Bölüm 6. Yeni Gelenler - partⅡ
Keyifli okumalar.
Medyada: [Girls Planet 999] BLING CLING GIRLS - 'NO EXCUSES'
Rose beni bekliyordu. Bahçeyi hızlıca geçip arabaya bindim.
"Dün neden bizi beklemedin Amie? Telefonuna da bakmadın, merak ettik." dedi.
Bralyn yüzünden kızları unutmuştum. Rose'a bakınca kendimi suçlu hissettim. Benim yüzümden endişelenmelerini hiç istemezdim.
"Kafam karışıktı, yalnız kalmak istedim. Özür dilerim." Ses tonum Rose'un bana bakmasına neden oldu. "Önüne bak.' diye uyardım. Araba kullanırken ne demeye bana bakıyordu.
"Ne oldu, anlat." dedi, kelimelerin üzerine tek tek basarak.
Seni bu kadar iyi tanıyan insanlardan çoğu zaman bir şeyler saklamak çok zor olurdu. Ama anlatmak istediğimi fark ettim ve dolapların önündeki karşılaşmamızdan başlayarak Bralyn ile olan bütün olayları ve konuşmaları bir çırpıda Rose'a anlattım. Rose bir anda ağız dolusu küfür savurdu.
"Rose!" diye tısladım. Benim yerime sinirlenmiş olması çok güzeldi ama kullandığı kelimeler çok yanlıştı.
Okula gelmiştik. Otoparka arabayı bıraktık. Rose, arabanın etrafını dolaşıp karşıma geçti. "Amie, ne halt etmeye ağzına bir tane geçirmedin?" dedi sinirle.
"Tam tersi de olabilirdi Rose." O bakışlara sen maruz kalmadın.
"Ne yani, o geri zekâlıya ağzının payını vermedin mi?"
Başımı hayır anlamında sağa sola salladım. Rose daha çok öfkelendi. Ayağını yere vurmaya da başlamıştı. Her zaman neşeli, cıvıl cıvıl olan bir kızın içinden bu şekilde bir öfkenin çıkması şaşırtıcıydı.
"Kimse sana böyle davranamaz. Ben ona aptalı gösteririm." Bir elini yumruk yapmış diğer elinin içine vurup duruyordu. Tavrı karşısında gülümsedim. Vahşi Rose.
"Komik olan ne?"
"Sen." dedim. "Boş ver, hadi gidelim yoksa derse geç kalacağız." Arkadaşlarımın benim yüzümden başını belaya sokmasını istemiyordum.
Öğretmenlerden biri okula gelmediğinden dersimiz boştu. Kızlarla bahçedeki ağaçlardan birinin altında oturmaya karar verdik. Rose, bahçeye çıkar çıkmaz Eva ve Mina'ya da olanları anlatmaya başladı. Mina, Rose kadar olmasa da aynı tepkiyi verdi. Eva'nın yaklaşımı ise farklıydı: "Sen karışma Rose. Amie kendini savunabilecek kadar güçlü, bunu yapmayacak kadar da kibar biri. Senin aksine." Son kelimeyi söylerken Rose'a bakıp gülümsedi.
"Sana aptal diyen birisine teşekkür edersin o zaman ama ben yapmam. Ağzını burnunu kırarım." Rose'un ağzından birbiri ardına hararetle çıkan kelimelerle Eva'nın gülümsemesi yüzünde dondu.
"Tamam kızlar, bu işe karışmayın." dedim hemen. "Bu benimle Bralyn arasında." Homurdanmaya başlayınca direkt Rose' a baktım. "Hayır Rose, söz ver, karışmayacaksın."
İstemeyerek de olsa söz verene kadar Rose'u sıkıştırdım ama karışmayacağından hiç emin değildim. Sabır hiç Rose'luk bir şey değildi. Uzak durmasını söylediğim için özellikle sıkıntı da çıkarabilirdi. Gözlerimi üzerinden ayırmamalıydım. Anlamadığım bir nedenle son zamanlarda hırçın tavrı katlanarak artıyordu ve bunu besleyecek durumlardan Rose'u uzak tutmak en iyisi olacaktı.
Mina havayı dağıtmak için yine izlediği sıkıcı belgesellerden birini anlatmaya başladı. Bu seferki belgesel, fakir toplumlarla ve yaşantılarıyla ilgiliydi. Eva ve Rose büyük çam ağacının altındaki banka otururlarken ben ve Mina da çimenlerin üzerine oturduk. Bir süre sonra Rose ağzını kocaman açarak esnemeye başladı. Bir anda bir şey hatırlamış gibi gülümsedi. Ben ne oldu dercesine bakarken, "Söylemeyi unuttum. Gri gözlü çocuğun adını öğrendim. Arey." dedi ve memnuniyetle iç geçirdi.
"Nasıl öğrendin?" Eva, biraz önceki sert çıkışını unuttuğu Rose'a şüpheyle baktı.
"Dün akşam dışarı çıkmıştım, sizden ayrıldıktan sonra, birkaç kıyafet almam gerekiyordu." dedi Rose, masumca.
Mina kıkırdadı. "Başka ne yapıyorsun ki zaten."
Rose duymazdan gelerek devam etti. "Tam mağazaya giriyordum ki baktım bu geliyor. Yalnızdı. Mağazaya girmekten vazgeçtim ve çocuğun karşısına dikildim. Tabii önce şaşırdı, sonra ben elimi uzatıp ismimi söyleyince o da elini uzattı ve tanıştık."
"Öylece gittin yani." dedim, Rose'a inanamayarak.
"Tabii, ne yani, davetiye mi bekleyecektim? İlk hamlelere bayılırım zaten." Gülümsemesi yavaş yavaş yüzüne yayıldı.
"Ee, sonra?"
Rose, oturduğu bankta ayaklarını altına topladı ve daha rahat bir pozisyona geçti. Cevap bekleyen Eva'ya döndü: "Aynı okula gidiyoruz filan tarzında konuşmaya başladım. Sonra onu bir şeyler içmeye davet ettim. Bir saat kadar mağazanın karşısındaki kafede oturup konuştuk."
"İnanılmazsın Rose. Ya hayır deseydi?"
"Kim, o mu bana hayır diyecek? Öyle biri yok gezegen üzerinde." Saçını savurdu ve bana göz kırptı.
"Çok da mütevaziyizdir." Mina, sahte memnuniyetsizliğiyle çok tatlı görünüyordu.
"Yemin ederim sen insan değilsin Rose." dedim. Bu kız cüretiyle sürekli beni şaşırtıyordu. Kendisiyle bu kadar barışık olması haksızlıktı. Her ne kadar bazen sınırlarını aştığını düşünsem de çoğu zaman imreniyordum. "Sendeki özgüvenin onda biri yok bizde."
"Kendi adına konuş Amie." Eva'nın alıngan çıkışı karşısında kahkahalara boğulduk.
"Kahverengi saçlı olanın adı Raudin, sarı saçlı olanın da Xolan' mış."
Rose'un yay gibi kaşları havaya kalkarken hızla başını Mina'ya çevirdi. "Nereden biliyorsun?" diye sordu. Rose'un hikayesinin üzerine Mina'nın diğerlerini tanıdığını söylemesi üzerine kıkırdamama engel olamadım.
"Seninki gibi birer hikâye de biz anlatmak isterdik Rose ama derste öğrendik. Sabahki derse katıldı ikisi de." diye devam etti. Eva da başıyla onayladı.
"Kim bunlar? Nereden gelmişler?"
"Adlarını söyleyip yerlerine oturdular sadece." dedi Eva, Rose'un sorusu üzerine. "Arey'e sorsaydın, madem tanışmışsın."
Eva'nın imasıyla gözleri kısılan Rose başını öne doğru uzattı. "Başka şeyleri öğrenmekle meşguldüm."
Mina hızla ayağa kalktı. "Derse geç kalıyoruz." dedi ve Rose'a döndü. "Sevgilisi olup olmadığını araştırdığını bu kadar belli etme."
Mina ilerlerken Rose da arkasından kalktı. Mina'nın tam on ikiden vurduğunu Rose yüz ifadesiyle onaylıyordu. "Öyle bir şey kastetmedim ben." İnandırıcılıktan uzak bir sesle söylenerek Mina'nın peşinden yürümeye başladı.
Bir sonraki ders için ikinci kata geçmiştik ki, kalabalık bir grup tarafından kapatılan koridorda durmak zorunda kaldık. On kişiden fazla kızdan oluşan bir grup kıkırdayıp saçlarıyla oynuyor ve hepsi aynı yöne bakıyordu.
"Ne oluyor burada?" Rose, kalabalığı iterek kendine ve bize yol açmaya çalıştı.
Biraz ilerleyince kalabalığın nedenini anladım. Bralyn ve arkadaşları sınıflardan birinin kapısına yaslanmış, etrafa adonis heykelleri gibi bir görüntü ziyafeti sunuyorlardı. Her geçen dakika artan kız grubu umurlarında değildi anlaşılan. Birkaç adım daha atınca dehşetle matematik dersinin olduğu sınıfın kapısı önünde olduklarını fark ettim. Sınıfa girmek için geçilmesi gereken engele sıkıntıyla baktım. Bralyn 'in soğuk gözlerinin alanına girmeye hiç hevesli değildim. Rose önden yürüyordu, ben de kızların vücutları arkasına geçerek mümkün olduğunca geriden takip etmeye başladım.
"Merhaba, Arey." dedi Rose neşeyle ve her zamanki kendinden emin tavrıyla.
"Merhaba, Rose." diye karşılık verdi Arey. Gülümsemesi sıcaktı ve bütün yüzüne yansımıştı.
Arey'in Rose'u selamlaması üzerine Bralyn'in yüzünden hızla geçen gölge dikkatimi çekti. Büyük bir nefretle yüzüne baktığı o anı sanırım benden başka kimse fark etmemişti. Rose'u tanıyor mu diye düşünmeden edemedim. Bir an için bakışlarımız karşılaştığında gözlerindeki derin karanlığın soğukluğuna tekrar çarpmamın etkisiyle buz kestim.
Rose, teker teker bizi göstererek isimlerimizi söyledi. Arey de aynısını yapıp arkadaşlarını bize tanıttı. Bralyn'e bakmaktan kaçınıyordum. En son Bralyn'in adını söylemişti ve Rose'un o adı duyunca yüzünden bir an için geçen gölgeyi yakaladım. İçimden 'Sakin ol.' diye söyleniyordum. Adları söylenince başlarıyla selam verdiler, biz de aynısını yaptık. Hala Bralyn'e bakmıyordum ve bir daha da asla bakmayacaktım.
"Siz de mi bu dersi alıyorsunuz?" diye sordu Rose, Arey'e.
"Evet. Siz de mi?"
"Evet, hadi girelim."
Neyse ki, bunun üzerine kapının önünden çekildiler. Ben de Bralyn'i görmezden gelmeye devam ederek içeri girdim. Pencere kenarındaki en arka sıraya oturdum, Rose da yanıma oturdu. Mina ve Eva da önümüzdeki sıraya oturdular. Okuldaki sıraların çoğu iki kişilikti. Bralyn ve Arey de ortadaki sıraların en arkasına oturdular. Duvar dibindeki sıralarda birkaç tane erkek öğrenci vardı. Xolan ve Raudin de Bralyn ve Arey'in önündeki sıraya oturmuşlardı. Kendimi çok gergin hissediyordum. Dikkatimi dağıtmak ve Bralyn'e bakma riskini en aza indirmek için pencereden dışarıyı izlemeye başladım. Kendimi bakmama konusunda şartlandırdıkça bunu sürdürmek zorlaşıyordu. Rose, Arey'e doğru eğilerek konuşmaya başladı. Arey'in de vücudu Rose'a dönüktü. Rose'un sınır tanımaz sevecenliği üzerindeydi yine. Koyu mavi gözleriyle delip geçiyordu adeta.
"Nerelisiniz?" Rose'un sorusu üzerine dışarıyı izleme çabam da sekteye uğradı. Dikkatimi çekmişti.
"Garibu." dedi Arey.
"Hiç gitmedim," dedi Rose. "Uzak mı?"
"Buradan arabayla on beş saatlik mesafede."
Berbat harita bilgimi gözümün önüne getirmeye çalışarak Garibu'nun nerede olduğunu düşünmeye başladım. Batıda Slvia, kuzeyde ise Kuaso denizi vardı. Buralardan birine yakın mıydı acaba? Deniz kenarında birkaç kez tatil yapmamızı saymazsak- benim bitmek bilmeyen ısrarlarım üzerine- neredeyse Koatt dışına hiç çıkmamıştım. Babam seyahat etmekten hoşlanmadığını söylerdi; zaten işi gereği de kasabadan uzun süre ayrılamazdı. Onun gibi birinin küçük bir kasabada ne işi olduğunu hala anlamış değildim. Oysaki fazlasıyla yetenekli ve zekiydi.
"Neden buraya geldiniz?"
Arey bir an sessiz kaldı. "Bralyn okuldan atıldı." dedi.
İşte buna haber denirdi. Şaşırdım mı, hayır, pek tekin birine benzemiyordu zaten. İsmini duyunca kendime koyduğum yasağı unutup bir an için Bralyn'e baktım. Gözlerini yummuş, başını arkasındaki duvara dayamış, kollarını göğsünde çapraz şekilde birleştirmiş kayıtsız bir halde duruyordu. Görüntüsünün güzelliği, cezbedici kokusuyla bir parfümün havaya dağılan zerrecikleri gibi beynimin her bir hücresine süzülürken bu şekilde düşündüğüm için kendime kızdım.
"Gerçekten mi? Neden?" diye sordu Rose. Meraklı Rose.
"Birkaç kural dışı davranıştan dolayı." Arey gülümsedi. Bralyn sanki kendisinden değil de başka birinden bahsediliyormuş gibi kayıtsızlığını hiç bozmadı. "Bralyn'in burada uzaktan akrabası var. Okulu burada bitirmesi için babası onun yanına gönderdi. Sıkılıp birkaç günde geri dönünce biz de gelip okula burada birlikte devam etmeye karar verdik." diye devam etti.
"Uzun zamandır mı arkadaşsınız?"
Rose'un soru üzerine soru sorması hoşuma gitmişti. Sayesinde ben de merak ettiğim şeyleri duyabiliyordum. Bralyn'in neden bu kadar kasıntı olduğunu da sorsa fena olmazdı hani. Orada değilmişiz gibi kendini soyutlamış olmasaydı konuşurken Arey'in yüzünü izliyor olmayacaktım.
"Küçüklüğümüzden beri, beş kişilik bir takım." Arey sırıttı.
"Beş?" Kafası karışmış bir ifadeyle dönüp diğerlerine bakan Rose tekrar Arey'e döndü.
"Maren. O gelmedi, daha doğrusu gelemedi."
"Peki aileleriniz nasıl izin verdi?" Rose'un soruları bitmemişti anlaşılan, her şeyi öğrenmeden de susacak gibi görünmüyordu.
Arey, Bralyn'e doğru eğildi ve kulağına bir şeyler fısıldadı. Sonra tekrar Rose'a dönerek gülümsedi. "Ne kadar sıkıcı bir kasaba burası. Boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz?"
Arey gülümsemeye devam ediyordu. Sıcak, samimi ve dikkat dağıtıcı bir gülümsemeydi bu. Rose'un sorusunu ustalıkla geçiştirişi gözümden kaçmadı. Rose ise farkına varmamıştı; kilitlenmiş bir halde Arey'e bakıyordu. Yanaklarıma doğru hareket etmek isteyen dudaklarımı birbirine bastırdım. Rose'u ilk kez böyle görüyordum. Sanki oyunun kurallarını ondan daha iyi bilen biriyle karşılaşmış ve büyüsüne kapılmıştı. Kim kazanacaktı dersiniz?
"Pek bir şey yapamıyoruz zaten." dedi Rose. "Bazen Koatt'a gideriz, büyük bir şehir. Buradan iki saat kadar uzakta." diye devam etti.
Ön tarafta Mina da Xolan 'la konuşuyordu. Fakat sınıfın uğultusu yüzünden konuşmalarını net bir şekilde duyamıyordum. Xolan, kendisiyle barışık, yerinde duramayan tiplere benziyordu. Bal rengi gözlerinin adeta içi gülüyordu. Yanında oturan Raudin ise Xolan'ın tam tersi bir profil çiziyordu. Bakışlarını karşıya dikmiş hareketsiz bir şekilde duruyor, huzursuz ve gergin görünüyordu. Baston yutmuş gibi duran Raudin'in yüzünde en ufak bir memnuniyet belirtisi yoktu. Zorla getirtilip oraya oturtulmuş gibiydi.
Ben Mina ve Xolan'ı izlerken, Rose işi ileri götürmüş hafta sonu için Arey'le sözleşiyordu. Sınıfın bizi izlediğini fark ettim. Özellikle kızlar ağızları açık bir şekilde yeni gelenleri izliyorlardı. Onlara hak vermemek imkansızdı. Uzun boyları, güzel fizikleri ve bu hayatta her şeye sahip olmuş insanlarda olan özgüvenleriyle çok çekici ve merak uyandırıcı görünüyorlardı. Kendi düşüncelerime öyle dalmıştım ki, ismimi duyunca irkildim.
"... yapar, Amie." dedi Rose.
Anlamayan gözlerle Rose'a baktım.
"Arey elektrogitar çalıyormuş." diye açıklamaya başladı gözleri parlayarak. "Bizim de herhangi bir sanatla uğraşıp uğraşmadığımızı sordu." Arey'e dönerek, "Amie' nin resimleri çok ilginçtir, görmelisin." diye devam etti.
Ben utangaç bir şekilde Arey'e bakarken bir anda Bralyn kafasını kaldırdı ve bakışlarımız buluştu. Soğuk ve vahşi bir parıltının izlerini taşıyan gözlerine kilitlendim. Başka bir yöne bakamıyordum; adeta gözlerine hapsoldum. Onun gece siyahı, dondurucu gözleri mıknatıs gibi çekiyordu. Nerede olduğumu, kim olduğumu hatta nefes almayı bile unuttum. O muhteşem gözlerinin ardındaki zifiri soğuk tüylerimin diken diken olmasına neden oldu. O an Bralyn'in Darren'dan kat be kat daha kötü olabileceğini düşündüm. Bir süre sonra bakışlarını çekti ve ben de hissettiğim o tutsaklıktan kurtulmuş oldum. Neden o gözlerin beni böylesine etkilediğini anlayamıyordum.
"Ne oldu Amie, bembeyaz oldun." dedi Rose. Sesi endişeliydi.
Kendimi kucaklar gibi kollarımı çaprazladım. Bralyn'in bıyık altından ruhsuz gülümsemesi bir an için görüş alanıma takıldı. Bir saniyelik bu duygu geçişi sinirlerimin bozulmasına yetti. Bu çocuğun benimle derdi neydi? Ayrıca Rose'u oradan duyması imkansızdı çünkü Rose fısıltıyla ve bana doğru eğilerek sormuştu. Sesimi duyması ihtimaline karşı ben de fısıldayarak Rose'a bir şeyim olmadığını söyledim ama Rose ikna olmadı.
"Üşüyor musun Amie? Tüylerin diken diken olmuş." Kolumu işaret etti.
Konuyu kapatmak için çabucak, "Hayır." dedim.
Rose elini alnıma koydu. "Hava sıcak, hasta mı olacaksın yoksa?"
Bralyn'in dikkatini çekmemek ve o soğuk, alay dolu bakışlarına maruz kalmamak için Rose'un elini ittim ve tatmin edici olduğunu umduğum bir sesle, "İyiyim." dedim.
Neyse ki sonunda öğretmen geldi ve ben de Rose'un gereksiz ilgisinden kurtulmuş oldum.
———
Evet, bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?
Karakterleri nasıl buldunuz?
Resim paylaşmaya devam edeyim mi?
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.🤗🤗
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top