29. Bölüm | Güncellendi

Uyku ile uyanıklık arasında bir adım sağa bir adım sola gidiyordu Jessie. Yanında kendini güvende hissettiği adamla beklemek, katlanmak zorunda olduğu acılara göğüs germesine güç sağlıyordu. Gözkapakları kapalı otururken, adama biraz daha sokulmak için kıpırdadı. Rüya da görüyordu, kendi küçüklüğü elleri belinde karşısına geçmiş fark etmesi gerektiğini yüzüne haykırıyordu. Fark etmesi gereken şeyin ne olduğunu artık biliyordu. Sırada bunu dillendirmesi vardı. Söyleyecek cesarete sahip miydi, emin değildi.

Çenesini kavrayan parmaklarla uykudan sıyrılırken gözlerini açmadı. Belki de gözlerini açar da karşısında göreceği adamın farklı ifadesini görürüm diye korktu. Derken biri boğulurcasına öksürdü. Yine.

“Seni ne ara yalnız bıraksam, bizim kızın üzerine tırmanmaya hazırsın.” Bu ses Sam’den başka kimseye ait olamazdı. O kavgacı tavır ve sert ses tonuna bir tek o sahipti.

“Boğulur gibi nefes alınca başını düzelttim, bir şey yaptığım yoktu!” diyen de Adrian’dı. Daha fazla kıpırtısız duramadı. Öncelikle gözlerini yavaşça açtı, sonrasında kaşlarını çatarak birbirine dik dik bakan iki adama baktı. Ardından toparlanıp duruşunu düzeltti. Dağılan saçlarına elleri giderken hâlâ ikiliyi gözlüyordu.

“Siz ikiniz, neden bağırıyorsunuz? Hastanede olduğumuzu ne zaman fark edeceksiniz?”

Jessie’nin çıkışı ile Elena kıkırdadı. Ayaklarını uzatıp önüne bakarken dudaklarını büktü. Sanki birkaç adım ilerisinde birbirini yemeye hazır kimse yokmuş gibi rahattı. Victoria ile peş peşe gelen sevgilisini görünce güldü.
“Burada neler oluyor?” diye soran Jake’e göz ucuyla baktı Jessie, ardından yerinden kalkıp belini esnetti.

“Bir şey olduğu yok, sadece şamata yapıyorlar.”

Neyden kaçtığından emin değildi, sadece gitmesi gerekiyordu. Adrian’dan ya da arkadaşlarından uzakta olması düşünmesi için bir gereksinimdi. Bir şeylerin cevabını kendine kendi vermeliydi. Adımları hızlı yönü belirsizdi. Onu durdurabilecek bir şeyin olabileceğini düşünmezken hain bedeni sağ bileğini kavrayan ele itaat ederek duraksayıp kim olduğunu görmek için dönerken içinden çığlık atıyordu. ‘Şimdi hiç sırası değil!’

“Sırası olmayan da ne?”

Adrian’ın kımıldayan dudaklarına bakmaktan neredeyse ne dediğini kaçıracaktı. Bir rüyanın içindeymişçesine sersemlemişti. Yutkundu. “Onu ben sesli mi söyledim?”

“İyi misin sen?”

Elbette iyi değildi, nasıl iyi olsundu? Adrian biraz daha böyle gözünün içine derin derin bakmaya devam ederse başka bir şey yapmaya heveslenebilirdi.

Jessie haftalar öncesinden kopup gelen gerçeklikle kala kaldı. Tüm olan biteni zihnindeki süzgeçten geçirip mantıklı yanları kendine saklarken, önemli olmayan ayrıntıları da arkalara, açılmayacak kapılar ardına attı. Adrian ile ilk karşılaştıkları zamanı düşünmeye başladı. Yarı çıplak bir şekilde salonunda karşısında belirdiğinde elindeki kırık vazo parçası, içinde yakalanmışlığın korkusu, gözlerinde bir parça endişe ve bol miktarda şaşkınlıkla kalbi çoktan büyülü bir yolculuğuna çıkmıştı.

Adamın gözlerine bakarken aklından her şey bir anda uçup toz bulutu gibi etrafa dağıldı. Aslında tam da o an kalbi onu yarı yolda bıraktı. Hırsızlık için evini soymaya kalktığı adama kalbini çaldırmıştı! Adamınsa olan bitenden haberi yoktu, olsaydı gözlerine takılı kalıp öldürürcesine bakmazdı. Çok sonralarda durumun değiştiğini kendi de yaşayarak gördü. Adrian hırsızı benimsemekle kalmayıp kimseye güvenmediği kadar güvenerek, kimseye hissetmediği duyguları hissetmeye başladı. Kısa bir zaman diliminde ikisinin de dünyası değişip yörüngesinden sapmıştı. Özellikle de Jessie’nin. Bir uydu göreviyle Adrian’a bağlıydı.

Kolunu nazikçe çekerken gülümsemeye çalıştı. Adrian'ın hiçbir şey anlamayan gözlerine biraz daha bakıp yutkundu. “Doktor ile konuşmam gerekiyor.”

Adama konuşma şansı vermedi, topukları üzerinde dönerek aklındaki diğer sorulara yanıt bulmak için rotasını çevirdi. Her adım atışında yüreği kanat takmışçasına uçmak istiyordu. Uçmak istediği yerse Adrian’ın kollarıydı. Biraz olsun sakinleşmek için derin bir nefes alırken Olivia ile karşılaştı. Koşar adım arkadaşına yetişirken gözü, odasının kapısında bekleyen Daniel’e ilişti. Kaşları merakla havalanırken bir başka soru daha zihnine süzüldü. Daha sonra sorulacak sorular sandığına iterek ikilinin yanına ulaştı.

Olivia ile Daniel’in yanında soluğu alırken ikilinin ameliyat ve sonrası hakkında konuşmaya başladığını duydu. Araya girerek kafasındaki sorulardan aktardı. Herhangi bir sorunun olmadığını, yaşlı kadının artık sağlığına kavuşacağını ve de  iyi olduğunu duymak içindeki kötü olan hislerin hepsinin sökülüp atılmasını sağladı. Gözleri dolarken her ikisine de sıkı sıkı sarıldı. Uzaktan izleyen bir çift mavi gözün önünde iki arkadaşına da yaptıkları her şey için teşekkür etti.

Yorgun bir gülümseme koşarak oturdu dudağının her iki yanına. Yüreği ferah, çözüm bulması gereken tek konuya yoğunlaşmak için çırpınıp duruyordu. İlk önce Olivia’ya bir kere daha sarılıp iki yanağını da öptü, ardından Daniel’e elini uzatıp tokalaştı. Her ikisinden izin isteyerek yanlarından ayrıldı. Yapması gereken bir konuşma vardı. Arkadaşlarının yanına doğru uysal adımlarla ilerlemeye başladı. Hastaneden ayrılmadan önce Mia’yı son kez kontrol etmek için odasına uğramalıydı.

Jessie’nin davranışlarına bir anlam yükleyemeyen Adrian, şaşkındı. Ne düşünmesi gerektiğini bilemez haldeydi. Jessie’nin ne düşündüğü hakkında bir fikri yoktu. Cebindeki titremeyle zihnini saran bulutlardan arınırken çalan telefonunu kapanmadan açtı. Kaşları arasındaki boşluk kafa karışıklığıyla kapanmaya yakındı. Rahat bir şekilde konuşmak için gruptan uzak bir noktaya ilerledi. Hattın ucundan gelen öfke dolu ses annesine aitti. Merak hissettiği karışıklığı bastırırcasına beynine yayıldı, hattın ucundaki sese odaklanmaya çalıştı.

“Beni arama nedenin ses tonuna bakarsam pek de iyi değil.” Georgia derin soluk alarak oğlunu yanıtladı.

“Umarım müsaitsinizdir Bay Patrov, randevu çizelgenize bakarak bana vakit ayırmanızı umuyorum.”

“Anne, lafı uzatmak yerine neden sonuca ulaşmıyoruz.”

“Anlayabileceğinden kuşkuluyum. Bana yalan söylemenin nedenini ve giriştiğin kandırmacanın sonucunu göze alma sebebini bana açıklayacak değilsin, haksız mıyım?”

Annesinin öfkeli konuşması karşısında yutkunurken, bir yandan da gözleriyle etrafı taramaya başladı. Açılan konu telefonda konuşulmayacak kadar önemliydi. İç çekti, cevap vermek için hazırlanırken dikkati dağıldı. Gözü aradığı figürde durdu, ona doğru uyuşuk adımlarla yanına ilerleyen hırsızına kenetlendi.

“Anne, bu konuyu konuşmak için yüz yüze olmalıyız. Daha sonra yanına gelsem de canımı öyle sıksan olur mu?”

Georgia beklemediği cevap karşısında bir an ne diyeceğini şaşırdı. Sinirle burnundan solurken, “Hadsiz! Canından çok boğazını sıkacağım senin. Bunu, burada bırakmam.” dedi, ardından Adrian’a cevap hakkı tanımadan telefonu kapattı.

Adrian biten konuşma sonrasında gözünü hırsızından ayırmadan telefonu ceketinin iç cebine koydu. Yüzündeki ifadede kadının değişen ruh halinden bir parça vardı. Eski neşesine kavuşmuş gibiydi. Kafasındaki sorulara çözüm bulma arayışında olan Jessie, koruyucusunun yanında soluğu alırken gözlerinin içi gülüyordu.

“Bizimkilerle konuşmam gerek, sen beni dışarıda arabada bekleyebilir misin?”

Sesinin tınısındaki bir şey Adrian’ın gerilmesine sebep oldu. Kalbi farklı bir ritimde atmaya başladı. Söyleneni yanlış yorumlarken çehresi karardı, okyanus gözleri fırtına bağladı. “Özel bir konuşma dışına itiliyorum, peki. Konuş bakalım. Sonra da vedalaşırız.”
Cevap beklemedi, öyle kızgındı ki kadını kollarından tutup sarsabilirdi. Nasıl olurdu da bu kadar çabuk vazgeçilen olurdu. Asansöre doğru sinirle ilerlerken gerisinde şaşkınlıktan konuşamayan bir kadın kaldı.

Jake, kara gözlerindeki hoşnutsuzlukla ardına bakmadan giden Adrian’ın üzerine dikerken yerinde kıpırdandı. Tanrı aşkına! Derdi neydi, burnunu düşürüp giderken bir selam verse ölür müydü? Belki de Jessie yol vermişti? Aklına gelen bu fikirle yüzü aydınlandı. Sevgilisinin garip bakışları altında kocaman güldü. Jessie sessizce yanlarına gelirken keyfi iyiden iyiye artmıştı.

“Kalacaksın anlaşılan, senin ki kuyruğunu kıstırıp gitti,” dedi keyifle. Elena şaşınca ikisine baktı, başı bir sağında duran sevgilisine döndü bir solunda duran arkadaşına döndü. Dik dik bakmaya devam ederken yerinde huzursuzca bu sefer Jessie kıpırdadı.

Dudağını ısırıp Elena’ya bakarken Jessie, Jake’in sorduğu sorunun cevabını verdi. “Dışarıda beni bekleyecek, çünkü sizinle konuşmam gerekiyordu.”

“Bizimle konuşacağın konu nedir?” Konuşan Sam’di. Meraklı sesi ortamın hareketlenmesini sağladı.

“Sevgilimi duydun, seni dinliyoruz sevgi pıtırcığı.”

Victoria, sevgilisinin yanındaki yerini alıp meraklı bakışlarını Jessie’ye çevirdi. Jessie bu çıkışa gülümsedi. Natalia ve Victor da tamamlanınca derin bir nefes aldı. Gözlerini yumup gerçeği dile getirdi. “Ben aşığım, yani aşık oldum!”

“Onu geç, bilmediğimiz bir şey söyle.” Victoria’nın sesini duymasıyla gözleri açıldı. Kızlar kıkırdarken erkekler hamurdandı.

“Şaşkın şaşkın bakma, her halinden anlaşılıyordu bu gerçek. Eee Adrian’ın bundan haberi var mı?”

Jessie dudağını yalayıp Natalia’nın sözlerine hak verircesine başını salladı. Bir başka derin nefesini aldıktan sonra soruya cevap verdi. “Yok ama bugün o da olacak. Tabi izin verirseniz.”

Victor çenesini sıvazlarken her birinin yüzüne teker teker baktı. Ortak karar vermişler gibi “Tamam,” dedi. “Zaten dinlenmen gerek. Kendi evine gitse, tek başına kalamaz. Hoşumuza gitsin ya da gitmesin, ihtiyacı olduğu tek kişi Adrian. Hem biz buradayız, hastanede kalıp beklemesine de gerek yok.”

Tok sesi, kendinden emin duruşu ile diğerlerine oranla daha aklı başında duruyordu. İtiraz kabul etmeyen bakışları Jake ve Sam arasında gidip gelirken omzuna dokuna Natalia’ya döndü. Göz kırptı.

“İyi ki varsınız,” dedi Jessie coşkuyla, içi içine sığmıyor yerinde duramıyordu. Victor gülümseyip Jessie’ye sarıldı. Jake ve Sam bir kez daha hamurdandı, kızlar ise kıkırdamaya devam etti.

* * *

Geçen her saniye sinirlerine iyi gelmiyordu. Direksiyonun başında oturmuş gelip gelmeyeceği meçhul hırsızını bekliyordu. Sırf bekle dediği için onu bekliyordu. Belli ki kadın ona artık ihtiyacının kalmadığını söyleyecekti. Artık yan yana kalmalarını gerektirecek bir nedenleri yoktu. Zaten ailesi de oyun çevirdiğini fark etmişlerdi. Neden böyle bir işe kalkıştığını anlatır işin içinden sıyrılırdı. Hayatına da kaldığı yerden devam edebilirdi. Hiçbir şey hissetmediği yalanını bir kere daha bu sefer yüksek sesle dile getirdi. Bacak kadar boyuyla bir kadın onun aklını başından alacak değildi. O kim oluyordu da kendine aşık edebiliyordu. Sinirle dişlerini birbirine sürttü.

“Aptallık ediyorum belki,” derken yan koltuğunda bir hareketlilik oldu. Kapının açılması ve hislerinin, düşüncelerinin sahibinin orada belirmesi bir anda gerçekleşti.

“Ne için aptallık ediyormuşsun ki?”

Hırsızının aydınlık yüzü, parlayan gözleri ve bir şey söylemeye meyleden dudakları aklını çeliyordu. “Ne?”

Jessie kıkırdayarak adamın yüzünün önünde zarif parmaklarını şıklattı. “Diyorum ki, yola ne zaman çıkıyoruz.”

“Sen benimle mi geliyorsun?”

“Gelmemeli miyim?”

“Evet, yani hayır. Kahretsin kafam karıştı. Sen bana bekle dedin, dışarıda geleceğim dedin. Ben sandım ki...”

“Ne sandın?”

“Beni bırakacaksın.”

Her ikisi de aynı anda nefes aldı. Yavaş bir şeyleri sindiren bir nefesti bu.

“Şansını kaçırdın,” diyerek sataştı. “Sen beni başta kapının önüne koyacaktın. Başına büyük bela aldın.”

Adrian gözlerinin içine kadar güldü. “Bundan nasıl memnunum, bilemezsin.”

Ardından her ikisinde emniyet kemerini bağlayıp arkasına yaslanırken Adrian motoru çalıştırıp yola koyuldu.

Evet, sonunda bölüm geldi. Yıl bitmeden yetiştiğim için mutluyum. 2020 her birimize mutluluk getirsin ♡ Gelelim bölümümüze...  Bu bölüm karışan kafaların hislerin barındığı bir bölüm oldu. Artık gerçekler saklı kalmayacak. Bir bir ortaya serilecek ve bakalım neler olacak.

Jessie artık duygularının farkında ve yüzleşmeye cesareti var. Adrian ise hâlâ bir inkar peşinde, kabul et be adam aşıksın işte! Bu bölüm eklediğim yerler çok, umarım siz de benim kadar seversiniz. Bu 30. Bölüm ertafı tutuşturmayı planlıyorum. Vuslat olacak, bizimkilere öhhö öhhö yaptıracağım. Bakalım neler olacak.

Bu romantik bölüm için, duygu ve düşüncelerinizi yazmayı es geçmeyin. Bir de benden oylarınızı esirgemeyin. Keyifli okumalar dilerim ♡♡
•Nurhayat•
...
İletişimi koparmamak için 👇
...

Facebook Yazar Sayfası: Hayat-I Roman
Facebook Okur Grubum: Nurhayat Turna Okurları
Twitter Adresi: sonsayfasihayat
İnstagram Yazar Hesabı: nurhayatturna

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top