5.2

Bölüm Şarkısı Adele - Hello..

Yolculuğa çıkmadan önce nazlanan yaşlı woswosunun bakımını yapan MJ, emektar arabasının dilinden anlıyordu. Aküsünü değiştirdikten sonra temizlediği arabasını soluklanmak için oturduğu taş merdivenlerden izlerken, aklından atamadığı gecenin tadı hala dudaklarındaydı. Kalktığından beri birini söndürüp bir diğerini yaktığı sigarasının üzerine düşen külü farkedemeyecek kadar dalgınken burnuna gelen yanık kokusuyla ayıldı.

MJ: Ahh.. Gerçekten mi?!

Delinen t-shirt'ünü üzerinden çıkaran genç kız söylenerek odasına çıkarken merdivenlerde karşılaştığı Sarah'ın tepkisinden bir haber selam verdi.

MJ: Hey!

Sarah sanki hiç varolmamış gibi davrandığı genç kızın yanından geçip giderken, selamı havada kalan MJ durumdan pek de rahatsız değildi. Çünkü o sabah kendini empati yapabilecek kadar iyi hissediyordu. Elinde tortop ettiği yanık t-shirt'ü isabetli bir atışla çöp kutusuyla buluşturan MJ'in evde neden sütyenle dolaştığını merak eden sadece Aria değildi. Kahvesini tazelerken yanından geçen genç kızın üçlük atışına şahit olan Bayan Ops'da buna dahildi. İkili endişe içinde genç kıza bakarken üzerine düşen gözlerden bunalan MJ, aklının hala yerinde olduğunu gösterdi.

MJ: Ne? Biraz küçük olduklarının bende farkındayım!

Göğüslerini kasteden espriye kahkalarla karşılık alan genç kız, kahvaltı masasından çaldığı peynirle şaşkınlıkları ikiye katladı. İsteği üzerine odadan ona temiz bir t-shirt getiren Bayan Ops'un elinden aldığı kıyafeti üzerine geçirirken, kasığının üzerindeki ' W ' harfinde dövmeyi gören Aria'nın gözleri ağzı yerine konuşuyordu.

MJ: Neye bakıyorsun sen öyle?

Aria: Senin için bir anlamı olmalı.

Üzerine dökülen kumaş parçasıyla kamufle ettiği dövmesinin mazisi elbette çocukluk aşkı Will'e kadar uzanıyordu. Kalbinde olduğu gibi bedeninde de ondan bir parça taşımak için isminin baş harfini vücuduna kazıtarak onu ölümsüzleştirmişti.

MJ: Belki bir zamanlar..

Sabah şekerlemesi için kendine uygun gördüğü arabanın açık kalan camından içeri giren Dobby'nin bugün sahibinden ayrılmaya hiç niyeti yoktu. Seslenmesine rağmen ortalıklarda gözükmeyen kedisini arayış içine giren MJ, kendisi için hazırladığı çantayı bıraktığında küçük kaçağı ele veren hırıltılarını duydu. Hazırlanan kızları arabada beklemeyi tercih eden genç kız biraz sonra ayrılacağı kedisiyle vedalaşıyordu. Aynı dakikalarda Sarah ve Aria ile birlikte bahçeye çıkan Bayan Ops, genç kızın camdan uzattığı Dobby'i teslim alarak köşke döndü. Arabaya binerken aksadığını farkettiği Sarah'ın arkaya geçmesiyle boşalan ön koltuğa oturan Aria, genç kızın hırçınlıkla bir hata yapmasından korkuyordu. O dakikalarda koltuğun üzerine yaydığı bacaklarını ritme kaptıran Sarah'ın kulaklarını patlatırcasına açtığı müziğin sesi, kulaklıktan taşıyordu.

MJ: Onun nesi var?

Aria: Akşamdan kalma..

Pek inandırıcı gelmese de şimdilik üzerinde durmadığı konu tekrar açılıncaya kadar kapanmıştı.

Sao Solito

Teslim aldığı anahtarla kitli olan demir kapıyı açan Aria, arabanın içeri girmesiyle sonuna kadar açtığı sürgülü kapıyı geri kapattı. Yolculukta olduğu gibi indikten sonra da ağzından laf çıkmayan Sarah, ikiliyi bahçede bırakıp eve girdi. Peşinden gelecekler için kapıyı aralık bırakıp, kendini koltuğun üzerine attı. O, kendince keyif yaparken çantaları alan ikili kolları dolu içeri girdi. Sarah'ın önüne attığı çantayı gösteren MJ gözlerini diktiği genç kızın harekete geçmesini beklerken yerdeki çantayı taşımak için uzanan Aria, MJ'in engeliyle karşılaştı.

MJ: Bu çantanın sana ait olduğunu düşünmüyorum, bana ait olmadığı da kesin.

O sinirlendikçe keyfi daha çok artan Sarah, tavrındaki kararlılığı devam ettirdi.

Sarah: Telefonunu kullanabilir miyim?

Bir anlık öfkeye kurban ettiği telefonu kırılan genç kız faturayı doğru adrese kesmek için sabırla bekliyordu. Aria ödünç verdiği telefonun başa çıkmakta zorlandığı Sarah'ı bir çocuk gibi oyalamasını umuyordu. Çantasını omuzlayıp yukarı çıkaran MJ önünde duran merdivenlere doğru baktı, birkaç adım çıksa çatı katındaydı. Geçmişe, çok eskilere dalan genç kızın hissettiği korkunç ürperti ve ölümün kan donduran soğukluğuydu.

Sarah: Sebep olduğun şeyi temizlemek o kadar kolay olmayacak..

Sarah'ın ses tonu ve suçlamaya yönelik savurduğu sözler onu hem kırmış hem de şaşırtmıştı.

MJ: Sebep olduğum şey? Beni bununla yargılayamazsın, şimdi olmaz. Kapıma geldiğin ilk gün bana ne söylediğini hatırlıyorum ' Bu laneti biz başlattık, biz bitirmeliyiz. ' Görüyorum ki sen söylediklerini çabuk unutmuşsun..

Alacağı yanıtı az çok tahmin eden MJ konuşmasına fırsat vermediği genç kızı bırakıp oradan ayrılırken, ağzına tıkılan cümleler ile baş başa kalan Sarah içini dökemediği için huzursuzdu. Kulaklarının pasını silebilecek kadar tiz çığlığına alışmaya başladıkları Aria, mutfaktan koşarak çıkarken çarpıştığı MJ'in yardımına bu kadar çabuk yetişebilmesine şükrediyordu.

Aria: Buzdolabı! Sakın açmayın!

Hayatta neredeyse yaşayan herşeyden korktuğunu bildiği genç kızın, buzdolabından bir canavarmış gibi bahsetmesinin üzerinden tam bir dakika geçmişti. Ona herşeyin yolunda olduğunu göstermek için açtığı buzdolabından taşan kurtçuklar ayaklarının önüne kadar dökülürken, çığlık seslerine inen Sarah ise hayatı boyunca hiç görmediği kadar çok kurtçukla karşılaşmıştı. Dolaptan yayılan kötü kokular içlerine kadar sinerken, buna neyin sebep olduğunu anlamaya çalışan MJ dolabı boşaltmak için harekete geçti. Aria pencereleri sonuna kadar açıp, evi temiz havayla buluşturdu. Çekmeceleri karıştıran Sarah ve MJ ise orada olması gereken çöp poşetlerini arıyordu. Tahta dolabı açtığında ölmüş hamam böcekleriyle karşılaşan Sarah, kımıldamaya başlayan bir böceği ezerek öldürdü. Kontrol altına aldıklarını düşündüğü anda çok daha fazlasıyla karşılaşan genç kız, kendisine doğru ilerleyen hamam böceklerini ayaklarının altında gelişi güzel ezerken, onu kolundan çekip oradan uzaklaştıran MJ başa çıkamayacakları kadar çok haşereyle dolan evden çıkmak zorunda olduklarını biliyordu. Evdeki tüm kapı ve camları açan kızlar çıktıkları bahçede soruna bir çözüm ararken, içeride istedikleri gibi cirit atan böceklerin kendiliğinden evi terketmelerini bekliyorlardı.

Sarah: Kabul edelim, güzel karşılamaydı..

Saçlarıyla oynayan Aria, yuvarlak gözlerini ikiliye dikti.

Aria: İçeri nasıl gireceğimiz konusunda bir fikri olan var mı?

Biraz düşündükten sonra harekete geçmeye karar veren MJ, arabanın torpido gözünden aldığı parayı ve anahtarı Aria'ya uzattı.

MJ: Sanırım birkaç kutu böcek ilacı sorunu ortadan kaldırmamıza yardımcı olacaktır. Birazdan hava kararır, arabayla gidin.

Anahtarları teslim alan genç kızın peşinden seslenen MJ tedbiri elden bırakmadı.

' Dikkatli kullan! Bıraktığım gibi tek parça istiyorum bebeğimi.. '

Telkinler eşliğinde oradan ayrılan woswosu gözden kaybolana kadar takip eden MJ, bütünleştiği bahçe kapısını bir süre sonra bırakarak içeri girdi. Sessizce dolaştığı bahçede eskiden olduğu gibi ayakkabılarını çıkarıp, çıplak ayaklarıyla bastığı kurumuş yaprakların çatırtısını dinliyordu. Bir zamanlar koşup oynadığı bu topraklar üzerinde, neredeyse kendini bildiğinden beri kök salmış olan haybetli ceviz ağacında hala bozulmadan duran salıncağı esen rüzgarla sallanıyordu. Ayakkabılarını ağacın dibine bırakan genç kız ağır tempoda sallanırken, kuşlara ev sahipliği yapan ağacın dallarından kopan cıvıltılar rüzgarın uğultusuyla birleşiyordu.

Havanın kararmasıyla birlikte eve giren MJ acıkan midesinden gelen gurultuları, açtığı çikolatayla bastırmayı umuyordu. Küçük bir sahil kasabası olan bu yerde; gündüzler sakin ve ılık geçerken, geceler sisli ve soğuk olurdu. Vücud ısısı düştükçe üşüdüğünün farkına varan genç kız camları kapattı ve üzerine daha kalın birşeyler giymek için yukarı çıktı. Üzerindekilerden kurtulup yumuşacık pijamalarını giydikten sonra belli belirsiz makyajını su ve sabun yardımıyla temizleyen MJ, gözüne kaçırdığı sabunun etkisiyle yanan gözlerini ovuşturdu. Temiz bir havluyla yüzünü kuruladı ve çantasını karıştırmaya başladı. Çıktığı seyahatlerde yanından ayırmadığı, sanki kıtlığa girecekmiş gibi ağzına kadar doldurduğu kahve kutusu ve kolunun altından sarkmış ucu yeri öpen battaniyesi ile miskinliğe hazırdı. Ta ki kapısı görmeyi hiç ummadığı bir misafir tarafından çalınana dek.. Merdivenlerden inmesine birkaç basamak kalmıştı ki kapının ardından gelen sesle duraksadı. Kulaklarının onu yanılttığını düşündüğü anda çalan tokmağın sesiyle hiç tereddüt etmeden kapıya yöneldi.

On Dakika Önce..

Hava kararmış, el-ayak ortalıktan çekilmişti. Sisin düştüğü caddede etrafı görmek zorken, gökyüzünde yanıp sönen yıldızlar ona ışık oluyordu. Öğle yemeğini geç yemesine rağmen karnı hala açtı. Oldukça az süratle kullandığı motoru oturduğu sokağın yönüne doğru çevirdi. Evinin önünde duran posta kutusunu kontrol ederken gözüne ilişen ışık, tüm gününü değiştirecekti. On iki yıl önce bütün mahalleyi şok eden ölümlerin yaşandığı bu evde, ilk defa ışıklar yanıyordu. Çocukluğu bu evin bahçesinde geçmiş, çocukluk aşkını ise bu evde bulup yine bu evde kaybetmişti. Gözünde canlanan çocukluğunu bir çırpıda arkasında bırakıp, kafasındaki soru işaretlerini yanıtlamaya gidiyordu. Yıllar sonra ilk defa adımını attığı bahçeden içeri girdi. Kapının önüne geldiğinde kulağını tokmağın yanına dayayıp içeri dinledi, ses yoktu. Bunun aptalca bir fikir olduğunu düşünüp geri dönmek istedi ancak daha bahçe kapısından dışarı çıkamadan soluğu tekrar aynı yerde, kapının önünde aldı.

Şimdi..

Korku.. Dehşet.. Panik.. Hiçbiri hissettiklerini ifade etmiyor dahası ne hissetmesi gerektiğini kendisi de bilmiyordu. Kalbindeki çarpıntıyla baş etse, onu ele vermeye meraklı dilini nasıl susturacaktı? Şaşkınlıktan açık kalan ağzını kapattı ve büyükçe bir yutkunduktan sonra zırhını kuşandı.

MJ: Yardımcı olabilir miyim?

Yaşadıklarından tecrübe edindiği bir şey varsa o da yalan söylemenin kötü bir alışkanlık olmasının yanısıra, yüzleşmek zorunda olduğu gerçeklerden sıyrılmanın nihai bir anahtarı olduğuydu. En azından yetimhane yıllarında Bayan Becky'nin on sayfa cezası ve çalışmak zorunda kaldığı motelin ayyaş müşterisinin kusmuğu, onu acımasız gerçeklerle çabuk yüzleştirmişti. Bu yüzdendir ki yalan, diline dolandığı andan itibaren güçlü kılınmıştı.

' Jane? '

Kabuslarının aksine kanlı canlı karşısında duran Will'in dudaklarından dökülen ismini duyduğunda; dizlerinin bağı çözülmüş, nefesi kesilmişti. Will, ona bu şekilde hitap eden tek kişiydi. Onu nasıl unutabilirdi ki? Böyle birşeyin gerçekleşmesi için ancak ruhunun ölmesi gerekirdi. Buna rağmen Will'e oynayacağı oyun geçmişi unutup, onu atlattığını düşünmesi için gerekliydi.

MJ: Will?! Üzgünüm, b-ben.. Değişmişsin..

Will: Sen hiç değişmemişsin..

Titreyen bedenini gizlemek için örtündüğü battaniyeye sıkıca sarıldı ve avucuna biriktirdiği parçasını kavradı. Elinden kaysa çırılçıplak kalacakmış gibi koruyordu bedenini..

MJ: Seni burada görmeyi ummuyordum.

Will: Bende.. Yani, buradan geçiyordum ve ışıkları görünce-

MJ: Haklısın.. Uzun zaman oldu ışıklar yanmayalı.

Donuk bakışları onun gözleriyle buluştuğunda canlandı. Zaman sanki geriye sarmıştı ve o, karşısında küçük bir kız çocuğu gibi; yine, yeniden.. Onların aksine zaman acımasızca akarken, birbirine kitlenmiş iki sevgili arasındaki elektiriği kesen yaşlı woswosun sesiydi.

Will: Yalnızsın sanıyordum?

MJ: Öyleydim ama işler değişti, artık yalnız değilim. Seni görmek güzeldi Will, hoşçakal..

Cümlesini bitirebilmenin verdiği rahatlığı gevşeyen sinirlerinde hissederken, belki bir daha karşılaşamayacak olduğu genç adama yıllar öncesinden kalan veda borcunu da böylelikle ödemişti. Aynı anlarda ellerindeki poşetlerle arabadan inen ikili, kendilerine doğru yürüyen genç adamın kafasıyla verdiği selamı alarak eve girdi. Kapıda onları karşılayan MJ geçikmelerine rağmen tepkisiz kaldığı kızların elindeki ilaçlarla dolu poşetleri alarak mutfağa geçti. Temizliğe buzdolabını boşaltarak başlayan genç kız, yaşadığı stresi çıkaracak en doğru işi bulmuştu. Ona yardım için kollarını sıvayan Aria ve tabiki zoraki varlığı merakından olan Sarah, teker teker kutuları açtı. Ölen haşereleri poşete doldurmasında yardım ederken işine odaklanmış genç kıza, gelen misafiri soran Sarah soruyu anlamayacak kadar gergin olan MJ'den duyacağı cevabı bekliyordu. Aralarının pek de iyi olmadığı düşünülünce sorusunu yinelemekten kaçınan Sarah gibi içine kurt düşen Aria, fırsatını bulduğu an soruyu tekrar etti.

' Bir sorun mu var? '

MJ, kendisine yönelen soru üzerine ovalmayı bıraktığı tezgahı seyrediyordu.

' Hamam böcekleriyle çok sık görüştüğüm söylenemez.. '

Kibarlığından taviz vermeyen Aria'nın aksine patavatsızlığını konuşturan Sarah, sahip çıkamadığı dilini tekrar konuşturdu.

' Bahçede karşılaştığımız şu çocuk, komşusuna hoşgeldine mi gelmiş? '

Bir sigara yakıp çömeldiği yerden kalkan genç kız, çektiği sandalyeye oturdu.

MJ: Yeni biri değil. Eskide, çok geçmişte kalmış bir dost..

Aria: Öyleyse buralı olmalı, biz tanıyor muyduk?

Elindeki jelleri bulduğu her köşeye döken Aria, boş kutuları attığı poşeti kenara bıraktı ve genç kızın yanına oturmak için bir sandalye aldı.

MJ: Will.. William Clark.

Sarah - Aria: Sokağın sonundaki evde yaşayan çocuk!

Henüz küçük bir kızken onu böyle tanımışlardı; sokağın sonundaki evde yaşayan çocuk.. Takıldıkları yaş sınırlaması nedeniyle bahçeden dışarı çıkmaları yasak olan Sarah ve Aria, ebecilik oynadıkları bahçede koşuştururken, demir kapının dışındaki hareketliliğe tepkisiz kalamamışlardı. Onları ilk defa birlikte gördüklerinde bunu bir oyun haline çevirip, saklandıkları duvarın arkasından konuşulanları kıkırdayarak dinleyen iki küçük masum..

Güzel bir bölümü daha burada noktaladık arkadaşlar. Sizce aşk herşeye rağmen gururu kırıp yoluna devam edebilecek mi? İlk aşk mı ölümsüz kalır yürekte? yoksa En dibe vurduğunda MJ'i çekip çıkaran son aşkın kolları mı avutacak yüreğini? Lütfen okuduğunuz her bölüm için oy ve yorum yapmayı unutmayın :) Yorum isterken ciddiydim ^^ PembeGüllüYazar


Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top