はち
"Biliyorsunuz, Kore'de yönetim şekli değiştiğinden beri halk sürekli eziliyor ve yok sayılıyor. Birçoğumuzun ailesi darbe günü öldü ve intikam istiyoruz. Ben de uzun süredir bir plan üzerinde düşünüyordum." Shownu, devam edecekken onun sözünü Changkyun kesti.
"Ve sen de askerleri kısa süreliğine uyuşturacak bir uyuşturucu bulmaya çalıştın fakat bulamadın." diyen Changkyun'a karşı bu sefer de başından beri onları kapıda dinleyen Hyungwon sözü devraldı.
"Hepimizden gizlediğin kulübenin içindeki aletler ve torba torba çiçekler de bu yüzdendi o zaman." dedi Hyungwon. Jooheon hariç diğer tüm üyeler bu plana şaşırırken her şeyden haberi olan Jooheon şaşırmamıştı.
"Aslında başlangıçta bizim de bir darbe yapmamızdı fakat hem klan olarak çok güçsüzdük hem de kraldan dolayı korkan halk arkamızda değildi. Bu yüzden bu zamana kadar ufak tefek olaylar çıkararak hem halkın güvenini kazanmış, askerleri kışkırtmış hem de güçlenmiştik." Jooheon, Shownu'nun konuşmasına izin vermeden kendisi konuştu.
"Peki hyung, uyuşturucu yapacak çiçeği bulamadığını söylemiştin. Yakında bir darbe yapacağız, o zamana kadar işimize yarayacak çiçeği nereden bulacaksın?" Kihyun, merakla sordu. Plan o kadar ince ayrıntısına kadar hazırlanmıştı ki sadece bir çiçeğin bulunmaması ile bu kadar planın boşa gitmesini istemiyordu.
Shownu, gülümseyerek Changkyun'a baktı ve "Chang, bana bu konuda çok yardımcı oldu. Çiçeği buldum." dedi. Changkyun, hâlâ masanın üzerinde olan püre şeklindeki bitkilere bakarken aklına gelen şeyle gözleri büyüdü ve "Delphinium çiçeğini mi kullanacaksın yani?" diye şaşkınlıkla sordu.
Bu çiçeğin tarlasında tanıştıkları için klanlarının bir sembolü olarak kullanmaya başlamışlardı. Çiçek, onlara göre sevgiyi ve sadakati temsil ederken aynı zamanda kokusundan dolayı uyuşturucu etkisi yaratıyordu. Kokusu püresi gibi pek etki etmese de fazla solunduğu zaman bayıltabiliyordu. Tabii, bu özelliğini sadece Changkyun biliyordu.
"Aynen öyle, başından beri gözümüzün önünde olan şeyi benim yüzümden kaçırmışız. Ama artık yeter. Birkaç güne kral, sarayına yerleştirdiğimiz çiçeklerin aslında zehirli olduğunu fark edip kasabaya saldırmaya kalkacaktır. Biz de o zamana kadar tamamen hazır olup onlara karşılık vereceğiz. Artık planı gerçekleştirme zamanı geldi." Shownu, son sözlerini söyledi ve ayağa kalkarken ellerini birkaç kez çarptırarak "O zaman Chang ve Jooheon siz benimle kulübeye geliyorsunuz ve uyuşturucuyu hazırlıyoruz. Wonho ve Kihyun siz bize biraz daha çiçekten toplayıp getirin. Hyungwon ve Minhyuk siz de halkı bilgilendirmeye gidiyorsunuz." diye konuştu.
Tüm klan üyeleri kendilerine verilen görevle hızla dağılırken Changkyun ve Jooheon, Shownu'nun peşinden kulübeye girdiler. Jooheon, alışık olduğu kulübenin koltuklarından birine otururken Changkyun, etrafı şaşkınlıkla izliyordu. Her iki abisi de bulundukları yere minyatür üretim fabrikası kurmuşlardı.
"Bunlar uyuşturucu yapacağımız malzemeler." diyerek küçük tüplerden birini masaya bıraktı ve konuştu Shownu. Changkyun, bir süre aleti incelemiş ve "Böyle kapalı alanda yapamayız, kulübenin ilerisi boş duruyor oraya çadır tarzı bir şey yapmalıyız." dedi.
Abileri onu onaylarken Jooheon, katlanmış çadırlardan birini açarak diğer ucunu Shownu'ya uzattı. İkili kulübenin en köşesindeki dikili tahtalara çadırı yerleştirirken küçük odaya benzer bir görüntü çıkmıştı ortaya.
"Malzemeleri içine taşıyalım." dedi Shownu. Changkyun ve Jooheon; liderlerinin sözünü yerine getirirken Kihyun ve Wonho ise çoktan gelmiş, sırtlarındaki delphinium çiçeklerini koltukların yanına bırakmışlardı.
"Minhyuk ve Hyungwon, ne durumda? Halka yakında bir darbe yapılacağını söylediler mi?" diyerek merakla sordu Shownu. Kihyun başını salladı ve "Buraya gelirken köydeki son eve girdiklerini gördüm. Birkaç dakikaya burada olurlar." dedi.
Shownu, başını salladı ve hâlâ yaralı olan eline dik dik bakan Wonho'ya baktı. "Merak etme iyi, artık acımıyor." Wonho'ya bakarak konuştu ve onun yüzündeki ifadenin anbean rahatlayışını izledi Shownu.
Kihyun ise ikiliye bakarak gülmemeye çalışıyordu. Wonho'nun uzun süredir Shownu'ya ilgi duyduğunu biliyordu fakat şapşal arkadaşı hiçbir zaman açılma gereği duymamıştı.
Kihyun, boğazını temizledi ve "Hadi artık şu işe başlayalım." dedi. Wonho, hızla daldığı kişiden gözlerini çekerken fark edilmenin verdiği utançla kepçe kulaklarını kızardı. 4 senelik arkadaşlıklarında 3 senesini liderlerine aşık bir şekilde geçirmişti. En yakın arkadaşına, Kihyun'a, anlattığında ise koca bir hiçle karşılaşmıştı.
Arkadaşı ona açılmasını söylüyordu fakat Wonho, bunu yapamazdı. Ne kadar güçlü biri gözükse bile duygusal olarak çok güçsüzdü. Kalbi kırıldığında çok fazla üzülüyordu, bu yüzden kalbinin kırılacağı her şeyden kaçınmaya çalışıyordu.
Minhyuk ve Hyungwon'un da gelmesiyle tüm klan üyeleri çadırın içine geçmiş ve Jooheon'un uyuşturucu standını hazırlamasını izlemeye başlamıştı.
Jooheon, Changkyun'un ezdiği çiçeklerin püresini kaynatırken oluşan dumanlar yüzünden çoktan üyelerin kafaları uyuşmaya başlamıştı. Changkyun ve Kihyun, birbirlerine bakarak gülerken Minhyuk ve Hyungwon ise çoktan fazlasıyla yakınlaşmış birbirlerini öpmeye başlamıştı.
Kafası hâlâ az da olsa ayık olan Shownu ise tüm dikkatiyle Wonho'ya bakıyor ve ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu. Wonho, getirdiği siyah boyaları üyelerin yüzlerine sürmüş, daha sonra ise kendi yüzüne sürmeye çalışmıştı. Shownu, onun bu hâline gülerken elindeki boyayı almış ve karşısındaki tavşana benzeyen çocuğun yüzüne sürmeye başlamıştı.
O gün üyeler bayılana kadar Jooheon, uyuşturucu yapmış ve bu uyuşturucuyu sıvı hâle döndürerek küçük şişelere eklemişti. Ve artık her şey hazırdı, küçük şişelerdeki mavi renkli sıvı artık her şeyi değiştirecekti.
○●○●
Oy vermeyi unutmayın lütfen:)
Diğer hikâyelerime bakmayı unutmayın~
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top