07
Öbür bölümden kestim hop buraya koydum neden çünkü manyak ben az kalsın 4000 kelimelik bölüm atacaktım.
Arkadaşlar kitap yazarken daldım mı böyle bölüm atlamayı unutuyorum kafam böyle alışn artk.
2030👯♀️
.
.
.
.
(Y/N:🙃🙃🙃ehehehe🙃🙃🙃)
Aynı Gün
Odanın kapısını açmasıyla içeri temiz hava girdi ve Harry ani serinlikle ürperdi.
Saatlerdir odadaydı ve tek yaptığı sinir krizi geçirip evi dağıtarak ağlamaktı. Resmen sabah olmuştu tek bir dakika bile uyumamıştı.
Neden o kadar sinirlenmişti ki?
Kavga sebepleri ve Xander'ın söyledikleri çok kırıcıydı.
Bilmiyordu işte, o bilmiyordu. Harry, Louis'e aşıktı onunla ise sadece çıkıyordu. Evet hoştu ve iyi birisiydi ama hayır Louis'e aşıktı. Kesinlikle olaya o açıyla bakması gerekiyordu.
Onunla ilk konuşmalarında hareketleri ve bakışlarıyla söylemişti "Hey dostum kocamla aram bozuk bana katlanamazsın!"
Eh kendisi kaşınmıştı. Pekala sadece, Louis hastayken onunla olamazdı. Bunu neden abartıyordu. Nasıl öylece oturabilir veya onunla sohbet edip gülebilirdi?
Louis hala onu içten içe severken ona kendisinin de onu sevdiğini göstermeliydi. Hastaydı ve ihtiyacı olan bir serum ve sıcak bir çorbadan fazlasıydı. Louis'i iyileştiren her zaman sevgi ve ilgi olmuştu ve bundan Harry de fazlasıyla vardı. Neden bunun bir kısmını kocası için kullanmasındı ki!?
Karşısındaki adamın ona aşık olmadığını bilmese kırıcı olduğunu düşünürdü belki. Oysa Harry onda kesinlikle aşka dair bir şey görmemişti. Ne diye ciddi ilişki ayaklarına yatıyordu anlamamıştı zaten.
Gram üzüntü hissetmezken sadece pişmandı. İhanet etmiş olduğunu biliyordu ve Louis'in sesinin çıkmamasının tek sebebi ayrılmak isteyen tarafın kendisi olduğunu bilmesiydi.
Harry ne derlerse desinler ihanet ettiğini biliyordu. Bunu intikam veya kavuşma isteğiyle yapsa da yapmıştı. Louis ayrı oldukları halde bırakın sevgili edinmeyi ona bakmaktan vazgeçmemişti bile. Oysa Harry ettikleri yemine anında ihanet etmişti.
"Ow Loueh beni affetmezsen haklısın. Ama bende haklıyım."
İkisi de batırmıştı.
Kapıda dikilmeyi kesip güzel olan kafasını açmak için evin banyosuna gitti. Henüz ağlarken Louis'nin sesini duyup uyanık olduğunu fark edince susmuştu. Hadi ama evde olduğunu bile unutmuştu.
Kapısının önünde durduğunda Harry önce fark etmese de küçücük bir fısıltı ile kocasının varlığını iliklerinde hissetmişti.
Hemen kapıdaydı. Ona sarılıp diğer yarısına sahip olmasına izin verebilirdim.
Oysa sadece emekleyerek gidip kapıya yaslanmıştı. Kapıya çarpan hamleler ve küfürleri dinlerken ağlamak istemiş dizlerini kendisine çekip başını kollarının arasına gömmüştü. Louis elbette ne için sinirlendiğini düşünüp yanlış sonuca varmıştı.
O evdeyken yapmamalıydım!
Aynadaki yansımasına bakarken bir an korktu. Yabancı birisini görmüş gibiydi. Saçları dağılmış, gözleri ve burnu kıpkırmızı olmuştu. Onun haricinde teninin rengi atmış, kireç gibiydi. Aslında o kızarıklıklar sadece tahriş olmuş cildinden dolayıydı. Yoksa şuan hayalet Casper ile bakışırdı. İçkiden dolayı gevşek yüz kasları ile mala dönmüş bir ifadesi vardı zaten. Adam akıllı gülüp, surat asamıyordu. Sadece boş ve ağzı hafif ayrık aynaya bakıyordu. Duyguları yüzüne yansımamıştı bile.
Suyu açıp beklemeden yüzüne çarptı. Elektrik etkisi ile bir an ellerini lavaboya dayasa da çabucak kendisine gelip yüzünü biraz daha yıkadı. Tekrar yüzüne bakmak istemediğinden de aynaya dönmedi bile. Yüzünü kurutup mutfağa gitti.
Dolapta onu ayıltacak bir şey ararken birden gözüne henüz poşette olan çilekler takıldı.
Hadi ama buna nasıl hayır der ki insan?
Sırıtarak poşeti çıkarttı ve tabağını hazırlayıp balkona çıktı. Rüzgar saçlarını savururken bir an ürpermişti. Gülümseyip çileklerden birisini ağzına attı. Günün bu saatlerini seviyordu Harry. Serin karanlık ama iç açıcı bir atmosferi vardı.
Harry güneşin doğmadan önceki o anını severken, Louis tamamen ondan zıt bir şekilde güneşin batışını severdi. Onlar çok zıtlardı ama çokta aynılardı Harry çözemiyordu. Daha bir kaç saat önce Louis ile konuşmuştu. Ama hatırladıkça kalbi olaydan uzun zaman geçmiş olmasına rağmen hızlanıyordu. Aşk bu muydu yani? Sevdiğin elinde olmasa da onunla olan her anı her an yaşayıp hislerini ölümsüzlüğe yükseltmek miydi?
Çileğin sapını tabağın bir köşesine atarken eline yeni bir çilek aldı Harry. İç çekerek boş sokağa bakıyor yediği şeyin bile tadını hissetmiyor olsa da gözünün önünde fazlasıyla sahne oynuyordu. Louis ve kendisini düşünmeyi çok seviyordu zaten sevmese bile elinde olmadan sürekli aynı şeyi düşünüyordu. Yıllardır bıkmamaıştı sevgiliyken, evliyken bile düşünürdü.
İkisi de birbirini seviyordu ama Louis daha sessiz severken Harry her zaman daha sesli severdi. İlk zamanlarında Louis fazlasıyla içine dönüktü, aslında sosyal olmasına rağmen içine öylesine dönüktü ki Harry uzun bir süre onun ne kadar derin bir iç dünyaya sahip olduğunu fark bile etmemişti. Az önce balkonda öylece otururken bile boş bakışlarında hiçte boş olmayan duygular vardı. Çok içtendi. Gözleri hep konuşuyordu.
Harry az önce yaşadığı o bir iki dakikayı hatırlayıp, kızarık göz ve burna eklenen kızarık yanaklarını hissetti. Louis nasılda öyle hızlı hızlı konuşup bir şeyler açıklamaya çalışmıştı. Sevimli bir yaratık gibiydi.
Onu dinlemek yerine mimiklerine odaklanmıştı üstelik bunu yaptığını fark etmemişti.
Sadece cümlesini bitirdiğinde ne yaptığını anlamıştı sonrasında ise anında domatese dönmüştü. Eh tek düşündüğü şirinliği olmadığı için bir an mahçup hissetmesi normaldi.
Tanrı aşkına o benim kocam?
Çileklerini yerken, balkondaki tekli sandalyeye oturdu. Üzerinde hala dar pantolonu bordo saten gömleği ve botları vardı. Nasıl bunlarla rahat hissetmişti ki?
Omuz silkip yıldızlara baktı. Evet pek çoğu şehrin ışığından dolayı ona küsmüş olsa da hala yıldız vardı. Gecenin en karanlık anıydı.
Demekki birazdan güneş doğacak.
Çilekleri bitipte ayılmış hissedene kadar orada öylece oturup yıldızlara baktı.
Yıldızlar ona Zayn'i, Zayn ise planını hatırlatmıştı.
"Hadi Harry tam sırası."
İyide ne yapacaktı ki? Louis çoktan uyumuştur diye düşünüyordu.
"O halde yanına yatarım."
Uyanıp onu boğazlamasını istemiyordu ama bunu yapabilirdi. Aslında iki ay sonra öylece yanına yatmaya kalkarsa Louis'e kalmaz direk kendi kendisini onun kokusunda boğarak öldürürdü.
Çok beklemedi ve delilleri yok etmek için çilek kabını yıkayıp kaldırdı. İnandırıcı olması içinse hiç bir şekilde alkol kokusundan çekinmeden kapısında dikildi.
Ah Louis lütfen bırakta sana sarılayım.
Uyanık olma ihtimali ile kapıyı sanki hala sarhoşmuş gibi açtı. Kendisini tanıdık kokuyla kaplanmış bir odada bulduğunda rol yapmasına pek gerek kalmamıştı. Kapıyı bile kapatmadan ayaklarını yere sürte sürte yatağın başında dikildi.
Onu uyandırmaya çalışıyordu tamam ama Louis ne yapmaya çalışıyordu? Böyle yatılır mıydı bu hava da!
Hayır sen sarhoşun üstünü örtmeyi nasıl düşünebilirsin biraz inandırıcı ol!
Sabaha karşı olduğundan iyice serin olan hava açık pencereden girip odayı doldurmuştu. Louis'ysinin kokusu da serinliğe karışmışken bir an titredi Harry.
Dizlerini yatağa bırakıp ciğerlerinde ne kadar oksijen varsa boşalttı. Şimdi daha iyi bir şeyle dolduracaktı ciğerlerini oksijene ihtiyacı yoktu.
En sonunda yatakta kıvrılmış Louis'in karşında yatıp burun buruna gelecekleri şekilde onunla aynı pozisyonu aldı.
Uzun bir süre öylece kuruyup kabarmış saçlarını, hafif açık dudaklarını ve çatık kaşlarını izledi. Ama çatık kaşlı olması belli bir süre sonra sinirini bozmuştu.
Cesaretini toplarken kucağındaki eliyle Louis'ın elini tutmak için biraz kıpırdandı. Küçük ve kemikli elleri hissettiğinde ise bir çocuk gibi sevinişini gizleyemeyip öbür eliyle ağzını kapatmak zorunda kaldı. Her an gülmeye başlayıp yatakta zıplayabilirdi.
Avuç içlerini örterek bir araya getirdi. Şimdi çapa ve ip dövmesini görebiliyordu.
Evime geldim Louis, beni sürekli eve getiriyorsun.
Hayran hayran bakmayı kesip ne yapacağını düşündü. Zayn ona Louis'ın ciddi anlamda kendisine yönelebilmesi için onu cesaretlendirmesi gerektiğini ve bunun kesinlikle ilk aşama olduğunu söylemişti. Üstelik bunu söylerken Liam fark etmese de Harry onun içinde o taktiği kapmıştı.
Usulca daha da yaklaşıp yan yatmış bedene sokulurken ciddi ciddi boğulmak istedi.
Eğer ölüm şeklimi seçebilseydim bunu seçerdim.
Başını boynuna gömmüş ve sadece kollarını kendi karnına dolaşmıştı. Bu durumda bile o kadar rahat hissetti ki Harry. Uzun zamandır bu kadar rahat değildi.
"Ev gibi hissettiriyorsun. Sıcak ve güvenli."
Sessizce itiraf ettiğinde sıkıntılı ve hafif uykusunda olan Louis kıpırdanmıştı. Belki uyanmazdı ama başının altındaki ağırlıkla ayılmıştı.
O konuşan Harry mi yoksa cidden şizofren mi oluyorum?
Ayılırsın, hissedersin, dokunursun ve bakarsın.
Aynen bu şekilde uyanırsın.
Louis o cümleyle ayıldı, o kokuyu ve o saçları hissetti, elini tutan ele dokundu. Ah, ama bakamıyordu.
Belki gerçekçi bir rüyaydı değil mi? Belki de şizofrendi?
"Neden ağlatıp duruyorsun ki beni. Ben de seni ağlattığım için mi? Şu halime ağlamaktan göz yaşım bitti!"
Hayır bu gerçekti!
Geride kalan elini bu gerçekle birlikte yanındaki bedenin beline sardı. Bir daha gitmesini istemiyordu Louis, ait olduğu yere gelmesi uzun sürüyordu bebeğinin.
Seni her zaman eve getireceğim Harry sen istemesende.
Sitemi onaydı ve Louis şaşırdı. Harry'i o mu ağlatmıştı?
Bunu düşünmek istemiyordu ona zarar verdiğinin farkındaydı o yüzden ayrılmıştı zaten. Kocası ruhtan mazoşistti ve bunu anlaması için iki ay yetişti zaten.
Onun için ağladı diye üzülüyordu oysa az önce de başkası için ağladığı için sinirlenmişti Louis de kafayı yemişti kesinlikle uyumlu bir çiftlerdi.
Bacaklarının üzerine atılan bacakla istemeden gülümsedi. Bunu seviyordu, onu yanında bir yerlerde hissetmeyi seviyordu.
Pekala...Harry neden buradaydı!
Louis bir an doğrulmak istedi ama Harry onu göğsünden itip sırt üstü yatırınca her şey netleşti.
Sarhoş, sarhoştu tabi ya!
"Harry kalk üstümden!"
Uyarsa da aldığı cevap üzerinde, cidden üzerinde yatan bir Harry olmuştu.
Ona sarılmak veya onunla yatmakta bir sorum yoktu ama o sarhoştu. Kısacası Louis bu özel anları asla bilinçsiz bir Harry'e yem etmeyecekti. Sabah hatırlamadığında kafasını duvara vuracak olan Louis olacaktı çünkü.
"Harry?"
Her yana dağılmış saçlarını göğsünde, kalçasını ise tam yerinde hissediyordu ve cidden bu "Hadi Harry yatağa." demesini baya bir zorluyordu.
Sıcak nefesi boynuna çarparken üşümüş bedenini bir uyuşukluk kaplıyor Harry'i omzundan tutup itemiyordu bile.
Sadece uyurken bile beni alt edebilir.
Masum yüz hatları, kapalı yeşilleri, aralık dudakları, kendisinde hiç bir zaman sevmediği o beni... İşte tamda buradaydı nasıl kalk git diyebilirdi. Bu yüzden sadece gitmesini umdu.
Oysa o daha da beter bir şey yapıp gözlerini açtı.
Yeşiller mavileri bulurken güneş uzaklardan kendisini belli edercesine gökyüzünü renkten renge sokuyordu.
"Hey beni özlemedin mi yoksa aptal."
Louis çatılı kaşlar ve alevli parlak yeşillerin hedefi olurken gerilmeden edemedi. Şuan üzerine yatıldığı ve tamamen etrafı sarıldığı için kaçamamanın rahatsızlığını yaşıyordu bir de nefesinin yüzüne vurmasına katlanamazdı.
Çilek..
Ne zaman çilek yemişti ki Harry?
Harry hala kaşlarını çatmış ona bakarken düşünmek için zamanı yoktu neden düşünsündü ki!
"Ayık olsaydın sana bunu bir kaç farklı yolla gösterebilirdim Harry."
Asla sarhoş Harry'e yaklaşma! Bu çok tehlikeli. Her ne kadar sırıtarak sana baksa da ve sen de ona en arzu dolu şekilde baksanda...
"Ayıltmak ister misin?"
Hadi ama güzeller güzeli kocası resmen ona yürüyordu ve Louis öylece yatıyordu. Dünya hiç adil değil.
"Harry kalkmak zorundasın."
Somurtan bir yüzle karşılaşsa da uzun sürmedi çünkü Harry başını eğip uyku moduna geçmişti bile.
"Kalkmıyorum ve bil bakalım kim beni asla kaldıramaz!"
Bu durumda bile alay etmesi? Gözlerini apaçık devirirken bacak arasındakı sızlamayı göz ardı etmek Louis için baya bir zor olacaktı.
.
.
.
.
Birkaç gün sonra,
Nıall'ın bildiği bir şey varsa o da asla ama asla eski sevgilinle arkadaş olma!
Zayn ve Liam bu konuda pek bir şey bilmediği için yavaştan o tehlikeli sulara girmişti bile. Onları uyarmak isterdi ama yapmadı. Bu uzun yol onları kendisine getirecekti. Kaptan kararını vermişti.
Harry'nin Ziam takıntısı da iki gündür başını şişirirken bir de Nıall ona o gün ile ilgili soru sorduğu an kıvırcık kaçıyordu. Louis de pek konuşmuyordu.
Nıall ortadan ikiye çat diye çatlayacaktı artık!
Lanet olası 3 gündür bilgi almıyordu. Oysa Harry ve Louis bir adım ilerlemiş iki de bir kavga etme aşamasına gelmişti.
Bu iyi bir şeydi değil mi? Göz göze gelmemek için kafalarını kaldırmayan ikili kavga ediyordu!?
"Sahnede planladığımız şeyi neden yapmıyorsun illa taşkınlık çıkartacaksın değil mi Louis!?
" Ne! Benim suçum yok. Bir şeye başlarken de haber verebilirsin seni yemem. "
Arabadan eve kadar süren kavga Harry'nin tirip atarak odasına çekilmesiyle bitse de Louis kendi kendine söylenmeye devam etti.
"Haklı değil miyim Nıall! Hem haber vermiyor hem de yapmadın diyor neyin kafası bu! Kıvırcıkları tersine uzayıp içeriden beynine dolanıyor olabilir doktora götür."
Nıall avuç içini yanağına yaslayıp sessizce mutfak dolabında bir şeyler arayan Louis'e baktı. Daha o ağzını açmadan Harry odasından kafasını çıkartıp bağırınca da Louis göz devirdi.
" Seni duyuyorum, senin aksine henüz yaşlanmadım! "
Böyleydi işte. Nıall demek ki bir süre de bunları çekecekti. Neden kısaca öpüşüp barışmıyorlarsa artık!
Aşk cidden insanı aptallaştırıyor.
"Ayh neyse ne ben gidiyorum ben yokken birbirinizin kıymetini anlayıp barışın desemde direk evi başımıza yıkarsınız. O yüzden susarak gidiyorum."
Louis göz devirse de de Nıall mutfaktan henüz çıkmadan onu durdurdu "Nereye?"
Kısık mavi gözler ona bakarken aynı zamanda yanağını ısırmakla meşguldü.
Tehditkar.
Nıall patlamak üzere bir bombaya Zayn'ın yanına gideceğini söyleyemezdi. Zaten tek bilmeyen oydu. Bir an aklına Louis'ın olası bir şekilde bunu fark etme ihtimali geldi.
Bir daha asla suratımıza bakmama ihtimali var.
Yutkunmak istese de kendisini tutup ayak üstü bunaldığını söyleyerek evden çıktı.
Louis ortamda garip bir durumun döndüğünün farkındaydı ama sustu.
Daha önemli bir sorunu vardı. Bu gün Harry'siyle az didişmişti.
Sırıtıp şeytani planlar kurarken bir sallama çay yaptı. Sinirliyken o kadar çekiciydi ki! Acaba bundan haberi var mıydı?
Yanakları şişiyor ve dudakları şekilden şekle giriyordu. Gözleri de tehdit ediciyken birden saçları onu rahatsız edince tüm o tehditlerin ciddiyeti gidiyordu. Louis bunu seviyordu ve birkaç gündür de maruzdu.
O gece Harry uyuyunca kalkıp onu kendi yatağına götürmüştü. Anlaşılan kıvırcık bu duruma alınmıştı ve sürekli ters davranmaya başlamıştı Louis'e.
En azından hatırlıyor.
Her ne kadar sürekli didişseler de Louis önceden de dile getirmişti. Bunu sonsuza kadar yapabilirdi.
Liam şarkı söyleyerek banyodan çıkıp yanına geldiğinde Louis mutfak masasında sakince çayını içiyordu.
"Sıkıldım."
Sadece omuz silkip çayından bir yudum almakla yetindi. Liam da ona seslice oflayarak dolabı açtı.
"Bir şeyler yapalım."
"Ne gibi?"
Liam dolaptaki su şişesinin kapağını çıkartıp cevap olarak Louis'ın üzerine su döktü.
"Seni aptal herif hava zaten soğuk!!"
Liam gülmeye başlarken Louis hafiften soğuk çayı geriye doğru savurarak ona döktü.
"Louis! Daha yeni banyo yaptım bari su dökseydin."
"Hayatta her zaman böyle değil mi zaten Leyum. Yatağını toparlarsın akşama yine bozarsın vs."
Liam göz devirip şişeyi dolaba geri koydu ama bu iş burda bitmemişti.
"Bu kadar zeka sana bile fazla Tommo."
O sırada Harry mutfağa girip elindeki kağıt yığınını çöpe atarken ıslak ve aptal iki şahsa baktı.
"Bu saçmalığı evde yapmaya devam ederseniz sizi taşlarım!"
"Ya biz seni taşlarsak?"
Louis laf attığında, Harry de altta kalmadı.
"Attığın taşın yerden pek yükseleceğini sanmıyorum."
saçlarını savurup mutfaktan çıktığında Liam kendisini tutamayıp gülmeye başladı. Böylece Louis ikisine de küfür etmişti.
"Yüce tanrım oradasın biliyorum lütfen beni cezalandırma artık."
Harry'nin sesi yine içeriden geldiğinde Louis tanrıyla bile rahatça konuşmadığı için sinirliydi.
"Tanrıya işini mi öğretiyorsunuz Bay Tomlinson?"
Yinede onu susturmak için aklına gelen güzel şeyle sırıttığında Liam karşısına oturuyordu.
"Mümkünse evet bir sorun mu var Bayan Tomlinson?"
İçeriden net gelmeyen homurtularla elleriyle ağzını yumacak kadar gülesi gelmişti.
Liam hayretle gözlerini açmışken Louis ona göz kırptı.
"Dostum çok fenasın!"
Daha doya doya gülüp eğlenemeden telefonunun çaldığını duyarak masadan kalktı ve odasına gitti.
"Efendim Lott?"
Derin bir iç çekiş, pekala.
"Abi önemli bir mesele var. Ve bunu telefonda söylemek zorundayım."
Louis kaşlarını çattı ama odasında yatağına sakince oturabildi.
"Ne oldu?"
Kardeşi her ne söyleyecekse baya bir zorlanıyordu. Louis de bunu fark etmişti ve dayanamıyordu. Çünkü cidden kötü bir şey olduğunu hissetmişti.
"Ne oldu?! Orda mısın!? Cevap ver ne oldu!?"
Sesinin telaşlı ve yüksek çıkmasına karşın kardeşi hattın öbür ucunda ağlamaya başlamıştı ve Louis belkide bu yüzden oturduğu yerden kalkıp ona sebepsiz yere bağırıyordu.
Harry gelip açık kapının kenarına yaslanıp şaşkınca ona bakmaya başlamış, Liam ise üzerini değiştiriyor olmasına rağmen sesler yüzünden hemen odaya girmişti.
"Annem."
Louis için buradan sonrası kulağında bir çınlama bırakmıştı.
"Ne olmuş anneme?"
Sesi o kadar sessiz ve çaresiz çıkıyordu ki...gözlerinin dolduğundan bir haber gelecek cevabı bekledi.
"Abi o kanser. Kalp kanseri."
Sağır olmak için birden fazla yol vardır ve bunlardan birisi kötü bir haber almaktır. Çünkü Louis şuan hiç bir şey duymuyordu.
Sürekli kaybetmek senin kaderin.
Liam telefonu elinden çekince ve Harry ona ne olduğunu bile bilmese de sarılınca yine kendisinde değildi.
Sadece bağıra çağıra ağlamak istiyordu.
Oysa en az üç saat olayı bile anlayamamış öylece oturmuş Harry'nin ona sarılmasına izin vermişti.
.
.
.
Öhü öbür Larry kitabıma da bakabilirsiniz yane heheh:)
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top