6

"Gide gide genel evde mi yaptın çocuğunu. Sanki başka kadın kalmadı. Üstelik annemi aldatmanı da unutmamalı. Bu kızla aynı yaştayım ben be. İkinizde göreceksiniz. Özellikle de sen kızım. Ada mısın nesin. Kork benden."

"Bora. Yeter artık. İstesen de istemesen de Ada senin kardeşin ve beraber yaşamaya alışacaksınız. Ona göz kulak olacaksın ve yanından ayırmayacaksın. Yoksa arabanı ve telefonunu alırım, harçlığını da vermem."

Bora derin bir nefes vererek ellerini saçlarından geçirdi. Sonra da birşey demeden yukarı çıktı.

İstenmediğim veya sevilmediğim yerde durmazdım. Giderdim, gidemiyorsam da kendime bir yer bulurdum.

"Er ya da geç alışacak bu duruma. Alışmak zorunda Ada. Kendini yabancı hissetme burada. Burası artık senin de evin kızım."

"Ben uyumaya gidiyorum."
Açıkçası bu cümleye ne diyeceğimi bilememiştim, bu yüzden ortamdan kaçmak en iyisiydi. Kızım demesine sinirlenmiştim ama başka bir zaman kızardım heralde. Tabi görüşürsek.

Ben yatağımda bir sağa bir sola tepinirken Didem Abla odama bodoslamasına girdi.

Eski kapımı özleyeceğimi hiç düşünmezdim..

Gözlerimi kapatmama zaman vermeden uyanık olduğumu görmüştü, artık kaçamayacaktım.

"Babanı nasıl buldun?"

"Bilmem daha tanımıyorum."

"Sorumdan kaçma. Ne demek istediğimi anladın sen."

"Bir kaç kelimeyle izlenim oluşmuyor bende. Ama anladım ki şerefsizin tekiymiş. Baksana aynı anda iki kişiyi hamile bıraktığına göre."

"Unutma ki o senin baban."

"Uykum var, sorgu bitmedi mi hala?"

"Biliyorsun eninde sonunda konuşman gerekecek. Hislerini bize, en azından bana açmalısın."

"İyi geceler. "

Şiddetli bir kapı çarpışı, ve kapanış.

Konuşmamızın bitmesiyle derin bir nefes verdim. Düşünmek istemiyordum ama beynim beni rahat bırakmıyordu. Bir sorunu çözsem, yerine başkasını getiriyordu. Resmen kendimi tüketiyordum. Bunun farkındaydım ama önüne geçemiyordum.

Sabah uyandığımda saat okul saatini çoktan geçmişti, eh benimde uykum vardı. Sonuç olarak kendimi derin bir uykuya teslim etmeme bir neden yoktu.

Uyandığımda saat 3'e yaklaşmıştı. Bana kalsa daha da uyurdum ama evden gelen kahkaha sesleri uyanmamı sağlamıştı.

Emin değildim ama içimden bir his odamın kapısını kilitlememi söylüyordu.

Galiba hislerimde de haklıydım. Çünkü bir beş dakika sonra odamın kapısı sessizce açılmaya çalışıldı.

Direk kapıya yöneldim ve kapıya kulağımı dayadım.

"Hadi be. Kilitlemiş kapıyı. Yalnız bak kimseye söylemek yok burumu Ege. Biliyorsun durumları."

"Yok oğlum merak etme. Seni riske atmam."

Bu konuşmalar sinirimi bozduğundan kapının kilidini açıp, dışarı çıktım.

"Ne oluyor burda? Neden kapımı açmaya çalıştınız?"

Bora sinirle elleriyle saçlarını karıştırdı ve beni tehdit ettikten sonra odamın içine itti.

"Fazla konuşma ezik. Ama unutma geçicisin bu evde. Fazla alışma."

Acıyan popomu biraz ovduktan sonra ayağa kalktım. Daha odama eşyalarımı yerleştirmemiştim. Aslında yerleştirmeyi düşünmüyordum ama zaman geçirmem gerekti. Elimde uğraşacak birşey yoktu.

Eşyalarımın nerdeyse yarısını yerleştirmeyi bitirmişken kapım hızlıca açıldı.

"Ada, çabuk gidiyoruz Ada hemen hazırlan acilen gitmemiz gerek."

"Didem Abla ne oluyor?"

"Ada lütfen soru sorma şuan yolda anlatırım."

Hemen yerleştirdiğim eşyaları valizime geri teptikten sonra bir arabaya bindik ve orman yolu gibi bir yere geldik.

"Anlatmayacak mısın artık?"

"Annenin başı dertte Adacım."

"Beni o evden almanın nedeni neydi?"

"Dedim ya, annenin başı dertte."

"Babam denilen insanın yanında da mı öyle?"

"İnan canım o kadarını bilmiyorum. Bana denilen bu."

Nefesimi geri verdim ve orman yolunu izlemeye devam ettim.

Geldiğimiz evin dışı resmen harabeydi. Ama içi baya lüks dizayn edilmişti. Evin içine doğru ilk adımımı attığımda aldığım toz kokusu uzun süredir buraya birilerinin gelmediğini belli ediyordu.

Ev iki katlıydı ama küçüktü. Kutu gibiydi. Dışının biraz bakıma ihtiyacı vardı sadece.

Evin odalarından birisinin kapısını açtım ve odanın yatak odalarından biri olduğunu görünce eşyalarımı buraya koydum. Evi fazla incelemek istemiyordum çünkü şimdi incelersem başka zamanlarıma bir aktivite kalmıyordu. Ben odamda eşyalarımla uğraşırken Didem Abla seslendi.

"Elektirikler çok kesilir burda telefonun şarjını takmayı unutma."

"Dikkat ederim. Daha ne kadar burada kalıcaz?"

"Hiç belli değil tatlım. Annenin işlerinin düzelmesine bağlı. Ama en fazla bir hafta."

***

Yanıma aldığım bir kitabı daha bitirdikten sonra kulağımdaki kulaklıkları çıkardım. Şakaklarımı ovsam da başımdaki ağrı geçmedi. Açıkçası etkileyici bir romandı, neden daha önce okumadım diye düşündüğüm yerler çok oldu. Ama ağırdı da. Bittiğinde içini inanılmaz bir acı kaplıyordu. Nasıl oluyor diye düşünüyordunuz.

Etrafıma dalmışken dışardan Didem Abla geldi. Elinde bir kaç poşet ve çanta vardı.

"Annenin korumaları getirmiş. Neyseki istediklerimi eksiksiz almışlar. Akşama güzel bir yemek var."

"Ne zaman gidicez buradan? 2 gündür buradayız."

"Annenden haber bekliyoruz canım. Yakında ama."

Didem Abla annemin sırdaşıydı. Tek yakın olduğu insandı. Açıkçası Didem Ablanın bir şey bilmediğini düşünmüyordum ama şu an bunu irdeleyecek halim yoktu. Galiba hasta oluyordum.

Odama geçtim ve kendimi yorganın içine attım. Ateşim yükseliyordu, farkındaydım ama bunu engelleyecek bir şey yapmak istemiyordum.

***

Sayıklamaya başlamıştım. Donuyordum. O sırada Didem Abla geldi. Benim bu halimi görünce üstümden yorganı kaldırdı.

Bir kaç dakika sonra vücuduma soğuk bezlerin değmesiyle irkildim, kendimi uzaklaştırmaya çalıştım ama bu çabaların hepsi boştu. Çünkü Didem Abla beni bırakmıyordu. Son gücüme kadar çırpındıktan sonra vazgeçtim ve üşüyerek bir kaç saat geçirdim.

Arada uyanıp bazı şeyler duyuyordum ama bunların gerçek mi olduğundan emin değildim. Ama biri vardı ki; umarım rüyadır.

'Kızım çok hastalandı. Ne olursa olsun gitmemiz gerek hastaneye.... Biliyorum çok tehlikeli ama Ada çok kötü Yaren.'

****

Uyandığımda arabanın içindeydim. Didem Ablanın dizlerinin üstünde yatıyordum.

"Dayan biraz daha. Hastaneye az kaldı."

"Ne zamandır uyuyorum?"

"Bir günü biraz geçti. Arada uyandın ama geri uyudun sonra hatırlıyor musun? "

"Hayır."

"Annenin başı dertten kurtulur gibi oldu. Artık tekrardan bizimle yaşayacaksın."

"Neden Birol Bey'in evine gittik o zaman? Kısa bir misafirlik miydi?" Birol Bey'in yanında kalmaya meraklı değildim ama merak etmiştim bir kere.

"Bunları annene sormalısın tatlım."

İçimden 'annemle çok konuşuyorum sanki' desem de kafamı sallamakla yetindim.

***

Eski odama gelince şaşırsam da burayı özlediğimi fark ettim. Açık olan penceremi kapattım ve üstüne siyah perdemi çektim.

Ev dışında okuduğum kitapları 'okuduğum kitaplar' bölümüne yerleştirdim ve mutfağa geçtim.
Birşeyler yiyip ilaçlarımı aldıktan sonra telefonumu şarja taktım. Didem Abla haklıymış. Telefonumu baraka evde şarja takmayı unutmuştum ve sonra da elektrikler kesilmişti.

Telefon açıldıktan sonra bildirimler yavaşça gelmeye başladı. Nerdeyse hepsi oyun bildirimiydi. Birisi de gizli numaradan aramıştı. Herhalde uğraşmak isteyen birisidir diye düşündüm ve umursamadım. Açıkçası arada gelirdi böyle aramalar.

Eskiden arkadaşlarıma numaramı verirdim. Ertesi gün anneleri 'kızımdan uzak dur' derlerdi ve numaram onlarda kalırdı. Sonra annemin işini öğrenirlerdi. Beni görünce de yanlarındaki arkadaşlarına 'neyse ki kurtuldum' diyerek beni anlatırlardı.

Elimdeki telefonun titremesiyle dikkatimi telefona verdim. Bilinmeyen bir numaradan mesaj gelmişti:

"Büyük bir yalan var ortada. Başrolü de kim acaba? Hayatın tepetaklak olacak."

Bazı arkadaşlarımın zorlamasıyla tekrardan başladım yazmaya :) 

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top