26. Bölüm | Güncellendi

Uzun siyah saçları sıkı bir atkuyruğuyla ensesinde topluydu. Düşünceyle burduğu dudaklarında ruj yoktu. Makyaj yapmamıştı. Yeşil gözleri hesaplıca karşısında oturan kadını inceliyordu. Maun masanın önünde, somun rengi koltukta oturan kadına bakarken ince dudaklarına yerleşen gülümseme dostane değildi.

"Ne içersin Georcia?"

Elle tutulur gerginliği dağıtmak için herhangi bir girişimde bulunmadı. Aksine, Georcia'nın kendini daha fazla rahatsız hissetmesini sağlamak için elinden geleni yapacakmış gibi görünüyordu. Üzerinde basit beyaz bir tişört vardı. Uzun bacaklarını saran keten pantolonu ise mavi renkti. Ayağında şık bir rugan vardı. Dış görünümü kusursuz olan Hollie'nin içi karanlıktı. Ve o karanlığın mimarı kısmen de olsa Adrian'dı.

"Beni buraya, ayağına çağırmanın bir sebebi vardır umarım," diyen Georcia'ya kısa bir bakış attıktan sonra sol tarafında kalan dolabının çekmecesine uzandı. Ufak anahtarını kilidin içinde döndürdükten sonra kendine çekerek çekmeceyi açtı. Siyah bir dosyayı alıp çekmeceyi ittikten sonra meraklı bakışlarıyla yaptıklarını inceleyen Georcia'ya döndü.

"Duyacaklarından hoşlanmayacağını sana söyleyebilirim," dedi sakince gülümserken. "Adrian'a ne kadar kızmanı istemesem de, gerçekleri bilmen gerektiğini düşünüyorum."

Dosyayı masanın üzerine bırakarak Georcia'ya doğru itti. İçinde olan dokümanların Adrian'ın başına dert açacağını bilmek kadını keyiflendirmişti.

Georgia, Adrian'ın çevirdiği oyundan çok Hollie'nin oyununa odaklanmıştı. Elleri kasılırken içinde yaşadığı öfkeyi yansıtmamak için çabalıyordu.

Önüne sürülen bilgilere göz gezdirirken karşılaştığı gerçekle şaşkına döndü. Öfkeden çok hissettiği, oğluna karşı kırgınlıktı. Az çok tahminleri vardı Jessie hakkında ve şimdi kadının geçmişi hoşuna gitmeyen detaylarla doluydu. Eğitim durumunu ya da basit bir kafede, basit bir garson olarak çalışmasını küçümsemiyordu. Hor görüp burun kıvıracak bir şey değildi bu, aksine Jessie'nin tüm zorluğa göğüs gerip mücadele ediyor oluşu takdir edilesiydi. Tabi diğer durum olmasaydı. Tanrım, kadın hırsızdı! Hakkı olmayana göz koyan, utanmadan çalan arsız bir hırsızdı. En kötüsü de para karşılığı -konu bir hayat kurtarmak da olsa- oğluyla birlikteydi. Kabul edemeyeceği tek şey, tam olarak buydu. Tabi bir de oğlunun farkında olmadan Hollie tarafından tuzağa çekilmesi durumu vardı. İç çekti.

Hollie'nin rujsuz dudaklarını büzmesini, Adrian'da geçirdiği geceyi anlatmasını dinlerken sakinliğini koruduğu için kendini tebrik etti. Gecenin bir yarısı duyduğu seslerle uyandıklarını, aşağı indiğinde salonda onu bekleyen sevimsiz sürprizi anlatırken de sakindi. Elinde kırık bir vazo parçasıyla ayakta dikilen şaşkın Jessie'nin tasvirlenişini dinlemeye devam ederken başındaki ağrıyı görmezden geldi.

Georgia öğrendiklerinden sonra incelediği dosyayı alarak katlanmakta zorlandığı kadından kurtulmak için oturduğu yerden kalktı. Başını sağa yatırıp muhatap aldığı samimiyetsiz kadını incelerken Hollie'nin oğluyla ne işi olduğunu merak etti. Kavisli kaşlarını kaldırıp duruşunu düzeltti. Derin bir iç çekerken açık mavi gözleri kurnazca parladı.

"Bilgilendirme için teşekkür ederim. Bu görüşmelerin devamının olmayacağını da bilmenizi isterim. Yardımlarınızın bir çıkar oluşturacağından eminim fakat isteğinize ulaşacak mısınız, ona emin değilim. Şimdi, bu ilk ve son karşılaşmamızı sonlandırmamız gerekiyor." Son kez baktığı kadına arkasını dönerek sert adımlarla ofisi terk ederken Hollie'nin de hayatından çıkacağını umuyordu.

"Göreceğiz," diyerek sırtını yumuşak koltuğunun sırtlığına yaslayan Hollie ise gülüyordu.

Akşam olduğunda Georgia üzerindeki huzursuzluktan kurtulamadı. Eve gelir gelmez suskunluğa gömüldü. Üzerini değiştirerek kendini çalışma odasına kapattı. Uzun saatler boyu kapandığı çalışma odasında zaman öldürmekten başka bir şey yapmadı. Yarım kalan işlerini halletti, önemli evrakları ortadan kaldırarak ayaklandı. Yavaşça ittiği sandalyesinden kalkarken sabahlığının önünü bağladı. Adımları seriydi, açık kalan odadan çıkıp ardından kapıyı sıkıca kapattı.

Derin bir nefes eşliğinde yatak odasına çıkan koridoru geçerken toprak rengi halıda yavaşça yürüyordu. Gün doğumunda ilk yapacağı iş sakince düşünmek ardından soluğu Adrian'ın evinde almak olacaktı. Tabi başına açtığı derdi ona anlatmalıydı. Ondan önce de Jessie işini de konuşabilirlerdi. En nihayetinde oğlunun ona borçlu olduğu bir hesap vermesi vardı. Zevkle onu dinleyebilirdi. Dudaklarına oturan gülümsemesiyle yatak odasının kapısını açıp usulca içeri süzüldü ve yine usulca kapıyı kapatarak yatağa taraf döndü. Geniş yataklarında çaprazlama yatmış rüyalar âleminde huzurla gezinen Enrique'i görmesi kalbini yumuşattı. Georgia iç çekip yerinde sabırsızca kıpırdandı, ardından çabuk hareketlerle sabahlığından kurtularak yatağın kendi tarafına geçip kocasının yanına uzandı. Aynı anda derin bir nefes alan Enrique pozisyonunu değiştirerek karısına uzandı. Georgia'yı kollarının arasına aldı ve uykusuna kaldığı yerden devam etti. Dudaklarında memnun bir gülümseme oturan Georgia kedi gibi mırlayarak kocasının hale sertliğini koruyan göğsüne sokuldu.

***

Güneş tüm umutları ve neşesiyle günü aydınlatırken şımarıkça dolmuştu Jessie'nin kaldığı odaya. Nazlı bir uysallıkla çarşafa dolanmış kadının üzerinde gezip odayı aydınlatırken gece boyu bir uyanıp bir uyumuş olan Jessie pek de huzurlu değildi. Gür kirpikleri ormanı saklayan gözlerinin üzerini örtmüş, parıltılarının önüne set çekmişti. Uykusunda mırıldanan Jessie gün ışığından rahatsız olup örtünün altına kıvrıldı. Huzuru kaybolmuştu, gördüğü kırmızının koyu tonlarındaki rüyalar sebebiyle uykusu sıkça bölünmüştü. Oflarayak örtüyü tekmeleyip yataktan doğruldu. Saçları birbirine girmiş yüzünü örtüyordu.

"Sanırım bu hallerine alışmam zaman alacak," boğuk çıkan ses kulağına ulaşınca saçlarıyla girdiği savaşa son verdi. İrice açtığı gözlerini hedefe dikerek homurdandı.

"Sabahın köründe bu neşeyi ne borçluyum ben acaba?"

Jessie'nin aralandı günaha davet eden dudakları. Dolgun kırmızılıklar sabahları bir ton daha açıklardı. Ufak dili ortaya çıktı, kurumuş dudağını yaladı.

Başını sola eğip manzaranın tadını çıkarırken Adrian, "Sana!" diyerek kadını yanıtladı.

Dil çıkardı Jessie, küçük bir kız gibi yanakları kızarırken haylazlık yapmak istedi. "Benimle uğraşmaktan keyif alıyorsun değil mi?"

Adrian kabul edercesine başını salladı. Cevap vermeye hazırlanırken cebindeki telefonu çaldı. Adrian derin bir nefes alarak telefonu cebinden çıkardı, ekrana baktı. Arayan kişi Ade'den başkası değildi.

"Kesin başını derde soktun," diyerek sataştı kardeşine. Adrian'ın başlattığı kelime savaşına alışkın olan Ade, ağabeyinin çıkışıyla iç çekti.

"Boğazına kadar batmış durumda olan ben değilim sevgili ağabeyi, sensin. Adrian, bu sefer kıçını kollayacak zamanım olmadı. Üzgünüm." Ade dudaklarını kemirirken geniş odasında volta atıyordu. "Ne zaman akıllanmayı deneyeceksin? Başını derde sokan kardeş ben olmalıydım, sen değil!"

"Bahsettiğimiz konu tam olarak neydi?" Adrian'ın duruşu dikleşirken ses tonuna da ciddiyet bindi. Telefonu bir anlık kulağından uzaklaştırdı. Şaşkınca kendini izleyen hırsızına bakıp başını iki yana salladı, ardından kardeşine döndü.

"Bahsettiğimiz konu senin dümenden nişanlı oluşun. Bir de tuzağa düşüyor oluşun. Annem ilkini seni tuzağa çekmeye çalışan Hollie tarafından öğrendi ve bil bakalım en çok kime kızgın?"

"Babama olamaz elbette."

"Aslında tam olarak babama da kızgın ama onunla ilişkisi daha yakın olduğu için araları iyi."

"Dur bir dakika, benim düşmeye hazır olduğum tuzak nedir?"

"Onu annemden öğrenirsin ağabey. Konumuza geri dönersek her ne çeviriyorsan eline yüzüne bulaştırdın. Çok fazla açık bırakmışsın, peşine düşen kişi ise iyi iş çıkarmış." Sözlerinin ardından duraksarken ortamın gerginliğine vurgu yaptı. "Sonuç olarak annem canına okumaya geliyor. Şirket avukatını köşeye çekip aldığın evden, harcadığın paraya kadar her şeyi teyit ettirmiş. Anlayacağın, bu sefer seni kimse kurtaramayacak. Ben de dâhil," hızlı konuşması sona erdiğinde derin bir soluk aldı. Adrian ise donmuşçasına Jessie'nin gözlerine bakıyordu.

"Ade," diye seslendi çok sonra, kardeşi halden anlardı nasılsa. "Bana bir iyilik yap!"

"İyilik isteme kotan doldu ama bu seferlik görmezden gelebilirim."

"Annemin evden çıkışını olabildiğince geciktirmeye çalış. Seni seviyorum."

"Pekâlâ," Ade ağabeyine o an acıdı. Biliyordu ki annesinin gazabına uğrayan kaçamaz, nükleere maruz kalmışçasına hasar alırdı. Georcia'nın bu sefer ki hedefi biricik şımarık oğlundan çok şansız hırsız Jessie idi. "Olmuş bil. Seni seviyorum."

Kardeşiyle yaptığı görüşme sonrası Adrian için sakin geçecek gibi değildi. Hırsızını göz kırptıktan sonra arkasını dönerek odadan çıkıp gözden kayboldu.

Saat on biri gösterirken Adrian sabah kardeşiyle yaptığı konuşmayı düşünüyordu. Ade'nin söylediği her kelime tonlarca yük olup beynine balyoz gibi inerken elindeki bardağı masaya bırakıp sırtını sandalyesinin yumuşak sırtlığına yasladı. Hızlı yapılan kahvaltı sonrası sessizliğe gömülen Jessie, sakince Adrian'ı gözlerken adamın gözleri saniyede bir kolundaki saate kayıyordu. En sonunda dayanamayarak kahvesinden bir yudum aldıktan sonra masaya bıraktı. Orman yeşili gözlerini kaplayan hüznü Adrian fark etmemişti.

"Başımız belada mı?" diye sorarken sesinin titrememesine sevindi. Adrian kahvesinden bir yudum alırken duyduğu soruyla duraksadı, kaşlarını çattı.

"Tahmin ettiğimizden daha çok." diye mırıldandı, düşünceli bakışları kadının üzerinde gezinirken.

"Benimle paylaşamayacak kadar önemli ve özel bir dert sanırım." Yanakları kızardı, sinirden. Sebebini bilmediği bir his çöreklenirken içine, kalbi sıkıştı Jessie'nin. Kaşlarını çattı Adrian, derin bir nefes eşliğinde bardağını masaya bıraktı.

"Karşılaştığımız geceyi hatırlıyor musun?" diye sordu. Jessie cevap vermen başını salladı. "O gece sana kimin seni benim evime gönderdiğini sormuştum. Bununla alakalı bir durum var, tahin ettiğim ve ortaya çıkması an meselesi olan gerçekler var. Annem bize geliyor hayatım. Oynadığımız oyundan ve bu gerçekten bize bahsedip öfke kusmaya." dedikten sonra duraksadı. Dudakları şaşkınlıktan aralanan hırsızına bakıp gülerken kadının gözlerindeki parlaklığa ne anlam vermesini kestiremedi.

"Annen geliyor, senden çok benim canıma okuyacak ve sen bundan keyif alıyorsun öyle mi?"

"Çıkarımın bu oldu öyle mi? Harika, kadınlar..." Gözlerini devirirken hala gülümsüyordu.

"Sakın," diye devam etti sözlerine Jessie. "Sakın benimle alay etmeye kalkma!"

"Seninle alay ettiğim yok. Hem bak ne hatırladım, ben seni elinde o kırık vazo parçasıyla şaşkınca durup korkuyla bana bakarken sevmeye başladım."

Sesi soluğu kesildi Jessie'nin. Gözleri olabildiğince açılırken saksınca sordu. "Sen beni seviyor musun yani?"

Dişlerini göstererek gülen Adrian başını salladı.

"Sahi mi?" diye sorarken Jessie kalbinin duracağından korktu.

"Sahi!" Dedi Adrian da uzanıp kadınının ellerinden tuttu.

...
Ben geldim 🤟
Gelirken de bizimkileri getirdim 🤟
Yine baştan sona değişen bir bölüm oldu, eklenen çok önemli bilgiler oldu. Her ne kadar sahneler eski sahneler olsa da üzeri e yazılan önemli ipuçları var. Bu bölüm tampon bölüm. Bende. Adrian&Jessie yaklaşma kaynaşma hot bir bölüm bekleyen vardır, üzülerek söylüyorum ki o yaklaşma kaynaşma şu an için mümkün değil. Öldü bittiye gelsin istemiyorum, acele etmek istemiyorum. Adrian onu sevdiğini söyledi, bir başlangıç yaptı. Itirafçı beklenmedikti. Onu beğeniyor ama şu an hırsızını düşünerek hareket etmek istiyor, bedeni değil hedefi kalbi. Bunun için malum bölümü beklememiz gerekecek 😁😁
Evet, bu bölüm hakkındaki fikirleriniz neler? Hollie ne amaçlıyor, ne karıştırıyor, Georgia öğrendikleri ile ne yapacak? Bütün bunlar bir sonraki bölümde.
Bekleyin 😘😘
Sizleri seviyorum ❤
..
İletişim için 👇
Facebook Yazar Sayfası: Hayat-I Roman
Facebook Okur Grubu: Nurhayat Turna Okurları
Twitter: @sonsayfasihayat
İnstagram: @sonsayfasihayat

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top