0.9

Guess who's back, back again, a.m is back, tell a friend

"Harry," Louis, kendisine seslendiğinde yemekhanenin neredeyse form değiştirmiş haşlanmış yumurtasını incelemeyi kesmişti. Bakışları buluştuğunda Louis konuşmaya devam etti. "Dün gece iyi uyuyabildin mi?"

Harry, dün geceyle ilgili bir şey duyduğunda tüm vücudunun alev aldığını hissetmişti. Fakat neyse ki çabuk kendini toparlayabilmişti. "Evet, yüzümün uyumaktan ne kadar şiştiğini görmüyor musun? Peki sen neredeydin?"

"Arkadaşımın odasında kaldık. Bilirsin, yeni dönem kutlamaları falan." Louis, omuz silkerek anlattığında ağzına bir parça peynir atmıştı. "İçki içmek için sebep buldunuz yani?"

Harry, neredeyse parçaladığı haşlanmış yumurtaya pek hoş olmayan gözle bakarken zorla bir parçayı çatalına taktı.

"Daha çok odaya davet edilen kızlara içirmek için sebep bulduk."

Duyduğu şeyle üzerinden beş gün geçmiş gibi görünen yumurtayı çiğnemesi ve yutması zor olmamıştı. Tek sağlıklı -o da kapaklı olduğu için- görünen şey olan meyve suyundan birkaç yudum aldıktan sonra kendisini konuşmaya zorladı. "Okuduğum lisede, kızları odana davet etmek için sebep bulmana gerek kalmazdı."

"Ah, sen bu kadar sevimli olduğun sürece herkesi odaya atabilirsin." Louis, cümlesini bitirdiğinde masanın üzerinden uzanmış ve karşısında oturan çocuğun uzun saçlarını karıştırmıştı.

Harry'nin utangaç gülümsemesi yüzünde belirdiğinde, Louis de yüzüne muzip bir gülüş yerleştirmişti.

"Ee, üniversite içerisindeki ilk resmi dersin için heyecanlı mısın?"

Harry sorulan soruyla omuz silkti. Geçen hafta da bir takım tanıtım amaçlı, ders olarak adlandırılan seminere katılmıştı. Aklında olan şey üniversite içerisindeki ilk dersi değil, Louis'nin ona niye bu şekilde davrandığıydı. Normalde yüzüne sadece onunla dalga geçmek için bakardı. Fakat bugün enteresan bir şekilde iyiydi. Harry, onun dün gece stresini atabileceği aktiviteleri yapmış olabileceği yerine, Harry'nin resmi olarak üniversitede geçen ilk günün güzel geçmesi için iyi davranıyor olabileceğiydi.

Harry kahvaltısını yemek yerine oynarken, Louis sanki yediği en güzel şeymiş gibi tabağındaki her şeyi midesine indiriyordu. Bir ara Harry, ona garipseyerek baktığında demişti ki, eğer aç karna çok fazla içki içersen tüm gece öğürüyormuşsun ve sabah kalktığında midende çok büyük bir ağrı oluyormuş, bu yüzden o an ne bulduysan yemeliymişsin. Harry, çok fazla içkiye düşkün bir insan değildi, bu yüzden bu yararsız bilginin çok fazla işine yarayacağını düşünmemişti. Louis, ona tabağındaki şeylerin annesinin yaptığı kreplerin tadında olduğunu düşünmesini önermişti. Fakat bilmiyordu ki, Harry'nin annesi krepleri hep yakardı.

Bu yüzden ona gününün iyi geçmesini diledikten sonra masadan kalktı. Omzuna geçirdiği çantasının üzerine ceketini sabitlerken Louis ona seslendi.

"Bu gece bana çay yapar mısın?"

Harry, onun dediği şeye sevinmeden edememişti. Louis, ondan çay istemişken Harry nasıl onu reddebilirdi ki. "Tabii," istemeden kendisini tekrarladı. "Tabii ki de yaparım. Akşam görüşürüz."

Louis'nin sorusuna bu kadar heyecanlandığı için kendisine kızsa bile birkaç saniye Louis'ninde aralarındaki ilişkiyi düzeltmek istediğini düşünmüştü. İki dakika içerisinde bu kadar fazla umutlanması tabii ki de iyi bir şey değildi.

Dersliğine geçerken Niall ve Liam'ı gördü. Çimenlerde otururken yine hararetli bir şekilde bir şeyler hakkında konuşuyorlardı. Bazen onları garipsiyordu, nasıl bu kadar konuşacak şey bulabiliyorlardı? Başta onları gördüğünde çok fazla ortak noktaları olduğunu düşünmüştü. Fakat gerçek şuydu ki ortak noktaları yok denecek kadar azdı. Demişti ya bazen onları garipsiyordu ama çoğu zaman da özeniyordu. Sorun konuşmak değildi, Harry ortama uyum sağlayabilen bir insandı. Fakat o da Louis'yle bu kadar fazla konuşabilmek isterdi. Aralarındaki ilişkinin kopukluğundan nefret ediyordu.

Herhalde çoğunlukla bir konuşma yaptıkları yer, Louis'nin uyku sayıklamaları ve Harry'nin onu konuşturmaya çalıştırması oluyordu.

Üç ders sonrasında Harry, Louis'yi kampüslerinin yakınında bir kafede yemek yiyorken buldu. Ona katılmasının sorun olup olmayacağını sorduktan sonra aldığı olumlu cevabın mutluluğuyla kendisini koltuğa attı. Kendisine salata sipariş ederken, Louis'nin alaycı gülümsemesinden kaçamamıştı.

"Derslerin nasıldı?" Louis, önünde açık olan kağıtlardan bir şeyler okuyorken sormuştu.

Harry, salatasından önce gelmiş içeceğini yudumluyorken basitçe omuz silkti. "Güzeldi işte. Tüm dersler tartışma havasında geçiyor ve bu gerçekten çok hoşuma gitti."

Louis, sandviçinden büyük bir ısırık alarak onu kafasını sallayarak onayladı. "Üniversite içerisindeki ilk dersimde direkt olarak tekstler dağıtılmıştı ve hepsini gözden geçirip elimizden geleni yapmamız için önümüzde yirmi dakika vardı. Herkes doğaçlama yapıyor ve ders hocamız ortalıktan ne kadar boktan oyuncular olduğumuzu bağırarak dolaşıyordu." Harry, anlattığı şeye gülmeye başladığında Louis devam etti. "Yani benimkine göre seninki muhteşem geçmiş gibi görünüyor."

Harry, kafasını sallayarak onu onayladı. "Katılıyorum, kesinlikle muhteşem geçmiş."

Harry'nin arkasında kalan kapının üzerindeki çıngırdağın çınlaması, tüm kafe içerisinde duyuldu ve gürültülü bir grup içeriye girdi. "Hey, benim şimdi gitmem lazım. Akşama görüşürüz."

Harry, onu onayladığında onun kafeden çıkacağını sanmıştı. Fakat onun, arkadaşlarıyla dolu masaya geçmesi biraz olsun kalbini kırmıştı. Davet edilmesini beklemek saçma mıydı, bilmiyordu. Her türlü bu gerçekleşmemişti zaten.


Saat neredeyse geceye yaklaşırken Niall ve orada tanışıp yakın olduğu birkaç kişiyle vedalaştı ve onların kalabalık arkadaş grubundan uzaklaştı. En azından birileri onu, arkadaş grubuna davet etmekte bir sorun görmüyordu. Yurt kapısına vardığında cebinden anahtarları çıkardı ve daha kilit deliğini yerleştiremeden kapı açılmıştı. "Hey, ben de seni bekliyordum."

"Niye?" Harry, kaşlarını çatarak sorduğunda Louis birkaç saniye alınmış gibi göründü. "Bana çay sözün var." diye açıkladı. "Yoksa unuttun mu?"

Harry, bugün öğleden sonrasını son derece dalgın geçirmişti. Bu yüzden ona yalan söylemek zorunda kaldı. "Hayır, tabii ki de hayır. Sadece niye beni bekledin. Buna gerek yoktu."

Çay dolu kupası ona doğru uzatıldığında, Louis'ye gülümseyerek teşekkür etti.

Louis, birkaç kere konu açmaya çalıştı. Ona önce bugün ders öğretmeninin söylediği komik bir şeyi ve sonra vizyona girmiş bir filmi görmeyi ne kadar istediğini söyledi. Fakat karşılığında Harry'den aldığı kısa cevaplar konuşma hevesini kırmıştı. Çayını bitirdiklerinde birbirlerine iyi geceler dileyerek yataklarına girmişlerdi.

"Bak ne diyeceğim," diye başladı yine söze. "Birkaç gün sonra bir konser var. Bölümden arkadaşlarımla gideceğiz, aslında indie zıvırtısından nefret ederler ama biletleri çok ucuzmuş ve yeri de yakın. Sen de gelmek ister misin?"

Harry, ona dönerek omuz silkti. "Bilemiyorum, bir işim olmazsa gelirim."

Gitmeyecekti, emindi.

Louis, derin bir nefes verdi. "Umarım olmaz. Herkes sevgilileriyle beraber gelecek, yalnız kalmak istemiyorum."

Harry, vazgeçti. Kesinlikle gidecekti.

O gece Harry, birkaç saat onun uyumasını ve onunla konuşmasını bekledi. Her rüyasında onun bilincinin derininde yatan sırrını öğreniyordu. Fakat onu beklerken uykuya dalmasına engel olamadı ve yaklaşık yarım saat sonra başlayan sayıklamalar birkaç dakika boyunca sürerken Harry onlardan hiçbirini duyamadı.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top