17. Efsane Afacanlar (Part 2)
Bu bölüm, karşılaştığı olaylarla yüzleşebilen insanlara ithafen yazılmıştır.
Ağacın dalları kıpırdadığında, zihnimde bir dalgalanma oldu. Derin bir nefes aldım. Masmavi gökyüzünün hâkim olduğu bu saatlerde dışarı çıkıp eğlenmek yerine burada oturup çocuklarla ilgilenmek beni fazlasıyla sıkıyordu. Arkamı döndüm ve halıda oturmuş Efsane Afacanlara baktım. Açık kumral olan bu afacanların burunları, dudakları, saçları, her şeyi her ne kadar birbirinin aynısı olsa da benzemiyorlardı. Normal kardeşlerin birbirine benzemesi gibiydi. Her birinin güzelliği çok başkaydı. Teyzemden çıkan çocuklar bu denli güzelken, annemden çıkan ben neden bu denli güzel değildim? Başımı iki yana salladım. Ne çocuksa düşünceydi o öyle. Şu yaşıma kadar –Âdem'i tanıyana kadar- kendimi çok güzel bulurdum. Ancak şimdi kendime çirkin diyordum. Olacak iş miydi?
"Bana bakın veletler..." diye devam edecekken dış kapının yumruklanmasıyla susmuştum. Kim bu şekilde kapıyı çalardı ki? Bir süre annemlerin kapıyı açmasını bekledim. Ancak kimse kapıya bakmayınca panikledim. En son kapı bu şekilde çaldığında gelen kişi Âdem olmuştu. İstemsizce yüzümde bir gülümseme oluşunca yanaklarımın içini ısırdım.
"Kapıya bakıp geliyorum. Burada kalın." Deyip hoplaya zıplaya, oyuncaklara basmamaya çalışarak ilerdim. Dış kapının önüne geldiğimde saçımı ve kıyafetlerimi düzeltip kapıyı açtım. Yüzümdeki gülümseme karşımda gördüğüm kişilerle birden soldu. Vücudumdaki bütün kan beynime fışkırmaya başladı. Kalbim hızlı bir şekilde atıyordu. Korkuyordum. Her ne kadar yutkunmak istesem de karşı koydum ve yutkunmadım.
Başımı dikleştirdim, kollarımı göğsümde kavuşturdum ve Kadir'e sert bir şekilde baktım. İki hafta geçmişti. İki hafta önce nişanı bozmuştum ve şimdi mi geliyorlardı? Hadi ama...
"Kim o?" diyerek annem koridora adımını attığında, Kadir ve Melike Teyzeyle karşılaştı. Garip bir şekilde annem, benim verdiğim tepkinin aynısını vermişti. Ancak onun bakışları Kadir'in üzerinde değil de, Melike Teyzenin üzerindeydi. Annem kısa bir an bana baktı ve yanıma geldi.
"Bizi içeri almayacak mısın Bahar?" dedi Melike teyze. Anneme tekrar baktım. O ise bana bakmayıp yoldan çekildi. Kadir ve annesi içeri geçince, kaşlarım çatık bir halde anneme baktım.
"Onların burada olmalarını istemiyorum anne!" dedim fısıldayarak. Omuzumun hemen aşağısını, kolumu tuttu ve hafifçe sıktı. "Biliyorum Havva ancak kapıya kadar gelmişler, gitmelerini söyleyemezdim." Annemin bu denli anlayışlı olması şaşırmama sebep olmuştu. Derin bir nefes aldım.
"Afacanları al ve onları parka götür. Hem onlar eğlenir, hem sen burada kalmazsın."
"Hayır, anne, onlardan kaçmayacağım."
****************************************************
Güneşin ılık ışığı saçlarımı okşarken yavaş yavaş üşümeye başladığımı hissetmiştim. Üzerimde ince bir yağmurluk vardı. Onun içinde de ince bir bluz, altımda da hatrı sayılır incelikte kilotlu çorap ve şort vardı. Aralık ayında bu şekilde giyinmek Antalya'da her ne kadar normal olsa da, esen rüzgâr ve yanıltıcı şekilde parıldayan güneş yüzünden tam anlamıyla ısındığımı söyleyemezdim. Derin bir nefes alıp sesli bir şekilde bıraktım.
"Evet, veletler, parka geldik. Oyun oynamak var, kavga etmek yok. Hadi gidin." Özlem ve Beyza'nın elini bıraktım.
"Sen harikasın Havva." Deyince Melek, ona kaşlarımı çatarak baktım. "Arkadaşın değilim senin. Hadi, şimdi oyuna." Dedim ve gitmeleri için işaret yaptım. Gülüştüler ancak bana takılmayıp oyun alanına doğru koştular. Ben de hem onları gözleyebileceğim, hem de rahat edebileceğim bir bank aramaya koyuldum. Tam oyun alanının karşısında, insanlardan uzakta, harika bir bank gördüm ancak bankın bir ucunda, başına beresini geçirmiş bir adam oturuyordu. Biraz daha taradım ancak diğer banklar ya doluydu ya da oyun alanını göremeyeceğim yerlerdeydi. Mecburen oraya gidip oturacaktım.
Banka doğru ilerlemeye başlamıştım ki, cebimdeki telefon titredi. Telefonu çıkardım ve ekrana bakarak yürümeye devam ettin. Âdem'den iki mesaj geldiğini görünce heyecanlanmadan edemedim. WhatsApp'tan yazmıştı. Bu yüzden bildirim çubuğundan okuyup mesajı açmadım.
"Elmas?"
"Biraz konuşabilir miyiz?"
Ne diyeceğimi bilemeyince, aşk hayatında yıllardır başarı sağlamış olan Berna'yı aradım. Telefon elinde olacakmış ki ilk çalışta hemen cevapladı.
"Efendim?" Bu kadar kibar olması sinirimi bozmuştu. Ben bu yaşıma gelmiştim, neden onun kadar kibar değildim?
"Berna, mesaj attı." Dedim hızla, bir yandan bankın bir ucuna tereddütle otururken. Hattın diğer ucundan bir devrilme sesi geldi.
"N'oldu, düştün mü?" dedim şakaya vurarak ancak o gayet ciddi bir ses tonuyla "Evet," deyince vicdanım sızlamadı değil.
"Birden mesaj attı deyince heyecandan yataktan düştüm." Dedi hızlı bir şekilde. Âdem yüzünden heyecanlı olmasaydım bu duruma kahkaha atabilirdim.
"Ee söylesene ne yazdığını." Dört kelimelik iki mesajı tam beş dakika boyunca anlattım. Tabii Berna da beni sabırla dinledi. Beraber bu mesajdan neler çıkarabileceğimizi düşünüp tartıştık. Âdem bu mesajı yazarken ne düşünmüştü, ne gibi anlamlar çıkarmamı istemişti... Her ihtimali masaya yatırdık. En sonunda Berna'nın 'zor kız ol' taktiğine dayanarak, 'hayır' demeyi kararlaştırdık. Birkaç dakika daha konuştuktan sonra içim rahatlamış bir şekilde telefonu kapattım. WhatsApp'a girdim. Âdem'e cevap yazacaktım ki, yanımdaki adamın konuşmasıyla donup kaldım.
"Bir dahaki sefere Havva, kimin yanına oturduğuna dikkat et." Âdem'in sesi kulaklarımdan içeriye girdi ve zihnimin içinde dolanıp durdu. Sonra, vücudum, girdiği şokun etkisiyle sıçradı. Her şey gözümün önünden hızlı bir şekilde geçti. Görüşüm tek bir yere odaklandığında, yerdeydim. Popo üstü düşmüştüm ve şu an acayip derecede popomu ovuştuma isteğiyle yanıp tutuşuyordum. Kalça kemiğim kırılmışçasına ağrıyordu.
"Sen..." Boğazımı temizledim. Her şeyi duymuştu. Rezil olmuştum. "Senin burada ne işin var?" Yanaklarım ısınmaya başladı.
"Parka gelip hava alayım dedim." Yanaklarının içini gülmemek için ısırıyordu. "Ancak sanırım havadan fazlasını aldım." Elini ensesine attı ve sırıtmaya başladı. Suratına yumruğu indirmek istiyordum. Popom acıyordu!
"Berna, mesaj attı." Diye taklidimi yaptığında gözlerim büyüyebileceği kadar büyümüştü. Fazlasıyla şok olmuş şekilde ona bakıyordum. Kulaklarım bile ısınmaya başlamıştı. Toprağı susuz kalmış bitki gibiydim. Kirpiklerimin kıvrımından onun kibirli yüzünü görebiliyordum. Bu durum fazlasıyla hoşuna gitmişti.
"Havva!" Özlem'in sesi kulaklarıma ulaştığında, o bitkinin susuz kalmış toprağı yağmur suyuyla ıslanmıştı. Hızlı bir şekilde ayağa kalktım ve oyun alanına baktım. Damla, bir tane erkek çocukla tartışıyordu. Çocuk ondan bir yaş kadar büyüktü. Ağrıyan popomu düşünmeden olay mahalline ulaştım. Damla'nın arkasına geçtim ve onu kendime doğru çektim. Çocuklarla aynı boyda olabilmek için biraz çömeldim.
"Neden tartışıyorsunuz bakalım." Âdem gelip karşımda, çocuğun arkasında çömelince göz devirmeden edemedim. "Sen gidip havanı alsana." Diye çemkirdim. Yüzüne bakmamak için kendimi oyalamaya çalıştım. Âdem'in önündeki çocuğu inceledin. Damla'dan uzundu. Beyaz bir teni, siyah saçı vardı. Saçlarını yukarı dikmişti. Üzerindeki kıyafetler de gayet güzel görünüyordu. Bir ona bir Âdem'e baktım. Çok benziyorlardı...
"Senin çocuğun mu var?"
"Senin kızın mı?" Aynı anda sorduğumuz benzer sorular karşısında aynı anda kaşlarımızı çatmıştık.
"Hayır, yeğenim."
"Hayır, kuzenim." Bakıştık. Diğer kızları göstererek "Kuzenlerim." Diye düzelttim. Kahverengi gözleri, gözlerime kilitlendi. Birkaç saniye içinde çok fazla duyguyu bir arada yaşamıştım. Çok belirgin olarak yaşadığım duygu ise korkuydu. Eğer bu çocuk, onun çocuğu olmuş olsaydı, kendimi ne kadar da kötü hissederdim... Düşündüğümde bile tüylerim diken diken olmuştu. Ondan nefret ediyordum, onu seviyordum. Yaşadığım karmaşa yüzünden aniden kahkaha atmaya başlamıştım. Güldüm, güldüm, güldüm. Birkaç saniye sonra o da bana eşlik etmeye başladı.
Yağmur bize küstü.
Güneş bizim için doğdu.
Rüzgâr önümüzde diz çöktü.
Dünya dönmeyi kesti.
Buna, aşk dendi.
Part 2 ye merhaba deyin!!!!!
Bölüm soruları:
Havva'nın değişken ruh halleri ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Efsane Afacanları sevdiniz mi?
Sizce Adem, Havva'yı utandırırken ne düşünüyordu?
Son olarak diğer bölümde görmek istediğiniz karakterler var mı? (Örneğin Berna ve sevgilisini görmek isteyen?) Kadir, Osman, Adem... Gelecek bölümde en çok hangisini görmek istersiniz?
Yazarınız :*
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top