4.5
Multimedya Michigan Gölü, Seans Part 2..
Sarah: Hay lanet!
MJ eline öksürdüğü toprak parçasını ikiliye gösterdi.
' Az önce diri diri toprağa gömüldüm. '
Uzatılan suyu alıp ağzını temizlemeye çalışırken, olaylara farklı bir bakış açısıyla yaklaşan Sarah zekasını konuşturdu.
' Cehennemden çıkıp gelmek böyle bir şey olsa gerek.. '
Sıradaki hamleyi düşünen MJ daha rahat konuşabilecekleri bir yere geçmek için yerinden kalktı. Onu takip eden ikiliyle birlikte bir süre daha uyumasına izin verdikleri küçük kızın odasından çıktılar. Onlara gördüğü ve fiziksel olmasa da hissettiği herşeyi anlatırken, genç kadının algılayacağı şekilde onları nelerin beklediğini tek tek açıkladı.
MJ: Karşı karşıya olduğumuz durum; yani bunu nasıl açıklayabilirim bilmiyorum ama onun istediği şey ne intikam ne de hırs. O, arada sıkışmış olan sıradan ruhlardan yalnızca biri. Diğerlerinden sıyrılmasını sağlayan tek şey; hala acısını hissettiği çocuğunun yoksunluğu. Oradayken..yani onun bedenindeyken hissettiğim şeyler gerçekten çok fazlaydı.
Genç kadın duyduklarının ağırlığı altında ezilmişti. İstediği tek şey bir an önce kızına kavuşmaktan başka birşey değildi.
' Neden o? Benim küçük kızımdan ne istiyor ki? '
Ağlamaya başlayan genç kadının gözyaşlarından etkilenen Sarah, pek beceremese de teselli vermeye çalışıyordu.
' Bu, bütün bunlar geçecek. MJ mutlaka onu kurtarmanın bir yolunu bulacaktır. '
Biraz dinlenmek ve sigara içmek için kendisine mola veren MJ, işaret ettiği Sarah'ı yanına gelmesi için çağırdı.
' Ne halt yediğini sanıyorsun sen? '
Sarah: Onu sakinleştirmeye çalışıyordum sadece.
MJ: Öyle mi? Bunu ona belki tutamayacağın sözler vererek mi yapacaksın?
Sarah: Belki mi? Onu da diğerleri gibi-
MJ: Ya getiremezsem? Ya başarısız olursam? Bütün bunları bir kez daha düşün. Ve eğer bu seans başarısızlıkla sonuçlanırsa, ona ne diyeceğinide..
Yediği azar onu kendine getirirken, bu kez istemeden de olsa ne kadar yanlış birşey yaptığını ve aksi durumda sonucunun ne kadar ağır olacağını düşünüyordu. Çok değil, kısa bir süre sonra tartışmayı sonlandıran içeriden gelen panik sesleri olmuştu.
' Tanrım, bana yardım et lütfen! Merhamet et Tanrım! '
Seslerin peşinden çocuk odasına koşan kızlar, hıçkırıklara boğulan kadını boş yatağın başucunda bulmuştu. Az önce yatağında mışıl mışıl uyuduğunu izledikleri kız, sanki hiç varolmamışcasına ortadan kaybolmuştu. Seansı görüntülemek için odada bıraktığı kameranın hala kayıtta olduğunu farkeden Sarah, cihazı eline alarak incelemeye başladı.
Sarah: Seni sürtük! MJ, sanırım bunu izlesen iyi olacak..
İzledikleri kamera görüntülerinde; odadan çıktıktan bir süre sonra yatağın başında görülen bir silüetin, küçük kızın üzerine düşmesiyle birlikte ortadan kayboldukları görülüyordu. Kayıt olan bu görüntüden sonra birkaç saniye kararan ekran yeniden düzelerek, kaldığı yerden devam etmişti. Kayıt dışında kalan iki saniye gizemini hala korurken, ortadan kaybolan kızın kaderi şimdi onların elindeydi.
MJ: İyi düşün! Ruhun ona musallat olması tesadüf olamaz. Ruhu ona bağlayan birşey olmalı, bir obje..
' Bilmiyorum, hiçbirşey düşünemiyorum. Tanrım yardım et! '
Kadın olduğu yere kapaklanarak dua etmeye başladı. Sürekli aynı şeyleri tekrarlıyor, merhamet göstermesini dilediği Tanrı'ya yakarıyordu. Uğultu ve hıçkırık sesleri arasında kalan MJ, kaybolan kızın nerede olduğunu düşünürken; zihninde canlanan bir an onu heyecanlandırmaya yetmişti.
MJ: Göl! Michigan Göl'ü! İkisini oraya bağlayan bir anı olmalı. Oraya gitmiş olmalısınız değil mi?
Zor da olsa ağlamayı kesen kadın, bir süre düşündü.
' Michigan Gölü.. Evet, oraya bu yaz birlikte gitmiştik. Dalgaların kıyıya attığı deniz kabuklarını toplayıp onlardan kolye yapmıştık. Anlamıyorum, bütün bunların gölle alakası ne olabilir? '
Çekmeceden çıkardığı takı kutusunu açıp içindeki kolyeye bakan kadın, çıkardığı kolyeyi MJ'in avucuna bıraktı. Elinde sarkıttı kolyeyi Sarah'a gösterirken, kız ve ruh arasındaki bağın gücünün kaynağını da böylelikle bulmuştu.
' Gitmeliyiz.. '
Daha fazla vakit kaybetmeden arabaya atlayıp Michigan Gölü'ne doğru hızla harekete geçtiler. Elinde tuttuğu kontrolü kaybetmek istemeyen MJ, oraya vardıklarında duygularına yenik düşerek hatalı bir harekette bulunabilecek olan kadını arabadan inmemesi için sıkı sıkıya tembihliyordu. Sahile geldiklerinde görüş açısına yakalanan küçük kız ve onu kontrol altına alan ruh suya giriyordu.
MJ: Yerinden kalkma!
Kadını arabada bırakırken, çizmesi için gösterdiği şekli Sarah'a teslim eden MJ koşarak sahili geçmeye çalıştı.
MJ: Ben onu oyalarken sen de bu şekli kuma çizeceksin. Dikkatli ol, açısına girme ve bu kolyeyi sembolün içine bırak.
Deniz kabuğu kolyeyi alan Sarah şekli çizmek için harekete geçerken, salık bıraktığı uzun saçlarını bileğindeki lastikle toparlayan MJ ayakkabılarını çıkardı ve göle girdi.
MJ: Ona bir baksana, o senin kızın değil!
Acı çeken kadının arada sıkışmış ruhu, küçük kızla birlikte suyun derinliklerine doğru ilerliyordu. Sarah sembolü çizene kadar kendisine gereken fırsatı yaratmaya çalışan MJ bir süre etki etmesini umduğu sözleri ruha doğru üfledi.
' Memor. Capto opus et nodum. '
Suyun dibine doğru sürüklenen ruhun elinden kaptığı küçük kızı son anda boğulmaktan kurtararak sahile çekti. Kızını canlı görmenin verdiği heyecanla arabadan çıkan genç kadın koşarak sahile indi ve genç kızın elinden teslim aldığı kızına kavuşmanın mutluluğu içinde ona sarıldı. Aynı anlarda sembolü çizmeye çalışan Sarah'ın dikkati yaşanan hareketliliğe doğru çevrildi. Sudan çıkmaya hazırlanırken tam arkasında beliren kızgın ruhtan bir haber olan genç kız, gafil avlanmak üzereydi.
Sarah: Arkanda!
İşaret fişeği görevi gören ellerini açıp havaya kaldıran Sarah, kollarını iki yana sallıyordu. Karşıdan gelen uyarıyı gören MJ arkasını dönmesine fırsat bulamadan acı içinde suya çekildi. Onu saçlarından kavrayan ruh, karşı koyulamayacak kadar öfkeliydi. Ne olduğunu anlayamadan kendini havada bulan genç kızın saç kökleri öylesine çekilmişti ki; tuzlu suyla buluşan kafa derisini yakıyordu. O, suyun içine batıp çıkarken; belki de son çırpınışlarını yaşıyordu. Çizdiği sembolün içine attığı kolyeyle birlikte sözleri okuyan Sarah, hiçbir etki görmeyen ruha dönüp baktığında bir yerde yanlış yaptığını anladı ve kağıtta çizili olan sembole tekrar baktı. Sembol tıpki kağıtta çizildiği gibiydi. ' O zaman neden bir işe yaramıyor? ' diye düşündü. Tekrar ve tekrar baktığı kağıt bir rüzgarla birlikte yere savrulmuştu. Dizlerinin üzerine çöktü ve kumların arasından ona bakan kağıda tersten bakması gerektiğini anladı. Kendi içinde şifrelenmiş olan sembolü tekrar çizerken, yaptığı hatanın bedelinin ağır olmamasını diliyordu. Terleyen elleri hiç olmadığı kadar titrekken, soluk soluğa kalan nefesi sanki duracakmışcasına kesikti. Uzun uğraşlar sonunda çizdiği sembolün içine kolyeyi bıraktı ve ruh kitabında yazılı olan sözleri okumaya başladı.
' Orabat caelum et huc. '
Sözlerin okunmasının ardından çemberin içinde beliren silüet, küçük bir kıza aitti. Yapacağı son hamle için tiz ıslığını MJ'e duyurmaya çalışan Sarah göle doğru koştu. İşareti duyan genç kız kalan tüm gücüyle sudan çıktı ve birbirini kaybeden anne-kızın tekrar buluşmasını sağlayacak olan sözleri haykırdı.
' Reversusque fuero tibi in tenebris septus. Ad quae estis! '
Dudaklarından dökülen sözler kendi hayatını kurtarırken, birbirinden koparılmış anne-kızın ruhlarını da sonsuza dek birleştirmişti. Sarah'ın yardımıyla çıktığı sudan, sahile doğru zorlukla yürüyen MJ, sembolün içinde sıkışan ruhları ışığa göndermek için harekete geçti.
' Fiat lux... '
Huzur içinde ortadan kaybolan ruhlardan geriye kalan deniz kabuğu kolyesini aldığı gibi göle fırlatan MJ, kendini zorlu bir seans sonrası kumların üzerine bıraktı.
***
Kızların seans için evden ayrılmasıyla birlikte zaten bir haftadır sessiz olan köşk, sessizliğe bürünmüştü. Uzandığı yatağında annesinin sevdiği şarkılardan oluşan albümü dinlerken derin düşüncelere dalan Aria, kapıdaki sürpriz misafirinden habersizdi. Bacaklarının arasında dolaşan Dobby ile bir süre oyalandıktan sonra soluğu genç kızın odasının önünde bulan Nate, tıklattığı kapının ardından gelecek olan daveti bekledi.
Aria: Yemek yemeyeceğim Bayan Ops..
Hafifçe aralanan kapının ardından uzatılan beyaz tüylü bir peluş tavşandı.
Aria: Sarah?
Nate: Yanlış tahmin ufaklık.
Kapıdan kafasını uzatan Nate içeri girdi ve hediyeyi sahibine ulaştırdı.
Nate: Ufaklığa, ufak bir hediye. Böyle şeylerle aranın iyi olacağını düşündüm.
Aria henüz şaşkınlığını üzerinden atamamıştı ki içeri giren Bayan Ops, elindeki servisi komodinin üzerine bıraktı ve işlerinin başına döndü.
Aria: Teşekkür ederim, aslında seni beklemiyordum..
Nate: Biliyorum, sadece nasıl olduğunu görmek istedim.
Aria: Kırılmış? Kaybolmuş? Kimsesiz? Hangisini seçersen..
Nate: Daha güçlü? Hadi ama, bunun üstesinden geleceğini ikimizde biliyoruz.
Gözleri dolan Aria ağlamamak için sıkı sıkıya tuttuğu nefesini kaçırmamak için dudaklarına hapsetti. Elindeki kahve fincanıyla oynarken, yoğunlaşan duygularını dizginlemek için kendine vakit kazandırıyordu.
Aria: Ben, bilmiyorum..
Nate: Sen Aria'sın, kırılsın ama toparlanırsın. Hem ailen, senin bu durumda olmanı istemezdi değil mi?
Kısa bir süre düşündükten sonra haklılığını kabul ettiği genç adamın desteği karşısında kendini biraz daha hafiflemiş hissetti. Konuşmaktan kaçtığı gerçeklerle yüzleşmek için henüz erken olduğunu düşünüyordu. Kulaklarını çekiştirdiği tavşanıyla oynayan genç kız, kasvetli havayı biraz dağıtmak istedi.
Aria: Neden tavşan?
Nate: Hmm.. En ucuzu buydu sanırım.
Elindeki tavşanı genç adama fırlatırken, onun gülümsemesine ortak oldu.
Aria: Eski sevgililerinden birine ait değildir umarım?
Nate: Hayır ben aldım, üstelik ucuz da değil.
Dumanı tüten kahveleri eşliğinde sohbete devam ederlerken, ceketinin iç cebinden çıkardığı sigara tabakasını genç kıza uzattı. Nazik bir hareketle teklifi geri çeviren Aria bacaklarını karnına çekerek genç adamı izledi.
Nate: Köşkte bir eksiklik var.. Enerji! Nerede benim enerji manyağım?
Aria: Kim? MJ'den mi bahsediyorsun?
Adının geçmesi bile her zerresinde farklı bir etki yaratan genç adam, yanan sigarasından düşen küle engel olamadı.
Nate: Hayır, Sarah'dan bahsediyorum tabiki..
Aria: İş çıktı, ruh avına gittiler. Sahi, onunla neden sürekli kavga ediyorsunuz?
Nate: Çekiciliğimi kaldıramıyor olmalı.
Aria: Dalga geçme Nate, ciddiyim.
Nate: Ne duymak istiyorsun?
Aria: Aranızda ne olduğunu?
Nate: İşte sana aramızda olan; MJ'in etrafında benim kadar mükemmel sadece ben varım. Benim etrafımda ise MJ gibi onlarcası..
Soğuyan kahvesini yerine bırakan Aria, kendini savunmaya alan genç adamın savurduğu palavralara inanmış gibi kafasını sallıyordu. Nate ise söylediklerinin yeterli olmadığını düşünerek, yalanına destekleyici birkaç cümle daha iliştirdi.
' Hem onunla beni nasıl yakıştırabilirsin? O koca bir ruh hastası. Hem o.. yani MJ. O.. Ne demek istediğimi anladın değil mi? '
Açıklama yapma gereği hissettikçe daha da dibe vuran Nate'in, gözü önündeki çırpınışlarına bir son vermek isteyen Aria konuyu kapattı.
Aria: Anladım Nate..
Sohbetin derinliğine öylesine dalınmıştı ki zaman kavramı unutulmuştu. Telefonunun çalması üzerine pencerenin kenarında kısa bir konuşma yapan Nate, kararmak üzere olan havanın henüz farkına varabilmişti.
Nate: Otelde bir akşam yemeği beni bekliyor ufaklık, gitmeliyim. Bu arada.. beni özlersen tavşanına sarıl, üzerine kendi parfümümden sıktım.
Aria: Ahh, bende nefesimi daraltan kokunun nereden geldiğini merak etmeye başlamıştım. Bu arada..kıza bol şans!
Güneş tepedeki yerini bulutlara bırakırken Bayan Ops eşliğinde köşkten ayrılan Nate, üzerine geçirdiği ceketin cebinden çıkardığı matarasından bir yudum içtikten sonra arabasına bindi. Bahçeden henüz çıkmıştı ki elinde tuttuğu matarayı düşürmesiyle eğildi. Bir anlık dikkatsizlik sonucu şeritinden çıkan genç adam duyduğu korna sesiyle kafasını kaldırdı. Neredeyse çarpışacak kadar üzerine kırdığı araç huysuz komşusunun yaşlı woswosundan başkası değildi. Yan yana geldiklerinde camı açan Nate matarasını cebine koymaya çalışırken durumu farkeden MJ tek kaşını kaldırarak matarayı işaret etti.
' Artık araba kullanırken de mi içiyorsun? '
Matarayı cebine iliştiren Nate, umursuzca konuyu geçiştirdi.
' Bu mu? '
Bu sırada yan koltukta oturan Sarah, hemen yanında duran genç kızın arkasından kolunu sallayarak Nate'e selam verdi.
Nate: Aria'yı ziyaret ettim, iyi görünüyordu.
MJ: Daha da iyi olacak. Umarım..
Aralarında döndürmeye çalıştıkları sohbet giderek can çekişiyordu.
Nate: Güzel.
MJ: Güzel.
Birbirlerini kafalarıyla onaylayan ikili biten sohbete rağmen ayrılamayınca, onları düştükleri hayalden uyandıran genç adamın çalan telefonunun sesi olmuştu. Bakıştıkları bir saniye onları yeterince tatmin ederken, her ikisi de birbirini geride bırakarak yollarına devam etmişti..
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top