etmesini istediği genç kızı dinliyordu. Sinirlendiğinde olduğu üzere kaşınmaya başlayan kafasını büyük bir iştahla kaşırken, duyduğu rahatlama hissiyle gözlerini küçücük kısmıştı.
Sarah: Ne yapayım yani, gözüm takıldı işte anlasana! Sen olsan, sen de okurdun. Okurdun tabi değil mi?
Aria: Ne yapacağım hakkında bu kadar emin konuşma istersen..
Gözlerini daldıran Sarah, yüzünde buruk bir tebessümle kafasını kaldırdı.
Sarah: Çok güzelmiş Aria.. Yaşadıkları şey, gerçekten çok güzelmiş. Küçücük kalbine sığdırdıklarını bir okusan..
O konuştukça içindeki siniri katlanıyordu. Haddi olmayarak müdahale ettiği kuzeninin aşk hayatında olan çalkantının tam ortasındaki isim haline gelen Sarah, yaptıklarına kulp bulmakta oldukça başarılıydı. Üstelik körü körüne savunduğu planın, hem kendisi hem de MJ'in geleceği için atılan en doğru adım olduğunu düşünüyordu. Çünkü aksi yaşanırsa, sevdiği adamı hiç çekinmeden onun kalbinden söküp atacak kadar acımasız olabilirdi.
Sarah: Ona bir baksana, biz birbirimizi tamamlıyoruz.
Aria: Sorunda bu zaten.. Nate, onu farklılıklarına rağmen seviyor. Çünkü sadece MJ'in yanında başka biriymiş gibi davranmıyor. Onun, kendisinde yarattığı değişimi seviyor, başından beri bu böyleydi.
Genç kızın ağzından çıkan hiçbir kelimeye katılmayan Sarah, gözlerini devirerek omuz silkti.
Aria: Sadece bakman gerek Sarah. Sonunda kaybeden sen olacaksın, neden anlamıyorsun?
Sarah: İlk başlarda sadece bir oyundu, kabul etmeliyim çok da eğlendim. Ama şimdi Marc'dan sonra ilk defa, belki çok daha büyük bir şey hissediyorum ve bunu kimsenin benden almasına izin vermeyeceğim. Tanıyamadın mı hala? Ben kimseden bir şey istemem, alırım ve benim olur!
Sözlerinin ardından tahammül etmek zorunda kalmayacağı tek yere; Nate'in gözlerine yakından bakmak istedi. Şartlar ne olursa olsun onu asla terketmeyecek tek kadın olduğunu göstermenin tam zamanıydı.
Aria: Nereye? Ben daha bitirmedim! Heyy!
Sürprizlere gebe olan akşamda, olaylara en az Nate kadar yabancı kalan bir diğer isim de fıçı Jack'di. Hararetli geçeceğine inandığı konuşma için yaptığı kokteyllerle gelen Jack, dedikodu köşesi olarak uygun gördüğü yuvarlak masaya çağırdığı genç kızla birlikte kurulmuştu. Sakinleşmesi için fırsat tanıdığı Aria'ya içkisini uzattı ve o konuşana dek ağzını açmadı.
Aria: Kuduruyorsun değil mi meraktan?
Jack: Çok mu belli oluyor?
Aria: Sana bahsetmiş olmalı, Will-
Ağzındaki içkiyi zorla yutan genç adamın gözleri parladı.
Jack: Bekle, bu o mu?! Benim kızım işini gerçekten iyi biliyor..
Köşkün her köşesi ayrı bir dedikoduyla çalkalanırken, dudaklar tek bir isimde buluşuyordu; Mary Jane Collins.. Gecenin sonu merakla beklenirken, her kafadan çıkan felaket senaryosu bir öncekinden daha vahim kuruluyordu.
Sarah: Ne güzel bir akşam, ne iyi yapmışım şu sürpriz parti işini düşünmekle!
Nate: Hıı..evet.
Ruhu tamamen başka bir yerdeydi. Biraz önce masadan aldığı viski bardağını elinde oyuncak gibi çeviriyordu.
Nate: O kim?
Kendisine kalmadan patlatması için eline verdiği bombanın pimini çekmişti. Oltasına takılan balığı sudan çıkarmaktan büyük zevk alacak olan Sarah, bir cevap bekleyen genç adama doğru döndü. Yalandan iç çekişleri ve mahsunlaştırdığı ifadesiyle, ustalaştırdığı oyunculuğunu konuşturacaktı.
Sarah: Sokağın sonundaki evde yaşayan çocuk.
Nate: Sokağın sonu.. Ne?
Genç adam, sorduğu sorunun cevabında basit bir isim duymayı beklerken isminden önce gelen sıfat altında derin bir anlam olmasından korkuyordu.
Sarah: Mazi diyorum Nate, yıllar sonra çıkagelen mazi.. Yetimhaneye verilmeden önce güzel bir hayatımız vardı. Bakma sonradan hepimizin boka battığına, öncesi çok berraktı. İşte bu harika şey de o berrak günlerden bir parça; William Clarke..
Rakibini tepeden tırnağa inceleyen genç adam, gelen misafirin kalıcı olması durumunda ona buranın ve bu kızın sahipli olduğunu gösterecekti. Will'in onca yolu sadece konuşmak için gelmediğini anlaması zor olamıştı. İhtimaller gerçekleştiği takdirde kılıcını kuşanmaktan geri kalmayacaktı.
Yükselen seslerden oldukça rahatsız olan MJ, zaten dolu olan kafasını gürültüyle bulandırmak istemedi. Will'le birlikte kış bahçesine geçen genç kız, daha rahat hareket edebileceği bu yerde duygularını dile getirmekten sakınmayacaktı.
MJ: Gerçekten buraya neden geldin?
Will: Senin için, bizim için..
Dudakları ' biz ' derken sanki hiç ayrılmayacakmış gibi birbirine kenetlendi. Yanaklarında çıkan sakallarıyla yaş alan yüzü ve genişleyip uzayan bedeni ona yabancı olmasına rağmen ruhu hiç değişmemişti. Yılları sonra bile gözlerinin içine bakarken kalbini görebiliyordu. Aradan geçen zamanda yaraları kabuk tutması gereken bu iki gence iyi gelecek tek şey birbirlerine duydukları aşktı. Yaşanan onca acıya rağmen atmaya devam eden kalbi kadar gerçek olsa da aşkı, herşeyin üstünde tuttuğu gururu çekeceği eziyetin teminatıydı. Çünkü henüz masum bir kızken yüreği ağzında gittiği aşktan, kucak dolusu kırgınlık ve ezilmiş bir gururla dönmüştü. Ayaklar altına alınan gururu yerden kazıması zaman alsa da başka türlü alamayacağı bir hayat dersini sağlam almıştı.
MJ: Kendini kandırma Will, biz çoktan bittik. Aynı değiliz artık, ellerimiz kirlendi..
Toparladığı saçlarını ellerinin arasında kıvırdı. Üzerinde toplanan enerji gibi kendi haline bıraktığı saçları, savrularak açıldı. Birbirine karışan parfüm ve şampuan kokusu saçlarıyla oynadıkça yayılıyordu.
MJ: Güzel kokuyor değil mi?
Beklediği cevap neydi? Güzel mi? Farklı mı? Belki de kayıp.. Saçları kokusunu kaybedeli çok olmuştu. Baharın en güzel öğle sonraları kendine ayırdığı ağaç altı şekerlemesi ve çıplak ayaklarıyla koşturup, üzerinde yuvarlandığı çimlerin kokusu.. Toprak kokusu..
MJ: Niye susuyorsun? Konuşsana hadi, buraya bunun için gelmedin mi?
Genç adam ona doğru yaklaştı; sigaradan sararan parmaklarını genç kızın saçlarında gezdirdi, ona dokunursa belki hayat bulabilirdi. Avucunda tuttuğu bir tutam saçı tenine değdirdi, kokusunu içine kana kana çekti.
Will: Ben sana baktığımda o gün ne görüyorsam hala onu görüyorum. Kokun bana aynı; gözlerin, ellerin.. Sen hala aynı gülüşün aynı hüznün kızısın, hala benim küçük sevgilim..
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top