に
16 Haziran 1980
"Gerçekten sorun olmayacak mı hyung?" Klanın en küçüğü sordu Hyungwon'a. Yedi genç tünelin altında oturarak sohbet ediyorlardı fakat Hyungwon bugün diğerlerine göre çok durgundu. Babası köyün ileri gelenlerindendi ve krallığı destekliyordu. Bu yüzden köyde sevilmiyordu fakat babasının arkasında askerler olduğu için laf edemiyorlardı, korkuyorlardı. Hyungwon ise babasının tam tersiydi. Krallıktan nefret ediyor, askerlere her defasında karşı çıkıyordu. Hâliyle klanın diğer üyeleri onun için endişeleniyordu.
Shownu'nun bakması gereken bir, tek ailesi, dedesi vardı bu yüzden kimse ona karşı çıkmıyordu. Jooheon'un ailesi ise birkaç sene önceki isyanda ölmüştü. Diğer 4 üye ise yetimhanede büyümüştü. "Babamdan korkmuyorum Chang, merak etme, bana bir şey yapamaz." Hyungwon en küçüklerini sakinleştirmek için küçük bir yalan söyledi. Babasının çoktan kulağına gitmiştir bile askerlere kafa tuttukları. Babasından deli gibi korkuyordu fakat bunu belli ederek klan üyelerini endişelendirmek istemiyordu. Özellikle Minhyuk, konu kendisi oldu mu kaplan kesiliyordu.
Sohbetlerine kahkahalarla devam ediyorlardı fakat tünelin içine Hyungwon'un babasının girmesiyle herkes suspus olmuştu. Changkyun korkuyla Jooheon'un dibine sokulurken Minhyuk refleksle ayağa kalktı. Hyungwon olacakları tahmin ettiği için kendi isteğiyle ayağa kalktı ve babasının karşısına geçti.
"Sana askerlere karşı çıkma demedim mi ben!?" Yaşlı adam sinirle bağırdı ve oğluna tokat attı. Tüm üyeler ayağa kalkarken Wonho sinirle yaşlı adamın yakasından tuttu ve bir kenara fırlattı. Kardeşlerinden birine zarar gelmesi onu deliye çeviriyordu zaten, üstüne Hyungwon'a vurması onu iyice çileden çıkarmıştı. Yaşlı adama vurmak için elini kaldırmıştı ki Shownu'nun onu tutmasıyla yapamamıştı.
"Wonho, sakin ol. Görmüyor musun Hyungwon kötü gözüküyor, onu daha fazla üzmeyelim. Biliyorsun ben de bu pisliği sevmiyorum fakat Hyungwon için susmak zorundayız." Shownu ikna edici bir ses tonuyla konuştuğunda Wonho göz ucuyla Hyungwon'a baktı. Dediği gibi genç adamın gözleri dolmuş bir şekilde babasına bakıyordu. Wonho kısa sürede sakinleştiğinde hâlâ yerde yatan yaşlı adama döndü ve "Bir daha ona vurmaya kalkışırsan bu sefer acımam sana." diyerek açıkça tehdit etti. Yaşlı adam korkakça oradan uzaklaşırken üyeler telaşla Hyungwon'un etrafına geçti.
"Hyung, iyi misin?" Changkyun, abisinin sağ yanağındaki kızarıklığa bakarak sordu. Hyungwon sadece başını sallamakla yetindi ve ayağa kalkarak "Hava kararıyor, eve gitsem iyi olur." dedi. Eve gidince neler olacağını biliyordu fakat gitmek zorundaydı. Babasını sinirlendirmek istemezdi.
○●○●
Hyungwon akşam olduğunda evinin yolunu tutmuştu fakat gitmek istemiyordu. Annesi öldüğünden beri babası kendini içkiye vermiş ve hep ona şiddet uygulamıştı. Son dört yıl içindeyse bu şiddetler azalmış ve yok olmuştu. Fakat bugünkü olay ile yeniden başlayacağını hissediyordu, biliyordu.
Gergin bir şekilde evinin kapısını açtı ve sessizce arkasından kapıyı kapadı. Ev garip bir şekilde sessizdi. Yavaş adımlarla oturma odasına ilerledi. Etraf her zaman ki gibi içki şişeleri ile doluydu. Kapının kenarına asılı poşetlerden birini aldı ve içki şişelerini toplamaya başladı.
Babasına artık katlanamıyordu. Diğer klan üyeleri Jooheon'un evinde kalırken kendisi babası yüzünden onların yanına bile gizli gider olmuştu. Sinirle topladığı şişeleri koyduğu poşeti bir kenara fırlatırken çıkan sesten dolayı sızmış babası uyanmış ve oturma odasına girmişti.
"Sonunda teşrif edebilmişler. Çay, kahve, ne istersiniz?" Yaşlı adam yayvan bir şekilde konuşurken iyice Hyungwon'a yaklaşmıştı. Hyungwon korkuyla bir adım geri atarken karşısındaki adam da ona bir adım yaklaşmıştı.
Hyungwon çevresine bakıp kurtulmak için bir şeyler arasada artık çok geçti. Babası çoktan ona vurmuştu.
10 Aralık 1976
Altı üyenin arasına Jooheon da katılmıştı. Her gün delphinium tarlasında buluşup birbirleriyle sohbet ediyorlardı. İlk başta ona karşı çok çekingen davransalarda sonradan sanki kardeşleriymiş gibi sahip çıkmışlardı. Özellikle ailesinin ölümüyle yıkılan Jooheon'a destek olmuşlardı, bu da onları birbirine daha çok yaklaştırmıştı.
"Sizce de artık bu baskılara karşı çıkmanın vakti gelmedi mi?" Ailesinin ölümü yüzünden hâlâ içinde soğumak bilmeyen intikam hırsıyla sordu Jooheon. Shownu hariç herkes onu onaylarken o, hâlâ tedirgindi. "Bu işin sonu iyi gözükmüyor. Yapmamalıyız." Liderleri gibi konuştu Shownu. Grubun en büyüğü oydu, bu yüzden herkesten daha mantıklı kararlar veriyordu fakat bu seferlik doğru bir karar aldığını düşünmüyordu grup.
"Yani bizi sürekli ezmelerine izin mi verelim hyung?" Wonho sinirle sordu. Diğerleri de onu onaylarken Shownu hâlâ tedirgindi. Kafasını iki yana salladı. "Ben yokum bu işte, size yardım edemem." Son kez konuştu ve yerinden kalkarak tarladan ayrıldı. Jooheon bir kişinin eksikliğiyle yerinde huzursuzca kıpırdanırken aklındaki fikirden vazgeçmedi.
"Ben fikrimin arkasındayım, onlara ne zamana kadar boyun eğeceğiz?" Jooheon emin olmak için karşısındaki diğer grup üyelerine bir daha sordu. Sonunda herkes aynı fikirde olmuş olmalı ki onaylayan mırıltıları duyuyordu. Elindeki mavi çiçeğe bakarak gülümsedi Jooheon. Hem intikamını alacak hem de ezilenlere yardım edecekti.
○●○●
Bölümler çok kısa biliyorum, ilk bölümler biraz daha tanıtımla geçeceği için böyle olacak maalesef.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top