15

Sonra şey etmeyin beni burayı okuyun!?

1) Şimdi size dediğm gibi eskiden okuduğunuza göre gayet saçma şeyler yazmış olabilirim. Ziam konusunda yani bunun sebebi eskiden yazdığım wp konuşması şeklinde olan boş beleş yeri silmem. Miami olayını kökten yazıcağım için sildim onu. Şuan burada da Zayn ve Liam'ın arası hala kötü yani.

2)Uzun sürdü biliyorum şwşdşwfğ belki okuyan da kalmadı ve bu bölüm bana güzel gibi de gelmedi ama ben bu kitabı bitiremezsem olmaz üstelik bu kitabı yazarken sadece yazmıyorm bu kitap benim tüm karmaşık duygularımı ve dışarıda söyleyemediğim düşünce ve tepkilerimin bütünü. Yazması da hayli zor geliyor o yüzden.

Bura baya Önemli!

-uyuşturucu içeren sahneler (neyin ne olduğunu anlatan Google amcaya teşk.)
-cinsel sahneler var (smutlara ve arkadan çalan şarkılara teşk.)

Kelime sayısı: 5093



.
.
.
.

Bir hafta sonra

Açelyaları bilir misiniz?

Kalın gövdesiyle çiçekten çok ağaca benzer, yapraklarını ve çiçeklerini harmanlayarak ortaya eşsiz bir manzara çıkartır. Oturup saatlerce onu izlemek istersiniz hayatınız boyunca kokusunu çekmek ve daha fazlası. Sonra bir de bakmışsınız ev açelya dolmuş.

Louis biliyordu, açelya yetiştirmemişti hatta çiçekle işi bile olmamıştı ama eğer bir gün olurda karşılaşırsa anlayacaktı. Harry cidden bir açelya gibiydi, kokusu da dahil.

Ve o fark etmeden bu kokuya o kadar duyarlı olmuştu ki şuan sırf Harry odada olduğu için uykusunda rahatlamıştı. Oysa az daha önce yatakta öyle rahatsız görünüyordu ki uyuduğunu bile anlamazdınız.

O kadar düşünceyle uyumak hiçbir zaman iyi olmamıştır zaten.

Tüm gün düşünmüştü, Zayn gittiğinden beri düşünüyordu.

Harry'nin neden onu aramadığını ve kendisinin de neden bunu abartıp inat ettiğini?

Aptalca bir şey yapmıştı ve bunu yeni yeni fark ediyordu sonuçta ne önemi vardı aramasının? O Harry'di işte, unuturdu aramazdı ama hep aklında olurdu. Bu tür boktan şeylere alındığına ve gidip başlarını derde soktuğuna inanamıyordu.

Her şey harikaydı ama bunu Louis bozmuştu?

Uyurken bu aptallıklarını düşündüğü için olsa gerek yatakta cenin pozisyonunu alarak öylesine  kıvrılmıştı ki yatakta görünmüyordu bile. Üstelik kilosu hala korkunçtu ve insan içine çıkmak istemiyordu. Annesi öldükten sonra zaten hiç adam akıllı kendi kendine dışarıda takılamamıştı, neden bilmiyordu ama özgüveni düşmüş ve hiçbir şey istememişti. Bunu zamanla biraz atlatmıştı belki ama işte böyle yalnız kaldığında sürekli aklına annesi geliyordu.

Herkes ölüyor, herkes ölür bu bir kural alış artık!

Ama olmuyordu işte! Her anında Johannah da vardı, her hatıra da... Harry de bile o vardı. Louis annesini kaybederek nerdeyse her şeyini kaybetmişti.

Annesini, babasını, dostunu, öğretmenini, doktorunu ve daha bir çok şeyini. Jay olmadan Louis ne espirili ne cesur ne de farklıydı. Jay yoksa Louis sadece asabi, hırçın, inatçı ve aptaldı.

Şuan sadece bu psikolojiden çıkamadığı için bunlar başına gelmişti. Eğer Jay olsa ona nerde duracağını söylerdi ve şuan Harry hiçte o kızın yanında olmazdı. Yani o öyle sanmazdı.

Harry şuan onun odasındaydı çünkü.

Yatağa sırt üstü uzanmış Louis'nin şuan gayet huzurlu görünen yüzüne bakıyordu.

Onu uyandırmak istemiyordu ama çok heyecanlı ve çok gergindi bundan kurtulmak istiyordu.

Harry büyük bir şey yapmıştı. Liam'ı dinlemiş ve cidden büyük bir şey yapmıştı ama bunu Louis'e söyleme kısmını o büyük şeyi yaparken hiç düşünmemişti. Yinede bir şeyden emindi Louis ilk başta kesinlikle ona kızacaktı. Çünkü o bir anlaşma yapmıştı.

Evet, Harry o masaya oturmuş ve bir anlaşma yapmıştı. Üstelik bundan da çok memnundu. Hayatında hiç bu kadar karlı hissetmemişti. Ama yine de Louis'e söylerken zorlanacağına emindi.

Tek istediği saçmalamayı bırakmaktı ki o zaten böyle bir şeyin bu kadar büyüyeceğini bilmiyordu. Bilse kendisi de inat eder miydi?

Bir ay mıydı? Evet. Harry aptaldı belkide, bu mümkün. Sonuçta birazcık da bilerek aramamıştı değil mi? Aslında olay aramaktan ibaret de değildi, ikiside sanki aralarında hiçbir şey yok gibi davranmıştı ve birbirleirini hiç haber vermemişlerdi yaptıklarından.

Her şey yoğundu ve ilk hafta aramadığında fark etmedi ancak sonrasında bir de baktı ki Louis de onu aramıyor. Tanrı aşkına iki ergen liseli gibi kavga bile etmeden birbirlerine trip atmayı nasıl başardılar bilmiyorum. Ergenler bile yapmaz, aramama yarışına girmişlerdi sanki?

Evet Louis onu aramayınca o da iyi halt edip Louis'ın onu aramasını bekledi, peki o aradı mı? Hayır. Harry onun inat yaptığını anlamıştı ama siniri de bozulmuştu, artık o da aramazdı. Harry'den iyi inat yapan mı olur sanki? Bokunu çıkarmıştı işte.

İnat dediğiniz şey zaten her insanda vardır ama bazıları şunu anlamalı ki çok inat etmek bir yetenek değil.

Herkes inat etmeyi biliyor onlar ise böyle abartıp inat dediğiniz şeyi daha kırıcı bir silah yapıyor sadece. Sanki en çok inat eden bir şey kazanır gibi...Harry ve Louis de aynen böyle yaptı. İnadı daha kırıcı ve daha kırıcı yaptılar kırıldılar ama kazanmadılar, kaybettiler. Şimdi ise her insan gibi birazdan kavga edeceklerdi bir süre sonra da barışacaklardı.

Bu beklendik bir şey. Küsmeyi ve tartışmayı büyütüp her şeyi bitirecek insanlar değillerdi çünkü ikisi de biliyor ki ayrılmak her gün kavga etmekten daha kötüdür. Bunun farkına geç varmış bir çift olarak imkanı yok ayrılamazlardı. Hatta o kadar ayrılmazlardı ki 2016 da sürekli kavga edip barışmalarına rağmen ayrılmamışlardı. Bir ay neydi ki? 2017 yılında da yaklaşık üç ay kavgalı kalmışlardı.

"Seni öldürmesine izin verme, cehennem gibi acıtıyor olsa bile."

Louis Harry'nin kokusuna olduğu kadar sesine de duyarlıydı ve bu yüzden olsa gerek bir an uyuşmuş bir şekilde duyuları açıldı. Şuan o iğrenç uyku ve uyanıklık  arasındaki yerdeydi. Ve Harry'nin kokusunu alabiliyordu, nefes alış verişlerini de duyabiliyordu ama ne hissettiğini bilmiyordu üstelik uykusu çok vardı. 

Kaşlarını biraz çatıp üzerindeki battaniyeyi kafasına kadar çekti. Harry onun ayılmak üzere olduğunu biliyordu ve bunu belli etme şekline gülümsemişti. Anlıyordu işte, Louis kesinlikle üşüyordu ve bu battaniye ona yetmiyordu. Resmen battaniyeye yapışmıştı hemde altında yorgan olmasına rağmen.

"Loehh??"

Dudaklarından inilti gibi çıkan isim bile Harry'nin içinin bir hoş olmasına yeterliydi. Bazen Louis'i özlediğinde böyle yatağa uzanır Louis'in ismini bağırırdı, bilmiyordu ama sanki seslense birisi içeriden ona Oioi diyecekti.

İç çekip hızla Louis'nin sıkıca tuttuğu battaniyeyi kaldırdı ve  eşine yaklaştı.

"Yemek yemeyince her şey düzeliyor mu cidden?"

Yavaş yavaş ayılan Louis rahatız bir ses çıkartıp yatakta sırt üstü döndü. Harry ise oflayıp dirseğinin üstünde doğruldu.

Hayır zaten minicikti bir de kilo verince hepten küçülüyordu neden anlamıyordu ki bunu. Jay olsa kesinlikle Harry'e kızardı.

Harry ise sadece dudaklarını büzüp onun saçlarıyla oynadı, böyle aptal olmaya devam ederlerse daha çok kavga ederlerdi.

Ama kavga etmekten pekte rahatsız değillerdi. Hatta Louis o yüzden özellikle Zayn'ın yardımını istemedi. O Harry'le bağıra çağıra kavga edecekti, neden olmasın içinde kalan çok şey vardı sonuçta.

Evet bağıra çağıra kavga etmek istiyordu ama Harry şuan öyle bir kavga istemiyordu. Biraz korkmuştu, anlaşma işinden sonra Louis her şeyi yapabilecek bir manyak gibi geliyordu kendisine çünkü.

Oysa sinirle alınan hiç bir karar iyi olmadığı gibi bu da iyi değildi bunu da bir haftada fark etmişti Louis. Mükemmel şimdi de Harry ondan korkuyordu işleri gittikçe uzuyor.

Ama Harry o kadar çok  korkmuyor olsa gerek, dudaklarını Louis'nin dudaklarına bastırdı.

O yazki çilek gibi?

Aslında bu an filmlerde bile göremeyeceğiniz bir manzara ortaya çıkartıyor. Sıradan gibi görünüyor olabilir, evet Harry ve Louis'in dudakları ilk defa da birleşmiyor ama Harry'nin dudakları Louis'in dudaklarına değdiği saniyede Louis'in birden kalkması çok faklı yorumlanabilir bir durum.

Oysa Louis ne olduğunu bile anlamamıştı sadece bu anı bekler gibi uyuduğu için ani tepkiler veriyordu o kadar.

Gözlerini hiç açmamıştı onun Harry olduğunu biliyordu ve sadece elleriyle boynuna sarılıp daha çok yaklaşmak istiyordu. Ve yaklaştı, üzerine eğilmiş Harry'i iyice çekerken ikisi de sertçe birbirlerinin dudaklarını eziyordu belki de kavgalarını bu boyutta da sürdürüyorlardı.

Çünkü dışarıdan bakan birisi öpüştüklerini görmese kavga ediyor sanarlardı. Louis tırnaklarını Harry'nin artık açık neresi varsa geçiriyordu ve bunu sevgiden yaptığını hiç sanmıyorum.

İşin aslında ise Harry hiçbirisini hissetmiyordu. Şuan tüm sinirleri dudaklarında gibiydi ve Louis'nin dudaklarında cidden uyuşturucu falan mı vardı onu ölçüyordu. Eğer tespitlerini hatırlarsa, evet Louis'in dudaklarında uyuşturucu vardı hatta dur kocası baştan sona uyuşturucu markası olabilirdi.
Bu markayı düşünecekti. Bir gün.

Şuan tek yapması gereken öpüşmek ve artık Louis hangi uyuşturucuysa onunla kafayı bulmaktı. Harry'nin planları bu yöndeydi yani.

Oysa Louis beyni açıldıkça Harry'nin onu öptüğü olayının bir rüya ya da hayal olmadığını anlamaya başlamıştı ve bu onu daha çok sinirlendirmişti. Şuan Harry'e dokunmak ona sahip olmak ya da sadece sarılmak istiyordu ama bu kadar sinirliyken ona da istediğini vermeyecekti. Kendisini durdurması gerekiyordu yani.

Bu yüzden onu yatakta sırt üstü yatırıp üzerine eğildi ve bu öpme işini bitirmek için dişlerini kullandı.

Tüm sinirleri dudağında toplanmış Harry ise bundan da pek etkilenmiş sayılmazdı, canı durmak istemiyordu ve o da durmazdı o zaman. Az önce Louis'in yaptığı gibi o da Louis'i üzerine çekiştirdi ama Louis cidden sinirliydi, Harry'nin omuzlarını yatağa bastırarak doğruldu ve o an iksi göz göze geldi.

"Sen karpuz mu yedin?"

Cidden bir ay sonra konuşulabilecek en mantıklı konusu bu muydu? Louis göz devirmek istedi. Ama sadece sustu ve kendisini Harry'nin yanına attı. Yavaş yavaş ayılıyor olması onu biraz aptallaştırmış olsa da bu ciddi bir oranda değildi en azından Harry'e onun yaptığı gibi umursamaz davranmayacaktı.

O kavga olmadan bu tartışma atlatılmadan kesinlikle yaklaşmayacaktı ona. Hem bu mevsimde karpuz mu olur?

"Konuşsana, aksanını özledim."

Louis oflayıp dağılmış battaniyeyi tekrar üzerine çekerken Harry boş olmadığı belli olan bakışlarla onu izliyordu. Louis kızgın olunca konuşmazdı ve kızgın olunca ona yaklaşmak pek mantıklı da değildi. Ama Harry'nin olayı buydu. Louis şuan olabileceği en tehlikeli Louis olduğu halde Harry onu rahat bırakmıyordu. Bir an önce bağırsın, kızsın, ağlasın sonra bitsin istiyordu. Şuan öylesine şişmiş patlamak üzere olan bir balon gibi olduğu nefes alışverişinden bile anlaşıyor Harry olacak her şeye kendisini hazırlıyordu.

Ama kalkıp gitmeye çalışmasına değil.

Tam o da kalkacakken Louis ona öyle bir baktı ki Harry bir insan nasıl doğrulur onu unuttu.

"İyi de böyle barışamayız ki!"

Doğru da, zaten Louis barışmak istemiyordu. O yüzden sadece odadan çıktı ve çıkarken de kapıyı çarptı. İki dakika uyumak istemişti onda da bir aydır gelmeyen kocası mı geliyordu.

Mutfağa gidip su dolu sürahiye attığı telefonunu çıkarttı.

Harry sürekli arayınca Louis fantazi olsun diye telefonu suya atmıştı ve Zayn'ın bu hareketine olan bakışı evrendeki tek gerizekalıya bakar türden bir bakıştı.

Telefonu açıp çalışmasına hayret bile etme gereği hissetmeden sayısız defa aramış Harry'nin aramalarına bakıp göz devirdi. Hayır bir ayın acısını mı çıkartmıştı telefondan anlamıyordu ki! Açmayacaktı işte bir hafta aralıksız neden arıyordu da eve gelmiyordu kafasında var mıydı?

Biraz vardı.

Çocuklar da aramış ve ulaşamamaları sonucu ikisi de Louis'e birkaç yüz tane küfür etmiş Zayn'i kayırdığını yazmıştı. Tam neredeyse bunlara gülümseyecekti ki Harry yanında belirdi.

"Neye güldün ki?"

Louis ona gözlerini dikip telefonu tekrar sürahiye atarken Harry aynen Zayn gibi bakıyordu.

"Ciddi olamazsın?"

Siniri tepesinde olmasa Harry'nin şu suratına gülerdi belki kim bilir. Kısa saçlarıyla daha da ortaya çıkan köşeli yüzü resmen dehşet doluydu. Yeşil gözleri ise öyle bir açılmıştı ki gece olmasa kesin maviye çalardı.

Ama gülmedi. Sadece baktı ve sonra da kendisine çeşmeden bir bardak su doldurup içti.

Harry ise az önce şaşkınken şimdi Louis'i su içerken görmüş olmanın garip heyecanını yaşıyordu.

"Eminim beni dinlemek istiyorsundur ama değil mi? Sadece cevap vermeyeceksin? Sonuçta beni dinlemek istersin !? Özlemedin mi? Özlemesen neden küsesin ki zaten?"

Louis yürüyor Harry onun ne yaptığını bilmese de peşinde dolanıyordu. Bir söylese yaptığı anlaşmayı Louis onu kesin affederdi! Ama dinlemiyordu ki!

Neresi olduğunu hiç takip etmediği bir odaya girdikten sonra Louis kapıyı Harry'nin suratına kapattı ve kilitledi.
Harry ise oranın tuvalet olduğunu anladığında fazlasıyla şok olmuştu.

"Ne! Louis bu hiç etik değil! Tamam küstün ama nasıl tuvalete tek gidersin! Bu resmen araya mesafe koymak!"

Eh zaten olan buydu.

Louis hala sinirliydi ama artık kendini tutamayıp sessiz sessiz gülmeye başlamıştı. Bakın sinirli ama unutmayın.

"O bir ayda sana şarkılar yazdım biliyor musun!? Bak demek ki bende üzülmüşüm ne diye uzatıyorsun ki sanki!"

Ama olmazdı böyle. Harry'nin kafasındaki kıvırcıklar bile düzleşirdi Louis böyle yaparsa.

"Beni zor kullanmaya teşfik etmemelisin!"

Ama ediyordu. Üstelik bu baya bir zevkliydi. Louis gülmekten kızardığında yüzünü yıkayıp aynaya baktı ve tekrar ifadesiz bir yüz takındı. Sonra da kapıyı açıp Harry'nin kapıya yasladığı kolunun altından geçip gitti.

Sonrasında ise bütün gece Louis kanepede oturdu ve Harry de oturup onun nasıl hiçbir şey yapmadan oturabildiğini sorguladı. Yemek yemeden, su bile içmeden hatta sigara bile içmeden öylece oturabilmişti.

Tüm gece koltukta oturmuş sabaha karşı ise birden uyumuştu.

Uyuyuşu kadar uyanışı da birden olmuş bunlar olurken Harry pörtlek gözlerle onu izlemişti. Sanki Louis'i yıllardır görmüyor gibi garip hareketler sergiliyordu ve Louis bunu biraz komik bulmuştu.

Yinede sinirliydi.

.
.
.
.

"Daha iyi görünüyorsun?"

Zayn iyi görünmekte hep ustaydı zaten.

İyi görünüyor gibi davranmakta da.

"Mutluluk kelimesinin yaşam bulmuş hali gibiyim değil mi?"

Gigi gülerken Zayn de telefonda haklarında çıkan haberlere bakıyordu. Her zaman böyle olurdu zaten. Gelir, oturur, birbirlerine laf sokar, Zayn hayatından bazen de o hayatından bahseder, bir iki resim çeker, birbirlerine makyaj yapar, yemekle ve bulaşıkla uğraşıp depresyonik anlarını da yaşadıktan sonra dağılırlardı. Ha bir de, birbirleri için asla iyi arkadaşlar olmazlardı. Zorunlu arkadaşlıkları onları garip bir seviyeye getirmişti.

"Gigi sen bunu paylaştın mı cidden! Tipim kaymış!"

Genç kız omuz silkip elindeki dondurmaya gömülmekle yetindi. Sonuçta kendisi güzel çıkmıştı ona neydi Zayn'den.

"Ne gıcık bir tipsin bir bilsen ağlarsın!"

Ne iyi isabet. Gigi de onun hakkında aynısını düşünüyordu. Yavaştı, garip bir düzen hastalığı vardı ve kelebekten korkan birisiydi, nasıl Zayn'i sevebilirdi?

"Senin kadar ağlasam yeter."

Bunu derken Zayn ona tek kaşını kaldırdı ve Gigi elindeki iki makaronu sırayla ağzına attı. Bazen kara delik gibi yiyordu ve Zayn onun nasıl zayıf olduğunu sorguluyordu.

"Yeter boğulacaksın manyak kız!"

Gigi daha az önce diyetten çıkmıştı kimse ona dur diyemezdi, üç aydır bir defile için aç kalmak nedir kimse bilemezdi. O yüzden yemeye devam etti. Ve Zayn'e orta parmak kaldırıp limonata içmeye başladı. Evet pek seviyeli de değillerdi.

"Sen git eski sevgilinle arkadaşçılık oyna."

Kız sanki normal bir şey demiş gibi yemesiyle ilgilenirken Zayn sessiz kalıp telefonuna gömülmeyi tercih etti. Ne demeli ki "Evet Tanrıya şükür sevgililerimizi çağırıp birlikte Fifa oynamadığımız kaldı." mı demeliydi?

Evet Liam hala yoktu ve Zayn buna alışıyordu...sanırım. Kilosu daha bir oturmuş hayatı rutinleşmişti. Liam'a gerek yoktu. Ne gereği olacaktı ki zaten...Sadece belki biraz özlemişti. Biraz.

Yani hala geceleri uyuyamıyordu. Neyseki uyku hapı denen bir şey var. Sonuçta onun tatlı ve yoğun kokusu, süt eklenmiş kahve gibi görünen gözleri ve rüyalarda bile gerçeğe çalamayacak olan sesi olmadan ancak o küçük hapla idare edilebilirdi.

İç çekerek başını öfkeyle iki yana salladı. Hayır bunu kesmek zorundaydı! Öyle değil mi? Beardıyla fuckfriends havasında gezen yaklaşık dört defa ayrıldığı ergenlik aşkına takılı kalmaması gerekiyordu. Sonuçta yaklaşık dört ayrılıklarını da Zayn talep etmiş ve yaklaşık üç barışmalarını da yine Zayn istemişti. Bu sikik kısır döngüden kurtulmak zorundaydı. Önündeki kahvenin sıcaklığını takmadan kafasına dikerek bitirdi ve kafeinin midesine bile ulaşmadan beynine çarpan etkisiyle  tatmin oldu.

Neydi şu kafeinin olayı? Resmen viski gibi çarpıyor ama sarhoş etmektense adamı ayıltıyordu.

Masanın üstündeki telefondan yükselen alarm sesiyle ayıldığı yetmez gibi irkilen Zayn rahat bir nefes aldı. Sonuçta alarm, süre bitti demekti. Evet süre bitti hoşçakal sahte dünya.

Eve git, soyun ve duşta telefondan online oyun oyna döngüsü geliyordu. Zayn oyun almayı da severdi ancak şu beleşçilik para olduğu halde insana zevk veren bir şeydi. Cidden, kimden kapmıştı bunu?

"Saat geldi ben çıkıyorum."

Kız eliyle havayı savurup oturduğu yerden Zayn'ı uğurladığında Zayn dikkat bile etmedi. Şuan tek düşündüğü geniş küveti olduğu için olabilir. Ama önce gidip apartmanın önünde dolanarak Gigi'nin evinden çıktığı ile ilgili haber falan çıkarttırmalıydı.

Bazen cidden sıkılıyordu bundan. Ama sonra Liam'ın nasılda yadırgamayı bırakın kadınla cidden birlikte olduğunu hatırlıyor kendisi de biraz aksiyon katmak için Gigi'nin resimlerini paylaşıyordu.

Ama mümkünse şuan tek istediği eve gidip online oyun oynamaktı. Ve evet yine mümkünse Louis de bir zahmet kendine gelseydi çünkü Zayn'ın feci şekilde onunla oynayası vardı.

Aslında mümkün olsa Zayn'in direkt Louis'e taşınası vardı ama bu mümküm değildi. Çünkü Harry ve Louis barışırsa -ki bu çok mümkün- Zayn gece o ilaçlara rağmen uyuyamazdı. Tanrı aşkına ilaçlar sadece uyutmak içindi sikik sevişme seslerine dayanaklı değildi. Bu konu burada kapanmıştı Zayn düşündükçe hayal kuruyor işin Harry kısmı başlayınca sinirleri bozuluyordu. Sonuçta onunla da arkadaştı ve evet Liam ve Zayn'den önce ilişkileri olmuş hala da devam ediyorlardı, lanet olasıca kıskanmamak elde değildi. Nazar falan değdirir vicdan azabından ölürdü.

Bu yüzden silkinip kendisinin fotoğraflarını çektiklerinin fazlasıyla farkına vardı ve çirkin bir anı çıkmasın diye üstün bir dikkatle yürüyerek marketin birine sigara almak için girdi. Biraz dolanıp aradığını bulurken aptalca düşünmemeye özen gösteriyordu.

Hey sakin ol altı üstü en yakın arkadaşlarım sevgili ve uzun bir süre sonra kendimi cidden empati yapmadığım için pişman hissediyorum. Bir kaç yıl önce Niall'ı anlasaydım belki şuan Liam ve ben oturmuş şarkı sözü yazıyorduk.

İşte kendisini böyle düşünmeye iten şeyleri siktir edip özenle sanki kendinden bahsedildiğini fark etmiş bir şekilde telefonundan onu arayan Niall'ı meşgule attı. Sonra da aldığı sigarayla koşar adım marketten çıktı ve acelesi var gibi sigaranın birini paketten çıkarttı. Hiçte Niall'ın yine başlamadan biten aşklarıyla ilgilenemezdi.

Pekala ya da ilgilenirdi çünkü eğer bu aptal bir kere arıyorsa açılana kadar arardı. Lanet olası sigarasını daha yeni yakmıştı? Ama o İrlanda cücesi onu tekrar aradı. Louis haklıydı aslında. Şuan o da sürahi bulsa atardı telefonu. Ama yoktu, o yüzden telefonu açtı. Kesinlikle uçak modu denen şeyden haberi yokmuş gibi davransa da takmadı, onlar aptal oğlanlardı ne diyebilirdi.

Birde Zayn kesinlikle kulağına daha henüz götürdüğü telefonu geri çekmesine bile sebep olacak sesiyle kulaklarını siken arkadaşı için bir gün parti vermeliydi.

"Zayn! Ona açıldım! Ve Tanrı aşkına beni nezarete attı, gelip alsana?"

Aslında kamuoyu için yararlı bir faaliyet, diye düşündü Zayn. Niall birisine taktımı takmasa olmazdı zaten. Hayır o kadar seveni vardı o sürekli onu itecek insanların yanındaydı, hayır yani kendi aksiyonunu mu yaratıyordu?

Zayn sigaradan içine çektiği nefesi oflayarak verirken ikisinin de aynı ülkede olduğunu ona bir daha çaktırmama kararı aldı. Çocuk salmıyordu.

"Konum at, patates beyinli. Kim bilir ne söyledin kıza!"

Niall o görmese de göz devirip karşısında avukatıyla konuştuğunu sanan polislere bakış attı. Yapmacık bir gülümseme takınıp asıl patates beyinli olan Zayn'e dişleri arasından bunu belirten cümleler ithaf etti.

"Evet tabii kesinlikle benim suçumdur, eğer beni hemen almazsan ve biraz pizza yedirmezsen Liam'a konuşmalarımızın ekran görüntüsünü atarım."

Bir iki küfür söyleyip telefonu Niall'ın suratına kapattı. Nasıl karakolda kendi telefonunu kullanmıştı bilmiyordu ama sallamadı. Sadece ona gönderilen  konuma gitmek için gözleriyle bir taksi aradı. Tanrı biliyor ya şurda bir galeri bulsa araba alırdı ama Zayn Malik fena halde ucuzcu kuyruğuna girmişti bile.
.
.
.
.

Elindeki jileti sinirle banyoda bir köşeye atıp küfür ederek rotasız bir şekilde etrafta dönmeye başladı. Kendisini öldürmek istemesinin boktan sebebi onu bir an tatmin ediyor sonraysa birden bire bunun saçmalık olduğunu fark ediyordu.

Hayat bir savaştı burada pes etmeyen kazanırdı. Liam pes etmekten nefret ederdi nasıl bunun kıyısına bu kadar yaklaşmıştı!?

Kendisini öldüremezdi, yaşamak için o kadar savaştıktan sonra kendi elleriyle kendisini savaşmadan öldüremezdi. Bu berbat olurdu bütün emekleri silinir o da silinir ve unutulup giderdi. Pes etmek her ne kadar haklı da olsan yanlış bir şıktı.

Bu Liam'ın hayatıydı kimse için yaşayamaz kimse için de ölmeye karar veremezdi buna bir son vermeliydi. Böyle aptal olmaya bir son vermeliydi.

Derdi neydi!? İnsanlar yaşamak için savaşırken onun kendisini öldürmesi adil miydi? Dünya bu kadar hayata ve sevince muhtaçken onun bu hayatı sevgiyi elinin tersiyle itmesi affedilebilir miydi?

İçinde tarifsiz bir sıkıntı vardı. Her şeye sahipti ama bir türlü mutlu olamıyordu? Mutluluk nerede saklıydı? En son ne zaman mutlu olmuştu? Gerçekten mutlu olmuştu yani...

Zayn haklıydı sanırım, o kendi ruhunu beslemek için hep diğer insanlarla arasına garip bir mesafe bırakırdı. Bu öyle bir mesafeydi ki yok gibiydi ama hissedilirdi. Sanki o insan için her şeyi yapardı ama aslında hiçbir şey yapmazdı da? Aslına olan basitti, Zayn insanların sadece onun canını yakamayacağı kadar yaklaşmasına izin verirdi. Medya, sahte ışıltılı dostlar(!) hiç birisi ona zarar veremezdi. O bu şöhretin dışında parlıyordu. Liam onu anladıkça biraz pişman oluyor biraz da kendisini haklı buluyordu.

Onu seviyorsa her halükarda onunla olması gerekirdi, kafasını şişirmesi değil. Ama Zayn de ona fedakarlığa değmeyeceğini hissettirmemeliydi.

Ah bazen bilsende cevabı, sadece duymak istersin. Liam Zayn'in kafasındaki yakınlık sınırını çoktan geçtiğini biliyordu. Evet geçmişti ve hatta Zayn sırf bu yüzden böyle inat yapıyor, kendisini birden itip duruyordu, aslında kendisine hakim olmayı bilmiyordu ama elbette bunu inkar ediyordu. Saçma buluyordu belki de ama Liam ona bir türlü anlatamıyordu. Onun o mesafe takıntısı kardeşlik ve aşk işlerinde işe yaramazdı. Tam tersine kendini teslim etmedikçe acı çekerdin.

Louis ve arası düzelmişti bunun sebebi ona karşı koyamamasıydı. Ama Tomlinson kanı adamı cidden kötü hissettiriyordu. Çünkü Louis yakınlarına karşı kızdırılması zor birisiydi ama kızdığında gerçekten suskunluğu insanı deli ediyordu. Bu konuda kendisini Louis ile kıyaslamaya bile kalkmadı o yüzden. Kendisi her an kızabilen bir tipti ve her an da sakinleşen Zayn sallamamakta haklıydı.

Önünde durduğu pencereden bahçeyi izlerken Zayn sayesinde sakinleştiği için biraz da gülümsüyordu.

Onu cidden seviyordu Liam.

Belkide şu ruhsal problemini çözmeli ve onunla konuşmalıydı. Bu sefer o özür dilemeli ve biricik yıldızını her seferinde soktuğu suçluluk duygusundan kurtarmalıydı. Onu üzmeyi kesmeliydi ama bunun için önce kendisinin düzelmesi gerekiyordu.

Zayn içindeki o ruhsal bozukluğu hepsinden önce tatmış ve atlatmıştı o yüzden onu tekrar bu pisliğe çekmektense kendi başına bunun üstesinden gelmeliydi. Biliyordu zaten, geçmişinden gelen dostları ve sevgilisi yeterince fazlaydı ona. Kesinlikle bir daha üstüne gitmeyecekti yeterince yapmıştı zaten yapacağını.

Yaktığı sigarayı odasında içerken aptallığını yenmenin yollarını içeren listeler oluşturdu kafadan. Bunu yapabilirdi? Ne sorun olabilirdi ki? Belkide yardım istemeliydi, bu saçma içsel deprem onu yalnızlığa ittikçe o inadına kalabalık ortamlara dahil olmalıydı. Ya da kendisini düşünmeyecek kadar meşgul olmalıydı? Evet bunu deneyecekti.

°
°
°
°

Louis, Harry'si başını koltuğun kırlentine düşürüpte uyuduğunda içindeki saçma bulduğu şevkat duygusuna kanmıştı. Neyseki Harry fazla derin bir uykuya dalmıştı da Louis'nin uzun bir süre mal kıvamında ona baktığını, saçlarını okşadığını fark etmemişti.

Eşinin, Harry'i koltuğa daha rahat yatmasını sağladıktan sonra üzerini örtüp kendi odasına koşarak gitmesinin sebebi her an onu orada bıraktığı için pişman olma ihtimaliydi. Zaten biraz pişmandı ama ödün veremezdi, hayır canım ne ödün verecekti. Tripli adam ödün verir miydi?

Louis Tomlinson vermezdi hayır!

İşte, inat birinci hata ise ikinci hata her zaman gururdur. Louis'nin en çok yaptığı şey yani.

Zayn ondan sürekli özür dilediği halde nerdeyse aylarca kabul etmediğinde, Niall onu sıkıştırıp gerçekleri her söylemesine ona bağırdığında, Harry'nin onunla savaşmak için atladığı yeni ilişkilerde bile ondan bir türlü özür dilemediğinde hepsinde gurur yapmıştı. Çoğundan pişmandı hatta hepsinden ama hala yapıyordu.

Harry'nin inadı ve onun gururu oldukça ikisi de sürekli savaş halinde olacaktı.

Bu savaş bu iki hatadan dolayı bir gün sonsuza gidebilirdi. Ayrıldıkları o üç aylık süreçten ders almışlardır umarım. Sonuçta onlar asla kavga ettiklerinde bir aracıya ihtiyaç duymamışlardı, ikisi de er ya da geç eve gelirdi. Birlikte oldukları her yer evdi, onlar da hep küs olsalar da aynı evde kalırlardı.

Günlerde haftalarca konuşmadıkları olmuştu ama bu süreçte sırt sırta yatıp yan yana kalmışlardı hep. Küs olsalar da her zaman birbirlerini korumuş, destek olmuşlardı. Onlar iki kişilik bir aileydi.

Louis bunu düşünerek kendi gururunu beslerdi, Harry de inadını. Nasılsa barışacaklardı ama şimdi yine, hadi bakalım kim daha çok dayanacak, yarışı başlamıştı.

Dönmek için uçurumun sonunu beklerlerdi. Hep en tehlikeli savaşları birbirlerine verirlerdi yinede asla sözleri kullanmazlardı. Kavgaları sessizdi ve şuan olduğu gibi soğuk. Louis üşürdü kabul, Harry ise üşümediği konusunda ısrar ederdi ama bu sırada battaniyeye sarılırdı.

Louis ona kızdığında bazen Anne'i arayıp ona şikayet ederdi Harry'i.
Harry ise ikizler aracılığıyla laf sokardı, bu böyleydi. Yön verilmesi işleri hızlandırırdı bu yüzden de Niall ve Zayn sürekli olmasa da müdahale ederdi. Liam onların küs olduklarını sanarken küs olmadıklarını düşündüğü için sallamıyordu. Ama Jay öldüğünden beri Louis'nin gurur takıntısını cidden artıyordu.

"Hayat küs kalmak için fazla kısa. "

Karanlıkta boncuk boncuk parlayan gözlerini tavana dikip annesinin son cümlesini söyledi. Bunu çok söylüyordu. Ama asla kafasına sokamamıştı. Nerede duracağını bilmiyordu.

Jay olsa ona nerde duracağını söyler o da dururdu. Bu yüzden Jay müdahale ettiği için yıllarca adam akıllı uzun süreli kavga bile etmemişlerdi. Ama şimdi? Sadece bir telefon kavgası yüzünden ikisi de psikolojik olarak çökmüştü.

Bu çöküşler şarkılar doğuruyordu ve şiirler. Her seferinde daha büyük bir sevgiye sebep oluyordu. Her kavga, her uzaklık onları daha sıkı sarılmaya zorluyordu.

Onlar ayrıyken ortaya çıkan şarkılar yüzü aşmıştı ve barışınca yazılanlar daha fazlaydı. Louis onu bıraktığında Harry düşmüştü ve Louis yokken sürekli düşmekten yakınıyordu. Kendisi şarkıları yazdıkça onun masasına bırakıyordu. Ve düşmemek için duvarlara tutunmaya çalışıyordu.

Louis ise yazdıklarını gizlice okuyor kendisi de karşılık olarak şarkı yazıyordu ama asla bunu ona vermiyordu. Bu şarkılar bazen Harry'nin tutunduğu kendi ördüğü duvarlar ve düşmekle ilgiliydi ya da her zaman onu sevdiğiyle ilgili. Konular artıyor sözler kalıplaşıyordu.

Tabii bu yazdıklarını gizleme işi o aptal kuru özründen sonra  değişmişti. Louis resmen açıkça bütün şarkıları besteleyip Harry'e okumuştu yoksa kendisini biraz zor affederdi. Şimdiyse Harry'nin yazdıkları albüm olmuş Louis'nin yazdıkları dikkat çekmesin diye bekliyordu.

Tabii bu fandomun dikkatini çekmez canım. Kesinlikle tüm şarkıları Harry'ninkilere bakarak yazdığımı anlamazlar.

Bunu takmadı, her şeyin bitmesine az kalmıştı. Yatağın yanındaki çekmeceden teneke bir kutu çıkarttı. Tamam yatmadan önce kafa bulmayan da yani?

Ağır uyuşturucu bağımlısı değildi kesinlikle. Ama şuan beyni uyuşmazsa uyuyamazdı.

"Ne yapıyorsun?"

Louis'i izlerken dalmış olabilirdi ama Harry her zaman pijama giyerek ha da çıplak uyumaya alıştığı için böyle uyuyunca sık uyanırdı. Louis bunu unutmamıştı aslında ama bu kadar hızlı uyanacağını sanmıyordu.  - kendisi onu ne kadar süre izlediği bilse anlardı aslında-

Kapıya yaslanmış ve kollarını da birbirine bağlamış Harry'e karanlıkta kısa bir bakış atıp yutkundu. Ne ara gidip üstünü değiştirmişti bilmiyordu ama takıldığı sadece dağınık saçlarıydı şuan.

"Kokain, ot, haplar? Hangisi?"

Harry gülümsedi. Sabahtan beri susuyordu ama buna cevap vermişti, şuan mutluydu ve ona uyuşturucu için kızmadı bile. Kollarını çözüp gevşek adımlarla o da büyük yatağa oturduğunda Louis'nin elindeki kutuyu alıp içini karıştırdı.

"Melek olmak istiyorum Louis. Seninle uçalım mı?"

Harry'nin melek olması ve uçması için melek tozuna ihtiyacı yoktu aslında. O da bunu demeye çalışıyordu zaten. Louis onu tek başına uçurabilirdi.

Sadece "Ona ihtiyacın yok Hazz, senin kanatların benim" demesi yeterliydi. Harry de bunu istiyordu.

Louis telaşlanmıştı. Ne yapmalıydı, Harry'nin ne demek istediğini biliyordu ama kararsızdı. Şu gurur hastalığı yavaşça kanına karışıyordu.

"Bence eroin yeterli çünkü uçmak için erken."

Harry yüzü düşmesine rağmen hiçbir şey demedi ve içinde eroin sarılı olan sigara kutusunu çıkarttı.

Louis ise ona bakmamaya çalışarak sadece ellerine bakıyordu, yanlış mı yapmıştı? Annesi olsa ne derdi!?

Dolgun dudakları arasına aldığı uyuşturucuyu Louis'nin kutusundaki kibritle yakarken göz kontağı kurdular.

Harry gözlerini kapatıp içine çektiği zehri üflerken kendisini bırakıp sırt üstü yatağa uzandı. Hızlanan kalbi ve yaşaran gözlerine yükselen beden ısısı eklenirken kulakları çınladı. Louis'nin tüm hevesi kaçmıştı. O şeyi içerek kurtulamazdı. Hata yapıp yapmadığını bile bilmiyordu. Sadece pişmandı.

Kutuyu kapatıp yerine koydu sonra da Harry'nin yanına uzanıp tavanı izlemeye başladı. O ise hızlanan nefeslerine rağmen büyük bir hızla elindeki zehri bitirmeye çalışıyordu. Şuan kalbi kırılmıştı uçamazsa  yerin dibine girerdi değil mi? 

"Yarın konserim var."

Tamam, hata yapmıştı. Louis alt dudağını dişledi, gidecekti ayrılacaktı bedenleri. Harry'nin elindeki eroini alıp kendisi de içine çekti.

"O benimdi."

Aşırı tepti vermeye başlamıştı bile ama Louis bunu pek takmadı. Onu uçurmak istiyordu.

"Buna ihtiyacın kalmadı."

Elindekini altlarındaki çarşafa bastırıp Harry'nin üzerine eğildi.
Yeşil gözler odağını biraz kaybetse de hala kafası yerindeydi çok içmemişti nasılsa.

Geçen gecenin aksine perdeleri kapalı bu adada Louis Harry'i öptü. O kadar bekledik ve o kadar alışılmıştı ki her şey Harry aynı anda kollarını Louis'nin boynuna doladı.

Dudaklarındaki iğrenç ilaç tadına rağmen bunu aşmış gibilerdi ikiside, kesinlikle düşünmeyecek kadar uyuşuk ve en net şekilde hissedecek kadar aylıklardı.

Aklımı uyuşturup bedenimi canlandırıyor.

Harry'nin elleri bilinçsizce Louis'nin üstünü çıkartırken Louis tam olarak böyle düşündü. Bacaklarını açıp Harry'nin üstüne oturduğunda ise nefes almak için ondan ayrıldı, eroin yüzünden çabuk nefessiz kalıyorlardı ama sorun değildi.

"Korktum. Ya etrafta istemediğin biriysem?"

Louis gülümseyip Harry'nin üstündeki ellerini tuttu.

"Aptal olma. İnsanlar evlerinde yaşar."

Evet, insanlar evlerinde yaşar.

"Senden epeyce ayrı kaldım. Loeh barışalım mı?"

Bazen kocasını aptal buluyordu Louis. Şuan kafası güzeldi birde, kesin beyinsiz olduğunu düşünüyordur.

"Harry üstünde oturuyorum."

Ama bu doğru değildi Harry aptal değildi Louis çok kafadan kontaktı.

"Sen hep kucağımda olmayı seviyorsun bu barıştık demek değil."

Louis ona barıştık demezdi, canı istemiyordu. Ama öpebilirdi bunu fazla istiyordu.

Dudaklarıyla Harry'nin bedeninde dans etmek, ona dokunmak, onunla uçmak sonra düşmek hepsi evrenin ana maddesi gibiydi Louis için. Sanki Tanrı dünyayı onların etrafında döndürüyor, mevsimleri onların aşkı şekillendiriyordu.

Harry'nin geceliğini çıkartıp çıplak bedenlerini ihtiyaçla birbirlerine sararken Louis eşinin bacaklarının arasına girmişti. Bu şekilde ona göre hep daha yakınlardı. Sağ eliyle Harry'nin belini sararken sol eliyle pijamanın altını çıkarttı kanlarındaki uyuşturucudan dolayı sürekli artan sıcaklık onları terletmeye başlamıştı. İkisi de bu kalp çarpıntısına rağmen bir de seviştiktkerine göre ölmeye çok heveslilerdi.

Ama hayır, ne olursa olsun uçmaya karar vermişlerdi bir kere. Şuan Niall içeri girse durmazlardı. Üstelik bu konuda kasedine iddiaya girmişlerdi.

Harry uyuşturucu etkisiyle inleyip duruyorken boynuna aniden konulan ısırıkla aşırı tepkisini ortaya koyup sesli bir çığlık attı. Parmakları Louis'nin omzunu sıkıyordu birbirlerine uzak kalmalarının üstüne bu uyuşturucu yüzünden her şey aşırıydı. Sadece öpüşürken bile inliyorlardı. Bu iyi bir şey değildi sanırım.

Beline sarılan bacaklarla Louis tıslayarak inledi. Birbirlerini çok net hissediyorlardı ve Harry başını iyice geriye atmış beli ise gerilmişti.

Boynundaki ısırıklar ve öpücükler, kendi elinin altındaki beden, yeşiller buğulanıyordu. Louis ise sadece onu sürekli öpmek istiyordu.

"Seni seviyorum Lou."

Onca inlemenin arasında masum kalan cümleyle maviler doğrudan yeşillerle buluştu. İkisi de zangır zangır titriyordu ama yanıyordu.

"Bende seni seviyorum Hazz hemde on sekiz yaşımdan beri."

Bunu duyunca Harry'nin gözlerinde biriken yaşlar yanağında bir yol çizerek yastığa kadar süzülmüştü.

Louis ise uyuşturucunun aniden verdiği coşkunlukla sevgilisinin kalbinin olduğu yeri sayısız öpücükle süslemeye başladı. Harry sık sık ağlardı, Louis de çok ağlardı ama bu sefer kesin akşama kadar ağlarlardı.

Ağlayarak sevişmeyen de yani?

Elleri kocasının kalçalarındayken  dudaklarını hızla atan kalbin üstünden çekti. Şimdi tüm dövmelerin ve şarkıların birleştiği yerdeydiler. Göz gözeydiler.

Ama bu kısa sürdü. Kusura bakmayın ama insanlar uyuşturucu etkisindeyken biraz fevri oluyorlar.

Aniden içindeki koca doluluğu hissetmesiyle Harry, Louis'nin boynuna sarılıp sıkıca tutunarak doğruldu. İnlemeyi bırakın şuan nefes dahi alamıyordu, Louis bunu biliyordu ölmesini istemediği içinde bekledi. Beklerken Harry'nin ellerini yatağa sabitleyip acı içindeki yüzünü öpmüştü. Karşılığında ise Harry ancak bir süre sonra seslice nefes alıp ona melek olmaktan kastının ölmek olmadığını hatırlatmak için sinirle kaş çatmıştı.

Onlar siyah ve beyaz değildi. Bu saçma olurdu siyah ve beyaz böyle olmazdı. Onlar mavi ve yeşildi, birbirlerine muhtaçtı. Kavga etmeye, barışmaya, birleşmeye muhtaçlardı.

Louis zevkten gözleri yaşarsa da Harry'nin ona ters ters baktığını fark edince sırıttı. Sonuçta Harry'nin kendisi de ona az yapmadığı için onu takmamıştı.

Uyuşturucunun odaya yaydığı sert hava onun hareketlerine yansımıştı ve Louis şuan sert vuruşlar yapmaya başlamıştı. Harry ise bu durumdan pek rahatsız değildi, sadece ellerini istiyordu. Organı bağımsızlık ilan edip siktir olup gidecekti yoksa.

"Dayanamıyorum!"

Daha küfür falan edecekken Louis içinden çıkıp onu ters çevirmişti ve Harry daha bunu bile anlamadan tekrar içine girmişti. Bu sefer tepkisi bağırarak ayaklarıyla yatağa vurmak olurken elleriyle tutamadığı çarşaf için küfür etmeye çalıştı. Louis hareket ettikçe yatağa sürtünen organı canını yakıyorken bir de üstüne sevgili kocası boynunu boydan doya morartmaya çalışır gibi -öyle zaten-  sürekli ısırıyordu.

"Louis!"

Çığlığını bastıran öbür çığlığı ile Louis inlerken kahkaha attı. Bu şimdi siktim belanı gülüşüydü sanırım.

Sonuna kadar içinden çıkıp birden aynı noktaya geri vuruş yaparken Harry'nin kalçasını kaldırıp doğruldu. Uçuş buraya kadardı.

İkisi de gürültülü bir şekilde son defa inlerken sanki çıplak bir şekilde suya atlamış gibilerdi.

Louis zorlukla ondan ayrılıp aniden düşen ısı yüzünden yerdeki yorganı alıp üzerlerini örttü.

"Louis."

Louis odadaki kapalı perdelere rağmen içeri giren ışık haleleri yüzünden iyice rengi açılan yeşil gözlere döndüğünde ikisi çoktan sarılmışlardı.

"İlişkimizden bir yıl promo karşılığında tüm dünya turum boyunca benimlesin."


Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top