...GEÇMİŞİN BELGELERİ...
Sabah gözlerimi açtığımda kendimi çok mutlu ve rahatlamış hissediyordum. Daha saat 8 bile olmamıştı. Yataktan kalkarak hızlı bir duşa girdim ve hemen saçımı kurutup yine dünküne benzer güzel bir elbise giyindim.
Normal zamanda kapalı giyinen bir insan değilim ama mahallemizdeki bir teyze gençliğinden bu yanı hep terzilik yapıyormuş ve beni çok sevdiği için bana hep elbiseler dikiyordu. Onu kırmayıp alıyordum ama beğenmiyor da değildim.
Bora Kıvılcımı (beni) engellemişti ve nedenini çok iyi anlamıştım. DÜN GECE BANA GÜZELİM DEDİ! Acaba gerçekten güzeli miyim?
Aşağı yavaşça indim ve mutfağa girmeden oturma odasına göz ucu baktım. Her zamanki gibi televizyon kısık sesle açık Bora uyuyordu. Makbule abla da ortalıkta görünmediği için sevindim çünkü kahvaltıyı ben hazırlamak istiyordum.
Minik minik adımlarla yürüyor ve poğaça börek falan yapıyordum. Boram çok severdi. Yanlışlıkla çatalı elimden düşürmemle korkudan donakaldım. Uyanmış mı diye kafamı kapıdan uzatıp salona baktım. Kocamın götünde hala pireler uçuşuyordu.
Saat 9'a geldiğinde her şey eksiksiz hazırdı. Şimdi gidip kocamı uyandıracaktım. Salona geldiğimde Bora bir bacağını koltuğa uzatmış diğer bacağı ise koltuktan kaymış olacak ki yerdeydi. Nasıl rahat ediyor bu?
Ben bakmaya doyamadığım yüzüne bakarken duyduğum sesle irkilip Birkaç adım gerileyip bacağımı masaya vurdum. Makbule abla giyinmiş çantasını almış acele bir şekilde aşağı iniyordu. "Alev kızım Bora uyanmadı mı benim gitmem gerekiyor."
"Ne oldu abla ne bu acelen? Boraa kalk annen gidiyor." Borayı dürtmemle 'Hı? Geldi mi?' Kim geldi mi Bora? Kimi bekliyordun?
"Geldi oğlum geldi. Müjdemi isterim ablan doğum yapıyormuş oraya gitmem lazım." Bora hemen ayaklanmış sorular soruyordu. "Ne? Nerede? Ne zaman? Hamile miydi? Bende geleyim mi?" Bu adam benden betermiş soru sorma konusunda.
"Üf Bora konuşuruz sonra. Alev canım numaramı verdim bir şey olursa falan ara beni olur mu?" Birkaç adımla yanıma gelerek iki yanağımı da öpüp kocaman sarıldı. Bende aynı şekilde ona karşılık verdim. Bora durmuş ikimizi izliyordu ve Makbule abla Boraya bakmadan çıkıp gitti. O değil en başta beni sevmemişti şimdi ben varken oğluna bakmıyordu.
Bora eliyle yüzünü ovuşturup kendine gelmeye çalıştı. "Şey ben kahvaltı hazırladım da." Ayağa kalkıp aramızdaki mesafeyi kapattı. Gözlerime hayranlıkla bakıyordu. "Hmmm gerek yoktu bir dudak versen yine karnım doyardı benim. Ama sana asla..." Kalbimin deli gibi çarpmasına engel olamadım. Dursana lan duyucak şimdi! Nefes alıp verişlerim hızlanmaya başlamıştı. Gözlerimi gözlerinden kaçırıyordum hep çünkü bakarsam buralar alev alır sonra ikimizde yanardık.
"Hadi elini yüzünü yıka ben çok acıktım ve yaparken yememek için kendimi zor tuttum." Kıkırdayarak benden uzaklaştı ve banyoya girdi. Bende o sıra mutfağa girip tabaklara servis yapıyordum. Sunum çok önemli!
Hee aynen zeytinlerle tabağa CANIM KOCAM yaz bi de
Evlenince artık
Sabır ya
"Çok da güzel kokuyor ya." Hemen öküz gibi oturarak poğaçayı tek lokmada ağzına attı. Ya ben ona emek verdim emek! "Beğenmene sevindim." Gerçekten ellerime sağlık yediğim en güzel şeydi. Bora artık beni seviyordu bundan gayet emindim ve artık ona açılacaktım. O mu açılsaydı acaba?
Konuşmadan sessiz sedasız kahvaltımızı bitirmiştik ve şimdi toplama zamanıydı. Ben hazırladım o yüzden Bora toplayacaktı. İçimden böyle karar vermiştim ama hiç oralı olmadı. Bende yavaşça kalkıp istemeyerek bulaşıkların başına geçtim.
"Dur yardım edeyim hazırlamışsın o kadar." Ay hele şükür. "Zahmet olcak ama?" Kafasını yana çevirip bana döndüğünde sırıttığını gördüm. "Ne dedin sen?" Eliyle hızla belimin sağına dokununca canım tikim yine durmamış saçma sapan hareket yapmama yardımcı olmuştu. "Ay! Yapma Bora!"
"Neyi yapma?" Tekrar dokunmasıyla yine geri çekildim. "Bora bak kızıyorum ciddiyim." Daha fazla durmadan bulaşıkları yıkamaya başladım. "Oldu bir de dıt ııı de çocuğa kızar gibi" Kahkaha atmasıyla sinirlerim boşaldı ve beni de gülme tuttu. Uzatmayarak bana yardım etmeye başladı. Yaklaşık 15 dakika içinde hızla bitirmiştik. "Dışarı çıkmak ister misin?" Sunduğu teklif beni cezbetmişti. Hava da çok güzeldi ve yazlık elbiselerimden giyebilirdim.
"Olur neden olmasın. Üstümü değiştireyim çıkalım." Yanıma yaklaşıp kulağıma eğildi. "Sen her halinle güzelsin bunu bilmiyor musun?" Anlık iltifatları beni çok mutlu ve değerli hissettiriyordu. "teşekkür ederim." Yavaşça geri çekilerek odama doğru çıktım.
En güzel elbisemi seçerek giydim ve saçımı açık bırakıp hafif dalga yaptım. Çok da güzel görünüyordum ve altına da beyaz spor ayakkabılarımı giyindim.
Aşağı indiğimde Bora da hazırlanmış oturuyordu. Her zamanki gibi çok klasik ve şık duruyordu.
Birlikte yürümeye başladık. Kollarımı birbirine bağlayıp temiz havayı içime çekiyordum. "Sahile gitmek ister misin? İyi gelir." Sanki neleri sevdiğimi biliyor gibiydi. "Evet olur."
Sahile geldiğimizde bir kaç tur attık. Konuşmuyorduk. Sadece nefes alıp verişlerimiz konuşuyordu. Yarım saattir yürüyorduk ve yorulmaya başlamıştım. "Ben yoruldum Bora." Çocuksu bir tavırla olduğum yerde durdum.
"Tamam bebeğim burada çok güzel bir kafe var arkadaşımın yeri gidelim ister misin? Ama biraz daha yürüyeceksin olur mu?" Belki biraz daha yürüyebilirdim ama fazlasını gerçekten kaldıramazdım. Yürümeyi hiç sevmiyordum.
Yürümeye başladığımızda Bora yanıma bir adım daha yaklaşarak kolunu omzuma attı. Heyecanlanmamla titremeye başladım. Sanki üzerimde büyük bir yük varmış gibi hissetmeye başlamıştım. Dur bir dakika?
"Sen utanmıyor musun?" Olduğu yerde durdu ve anlamsız suratıyla yüzüme bakmaya başladı. "Nasıl bir düşüncesizlik bu! Gerçekten inanmıyorum bu kadar mı değer veriyorsun bana?" Hala boş boş yüzüme bakıyordu.
"Canım ne yaptım bilmiyorum ama yine özür dilerim. Dokunmam bir daha sana. Rahatsız olduğunu dile getirmen yeterliydi."
"Evet rahatsız oluyorum! Kocaman kaslı kolunu nasıl üstüme atarsın? Bu küçük bedenimle nasıl taşıyacağım düşünmüyor musun?" Dediğim şeyle yüzü önce şaşkın sonra tuhaf bir ifade aldı. "Hahahaha çok komikti. Korkuttun beni farkında mısın?" Korkma yavrum yanında ben varım. "Hep sen mi uğraşıcaksın benimle?" Dilimi çıkartıp önüme döndüm ve yürümeye devam ettim.
"Her şey öyle kolay mı sanıyorsun?" Kollarını belime sarıp bedenine yapıştırdı. "Bora millet bakıyor." Saçımdan bir tutam parmak uçlarının arasına alarak koklamaya başladı. "Baksın umurumda değil. Sevgilim olacaksın sonuç olarak." Fısıltı halinde söylediği şeyi duymuştum ve tepki göstermem gerekiyordu.
"Nereden çıkardın bunu? Yani sana böyle bir garanti vermedim." Benden ayrılarak elimi avucunun içine alıp yürümeye başladı. "Çok konuşuyorsun cüce hadi gel." Cüce? CÜCE?! Oğlum sen bittin lan bana bunu demicektin.
Ayağımı gelişi güzel sallayarak bacağına tekmeyi yapıştırdım. Bağırmasıyla bütün gözler üzerimize döndü. Hatta bazı teyzeler 'Ayy gitti güzelim çocuk. Buna mı kalmış keşke ben kızıma alsaydım.' Teyze kızın millete veriyo git onla uğraş.
"Alev kaşınıyorsun merak etme kaşıyacağım seni." Yerden doğrulup tekrar elimi tuttu ve sinirli bir tavırla yürümeye devam etti. Çok fazla üstelemeyecektim bu yüzden onunla birlikte yürüdüm.
Aşırı nostaljik güzel bir kafenin önüne geldiğimizde Bora önce sıkıca tuttuğum elimize baktı ve sırıttı. Niye lan niye? İçeri girdiğimizde takım elbiseli yakışıklı bir adam bizi karşıladı. "Oooo Bora gelir miydin sen buralara?"
"Kardeşim işten güçten gelemiyoruz kusuruma bakma vallahi." Hemen sarılıp tokalaştılar. Sarılma faslı bittikten sonra adam etrafına boş boş bakan kıza döndü. Yani bana! "Yenge sen de hoş geldin." Ney hoş gelmiş? Etrafıma bakınıp bana mı söylüyor diye emin olmaya çalıştım. "Evet yenge sana diyorum." Bana diyormuş ne diyeceğim?
Hoş buldum desene mal
"Hoş buldum." Dedim kesinlikle kendi isteğimle(!) Borayla birlikte manzarası denize bakan bir masaya oturduk. Garson gelerek önce boraya sonra da bana selam verip menüleri önümüze koydu. "Hımm bakalım ne gibi değişiklikler var." Bora hemen eline alıp göz atmaya başladı. "Buranın tatlıları çok güzel tatlı yiyelim." Nasıl güzel olurdu var ya. Böyle çikolatalı, akışkan, damakta eriyen... Allah'ım yardım et!
"Olur ben puding istiyorum." Dediğime yüzünü buruşturdu. Ne var bence çok güzel? "Çok sıradan olmaz mı ?"
"Olsun ben puding istiyorum." Başıyla onaylayarak garsonu çağırdı. "kız arkadaşıma bir puding bana da bir sfogliatelle lütfen." Ney elle? Ne saçma sapan zevklerin var Bora! Garsonun uzaklaşmasıyla Bora içime girdi. "Akşama hazır ol bebeğim." Akşama? Hazır ol? BEBEĞİM? Bebeğin ölsün sana tabii ki.
Dediğine sus pus kaldım. Bu halime kahkaha atarak tekrar eski yerini aldı. "Müsaadenle lavaboya gidiyim gelirim şimdi." Onayladığımda masadan kalkarak gitti. Oturup sessiz sedasız denizi izleyip arkada çalan İtalyanca şarkıya kulak veriyordum. Çok dinlendiriciydi ve sakinleşmemi sağlıyordu. Aniden yanımda bir gölgenin belirmesiyle ona döndüm. Gördüğüm manzara bütün sakinliğimi benden almıştı.
"Ne işin var burada?" Önce boğazını temizledi ve karşımdaki sandalyeye geçip oturdu. "Hiç kardeşimi görmeye geldim. Nasılsın fıstık?" Kötüyüm bayatlamış leblebi?
"Ne işin olduğunu sordum." Nefes verip elindeki koca iş çantasından bir kaç tane kağıt çıkardı. "Ne şimdi bu? Bir şeyleri ispatlasan bile tanımadığım birinin kardeşi olduğumu kabul etmiyorum."
"Olabilir ama bu aynı kandan olduğumuz gerçeğini değiştirmez Alevcim." Yine merakıma yenik düşüp kağıtları incelemeden bir kaç kez katlayarak çantama attım. Yanımdaki sandalyenin sertçe itilmesiyle yerimden sıçradım. Burnuma geliyodu salak mısın?
"Senin ne işin var burda pislik herif!" Abim olduğunu iddia eden şahıs sırıtarak Boraya döndü ve ayağa kalktı. "Canım kardeşimle konuşmaya geldim Bora. Sen kardeşinle konuşmuyor musun?" Dediği şeyle Bora sinirlerine hakim olmaya çalışıyordu. "Bu kız senin kardeşin falan değil anlıyor musun Deniz? Hadi şimdi siktir git gözüm görmesin seni." Bir saniye? Bunlar birbirlerini nereden tanıyorlar?
Ayaklanarak Boranın koluna girdim. Hiç yüzüme bakıp oralı bile olmadı. "Siz birbirinizi tanıyor musunuz?" Deniz beyimizin sırıtması fazlalaştı. "Sadece isimlerimizi biliyoruz." Diye hızla atıldı Bora. Anlamadığım birbirlerine nefret ile bakıyorlardı ama neden? Bu işte bir iş vardı ve ben bunu çözecektim.
"Evet evet sadece isimlerimizi biliyoruz." Deniz hala sırıtarak Boraya bakıyordu. Büyük bir kahkaha atarak arkasına dönüp kafeden çıktı. Hala olayları anlayamamış biçimde kaşlarımı çattım ve tekrar sandalyeme oturdum.
"Alev biliyorum kafan çok karışık. O gece hastaneden bir arkadaş sayesinde öğrendim adını." Neden ama bu adamı neden araştırdın?
"Peki moralimiz bozulmasın."
Günümü kafamda bin bir tane sorularla geçirdim. Bora ne kadar uğraşsa da sadece hafifçe gülümsüyordum ve tekrar önüme dönüyordum. Onunda morali çok bozulmuştu bu duruma ama elinden geleni yapmıştı.
Akşam eve geldiğimizde hemen odama çıktım ve pijamalarımı giyinerek yatağa girdim. Düşünmekten başım ağrımaya başlamıştı. Yatakta bir oraya bir buraya dönüyordum ama Gözüme uyku girmiyordu. Kapının tıklanmasıyla yataktan doğruldum. "Gir?"
Gelen Boraydı ve sessizce odaya girip kapıyı kapattı. "Uyuyamadın mı?" Yok gözlerim açık yatıyorum ben. Nedeni yok ama güzel oluyor.
"Hayır uyuyamıyorum bu gün olanları düşünmekten." Derin bir nefes vererek yaklaştı ve yorganı açıp yatağa girdi. "Bir doktor olarak kafa dağıtmanı öneririm." Vücudumu tamamen ona çevirerek imayla baktım. "Nasıl bir kafa dağıtmaymış bu?"
Biraz daha yaklaşıp elini belime sarıp üzerime çıktı ve diğer elini de düz tutmuş yastıktan destek alıyordu. Dikkatlice yüzümü inceliyor gözlerime derin derin bakıyordu. Gözlerini usulca kapatıp dudaklarıma yavaş bir iniş yaptı. Yorgundum ve öptükçe yorgunluğumun azaldığını fark ediyordum. "Seni seviyorum Alev..."
Duyduğum bu cümle uzun zamandır duymak istediğim şeydi. Çok mu zordu beni görmek, bilmek, yüreğinde hissetmek...
Kollarımı beline dolayarak başımı göğsüne yasladım. Gözümden düşen bir kaç damlaya engel olamamıştım. En zor zamanımda beni bu denli mutlu etmesi veya mutlu etmeye çalışması onu kat ve kat daha çok sevmeme sebep olmuştu.
"Ağlama güzelim. Ben sen mutlu ol diye buradayım. Bütün her şeyi beraber atlatacağız ve sana söz veriyorum seni canım pahasına koruyacağım. Ne olursa olsun bana güven olur mu?" Söyledikleriyle göz yaşlarımın daha fazla akmasına neden oluyordu. Bunlar benim hayatımdaki ilk mutluluk gözyaşlarımdı...
"Başım çok ağrıyor sana sarılıp uyuyabilir miyim lütfen?" Dediğim şeye küçük bir kıkırtı çıkardı. "Olur bebeğim bekle geliyorum." Odadan çıktı ve birkaç dakika sonra elinde bir ağrı kesici ve su ile döndü. "Al iç bakalım sabaha bir şeyin kalmaz." Dediğini yapıp ilacı içtim ve arkamı dönerek uzandım. Bardağı masaya bırakıp tekrar yatağa girdi ve arkadan bana sarıldı. Şuan çok huzurlu ve mutluydum. Bana 'Seni seviyorum' demişti ve bende en kısa zaman içerisinde bunun cevabını ona verecektim...
BÖLÜM SONUU :))
OYLAR ÇOK GÜZEL AMA SON BİR KAÇ BÖLÜMDÜR HİÇ YORUM GÖREMİYORUM LÜTFEN YORUM YAPALIM ♥
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top