23. Bölüm | Güncellendi
~Değişen dengeler.
“Büyükannen hakkında bir konuşma değildi, haksız mıyım?”
Adrian'ın sorusu ile kendine gelen Jessie bakışlarını kaçırdı. “Elbette ki onun hakkında konuştuk!”
“Bana yalan söylüyor gibisin tatlım,” derken Adrian dalga geçiyordu. “Kulakların kızardı.”
Adamın sözlerinin ardından boş bulunup kulaklarına dokunduğunda yanlış yaptığını fark etti. Kaşlarını çatarak burnunu çekti. “Katil olsam, diye soruyordum aslında. Tüh, görüyor musun? Yakalandım.”
“Sevimli olduğunu mu sanıyorsun sen?”
Jessie hınzır bir şekilde sırıtıp dudak büktü. “Değil miyim?”
Adrian omzunu boşvermişlikle silkeledi.
“Sorumu yenilemem gerekiyor mu?”
Dudakları hınzır bir şekilde yukarı doğru kıvrıldı, kendini beğenmiş gülümsemesi yüzüne yayılırken mavi gözlerini kaplayan tehlikeli bakışlar hırsızına döndü. Bu kadına geri adım artırırken, omuzlarını düşürttü. "Cevabını bildiğin soruya neden yanıt arıyorsun ki?"
"Diyorsun," dedikten sonra bedenini Jessie'nin olduğu tarafa çevirdi. "Peki, başka hangi sorunun cevabı saklı bende?"
"Yaklaş, gözlerine bakmam gerek," diyen Jessie poposuyla kendini yukarı iterek geriye yaslandı. Adrian hırsızına uyarak kadına yaklaştı.
"Yaklaştım."
"Hala uzaksın," derken bacaklarını kendine çekerek yanına eliyle vurdu. "Biraz daha yaklaş."
Adrian güldü. Başını iki yana salladıktan sonra hırsızının işaret ettiği yere kaydı. Tek kaşını havaya kaldırarak meydan okurcasına küçük, cesur kadınına baktı. "Yaklaştım."
Jessie kendi karmaşık duygularına kızarken Adrian'ı kışkırtmak istiyordu. Yanaklarını şişirdi. Gözlerini irice açıp adama uzandı. Elinin titrememesini umdu, yavaşça yanağına dokundu. Adrian hala beklemedeydi ve Jessie adamın yakından daha etkileyici durduğunu kabul etti. Burunları birbirine değecek şekilde pür dikkat Adrian'ın tepkilerini ölçerek yaklaştı. Yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı. Gözlerinin derinliğine bakarken, korkup kaçtığı nedeni dikkatli bakınca gördü. Kendisini! Nazlı bir gülümseme dudaklarına yayılırken iç çekti.
"Ne gördün?" diye sordu Adrian.
Jessie kıkırdadı, dudaklarını yaladıktan sonra başını sola yatırdı. "Kendimi."
Kendini tuttu Adrian, onu tutabilecek güçlü nedenleri vardı. İçindeki vahşi adam ileri atılıp istediğini almasını söylerken o kadının gözlerinin içine bakmaya devam ediyordu. Başını geri çekip yanağındaki dokunuşta kurtuldu. Derin bir nefes eşliğinde “Dışarı çıkmak istersin, belki.” Dedi. Konuyu değiştirmek istemesini anlayan Jessie sessiz bir kabullenişle başını sallayarak onayladı. Ayaklanırken yüzüne kondurduğu gülümseme yapaydı.
“Sanırım lavaboya gitmem gerekiyor,” başka bir şey söylemeden arkasını dönüp gözden kayboldu.
Adrian öylece baktı. Baktı ve baktı sonra bakışlarını koltukta duran telefonuna çevirdi. Uzanıp aldıktan sonra son aranan numarayı yeniden aradı. Birkaç çalıştan sonra telefon açıldı.
"Evet?" diye homurdanan Jake, adamı güldürdü. "Yine neyi kendine dert ettin Jessie?"
"Arayan Jessie değil," dedi Adrian, sakince gelecek tepkiyi bekledi.
"Pekâlâ, senin derdin ne?"
"Bu sıcak karşılamayı neye borçlu olduğumu merak ettim doğrusu."
"Bence şansını zorlama," Jake'in sert çıkışına, Adrian sessiz bir iç çekişle karşılık verdi.
"Benim arkadaşlığımdan memnun olmayan bir hırsız tanıyorum. Sanırım sizi özlüyor,"
"Hmm," derken Jake düşünüyordu. “Ve bizimle görüştürmek adına can atıyorsun, öyle değil mi?”
“Bir de ricam olacaktı tabi.”
“Ah, harika! Neymiş o? Gerçekten duymak istiyorum.”
"Onu getirdiğim gibi geri-" Adrian’ın sözü sertçe kesildi. “Jessie ne isterse olacak seni züppe! Kullanıp atabileceğin bir eşya sanıyorsan, adamım, büyük yanılıyorsun.”
“Ondan eminim, arkadaşına kendi isteği harici bir şey yaptırmak imkansız. Gerçeği duymak istiyor musun? Karşılıklı yarar harici onunla ilgilenmiyorum. Sadece, arkadaşım olsa yeterli. Benim de kadın arkadaşlarım var.”
“Yatak arkadaşları, tahmin ederim.”
“Kahretsin, hayır. Belki, lanet. Ama Jessie onlardan değil. Olamazda zaten. Hey konumuz bu değildi!”
“Pekâlâ, gidilecek yerin adresini konum at. Görüşürüz.”
Ardından telefon görüşmesi sona erdi. Üst kata çıkıp hazırlanmak için odasına yöneldi. Parfüm sıktı, ayakkabısını giyip ceketini aldı ve kısa sürede salona indi. Dakikalar sonrasında Jessie yüzünde biraz önceki halinden eser kalmayan neşeli gülümsemesiyle yanına gelince Adrian pişman oldu. Boğazına kadar tırmanan dürtüleri görmezden geldi. Ne demişti, ah evet. Arkadaş. Bir kez daha lanet olsun.
“Nereye gidiyoruz?”
Kadının yanından geçerken telefonu cebine koydu. “Fazla meraklısın.”
“Beni nereye götüreceğini bilmek istiyorum sadece.”
Huysuz bir sesle, “Gidince görürsün o zaman!” Dedi. Jessie kaşlarını çatıp adamın peşine takılırken susmayı tercih etti.
Adrian kendini köşeye sıkışmış hissediyordu. Jake’in imaları da canını sıkmıştı. Jessie ise bambaşka bir durumdu. Kahretsin, içindeki adama kanarsa fena olacaktı. Tanrım! Jessie'yi kendinin kılmalıydı, onun olmalı ve yanında kalmalıydı. Eline aldığı kırık vazo parçasıyla korku dolu bakışlarını üzerine dikip baktığı andan beri onun olmalıydı. Jessie onun için gelmişti.
Adrian sağlam bir küfür savurdu.
Jessie sustu.
Yol boyu süren homurtusu arada sırada kafasını dinlemek için gittiği restoranın önüne arabasını park ederken son buldu. Merak dolu bakışlarını motoru kapatan Adrian'a çevirdi. Uysal bir şekilde emniyet kemerini çözdü. Ardından bedenini tamamen adama çevirdi. Büyük bir ciddiyetle adama baktı. “Patlatacağımız mekan burası mı?”
Adrian boş bulunup baktı. Ne dediğini anlamak için gözlerini kırpıştırdı. “Ne?”
“Başına silah dayadığım da yok, bu ne memnuniyetsizlik be! Banka yerine restorant mı soyuyoruz? Nedir bu halin.”
“Kafa mı buluyorsun benimle?.”
“Kafa bulan ben değilim tatlım,” derken sesi iğneleyiciydi. “Belli ki sensin.”
Sol tarafın ön camından gelen sesle ikisi birden irkildi. Kendine ilk gelen Adrian oldu. Kısık sesle “Sürpriz,” dedi.
Jessie kulaklarına kadar gülen Jake'i fark etmesiyle nefesini tuttu. Dudakları küçük bir o halini alırken gözleri yanında sessizce oturan adama kaydı. Yanakları kızardı, gözlerini büyüterek baktı. Adrian kadının verdiği tepkilere bakarken kahkaha atma isteğini bastırdı. Kaşlarını çatıp somurtması lazımdı. Burnunu çekti. Adrian anahtarı yuvasından çıkardıktan sonra oldukça yavaş bir şekilde emniyet kemerini çözdü. Kapıyı usulca açıp arabadan inerken Jessie sessizlik içinde arabada oturmaya devam ediyordu.
"Yanlış bir zamanlama mıydı ahbap?" diye sordu Jake, tek kaşı havada tepeden bakarken. Adrian derin bir nefes alıp açık kapıyı kapattı.
“Beni kurtardığını söylesem kendini en yakın yüksekten aşağı atar mısın?”
Jake kahkaha attı. Uzanıp Adrian’ı omzundan tutarken yumuşak bakışlarla arabanın içine doğru kısa bir bakış attı. “Hangimizin kurtarılması gerekiyor emin değilim.”
Jessie birlikte eğlenen ikiliye bakıp sinir doldu. Bu adamda şeytan tüyü vardı. Kırmızı yanaklarıyla arabadan inerken açık kalan kapıyı kapattı. Elena arkadaşını görmenin sevinciyle cıvıldayarak Jessie'nin yanına koşup boynuna sarıldı.
“İyi görünüyorsun canım,” diye cıvıldadı Elena. Jake başını iki yana salladı.
“Bence biraz sonra elini kana bulayacak gibi görünüyorum,” dedi Jessie. Jake homurdandı, Adrian sessiz kaldı.
Dışarıda fazla oyalanmayarak içeri geçip yerlerine ilerlerken birçok insanın bakışları dört çekici gence kaymıştı. Adrian geceyi üzerine çekip karanlık bir havaya bürünmüştü. Üzerine oturan koyu kotu, güçlü göğsünü kaplayan siyah gömleği ve özel dikim spor ceketiyle nefes kesiyordu. Adrian'a zıt Jake beyazlara bürünmüştü. Açık renk kotu üzerine beyaz tişörtü ve kot ceketi ile olgunluktan uzak bir havadaydı. Elena da sevgilisine ayak uydurmuş ve çok şıktı. Jessie ise tüm sevimliliğiyle kendine has bir çekiciliği vardı. Adrian'ın aklını çelen ve ondan uzak durması gerektiğini sağlayan tehlikeli bir güzelliği sahipti.
Jake ve Elena önde Adrian ile Jessie arkada yemek yiyecekleri mekana adım attılar. Sevimli bir yerdi. Sıradan plastik masaların etrafa saçıldığı, insanların bira içip patates kızartması ve biftek yediği sakin bir yerdi. Girişte garsonlar güler yüzle müşterileri karşıladığı bu yeri Adrian seviyordu.
Sam, ikizler ve Natalia'yı rezerve edilen masaya kurulmuş, önceden sipariş ettikleri yiyecekleri yerken buldular. Jake tek kaşı havada alaycı bir gülüşle arkadaşlarına bakarken Adrian sakin bir yüzle Jessie ve arkadaşlarını inceliyordu.
“Anlaşılan bu geceden bir haberi olmayan benim, sanırım.”
Jake’in hesapçı bakışlarını üzerinde hisseden Adrian boğazını temizledi. “Sürpriz konusunda ciddiydim.”
“Ah, öyleydi değil mi?” Dişlerini gösteren bir gülümseme yolladı adama, bu seni ısırmak istiyorum demekti.
“Sürprizleri severim.” Adrian garsondan istediği birayı alarak dudaklarına götürdü.
Ortamı saran sessizlik, herkesin üzerine serilirken Sam düşünceliydi. Herkesten önce Victoria’yla gelmişlerdi. Masadaki yerlerini alıp beklerken Adrian'ın böylesi bir mekânda yemek yediğine inanmakta güçlük çekmişlerdi. Sıradan insanların daha çok gelip karınlarını doyurdukları sıradan bir yerdi. Ama yinede çok sevimli bulmuşlardı. Victor ve Natalia hemen arkalarından gelip, yerlerine yerleşmiş ve siparişlerini önceden vermişlerdi. Victoria'nın kınayan bakışlarına cevaben aç olduklarını söylerken Natalia'nın kızaran yanaklarını Sam fark ettiyse de susmuştu. Fazla zaman geçmemişti ki Adrian ve beraberindekiler görünmüştü giriş kapısında. Neyse ki ikizlerin varlığıyla sessizlik uzun sürmedi.
Adrian mutluluğu gözlerinden okunan Jessie'i bakarken kalbinin şişip genişlediğini fark etti. Ve ne olduğu hakkında fikir edinmek istemiyordu, bir isim koyamıyordu. Jessie’nin varlığına alışmıştı onsuz kalmayı düşünmek içinden gelmiyordu. Yenen yemeğin ardından hesabı ödemek için küçük bir anlaşmazlık yaşandı. Sam ve Jake itiraz ederken Adrian serin havada sahile inmeyi teklif etti. Grup neşe ile teklifi kabul ederken hesabı Adrian'ın ödemesine Sam ve Jake homurdanmayı sürdürdü.
"Bir sonraki sefere sizler ödersiniz,” dedi Adrian sakin ve sıcak bir tonlamayla. Sam burnundan nefes verip başını salladı, Jake dudak büktü. Elena sevgilisinin koluna girerek başını omzuna yasladı.
"Şarkılarda söyleriz," diyerek sevgilisine laf attı. Jessie, eşsiz bir gülümsemeyle Adrian'a döndü.
“Bu ikisi bir araya gelince etrafı ateş alıyor.”
Adrian kadının muzipliğine güldü. Aynı karşılığı vererek kaşlarını oynattı. “Seninle yan yana geldiğimiz şekilde bir ateş mi?”
Victor boğulur gibi kahkaha atarken Sam ıslık çaldı. Jake dönüp ikisine baktıktan sonra sevgilisine gülümsedi.
“Elbette ki, cehenneme kar yağması gibi bir şey.”
Jessie'nin çıkışı herkesi güldürdü.
...
Acemi Hırsız 23. Bölüm’ün düzenlenmiş haliyle geldik ✋
Bu bölüm epey farklılıklar yaparak diyaloglara ağırlık verdim. Kısa bir bölüm olsa da keyif alacağınıza eminim.
Benden oy ve yorumlarınızı esirgemeyin ✋
Keyifli okumalar ❤❤
..
Facebook sayfamız; Hayat-I Roman
Facebook Okur Grubu; Nurhayat Turna Okurları
Twitter; sonsayfasihayat
Instagram; sonsayfasihayat
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top