Oyun başlasın!
İkiye on kala-Kentsel dönüşümler
-Alaz-
"Sen ciddi misin?"
"Evet."
"Hayır olamazsın."
"Nedenmiş?"
"Buna değer mi? Evlilik bu, evcilik değil!"
"Neden değmesin. Sen annemin her gün beni nasıl darladığını hiç bilmiyorsun. Çok bunaldım."
"Vasiyeti sen de dinledin. Bir sene... Duymadın mı?"
"Gayet işime gelir. Bir sene kafam rahat demektir. Ne o, bana aşık olmaktan mı korkuyorsun?"
"Ne münasebet. Senin gibi gıcığa nasıl aşık olabilirmişim? Sen kendine bak. Geçen akşam aşk meşk diyen sen değil miydin?"
"Dedim ya sana yardım etmek için."
"Yine de böyle bir şeyi kabul edemem. Hem benim planlarım başka. İstanbul'a evime dönüp çalışmaya başlayacağım. Formalite bile olsa evliliğe hazır değilim. Henüz okul yeni bitti. Benim için her şey yeni başlıyor ve planlarımda evliliğe yer yok."
"O halde amcanları zor durumda bırakmaya razısın. Yani sen bilirsin. Teklif var ısrar yok."
Tam arkamı dönüp gidecektim ki blöfümü yedi.
"Dur!"
Olduğum yerde çakılıp yüzümü ona çevirdim. Hiç konuşmaya niyetim yoktu. Bakalım neler söyleyecekti.
"Velev ki evlendik. Peki ya ben bir sene burada mı kalacağım?"
"Elbette."
"Burada nasıl kalabilirim? Ben çalışmak istiyorum."
"Burada iş yok mu?"
"Peki ya aileler..."
"Ne olmuş onlara?"
"Nasıl yapacağız. Bu oyuna nasıl inandıracağız. Yani bu çok kötü bir şey değil mi? Sen bunu annene nasıl yapabiliyorsun? O tatlı kadına?"
"O tatlı kadın benim çok tatlı canıma okuyor ama..."
"Çok kötüsün."
"Öyle deme nikahta keramet vardır."
"Yok yok... Bir sürü masraf demek evlilik. Ben böyle bir şeyin içinde olamam."
"Ee, ben ne diyorum. Bir nikahla geçiştiririz işte."
"Yine de içim hiç rahat değil. Olmaz yani. Sırf amcalarım yüzünden seninle evlenemem. Belki başka bir çaresi vardır. Başka bir yol bulunur."
"Vasiyeti dinledin. Tek yol nişanlın olarak benimle evlenmen."
"Olmaz. Olmaz. Sana ve ailene bunu yapamam."
"Ayy, kuzummm.... Niye olmazmış. Bal gibi de olur. Bak oğlum seninle evlenmek istiyor." Bu konuşan Nihal sultandan başkası değildi ve meneviş gözlüm o an şoke olmuştu.
"Evet anne, daha demin beni ne kadar sevdiğini anlatıyordu ama iş evliliğe gelince çekiniyor. Aceleye getiriyorsun diyor. Hem de ortada vasiyet varken bir de sen konuş."
"Ah kuzumm. Çekinecek ne var bunda. Gönüller bir olduktan sonra ha bugün ha yarın."
Aman Allahım annem olayı anlamıştı ama yanlış anlamıştı. Kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum. Nihal Sultan tam bir Quinn'sin.
Hiç bozuntuya vermeden devam ettim "Gördün mü aşkım annem bizden daha çok istiyor."
Hazal'ın o anki bakışlarını görmenizi isterdim. Canıma okuyacağını bilmesem o anı ölümsüzleştirirdim.
-Hazal-
Sanırım kapana kısılmıştım. Maddi manevi perişan olacak olan amcamlar, Alaz'ın teklifi ve her şeyi gerçek zanneden Nihal teyze. Kaçış yolum resmen tıkanmıştı.
Nihal teyzenin sesiyle kendime geldim.
"Tabii kabul etmez. Ne kadar ruhsuz bir çocuksun. İnşaata demir mi alıyorsun. Romantik hödük... Ah kızım kusura bakma artık bundan sonra senin eline teslim ediyorum yont bu odunu."
Ay birden öyle hoşuma gitti ki... Alaz'ı yontmak benim için büyük bir zevkti. Üfff dalma derine Hazal..
"Ben sizden bir gün müsaade istesem perşembe günü kararımı açıklasam olur mu?"
"Ama pazar günü son gün amcanlara ne diyeceğiz şimdi?"
"Konuştuğumuz gibi söyleyeceğiz. Herkesin beni anlaması gerekiyor kolay değil"
"Alaz, Hazal haklı sıkboğaz etmeyelim, bırakalım düşünüp karar versin."
"Tamam nasıl isterse öyle olsun." dedim ama içim hiç rahat değil.
"Anneciğim sen aşağıya in, biz geliyoruz, gelince de hep birlikte anlatırız.
"Tamam oğlum. Hazal kızım benim üç oğlum vardı, inşallah bir de kızım olacak sayende" dedi ve gitti.
Yap duygu sömürünü Nihal teyzem sen de vur bam telimden off offf.
"Bak Hazal artık bu oyun değil. Ciddi bir iş eğer kabul edersen sen benim karım ben de senin kocan olacağım. Annem bizi aşık sanıyor. Formalite işi değil aynı evde birlikte yaşayacağız."
Elimi tuttu yavaş yavaş okşamaya başladı. "Amcanları kurtarmış olacaksın. Bizim bir yuvamız olacak. Annemin bir gelini veeee."
Aradığınız Hazal'a şu anda ulaşılamıyor. İki kuruşluk aklım vardı, onu da şimdi o aldı ya bu bana dokununca neden benim düşünme yetim yok oluyor?
"Hı hı haklısın tamam."
Ay neredeyse belediye ne tarafta diye soracağım. Hipnotize uzmanı Çakalll!.. Bu adam bana düpedüz yürüyor ya... Yoksa kırık aklımla ben mi yanlış anlıyorum. Bu işlerde ne yazık ki acemiyim ve doğru dürüst durumu anlayamıyorum.
Topla kızım kendini Hazal eğer böyle yelkenleri suya bırakırsan alimallah bu uyanıkspor on ay sonra seni doğumhaneye yetiştirir.
"Tamam perşembe gününe kadar mühlet ver. Düşünmem lazım. İkimiz için en iyisi neyse ona karar vermeliyim." diye konuşurken parmağını yanağımda gezdirmeye başladı. Oha! Vallahi yürüyor. O kehribar gözlerini gözlerime dikti ve "Peki sen nasıl istersen meneviş gözlüm" dedi ve ayağa kalkıp elini uzattı. Bense hala az önceki temastan ve bana hitap ettiği meneviş gözlümde kalmıştım.
Herkesle konuşmuştuk perşembe günü karar vereceğimi o zamana kadar kimsenin beni rahatsız etmemesini istedim anlayışla karşıladılar. Sonra kızlarla odada toplandık. Olanı biteni anlattıktan sonra Zeynep "Hazal şaka maka evleniyorsun film gibi kızlar ben gelmeden devam etmeyin?" dedi. Sonra koşarak lavaboya koştu çok tatlıydı yaa...
Eda hep gerçekçiydi mantığını kullanıyordu. Kafasına yatmayan bir şeyler vardı. Mert'le görüşüyorlardı ama onun da önceliği mesleğiydi. Tabii benimki gibi bir durumda da değildi. Eda şüpheli bir bakışla "Sen yoksa sahte evlilik mi yapacaksın? Serkan'ı kandırmak için Alaz'ı yalandan nişanlın yaptın hepimiz anladık ama bu evlilik nereden çıktı. Amcanlar yüzünden mi? Bana bak, sakın böyle bir şeye kalkışma sakın! Saf mısın kızım sen. Halbuki aramızdaki en açık göz de sensindir. Ne oldu beynine format mı atıldı?"
"Yok canım. Öyle değil... Şey... Sanki çok sıcak oldu. Pencereyi mi açsak. Buraya Akyaka değil de Akyakan denmeli bence."
"Kelime şakası mı yapıyorsun sen."
"E, hayat şaka yapılmadan geçilmez."
"Sana fena dalarım."
"Ben de sana fena dalarım. Sen kimsin numaralarını kime çekiyorsun bakayım. Yemem ben."
"Yemezsen yediririm."
"Bak bak. Haspama bak. Boynuz kulağı geçer diyorsun. Sen bu ağızları kimden öğrendin bakayım. Mert'ten mi?"
"Diyelim ki öyle sen bu dümen kırmayı nereden öğrendin müstakbel, sahte nişanlın Alaz'dan mı? Ay pardon yoksa kocan mı demeliydim."
Nihayet konuyu kendimden uzaklaştırmış ve dağıtmıştım, bu açıdan avantajlıydım ama geri tepmesi an meselesiydi. Aramızdaki münakaşa bir tür laf yarışına hatta sidik yarışına dönmüştü.
Neyse ki Murat aşağıdan seslendi. "Kızlar hadi sizi dışarıya çıkarayım Mert'le Yiğit de geliyor" dedi. Ve ben cevap vermekten yırtmıştım haspalar havaya uçtu. Fırsat ayağıma gelmişti resmen.
Yine de ayyyy içime bir burukluk çöktü. Kehribarım gelmiyor mu yani? Hazal sen de tam bir dengesizsin. Perşembeye kadar rahatsız etme demedin mi? Aferin good girl.
Hepimiz aşağıya indik. telefonlarımızı aldık ve dışarı çıktık. Mert'le Yiğit'in otuz iki dişini görüyordum. Dönmemle arabaya dayanmış. Bad boy bana yandan çarklı bir gülüşle bakıyordu.
"Ben ne dedim sana niye geldin"
Arabadan uzaklaşıp yanıma geldi elimi tuttu.
"Sen eve gelme dedin, bir de yarın gözüme gözükme dedin, daha günün bitmesine üç saat var. Ben de nişanlıma dondurma ısmarlamayı düşündüm" dedi ve sahile yürümeye başladık. Yok yok bu bana bayağı bayağı bodoslama yürüyor. O gece romantik romantik aşktan söz etmesinden belliydi. Hoşuma da gidiyor aslında...
Hediyelik eşyaların önlerinden geçerken dükkan sahipleri çıkıp Alaz'a ve bana hayırlı olsun dileklerini sunuyor, tebrik ediyorlardı. İnşallah o aklıma gelen şeyi yapmıyorsundur Alaz efendi yoksa seni elimden Akyaka'yı bırak tüm Ege kurtaramazdı.
-Alaz
Aslında kötü bir niyetim yoktu. Sadece onun nişanlım ve evleneceğimiz için de müstakbel eşim olduğunu herkesin bilmesini istiyordum. En sonunda sahile vardık banklara oturup denizi izlemeye başladık. Murat yolda bir arkadaşını gördü. Onunla sohbet etmek için bizden ayrıldı. Dondurmalarımızı almıştık. Menevişim Limonlu vişneli seviyordu. Bense kakaolu ve vanilyalı... Ne kadar farklı tatlar o ekşi, bense tatlı seviyorduk.
Hazal'ın eline dondurma aktı ve dondurmayı tutmam için bana uzattı ve ben de normalde hayatta yapmayacağım bir şeyi yaptım külahın en üstündeki limonlu dondurmanın tadına baktım gözleri şokla büyüdü.
"Sevdim limonluyu hiç tatmamıştım ama çok hoşuma gitti" dedim.
O ise hem bana bakıyor hem de ellerini siliyordu işi bitti ve külahını geri aldı.
"Her şeyin tadına öylece bakamazsın. Bazen bünyene ters gelir, alerji yapar alıştıra alıştıra tadına bakmalısın."
"Çekimserlikle yaklaşıp zamana bıraktığında tadı değişip yok olabilir. Fırsatını bulunca tadına bakmalısın."
" Her şeyin tadına bakar mısın?"
"Hayır sadece merak ettiklerimin."
Tam o sırada parmağımı dudağına uzattım ve kenarına bulaşan dondurmayı alıp parmağımı yaladım.
"Şimdi daha güzelleşmiş sanırım limonluyu sürekli yiyebilirim ben de" dedim ve göz kırptım.
Diğerleri ayaklarını denize sokmak için sahile geçtiler. Hazal deniz soğuktur diye istemedi.
-Hazal-
Ayy bana bir şeyler oluyor. Bu çocuk kesinlikle kalbe zarar. Yoksa ona olan zaafımı mı fark etti? Bu neydi böyle? Dudaklarıma dokunduğu anda alev almaya başladım. İtfaiye yetişşş!... Yangın var, tutuşuyorum. Bu işin sonu ne olacak? Alaz gittikçe bana yaklaşıyor, temaslardan temaslara koşuyor. Belki de tüm bunlar beni evliliğe ikna etme çabasıdır. Ne belli? Neyin gerçek neyin sahte olduğunu kestirememekle birlikte tüm benliğim kehribara doğru çekiliyor. Öyle zamanlarda sanki bir büyünün etkisi altındaymış gibi hissediyorum. Offf! Bu iki gün nasıl geçecek? Ya da gerçekten de burada kalmayıp istikameti ait olduğum yere, yani İstanbul'a mı çevirmeliyim? Bu düşünceyi kafamda evirip çevirirken dondurmam çoktan bitmişti.
Arkamızdaki büfeden gelen bir garson elindeki tepsiyle çıkageldi.
"Abi fazladan kahve yapmışlar. İçer misiniz?"
"İçeriz tabii."
"Sade mi?" Diye sordum.
"İkisi de sade olur mu?"
Ben başımla onaylayınca Alaz iki fincanı da tepsiden aldı. Birini bana uzattı.
"Sen de benim gibi sade seviyorsun demek. Bak senin hakkında bir şey daha öğrendim."
Ay iyi halt yedin. Ne istiyorsun madalya mı takayım yakana yoksa plaket mi sunayım. Ay bakma öyle çapkın çapkın. Şimdi bayılacağım.
"Kızlar da bir türlü gelmedi. Dondurma bitti kahveye geçtik hala yoklar. Ne yaptılar acaba topyekun niyeti bozup denize mi girdiler?"
"Kızları bilmem ama ben Mert ve Yiğit'le gece çok denize girdim burada. Öyle sandığın gibi soğuk olmuyor."
"Madem öyle sen de gidiverseydin."
"Olur mu hiç. Güzel nişanlımı bırakamazdım."
"Güzel nişanlı?.."
"Ah yanlış söyledim. Güzel değil çok güzel demeliydim."
Ay sen de fena değilsin. Yok yok itiraf ediyorum çok yakışıklısın hem de çok. Ama bu itirafımı içime içime söylüyordum tabii.
Kahvelerimiz bitmişti. Alaz
parmağıyla işaret edip fincandaki bir öbek telveyi gösterdi bana. Güya birbirine sarılmış bir çifte benziyormuş.
"Hiç de bile benzemiyorrr!"
"Nasıl benzemiyor. Basbayağı benziyor işte. Bak adam kızın elini beline dolamış."
"Hani eli nerede?"
Tekrar parmağıyla işaret etti. "Bak işte."
Tam ben telvedeki çiftin birbirlerine nasıl sarıldığını fark etmişken bir kol belime dolandı ve beni kendine çekti. Onun bedeni mi sıcaktı yoksa ben tekrar mı alev aldım kestiremiyorum.
Kehribar gözlerini gözlerime çevirdi ve "Bak işte böyle. Telvedeki resim de aynı bizim gibi..." Sonra gözlerimin derine bakıp "Öyle değil mi?"
O an kaç watt ile çarpıldım bilmiyorum.
"Şeyy... Bizim gibi... Ya-yani..."
"Bak falımda bile çıktın. Benden kurtuluşun yok."
Kendine gel Hazalll... Kendine gel! Erime öyle. Hamur gibi salma kendini....
"Onun fal olması için önce fincanı ters çevirip kapatman lazım. Sayılmaz."
"Bal gibi de sayılır. Telve telvedir. Bunun tersi düzü olmaz."
"Hem onun ben olduğumu nereden çıkardın?"
Kolunu tekrar belime dolayarak "Buradan çıkardım" dedi. Ve başını hafif hafif bana doğru yaklaştırdı. Gözleri dudaklarımdaydı. Sanırım o an kalbim durdu ya da o kadar hızlı atıyordu ki artık hızına yetişemiyordum. İşin tuhafı ben de otomatikman ona doğru yaklaşmaya başladım. Ay biri beni durdursuuunnn.... Bu bacınız, bu kardeşiniz elden gidiyoorr...
"Hazaaaalll!"
Bu ses, bu ses hiç yabancı değil!.. Eda'nın uzaktan gelen sesleriyle kendime geldim. Tam zamanında yetiştin Eda... Yoksa bu gidişle itfaiye bile beni söndüremeyecekti.
Arkadaş gurühu nihayet yanımıza varmıştı ve Alaz'ın çekim alanındaki büyülü dünyadan sıyrılabilmiştim.
Alaz ve Hazal ın planları bakalım hangisi başarılı olacak😉
Beğeni ve Yorumlarınızı eksik etmeyiniz? 🌸
Lütfen Beğenileriniz için ⭐ işaretlermisiniz? 🤗🌸
Hikayenin devamını okumak için sayfayı yukarıya kaldırıp sonraki bölümleri okuyabilirsiniz
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top