03

Seri geçiş bölümü yine. Bir iki bölüme bir şeyler olçak hehe.

.
.
.
.
.

İki genç bir zamanlar beş kişi geldikleri yerlerden birinde, özellikle tehlikeli bir kısımda oturmuş ayaklarını aşağıya sarkıtıyorlardı.

Yıldızlar onlara net görünmeye başlamış hava daha da kararmış akşam olmuştu. Böylece Zayn yıldızlarla birlikte arkadaşına kavuşmuş hissediyordu.

Bu garipti daha dün hiç kimseyi yanında istemiyordu şimdiyse içinde garip bir boşluk hissediyordu, belkide küfür edip odasından çıktığı psikiyatristi haklıydı. Zayn bir depresyona girmek için kendisini yalnızlaştırmış sonra da yalnızlıktan şikayetle depresyona girmişti. Kimsenin suçu yoktu sadece Zayn didikleyip bir şeyler çıkartıyordu.

Mesela Harry ona ne yapmıştı da bir kere bile aramamıştı Harry'i?

Louis'i de kendi yalnızlığına çekmişti onu da o ortama sokmuş etkilenmesine sebep olmuştu. Ot ve uyuşturucu beraberinde isyan ve tahammülsüzlüğü getirmişti bu durumda daha şimdi oksijen alan aklı mantığı bulmuş buna rağmen direniyordu.

Daha yeni toparlanıyorsun kendine gel!?

Toparlanmak? Bu neye göreydi peki? Gece hayatına başlamak ve arkadaşlarını bırakıp çıkar ilişkileri kurup yapayalnız olmak mıydı toparlanmak? Ya da ona söylenenleri rahatça inkar edebilmesi için kimsesiz kalması mıydı?

Aslında buydu. Kimse onu bir şeyle tehdit edemezdi. Ailesiyle de konuşmuyordu şuan, bir sevgilisi de yoktu her ne kadar sevse de yoktu ve kimse sevdiğini bilmese de olurdu, bir arkadaşı yoktu, bir suç ortağı, bir çocuğu, bir evi yoktu. Zayn o kafeste özgür olmaya çalışıyordu. Bunu kısmen de başarıyordu.

Peki kalbi bu kadar boşlukla bu yarım özgürlüğe razı mıydı?

Bunun cevabı hayır olduğundan Zayn kaçmıştı. Bir yıl boyunca kaçmıştı ama şimdi kalbinin koca bir kısmı yanında oturmuş ona bakarken daha ne kadar kaçabilirdi?

Harry onun için çok önemliydi tıpkı diğer üç aptal gibi ama onlara sahip olursa boyun eğmek zorunda olduğu o zamanlara dönecekti.

Bunu istemiyordu. Aşkını bile feda etmişken şimdi geri mi dönecekti? Sadakatsizlik kanına girmişti bir kere. Dostluklarına ihanet etmişti ve şimdi bir de geri mi dönecekti!?

Louis bir daha ona dostum demeyecekti sadece sıradan bir ilişkileri olacaktı. Bir daha onunla kuralları çiğneyip cezasını söverek çekmeyecekti. Bir daha sokakta gazeteci kovalamayacaklar, şirketin duvarlarına gizlice penis resimleri çizmeyeceklerdi. Sadece haftalarının nasıl geçtiğini sorup hımlayacaklardı.

Bir manası yoktu dönmesinin şimdi olmazdı. Zayn artık "hatanın neresinden dönersen kardır." denildiği yerde değildi. Burdan sonrası gereksiz bir zarar ve pişmanlıktı.

O yüzden sadece Harry'nin ona olan sistemini dinledi ve bunları düşündü.

Harry onu anlamıştı. Sorun Zayn'ın neyi neden yaptığını bilmemesi ayrıca ne yapacağını da bilmemesiydi.

Baya büyük problem.

Zayn ellerini birleştirip başını eğdi kafası son 6 yıldır karışıktı ve düzelmiyordu.

"Gitmen demek bizi bırakman demek değildi neden bunu yapıyorsun? Yine sık sık görüşürdük sen kendi işini yapardın...ne bu bizi silme merakın anlamıyorum? Atlamak istiyorum burdan...hem zaten bunu yapmamam için bir sebebim de yok. Sinirimi bozma!" sonra Zayn'e döndü ve Zayn daha bakmadan "Aslında sinirimi bozuyorsun zaten.. Ah bu haline alışmam lazım sanırım. "

Elleriyle oynasa da Zayn, Harry'nin ne dediğini duymuştu kafasını şimdi de ona takmıştı."Nasıl yani sebebim yok?" Harry eline diken batsa ağlayabilirdi ve bu cümle sadece benzetme olsa da ses tonunda bunu istediğine dair tınılar kulağa çarpmıştı bir kere.

Sustu tabii ki. Harry buna cevap veremezdi.. verir miydi? Aslında ona bunu anlatmak için mesaj atmıştı. Zayn de sanki o an aklına gelmiş gibi Harry'e döndü birden.

"Sen bana bir şey için ihtiyacın olduğunu söyledin telefonda!"
Onu azarlamak için aramamıştı ya.

Şimdiden dudaklarının titremesine bakılırsa onun için aramamıştı.

"Harry anlat ne oldu!"

Zayn ağlamaya başlayan arkadaşını kendisine daha çok çekti ve ona sıkıca sarıldı. Kalbinin atışları kendi kalp atışlarına çarparken Harry'nin kalbindeki ruhani fırtınayı hisseder gibi olmuştu.

"Aptal sana ne kadar ihtiyacım vardı biliyor musun? Canım yanarken kimseye anlatamadım paramparça oldum ve şuan tüm o parçalar içimde, bana batıyor!"

Elleriyle Harry'nin saçlarını okşarken bir yandan da göz yaşlarını siliyordu. Kendisini işe yaramaz üvey abiler gibi hissetmemesi için de bir sebep yoktu bu durumda.

"Artık izin vermeyeceğim kıvırcığım bana batır şimdi o kırıkların hepsini, bunun için burdayım. Anlat. "

Harry konuşmadan önce nefessizlikten hıçkırsa da Zayn'e daha çok sokulup konuşmayı başardı. Sadece iki kelime.... Zayn sadece iki kelimeyle hayatının en mantıksız şeyini duydu.

" Biz Louis ile ayrıldık. "

.
.
.
.
.

" Bir şeyler yapmak zorundasın! Öylece uzak durmasına izin vermemelisin kafayı mı yedin?"

Nıall iki saattir. Evet cidden iki saattir Louis'e saçmalıklarından bahsediyordu. Bıkmıyordu tabii ama genelde dönüp dolaşıp maddeleri başa sarıyordu. Onuda fark etmiyordu zaten.

"Nıall kafan almıyor sanırım biz ayrıldık neden izin vermiyeyim? "

Louis ise balkonda sigarasını içerken korkuluklara yaslanmış, sandalyeye oturmak yerine dolanan Niall'a mantıksız bakışlar gönderiyordu ve bundan oldukça rahatsızdı.

"He tabii kesinlikle ayrıldınız."

Durup çenesini ovalarken mavi gözlerini Louis'in mavilerine dikti ama çok sürmeden yüzünü buruşturup başını iki yana salladı.

Louis onun bu garip hallerini sigarasını içine sakince çekerek ama fazlasıyla da sıkılmış bir şekilde izlemeye devam etti. Küçücük balkonda bir o yana bir bu yana!!

"Ya ben sizin kadar salak iki insan daha görmedim tanrı şahidim olsun ikinizde malsınız!

Sözde ayrıldınız ama aptal gibi her gece ağlayıp birbirinizi kıskanıyorsunuz ha bir de öpüşüyorsunuz ama ayrısınız. Bu lanet olası bir Brezilya dizisi değil tamam mı? Kendimize gelin. Şuan sıkıntılarınızı görmezden gelen bir aptal gibi görünüyor olabilirim ama en azından bu yaptığınızında başka bir sıkıntı yarattığını biliyorum. "

Nefessizce konuşup arkasını döndü. Louis kaşlarını çatıp sigarasını mermere bastırarak söndürdü.

"Çünkü hala onu seviyorum tabii ki kıskanıyorum veya ağlıyorum ama sen hala bazı şeyleri anlamıyorsun embesil misin Nıall? "

Nıall sanki tam bahsettiği buymuş gibi Louis'e dönüp başını olumlu anlamada durmadan sürekli bir şekilde sallayarak o zeka dolu cümleyi dudaklarından döktü.

" İyide neden ayrısınız o zaman o da seni seviyor. "

Derin bir iç çekip Niall'a gerizekalıymış gibi bakmaya başlarken Nıall, onun bakışlarından sinirlenip surat astı.

"Bak Nıall insanca bir dille tekrar anlatıyorum. Harry ve ben son zamanlarda -

Nıall, Louis'nin sözünü kesip kendisi devam etti konuya. Sonuçta ezbere biliyordu cümleleri.

" - promolar yüzünden kavga ediyordunuz, nerdeyse hiç birlikte vakit geçirmemeye başlamıştınız, Harry sana yalan söyleyip Zayn'le konuşmaya çalışmıştı, sen içip içip ağır dozda uyuşturucu aldın diye hastanelik oldun amaç Harry üzülmesin bla bla bla sıkıldık birbirimizden demiyorsun da hah sanki çok büyük olaylar."

Bunun Larry çiftinin yapmayacağı şeyler olduğunu biliyordu Nıall, onlar kesinlikle sıkılmamışlardı her şey üst üste gelmişti. Yavaşça ama emin adımlarla kader onları bu aşamaya getirmişti, sadece eğer birazcık kaos yaratmazsa bu basık ve hüzünlü atmosfer sonsuza kadar sürerdi. (Y/N: Kaos meselesi Ezgi malı içindi wşşdw)

Nıall kaderi biraz dürtüklüyordu sadece.

"Sıkılmak mı!?"

Bu da ne sikim!!!!

Sinirlenmek, kırılmak, kıskanmak, dayanamamak... Hepsi olabilirdi ama sıkılmak???

Kimse hayatının tek güzel yanından sıkılmazdı.

Hem Harry'den kimse sıkılmazdı ki? Evet konuşmasından ve sohpetinden sıkılırdınız ama o şekilde konuşmazsa da eksik hissedersiniz. Harry o koca kıvırcık kafasını kimin hayatına soksa orda kalıcı bir yer ediniyordu.

Hele Louis'ın hayatında?

Sıkıldığını düşündüğü için Nıall'a kızmıştı ve konuşmak istemediği sonucuna vararak odaya geçmeye yeltendi. Nıall hızla onun önüne geçince de onunla göz göze gelmeden konuştu.

"Yeter Nıall çok bile konuştuk."

Ortalığı karıştırmanın rahatlığıyla Nıall ona izin verip kenara çekildi ama daha bitmemişti. O yüzden Louis onun arkasında kaldığı halde bir kırmızı noktayla savaşı başlattı.

"Yalan söyledim. Harry otelde değil o adamın yanında."

Louis'ın durduğunu biliyordu ve kendisi sinsice sırıtırken Louis toparlanıp(!) içeriye girdi.

"Ah üzgünüm dostum ama sizin ayrı olmanız kimseye yaramıyor hatta benim motivasyonum bozuluyor."

Kendi Kendisine konuşurken masadaki şişeden biraz viski doldurdu. Şu sıralarda evin her yerinden çıkıyordu illet zaten. İşin kötüsü sadece bir ay burada kalacaklardı yinede yerleşmişlerdi işte. Bir haftaya kalmaz Londra'ya döndüklerinde burası içi içki şişeleri dolu bir daireye dönecekti ve bir sonraki gelmelerine kadar da öyle kalacaktı.

Normalde yarın boşlardı ve Nıall bile temizlik düşünüyordu ama küçük bir Larry krizi yüzünden işler bozulmuştu.

Nıall yinede mutluydu Larry krizleri görmeyeli baya oluyordu. Tüm boş gününün güme gitmesini takmadı bile.

Yani sabahki röportaj iptal olduğu için tekrar çekilecekti ayrıca Louis'ın hareketi bazılarını sinirlendirmişti. Kısacası yarın gitmeleri gereken yeni röportaj sonra da Louis'in küçük bir toplantısı(!) vardı. Anlaşılan üzere yine yoğun bir gün önlerindeydi.

Pekii bu yoğunluğun tam ortasında Liam nerdeydi?

.
.
.
.
.

"Belki de artık durmalısınız."

Yanındaki kadın nefes almadan içki içiyordu ve Liam buna dayanamamıştı. Onca heyecan ve merakın içinde rahatça içki bile içemiyordu.

"Sende kimsin?"

Kumral kadını ona döndüğü an hemen tanıdı Liam. Bu yıllar önce ona jürilik eden kadındı. Ama anlaşılan o kendisini tanımamıştı. Nasıl tanısındı ki? Kendisi onun kaderini yazmıştı ama Liam onun için sıradan bir adaydı. Üstelik şu sarhoş kafayla büyük ihtimal onu çift falan görüyordu.

"Liam Payne"

Kadın gözlerini kısıp ona baktı ama önüne konan içkiyi fark edince tekrar işine döndü.

Sakin bir bardı kafa şişiren müzikler ve yanıp sönen ışıklar yoktu. Buraya Louis çok gelirdi "Hey neredesin Louis?" "Adımı unutmaya çalışıyorum Liam ve tabii ki aile barındayım. Unuttun mu ben evli bir adamım seni aptal. "

Hep buraya gelirdi işte ve onu toplamaktan Liam da burayı öğrenmişti.

"Cheryl, ama soy adımdan emin değilim."

Liam kaşlarını çatıp ona bakarken kadın sanki yeni anlamış gibi bir süre sonra cevap verdi.

"Ah sanrım aldatıldım ve boşanmak istiyorum. Ama belkide istemiyorum çünkü hamileyim."

Bu çok berbattı.

"Ah, üzüldüm."

"Bende... Bende üzüldüm."

.
.
.
.

Hey 9. yılımız kutlu olsun milleğtt.

Umarım çocuklar hep birbirini severler ve bizim hayal ettiğimiz gibi şuan bir evde toplanıp paylaştığımız postları inceliyorlardır.

Yanlışlar için özür dilerim anlarsınız ya klasik aceleye geldi. Aslında hazırdı ama işte internetsizlik ile hatalar düzelmedi vs .

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top