9. Bölüm | Güncellendi

~Yaşlı Prenses

“Jake?”

Erkek arkadaşının bu kadar içe kapanmasını istemiyordu Elena. Güçsüz düşüp hasta olmasından korkuyor, onun için endişeleniyordu. Jake dalgın bakışlarını boşluktan çekti, sevgilisine döndü.

“Burada ne yapıyorsun?”

“Düşünüyorum,” dedi düşünceli bir şekilde. “İşin içinden çıkmak için bir yol arıyorum.”

“Evet, düşünüyorsun ve beni duyamadın, böyle giderse sende hasta olacaksın!”

“Üzgünüm,” diye fısıldadı Jake. “Her şeyin sorumlusu benmişim gibi hissediyorum ve bu his… Berbat. Seni endişelendirdiğim için üzgünüm sevgilim.”

Yavaş adımlarla sevgilisinin yanına yaklaştı, elinden tutup beraberinde rengi atmış çekyata çekti, birlikte oturdu. Gözlerini kapayarak başını geri yasladı. Elena, Jake’in bu kadar harap olmasını doğru bulmuyordu. Usulca başını adamın göğsüne koydu.

“Benim için… Bizim için değerlisin, Jake. Kendini boşuna paralıyorsun. Ve bu hiç hoşuma gitmiyor.” dedi fısıldayarak.
Jake gözlerini açarak sevgilisine baktı. “Bencil pisliğin teki olabilirim, belki. Ama benim için endişelenmen hoşuma gidiyor sevgilim.”

Elena ona güldü. “Sen uslanmazsın Jake.”

Uzandı, aralarındaki mesafeyi sıfıra indirdi. Öpmekten bıkmadığı dudakları esir aldı. Derinleşen öpücüklerini bozan öksürme sesi, ayrılmalarına sebepti.

“Hey!” diye yakındı ikizler aynı anda, yüzlerini buruşturarak soluk soluğa kalan arkadaşlarına baktılar.

“Her yerde aşk yapmak zorunluluğunuz mu var sizin!” diye homurdandı Victor. Kardeşi Victoria’da başını sallayarak onayladığını belli etti.

İçini çeken Jake, kollarını Elena’nın vücudundan çekti. “Sizin yüzünüzden hep yarım kalıyor aşk yapmamız,” derken düşmanca arkadaşlarına baktı. “Mutlu musunuz?” dedi Jake hoşnut olmadığını belli edercesine.

Victor sırıtarak Elena’ya göz kırptı. “Sevgilinle sevişmeni böldük diye bize kızamazsın!” Jake’in çatık kaşlarıyla lafını çevirdi. “Pekâlâ, kızabilirsin ama bunun içinde kendinize bir oda bulabilirsiniz.” dedi ellerini kıvırcık saçlarına sokup karıştırırken.

Elena pancar gibi kızarırken Victoria’nın kıkırtılarını duymazdan geldi. Jake’in annesi Benny sarsak adımlarla odasına giderken homurtularını Jake duydu.

“Bize kapıyı Benny açtı,”  dedi Victoria. “Sizin salonda sevişmenizi bölmemizi, kolunuzdan tutup hep birlikte evinden defolup gitmemizi söyledi.” Jake dişlerini gıcırdatırken Victor rahat bir şekilde tekli koltuğa yayıldı.

“Baksana bana,” diye mırıldandı Victor, bilim adamı tavrıyla. “Annenin acil düzülmesi gerek dostum! Ortalarda patlamaya hazır bir bomba gibi dolanıyor. Gevşeyip rahatlamalı.”

Elena yanındaki küçük yastığı birini eline alıp arkadaşına fırlattı.
“Ne...” diye çıkıştı Victor, burnunu çekerken. “Haklı olduğumdan mı kafama yastık yiyorum.”

Victoria ikizine kızarken, Elena bağırdı. “Kapa çeneni Victor!”
Sesini bastıran bir başka ses daha yankılandı kutu büyüklüğündeki eski evde. “Asıl sen kapa çeneni adi sürtük.”
Benny içeride her ne yapıyorsa patır kütür sesler yankılanıyordu. Jake bakışlarını koridora çevirerek küfür etti. Annesinden nefret ediyordu. Victor sırıtarak başını salladı.

“Ben haklıyım. Bu kadının düzülmeye ihtiyacı var.”

Victor bilmişçe başını sallarken son söylediği sözleri duyan Jake hışımla oturduğu yerden kalktı. Kimse daha ne olduğunu anlamadan Victor’un yakasına yapıştığı gibi dışarı doğru sürüklemeye başladı. Korkuyla gözleri büyüyen Victoria, Elena ile peşlerinden giderken Jake söylenmeye devam ediyordu.

“Kim tarafından düzülecek lanet herif!” diye gürledi, arkadaşını hallaç pamuğu gibi dışarı savururken. Victor dengesini sağlayamadı, popo üstü düştü.

“Yaşlı kadınlar ilgimi çekmiyor dostum, kılım kıpırdamaz,” diye cevap verdi Victor. Jake’in kendini bırakmasının yolu hırpalanmaktan geçiyorsa Victor geri durmazdı. Jake savaş narası atarak arkadaşının üzerine atlarken Elena sevgilisinin ayağına çelme taktı. Jake dengesini kaybetti, Victor’un yanına düştü.

“Kendinize gelin!” dedi Elena. “İkinizi de bir çuvala koyup okyanusun serin sularına atarım.”

Victor ve Jake birbirlerine dönerken şaşkındı. Jake’in şaşkın bakışları, Victor’un bakışlarıyla kesişince, kaşları çatıldı. Yüzündeki ifade, sertti. İşaret parmağını sallarken, arkadaşının işaret etti.

“O başlattı!” diye adeta, sevgilisine şikâyet etti Jake. Victor, kahkaha atarken kollarını karnına doladı.

“Beni sevgiline mi şikâyet ettin?” dedi sinir bozucu bir sırıtışla. Ardından Jake’in omzuna sağlam bir yumruk attı.

Jake yerden kalkarak pantolonuna yapışan tozları silkeledi. İçinden söylenmeyi bırakıp, dışından küfür etmeye başladı. Elena öksürerek sevgilisinin dikkatini üzerine çekti. Tek kaşını kaldırarak ‘Sorun mu var?’ dercesine bir bakış attı. Pes edercesine omuzları düşen Jake, sessizce ayaklarına ayakkabılarını geçirdi.

“Hadi şu evden defolup gidelim,” dedi annesini düşünerek. Lanet olası alkolik kadın, Jake’in ne öfkesini ne de nefretini hak ediyordu. Yanına gelip boynuna sokulan Elena, yanağına bir öpücük bıraktı.

Victor dalga geçmeye hazırlanırken, yüzünde hissettiği yumrukla, sendeledi. Çenesini ovuşturup, şaşkın bakışlarını arkadaşına çevirdi.

“Neden vurdun şimdi?”

“Bilmiyorum, sanırım içimden geldi.”

Elena kısa süren gözden kaybolmasının ardından elinde çantasıyla geri döndü. İkizler önden ilerlerken kendini bekleyen sevgilisine gülümsedi. Jake, elinde tuttuğu Elena ile hızlı adımlarla arkadaşlarına yetişti.

“Nereye gidiyoruz?” diye homurdandı Victor, hala acıyan çenesini ovuşturuyordu.

“Cehenneme!” diye çıkıştı Jake sinirle. “Gelecek misin?”

“Sensiz buraların tadı olmaz, elbette ki geleceğim.”

Jake’in yüzündeki gülümseme ilk önce tebessüm kırıntılarına dönüştü, ardından solup gitti. Victor çenesini kaşıyarak yanına geldi.

“Gözden kaçırdığımız bir nokta var. Ve konuşmamız gerek.”
Sessizlik.

Bitmeyen ve sinir bozucu olan bir sessizlik beraberinde dörtlü peşi sıra yürüyorlardı.

Victor önde Jake ile hararetli konuşurken, Victoria ve Elena adımlarına yetişmek için koşuyordu. Nihayet buluşma yerlerine geldiklerinde, her zaman oturdukları kayalıklara geçtiler. Jake derin düşüncelere dalmışken Victor’un söyledikleri kafasının içinde dolanıp duruyordu.

“Jessie beni aradı,” dedi Jake, “Nerede olduğunu söylemedi. İyi olduğunu söyledi, o kadar.”  Victoria yerdeki gözlerini kaldırıp arkadaşına bakarken, ikizi sakince duyduklarını düşünüyordu.

“Kimin yanında olduğunu söyledi ama değil mi?” diye sordu Victor.

“Çalıştığı yerde bir arkadaşı varmış, onun yanında kalacağından bahsetti ama isim vermedi.”

“İlginç,” diyen Victoria Elena ile göz göze gelirken ikizi söze karıştı. “İyi de onun bizden başka arkadaşı yoktu ki.

“Bir tuhaflık olduğunu biliyordum!” Jake oturduğu yerden kalktı. Elleri yüzünü buldu, sertçe sıvazladı.

Victor gözlerini kısarken “Seni aradığı numaradan kim olduğunu bulabiliriz.” Dedi. Jake hevesle arkadaşına döndü.

“Sahiden yapabilir miyiz?”

Victor omuzlarını silkerken çenesiyle ikizini gösterdi.

“O söylesin.”

Jake tek kaşını havaya kaldırdı. Victor oturduğu kayadan kalkarak bacaklarını esnetti. Victoria kocaman gülümsedi. “Zorlanmayacağımdan emin olabilirsin. Olmuş bil.”

“Durun bir dakika,” diye mırıldandı Jake sinirle Victor’a bakarken. “Biz basit birer hırsızlarız. FIA da çalışan ajan değiliz. Elimizdeki imkânlar da kısıtlı, nasıl bulabileceğimize emin olabiliyorsunuz? Uydudan mı takip edeceğiz.”

Victoria küskünce dudaklarını büzerken Elena homurdandı. Victor kaşlarını çattı. “Teknoloji ile aran yok değil mi?” diye sordu merakla.

Jake dudaklarını birbirine bastırdı.

Sam somurtmaya devam ederken “Nerede kaldılar ki bunlar?” diye sordu huysuzca. Her zamanki neşeli hali yoktu üzerinde. Kendini kapana kısılmış gibi hissediyordu. Bir kere hastaneleri oldu olası sevmezdi, en çok da kapalı kapılar ardına kalmaktan nefret ederdi. Hele ki bekletilmekten haz etmezdi. Hastanede olmasının tek nedeni Mia’ydı. Onu çok sevmese hastanenin önünden hayatta geçmezdi. Üzerinde yaşlı kadının emeği vardı. Elinden gelse yaşlı kadının bütün masrafını arşılar kardeşi gibi sevdiği Jessie’ye dünyaları verirdi ama yapabildiği şeyler kısıtlıydı; tıpkı diğerleri gibi. Sıkılıyordu. Her şeye, herkese sıkılıyordu. Aksi gibi Victoria da yoktu ortalarda. Havai sevgilisi yine ikizinin peşine takılıp onu unutmuştu.

“Kes şunu!” diye çıkışan Natalia’nın sesiyle kendine gelebildi. Şaşkın bakışlarını yerden kaldırarak sesi geldiği yöne çevirdi.

“Ne?” dedi Sam, kaşları çatılırken. Daldığı derin düşüncelerden dolayı volta attığının bile farkında değildi. Huysuzluğu, durmadan dönüp durması Natalia’nın rahatsız olmasını sağladı. Hasta yakınları için tahsis edilen bekleme odasında Sam ve Natalia dışında kimse yoktu. Ve Sam volta atıyor, Natalia da oturduğu koltukta bacaklarını sallıyordu.

“Sam, biraz daha dönüp durmaya devam ederken orta yere kusacağım!” dedi Natalia. Kaşları çatıldı Sam’ın, sert bakışlarıyla arkadaşına dönerken son derece korkunç görünüyordu. Ağzını açıp cevap vereceği sırada üzerine tırmanan bir şeyle öne doğru sendeledi.

“Sevgilim,” diye cıvıldadı bir ses. Kollarını boynuna, bacaklarını beline dolarken yüzünü en sevdiği kuytuya gömerek tenini öptü. Sam’ın tüm kızgınlığı sevgilisinin sesini duymasıyla uçup gitti.

“Üzerimden hemen in sarışın!”

“Iı-ıh, olmaz! İnmem.” diye cevaplarken Victoria, uzanabildiği kadar Sam’in yanağını ısırmaya çalışıyordu. Odaya girmeden önce adamın bağrışlarını duymuştu. “Sen zavallı Natalia’mı üzüyorken, bir de üstüne özür dilemiyorken ben üzerinden inmem!”

Natalia başını yana yatırıp yüzünü buruştururken Sam güldü. Zarif omuzlarını silkeledi. Küskün bakışları bir mühlet Victor’un üzerinde gezindikten sonra bakışlarını birbirlerine dolanan çifte çevirdi. İmrendi, gözleri doldu. Kalbi sertçe çarptı, ne oldukları belli olmayan bir Victor ile kendi vardı. Diğer herkes deli dolu bir aşkın kollarında, sonsuz bir aşk yaşıyorlardı. Sonra aklına Mia geldi, kendini kötü hissetti. Yaşlı kadın orada canıyla uğraşırken, durmuş akından neler geçiriyordu. Yutkundu, derin bir nefes aldı. Kaderine razı olması gerekirdi.

“Ben Mia’ya bakıp geliyorum. Kendine uyanıp bir şeye ihtiyacı olabilir.” Yerinden kalktı, uysal adımlarda odadan çıktı ve gitti.

Sam, sevgilisini sırtından kucağına çekip düşmemesini sağlarken keskin bakışlarını Victor’a dikmişti. “Nesi var bunun?” diye sordu. Meraklı bakışlarını sevgilisine çevirerek dudağına bir öpücük kondurdu. Victoria cevap vermemek için direnen ikizine bakarken kızgındı.

“Kalbi kırık.” İkizinin yüzü asıldı, elleri cebinde boynunu bükerken yaramazlık yapan bir çocuktan farksız değildi. “Biri onu çok fazla incitmiş.”

“O biri bu odada bulunuyor,” diyen Elena Victor’a dirsek atarak yanından geçti. Jake sevgilisinin peşinden gitti. Victor suskunluğuna bir son verirken derin bir soluk aldı.

“Kızgın,” dedi bıkkınca aldığı soluğu verirken. “Sadece bana çok kızgın. Hepsi bu...”

Kapanan kapıya umutsuzca baktı.

Victor çatık kaşlarla sevdiği kadının ardından bakarken içinden gelen dürtüyle peşinden gitmeye karar verdi. Odadan kendini dışarı atarken koridorun sonuna ulaşmış, seri adımlarla ilerleyen Natalia gözüne takıldı. Uzun saçlarını Victor’a inat olsun diye kestirmişti. Kulağının hemen altında biten gür siyah saçlarını kısalığa mahkûm etmişti.

Victor biliyordu ki Natalia, saçları yerine onun kafasını kesmiş olsa daha tatmin olur ve ferahlardı.
Bundan emindi.

***

Natalia sinirliydi.

Victoria sinirini bozuyordu.

Sam sinirini bozuyordu.

Jake sinirini bozuyordu.

Elena sinirini bozuyordu.

Ama en çok Victor sinirini bozuyordu. Hepsi bir olmuş onu çıldırtmak için uğraşıyordu. Jessie de ortalarda yoktu. Aslında en güzelini Jessie yapıyordu. Bazen yok olmayı, kimseye tek kelime etmeden toz olmayı çok düşünüyordu. Sonrasında yalnız kalmaktan korktuğu için vazgeçiyordu.

Kimseye görünmedi. Kimsenin yanına uğramadı. Kendini hastaneden olabildiği hızla dışarı attı. Merdivenleri hızla indi, serin havanın çıktı. Umusuzca ilerlerken gözlerinde dökmesi gereken litrelerce yaşı vardı.

“Tanrım neler oluyor bana,” dedi şakaklarını ovalarken. Oysa her şey normal seyrindeydi. İyi gidiyordu. Victor ona olan ilgisini açık bir şekilde dile getirip, birlikte olmak istediğini söylediğinde çok muyluydu. Ama durum kendi kafasında kurduğundan daha büyüktü. Bir kereliğe mahsus öpüşmekten başka bir şey yapmamışken ne olmalarını bekliyordu ki?

“Natalia,” kulağına dolan buğulu sesle titrerken üşüdüğünü hissetti. Ya da öyle olduğunu sandı. Bedenini saran ateşin onu yaktığını bilmiyordu. Boğazından yukarı büyük bir kuruluk vardı.

Victor, bir süre ellerine saçlarını dolayıp çekiştiren kadını izledi. İçi acıdı. Onun canını yakmaktan nefret ediyordu. Kendine bile itiraf etmekte zorlandığı bir içinde filizlenen bir şeyler vardı. Bir kere kaybetmekten korkuyordu. Neden korktuğunu çözemezken Natalia’ya yaklaşamıyordu. Natalia’nın da kendine yaklaşmasına izin vermiyordu.

Natalia titrek bir nefes alırken kuruyan dudaklarını yaladı. Ellerini yavaşça saçlarından çekerek yanına bıraktı. Sanki cansız iki parçaydı kolları yanında sallanıyordu. Victor ona uzandı, omuzlarından tuttu. Aklında yalnızca onu yakınına çekmek vardı. Aralarındaki mesafeyi sıfıra indirirken dudaklarını Natalia’nın kulağına yaklaştırdı.

“Neden,” diye fısıldadı Victor, boğuk bir sesle. “Neden seni bu kadar kırıp dökerken beni sevmekten vazgeçmiyorsun?”

“Çünkü aptalım.”

Natalia baştan aşağı titrediğini hissetti. Bir şeyler hissetmemek için çabalarken kalbi yerini zorlarcasına çarpıyordu.

“Ne yapmamı istiyorsun?” diye sordu Victor, kolları Natalia’nın belini sarıp yüzünü ensesine gömdü. “Söyle istediğini yapayım.”
Natalia durdu. Yüz yüze gelecek şekilde bedenini sevdiği adamı kolları arasında döndürdü. Elleri iki yanında yumruk oldu, Victor’un göğsünde durdu.

“Sev beni,” dedi bir kez vururken. “Benim seni sevdiğim gibi sev beni.” Bir kez daha vurdu, sonra bir kez daha.

Victor’un yüzünü aydınlatan tatlı bir gülümseme oturdu dudaklarına. Kendine hâkim olmaya çalışarak derin nefesler almaya başladı.

“Seveyim seni?” diye sordu. “Seni sevmemi mi istiyorsun benden?”

Kalbi küt küt atıyordu. Gözleri doldu, boğazı düğümlendi.

“İstiyorum,” diye mırıldandı, sesi boğuklaşırken. “Beni sevmeni istiyorum.”

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top