18 Haziran 1980

Shownu, dedesinin yatağının yanında otururken elindeki beyaz maskeye bakıyordu. Kardeşi olarak benimsediği üyelerden birine zarar veren babasından intikam alacaklardı, bunun için can atıyordu fakat bir şeyler yanlış hissettiriyordu. Dedesine ilaçları verdikten sonra maskeyi arka cebine koydu ve Jooheon ile buluşmaları gereken ara sokağa girdi.

Duvara yaslanmış bir şekilde klan üyesini beklerken birkaç dakikanın sonunda Jooheon elindeki koca çantayla geldi. "Hazır mı her şey?" Shownu etrafı gözlemlerken sordu. Jooheon başını salladı ve çantanın ağzını açarak ona gösterdi. Shownu elini çantanın içine attı ve silahı kavradı. Bir süre inceledikten sonra Jooheon'a baktı ve başını salladı. Bu baş sallama hareketi her şeyin artık başlaması gerektiği anlamına geliyordu.

Jooheon, klan üyeleri arasında en deli ve en cesur olanıydı çünkü kaybedecek hiçbir şeyi yoktu. Her türlü delice plan onun fikirleriyle ortaya çıkıyordu. Kimse şikayetçi olmasa da klan üyeleri endişelenmekten geri kalmıyordu maalesef.

Birlikte ara sokaktan çıktıklarında sokağın diğer tarafından Minhyuk ve arkasından da yüzlerine beyaz maske geçirmiş Wonho ile Changkyun göründü. Kihyun'un elindeki çanta dolusu mavi çiçeklerle herkes hazırdı artık. Minhyuk elindeki benzin şişesine bakarak gülümsedi. İntikamları çok acı olacaktı.

"Anladınız değil mi?" Shownu bir lider edasıyla sordu. Planı en ince ayrıntısına kadar hazırlamışlardı. Herkes kafasını sallarken Changkyun pek emin değildi. "Hyung, sence de başka bir şekilde intikam almamız daha doğru olmaz mı?"

Üyeler onun tedirgin hâline gülümsediler ve Jooheon, ona yapışan klanın en küçük üyesini kendine çekerek "Merak etme Chang, başarılı olacağız." dedi. Changkyun, abisine sarılırken pek tatmin olmasada başını salladı.

Jooheon ve Shownu ellerindeki silahlarla antika dükkânına girdiğinde Hyungwon'un babası korkuyla ellerini kaldırdı ve kaçmaya çalıştı. Shownu ona bakarak güldü ve silahı yüzüne doğru tutarak "Sence de canını yakanın canını mı almalısın yoksa onunda mı canını yakmalısın?" diye alay ederek sordu.

Adam korkuyla duvara yapışırken Shownu hiç acımadan silahın arkasıyla adamın başına vurdu ve onu bayılttı. Baygın adamı dükkândan çıkararak bir köşeye fırlattılar ve yeniden içeri girdiler. Jooheon çantaya antikaları doldururken Shownu ise para dolu kasayı boşaltıyordu. Bay Chae varlıklı olsa bile cimri olduğu için oğlunun sefillik içinde yaşamasına göz yumuyordu, klan üyelerinin de en çok bu zoruna gidiyordu.

Diğer taraftan Minhyuk elindeki benzin dolu bidon ile dükkâna girerken Shownu ve Jooheon çoktan işini bitirmiş dışarı çıkıyordu. Kapıda karşılaştıklarında Minhyuk onlara şeytan gülümsemesi olarak nitelendirdiği gülümsemesinden gösterdi ve bidonun ağzını açarak dükkânın içine dökmeye başladı.

Her tarafını ıslattığı dükkânı incelerken içindeki tarifi imkânsız duyguyu görmezden gelemiyordu Minhyuk. Her intikam aldıklarında oluşuyordu bu duygu. Cebinden çıkardığı çakmağı yakarken arkasını döndü ve kapıdan çıktıktan sonra elindeki çakmağı geriye doğru fırlattı. Havada süzülen çakmak yere düştüğü an kocaman bir alev topuna dönmüştü dükkân.

Shownu elindeki para dolu çantayı Wonho'ya fırlattı ve kafasıyla ilerideki evinin yanındaki kulübeyi işaret etti. Lider olarak para onda kalmalıydı çünkü. Diğer üyeler dükkânın yanışını büyük bir zevkle izlerken Hyungwon'un babası çoktan ayılmış ve onu kollarından tutan askerler ile ayakları sürünür bir şekilde köyden çıkıyordu.

"Şimdi ne yapıyoruz?" Jooheon kahkaha atarken sordu. Keyfi yerindeydi sonuçta. Minhyuk omuzlarını silkti ve uzaktan sadece çatısı gözüken eve bakarak "Hyungwon'a bakmalıyım. O iyileştikten sonra birlikte eğleniriz." dedi. Diğer üyeleri onu onayladı ve Wonho'nun gelmesiyle Minhyuk ve Jooheon hariç herkes klana ait eve geçtiler.

Shownu, evine ulaştığında gördüğü kalabalık ile kaşları hızla çatıldı. İnsanları yararak içeri girdi ve dedesinin odasından çıkan köyün doktoru ile karşılaştı. "Bay Lee? Burada ne işiniz var ve neden kalabalık burası?" Shownu, cevabını bildiği soruları soruyordu fakat doktordan başka bir cevap istiyordu.

Bay Lee sıkıntıyla iç çekti ve gözlüğünü düzelterek "Bak Hyunwoo; dedenin hastalığı son evredeydi, bu yüzden son günlerini yaşadığını sen de biliyorsun. Aniden rahatsızlanmış ve ona bakan hemşire beni çağırdı fakat ben geldiğimde o zaten son nefesini vermişti. Dedeni kaybettik Hyunwoo." dedi ve Shownu'nun omzunu birkaç kez pat patlayarak evden ayrıldı.

Shownu, yıkılmış bir şekilde dedesinin cenazesine bakarken hiçbir tepki vermemişti. Bunca zaman ona aile olan dedesi yoktu artık. Köyün muhtarı ona bir şeyler söylüyordu fakat o hiçbir şeyi duymuyordu. Sonunda herkes ve dedesinin cenazesi giderken o, dedesinin yatağının karşısına oturmadan önce para dolu çantayı yatağa döktü ve paraların üzerine çiçek koyarak yaktı her şeyi. Ailesi olmadıktan sonra paranın bir önemi olmadığını düşünüyordu çünkü.

"Huzurla uyu dede."

○●○●

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top