18. Bölüm | Güncellendi
~Doğru olan duygular er geç yolunu bulurdu.
Günler öncesinde adını dahi bilmediği bir kadındı Jessie. Şimdiyse hayatının merkezi halini almıştı. Durumundan memnun, karnı tıka basa doyan bir kedi gibi koltuğa kıvrılmıştı. Uykunun ağırlığı Jessie'nin üzerine gece gibi çökerken gevşeyen bedeniyle derin bir uykudaydı. Yüzüne yayılan yumuşak gülümseme ve rahatlamış ifade Adrian'ın gözlerinden kaçmadı. Arabasını evinin park alanına çekerken garaj kapısını açtı.
Arabayı park edip emniyet kemerini açtıktan sonra uyuyan kadına dönüp baktı. Dudakları aralanmış huzurla uyuyordu. İç çekerek arabadan indi. Jessie'nin tarafına doğru adımlar atarken sessiz ve derin düşüncelere daldı. Jessie huzurlu uykusuna devam ederken Adrian kapısını açtı, kadına uzanarak emniyet kemerini çözdü.
Adrian Jessie'yi uyandırmamaya özen gösterirken hiç ağırlığı yokmuş gibi kolayca kucağına aldı. Arabanın kapsını kalçasıyla kapatıp evine doğru döndü. Uzun adımlarını evine doğru çevirdi. İki katlı müstakil evi ıssız görünüyordu ki Jessie kolaylıkla içeri sızıp istediklerini yürütebileceğini sanmıştı. Adrian aklına gelen görüntülerle kısaca güldü. Kollarında acemiliği ispatlanmış bir hırsız taşıyordu. Bu sefer kendi haline güldü. Kollarında Jessie, kalbinde anlam veremediği duygularla evine giden yolda yürümeye devam etti.
Üç basamaklı merdiveni tırmanırken uyku halindeki Jessie kolları arasında kıpırdanmaya başladı, başını çevirdi ve uzanarak yüzünü boynuna gömdü. Adrian onun bu şirin haline güldü, büyük adımlarla evinin kapısına yöneldi. Ağırlığını bir ayağına yükleyip Jessie'yi tek eliyle sabitlerken pantolonunun cebindeki evin anahtarını çıkardı. Zorlanmadan kapıyı açtı, tekrar Jessie'yi sıkıca sarıp eve girdiler. Jessie bir şeyler mırıldanarak kollarını boynuna doladığında kadına ait o değişik koku burnundan ciğerlerine süzüldü. Kadının masum haline deli oluyordu.
Kalp atışları hızlandı, zihnine bir fikir süzüldü. Neon ışıklarla yanıp sönen bir his haince kalbini tekmeledi. 'Yok,' diye düşündü Adrian, 'Olmaz öyle şey!'
Adrian aklında aniden beliren fikir, kollarında Jessie ile birlikte kapı aralığında hareketsiz kaldı. Başını iki yana salladı. Dile getirmek istemediği o fikri büyük hole girerken zihninden def etti. İçinden gelen kahkahayı bastırırken ayağıyla kapıyı kapatıp salona yönelen hole doğru adımlar atmaya başladı. Birkaç adım ile geniş holü geçip salona ulaştı. Temposunu bozmadan salonu arşınlarken krem rengi kanepe takımının önünde durdu. Hiç istemese de kucağındaki kadını rahat kanepeye yatırdı. Rahat olmasını sağlamak için ayakkabılarını çıkarıp yere bıraktı.
Jessie'nin sarı saçları Adrian'ın kanepesine başını koyduğu yere yayıldı. Gür kirpikleri yanaklarının üstüne düşmüştü ve dudakları kışkırtıcı bir biçimde yarı aralıktı. Bu görüntünün kendini zorladığını fark eden Adrian gerileyerek kadından uzaklaştı. Yutkundu.
Jessie yattığı yeri yadırgayıp kıpırdandı. Rahat yerde yatmasına rağmen bir şeylerin eksikliğini hissediyordu. Başını geri çekerken saçları yüzüne dolandı. Burnunun ucuna sarkan saçları onu rahatsız etti. İç çekerek gözlerini yavaşça açtı. Gözlerinin içine girmeye hevesli ışıkla rahatsız oldu, elini yüzüne siper etmek için kaldırdı.
Uykusundan uyanırken kendine geldi. Arabadan eve Adrian'ın kollarında taşındığının farkına varırken gözleri kocaman açıldı. Ağır bir uykusu yoktu fakat bütün bir gün yaşadıkları onu yormuştu. Eksikliğini hissettiği Adrian'ın ondan uzaklaşmasıyla sıcaklığının yok olmasıydı. Kaşlarını çattı.
Adrian Jessie'nin kendine gelmesiyle bir adım geriledi. Salonun giriş kısımlarında duran ışıklandırmadan rahatsız olduğunu fark etse de bir şey yapmadan bekledi. Jessie yattığı yerden doğrulurken bacaklarına dolanan tombul kedisini görüp eğilerek kucakladı. Kedisi çizgi filmdeki arkadaşı gibi oldukça şişman ve tembeldi. Yeterince karnını doyurduğuna karar verdiğinde istirahat için ortadan kaybolurdu. Gülümseyerek kediyi kucaklarken Jessie'nin dikkatle izlediğini fark etti.
Gözlerini kırpıştırarak adamı baştan aşağı süzdü. Gözleri tembelce Adrian'ın yüzünde gezinirken dudaklarına takılı kaldı kısa bir an sonra daha aşağılara indi ve güçlü kollarının arasında duran yumağı fark etti. İlk gözleri kısıldı. Ne olduğunu anlamaya çalıtı ve ardından gözleri kısıldı. Jessie çatık kaşlarıyla Adrian'ın elindeki tüy yumağına baktı.
"O elindeki de ne?"
"Ne, ne?" diye sordu Adrian dediğini anlamadan.
"Kucağında tuttuğun, o şey..." Jessie esnerken kolunu kaşıdı.
"Bez bebek," diyerek dalga geçti Adrian, kucağındaki kediyi yere bıraktı. Geniş omuzlarını saran ceketini kollarından sıyırıp çıkardı. "Neye benziyor?"
"Kaplana?" Duraksadı, kaşları arasındaki kırışıklığı gidermek için büyük bir istek duyduğu adama baktı. "Tamam, o bir kedi ama çok şişman değil mi?"
"Senden daha hafif."
Başını yana yatırırken Jessie yanaklarını şişirerek derin bir nefes verdi. "Şimdi bir kedi ile mi kıyaslandm ben?"
"Senin de ondan farkın yok demek istedim. Bu bir kıyaslama değil."
"Şişmanım yani ben?"
Adrian omuz silkti. Dudakları yukarı doğru tatlı bir kavisle kıvrıldı, içinden gelen gür kahkahayı serbest bıraktı. Bakışları yere yayılarak top şeklini almış tembel kedisine kayınca tereddüt etmeden bir kez daha eğilerek kediyi kucakladı.
"Kedimle uğraşayım deme." dedi Jessie'yi ardında şaşkınca bırakırken. Adrian arkasını dönerek büyük adımlarla merdivenlere yöneldi Jessie ayağa kalkıp ellerini beline koydu.
"O. Kedi. Ne zamandır evdeydi?" diye bağırdı adamın arkasından. Sesini duyurup duyurmadığından emin olamayarak merdivenlere doğru Adrian'ın ardından koşmaya başladı.
Adrian Jessie'nin sesini duydu duymasına fakat cevap vermedi. Merdiven basamaklarını hızla çıkmaya devam etti. Son basamağı atlayıp odasına doğru ilerlerken ardından gelen pat küt sesleri ile Jessie'nin de peşinden geldiğine emin oldu.
"Bir soru sordum ben," diye söylendi Jessie. Büyük adımlarla merdivenleri aşıp yatak odasının olduğu koridora saptı. Adrian'ın aniden durmasıyla hızını alamayan Jessie adamın sırtına çarptı. Ayaklarının dibinde bir şeyin dolandığını hissetti, başını eğip aşağı baktı. Kedinin iri gözleri üzerindeydi, ağzı hafif aralık dişleri görünüyordu. Bir de o, tıslıyor muydu? Refleksle Adrian'dan ayırıp geriye doğru bir adım attı. Adrian hiçbir şey olmamış gibi dönüp ona baktı.
"O her zaman evdeydi hayatım," dedi kadını cevaplarken. Jessie sustu, adamın evcil bir hayvanı olması normaldi. Yadırgadığı bu kadar irilikteki bir kedi olmasıydı. Ona daha çok kaplandan bozma bir kedi değil uysal bir köpek beslemek yakışırdı.
"Tekin bakmıyor ama bu, sanki sana zararım var da her an saldıracakmış gibi bakıyor," sesi öyle tiz çıkmıştı ki Adrian yüzünü buruşturmak zorunda kaldı. Derin bir iç çekerek arkasını döndü ve odasına yöneldi.
"Huyuna gidersen saldırmaz," Jessie kediye son kez baktıktan sonra kediyi kışkırtmamaya dikkat ederek odaya giren adamın peşinden içeri girmeyi başardı.
"Saldırmaması için huyuna gidecek bir kedi mi besliyorsun sen?" diye sordu, sonra bir an duraksadı. Adrian'ın etrafında dönerek yüz yüze gelecek şekilde karşısına dikildi. Adrian olduğu yerde duraksarken tek kaşını kaldırarak kadına baktı. "Yoksa sen beni mi korkutmaya çalışıyorsun?"
"Bunu neden yapayım ki?" diye sordu Adrian, ses tonu uyuşutu. Kadını tetirgin etmek hoşuna gitmiş olsa da korkmasını istemezdi. Jessie dik bakışlarla onu çözmeye çalışır gibi bakarken Adrian odanın ağzında durup içeri bakan kedisine baktı. "Şunun tatlılığına bakar mısın, kim korkar ondan?"
"Dengesiz bir adamın yanında kalmak zorunda olan bir kadın? Aaa dur, bu sanırım ben oluyorum."
Adrian şaşırarak önüne dönerken "Dengesiz bir adam mı?" diye sordu. Kedisi bir kez daha tısladı. Jessie kediye kötü bir bakış atıp bir adım geri gitti.
"Evde bir kaplan beslenmenin yasal olmadığını düşünüyorum."
Dudakları titredi Adrian'ın, mavi gözleri alaycılıkla dolup taştı. Jessie'nin baktığı yöne dönüp bakarken köşeye sinip tıslayan, uğursuz bakışlarıyla kadına bakan kedisini inceledi, onu görmezden gelerek bir kaç adımlık mesafeyi kapattı.
"Sanırım korkunu yenmen için sana sarılmam gerekiyor." Jessie adamın neşeli sesine güldü, kollarını adamın beline dolarken kalbi yerini sevmemiş gibi boğazında atıyordu. Adrian tarafından sarılıp sarmalanmaya alıştığını kendine itiraf ederken göğsüne gömüldü. Kadının sarılmasıyla hazırlıksız yakalanan Adrian'ın kalbi sarsıldı.
"Tamam, bak ben sarıldım." diye mırıldandı Jessie. "Korkumun geçmesi için bunu yapmam gerek madem, sende sıkıca sarıl."
Ve Adrian bir kez daha kendini kadının dediğini yaparken buldu.
Kollarını kadının ince ve narin bedenine doladı. Onu böyle hissetmek son zamanlarda kalbini hızla çarptıran bir şeydi. Bu yenilikler, heyecanlar Adrian'ı korkutsa da sonunda kolları arasında olacağını bildiği kadın her şeyi siliyordu.
"Sakinleş," diye mırıldandı sarı tutamları okşarken. Göğsünde hissettiği sıcak nefes kalbini sıkıştırırken Jessie geri çekildi. Başını geri çekip adama gülümsedi.
"Yorucu bir gündü ve uykuya ihtiyacımız var," kaşlarını havaya kaldırıp indirdi, "Yatalım mı?" diye sordu.
Adrian kollarıyla sardığı bedenini zorlukla bıraktı. Bırakmayı hiç istemiyordu. Aksine göğsüne hapsedip orada kalmasını sağlabilirdi. Ama yapamazdı değil mi? Ellerini saçlarından geçirirken derin bir nefes aldı. Şimdi sırası değildi. Kendini dizginlemeliydi. Jessie daha önce kaldığı odaya gitmek için odanın çıkışına doğru bir adım atmış öylece duruyordu. Gitmek ile gitmemek arasına sıkışmış gibiydi. Duraksadı, döndü ve kararsız bakışlarla Adrian'a baktı.
"Sabah görüşürüz o zaman," dedi Adrian çatallaşmış sesiyle. Sonra boğazını temizledi. Kendine zar zor hâkim olurken Jessie'nin bunu görmesini istemezdi. Jessie ise durumu tamamen yanlış anladı. Dudağını ısırdı.
"Ben diğer odada..." Adrian bir anda burnunun dibinde bitince aldığı soluk göğsünde düğümlendi. Uzanarak kadının elini tuttuğunda Adrian doğrudan yeşil gözlerin içine bakıyordu.
"Benimle kal!" diye mırıldandı, soru dolu gözlere karşılık olarak.
Ne diyeceğini şaşıran Jessie "Kalayım mı sahi?" diye sordu.
"Kal," dedi Adrian bekletmeden.
Jessie'nin dudakları kıpırdandı.
Tatlı bir gülümseme dudaklarına nazlı bir edayla oturdu. Adrian'ın bu gösteriyle kalbi tekledi. Durdu bir an, ardından maratona katılmışçasına hızla atmaya başladı.
"Benimle olmaktan mutlusun değil mi?" diye hesaplamadan sordu Adrian. Jessie'nin sözlerle cevap vermesine gerek kalmadı, ışıldayan yeşil gözlerinde aradığı cevabı gördü.
Her ikisi de aynı anda güldü. Gözleri birbirlerine kenetlenmiş şekildeyken öylece bir süre kaldılar. Ayrıldıklarında Adrian Jessie'nin elini tutarak yatağa çekti. Kadının elini bırakıp dolabına yöneldi. Hem kendine hem de Jessie'ye yatarken giyebileceği bir şeyler çıkardı.
"Bu sana olur," dedi Adrian beyaz tişörtü ve yeşil renk eşofman altını kadının ellerine bırakırken. Daha önce Ade'nin kıyafetlerinden vermişti. Şimdi ise erkeksi bir bencillikle Jessie'nin kendi kıyafetlerinden giyinmesini istiyordu.
"Teşekkürler," diyerek Adrian'ın elindekileri aldı Jessie.
Adrian hem kadını rahatsız etmemek, hem de üzerini değiştirmek için odasındaki banyoya girdi. Gömleğini ve pantolonunu çıkartarak yanına aldıklarını üzerine geçirdi. Tekrar elleri dolu olarak odaya geri döndü. Jessie üzerini değiştirmekle kalmamış yatağa girip örtünün altındaki yerini almıştı.
Güldü Jessie.
Adrian elindekileri koltuğa gelişi güzel bırakırken adama güldü. Çıplak ayaklarla halının üzerinde büyük adımlarla yatağa gelen adama güldü. Adrian'ın zihnini temizleyen gerçeklere uyanmasını sağlayan bir gülüştü.
Gülümsemek!
İki dudağın arasına giren nazlı boşluk, beyaz inci gibi dişlerin rüyaları süsleyecek aşkla parıldaması.
Adrian'ın düşünebileceği tek şey Jessie'nin dudaklarının aralanıp o ölünesi ipeksi sesini duymaktı. Kadının bu denli mutlu olması içinde derinlerde bir yerde onu mutlu ediyor kalbini sarıp sarmalayan sıcacık bir etki bırakıyordu. Yutkundu Adrian. Kendini bu denli neyin etkilediğini düşünmeye koyuldu.
Düşünüyordu.
Uzun saman sarısı saçların güneş gibi parıldaması mıydı etkileyici olan?
Kiraz dudakların arasında göz kırpan kusursuz dişleri mi?
Dünyada duyamayacağı bir çiçeğe ait olan kokusu muydu yoksa?
Gülünce kızaran gül yanakları mıydı?
Gözlerinin, ormanları hapsetmiş yeşil tonuna mı?
Yoksa bütün bunların tamamına mıydı?
Bilmiyordu.
Aslında bakılırsa bilemiyordu. Kalbi de aklı da son derece karışmıştı. Adrian'ın duyguları karmaşıktı. Yanında yatan kadına olan hisleri çok bilinmeyenli denklem gibiydi. Derin dehlizleri andıran bakışları, hesaplamadan korkusuzca yaklaşması adamı zorlayan unsurdu. Evet! Arzu kanında asit etkisi bırakıyordu fakat masum bir kadına o istemeden dokunamazdı. Jessie ile bir şeyler yaşaması için işin içinde duygularda olmalıydı. Sadece arzu ona istediğini veremezdi.
Adrian ona baktığı her an, içinde bir şeylerin yer değiştirdiğini biliyordu. Jessie'ye olan ilgisi olduğundan fazla ve gerçekti, bunu tüm kalbiyle hissediyordu. Yatağa uzandığında tek kolunu kıvırarak başının altına aldı. Dudaklarına oturan tembel gülümsemeyle kendi kendine dalga geçti. Hayatına bomba etkisi yaratan bu kadın dengesini alt üst ediyordu. Hislerinin ne olduğunu düşünmeyi sonraya bırakmaya karar verdi.
Jessie'nin dikkatli bakışlarından Adrian'ın değişken ruh hali kaçamadı. Sakin bir nefesle adamı taklit ederek sırtüstü uzanıp tek kolunu kıvırarak başının altına aldı. Dirsekleri birbirine değiyor tenlerinin ısısını hissedebiliyorlardı.
"Bir problem mi var?" diye sordu Jessie, kısık sesi çekinikti. Adrian Jessie'nin sorusu ile kendine gelirken başını ondan tarafa çevirdi. Gözleri kapalıydı kadının. Kırmızı dudakları nemlenmiş ve aralıktı. Yanaklarına vuran gece lambasının ışığı parıldamasına sebep oluyordu. İç çekerek başını çevirdi ve tavana bakmayı sürdürdü.
Gelmiyordu aklına bir şey, kaçmıştı da uykusu. Yorucu bir gündü. Jessie'nin ailesi arkadaşları derken koşuşturmadan bir hayli yorgun düşmüştü fakat gram uykusu yoktu. Burnu da sızlıyordu inceden. Yediği yumruk kendini hatırlatırcasına ara ara sızılarla yokluyordu. Jessie ise pes etmişti. Adrian'dan cevap alamayacağının bilinciyle adama taraf dönüp onu izlerken uykunun kollarına bırakmıştı kendini. Bacaklarını karnına çekerken iki elini birleştirerek yanağının altına sıkıştırdı.
Kirpikleri yanaklarına düşmüş huzurla uyuyordu. Adrian da yan dönerek kadını izlemeye koyuldu. Evet, bir takım duygular belirmişti ama bunun geçici bir heves mi yoksa kalıcı mı olacaktı, bilmiyordu. Kaşları çatıldı adamın. Kadının gideceği aklına geldi. Gidecekti ama nereye? Nasıl yaşayacaktı? Büyükannesi ile geri kalan hayatı nasıl olacaktı? Ya o hayatta kendine de bir yer var mıydı?
Sorular beyninde dönüyor ve uykusunu kaçırıyordu.
İç çekti.
Okyanusu yutan gözlerini kapayarak öylece uzandı. Jessie er geç gidecekti. Adrian ne yapacağını bilmiyordu. Sözünde duracaktı. Büyükannesi iyileşir iyileşmez Jessie de sözlerini tutacaktı. Ailesinin evlilik sevdasını köreltmesine yardım edecekti. Uyurken ne huzurluydu Jessie. Adrian derin düşüncelerle boğuşurken kadını izledi uzun uzun. Jessie'nin düzenli nefes seslerini dinlerken karmaşık kalbinin aradığı huzuru bulduğunun farkındaydı. Usulca sokuldu kadına. Kor gibi yanan dudaklarını aralık duran yumuşak dudaklara değdirip duraksadı. Yumdu gözünü. Onu hissetmeyi sevmişti. Kadını uyandırmamaya özen göstererek geri çekildi.
...
Ben geldim, gelirken de dolu dolu bir bölüm getirdim 👊👊
Önceki halinden pek bir farklılık yok ama önemli değişiklikler ekledim. Farklı replikler de sürpriz olacak okuyana. Yazarken ben çok eğlendim o repliklerde, umarım ki okurken siz de çok eğlenir ve keyif alırsınız ✋✋
Yorumlarınızdan beni mahrum etmeyin. Olumlu olumsuz her görüşünüzü bekleyeceğim.
Keyifli okumalar dilerim ❤
Yorumlarınızı benden esirgemeyin ✋ ✋
Facebook Yazar Sayfası: Hayat-I Roman
Facebook Okur Grubu: Nurhayat Turna Okurları
Twitter: @sonsayfasihayat
İnstagram: @sonsayfasihayat
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top