ilk gece...
Bir dolaba bir kapıya bakıyordum. Hangi şoku daha çabuk sindirsem acaba derken Alaz ayaklarımın dibine yapıştı. Tamam kocacığım ayaklarıma kapanmana gerek yok anladım hoşlanıyorsun benden ama bu kadarı çok fazla.
Sırt üstü döndü bana bakıyor ben de eğildim kuşbakışı ona bakıyorum.
"Buradan çok güzel görünüyorsun karıcığım."
"Sen de çok sevimli ve şapşal görünüyorsun kocacığım" anam ben ne dedim.
"Senin güzelliğin beni sersemletiyor, o kesin ama sevimli olduğumu da sen tescillemiş oldun aşkım."
Elimi uzattım, kalkmasına yardım etmek için ama bir hamlede beni kendine çekti. Allah'ım sen koru beni. Sanırım bu muharebenin mağlubu ben olcağım...
"Evet, Hazal hanım nerede kalmıştık."
"Hiçbir yerde kalmadık. Üstüme iyilik sağlık. Sanırım anlaşma şartlarını unuttun. Biz gerçekten evlenmedik" diye söylenip ayağa kalkmaya çalıyordum ama gelinlik yüzünden sürekli düşüyordum.
"Sen beni neden hiç dinlemiyorsun. Sana yapma dediğim halde niye kendini tehlikeye atıyorsun."
Ooh kaldığımız yer orasıymış ay ben de şey zannettim.
Şu anda Alaz'ın kucağında oturmam ve onunla burun buruna olmam sorun değildi zaten..
Alaz konuşmasını bitirince bir yüzüme bir de kucağına baktı ve yüzünde gördüğüm çakallığı tarif edemezdim..
"Çok rahat görünüyorsun. Normalde seni bu odaya kucağımda getirmem lazımdı ama olsun kucağımda oturman da bana uyar."
Bezgin ve sinirli birşekilde yüzüne baktım.
"Beni çeken sendin ve gelinlik yüzünden ayağa kalkamıyorum. Başka mana çıkarmasak mı acaba?"
Bana yardım etti ve ikimiz de ayağa kalktık. Ben tekrar dolaba gidiyordum ki beni durdurdu. Kendine çevirdi.
"Bekle beni." dedi ve şifonyere yöneldi çekmeceyi açıp kırmızı kadife bir kutu çıkardı. Yanıma gelip beni döndürdü. Boynuma kaşıkçı elmasıyla birleştirilmiş bir mücevher taktı.
"Bu ne için?"
"Yüzgörümlüğü için annem almış."
"Yüzümü hep görüyorsun. Ayrıyetten görmek için rüşvet vermene gerek yoktu."
Artık kendimi tutamıyordum, kahkayı patlattım.
"Elmas madenini direkt üstüme yapsaydınız daha az zahmetli olurdu."
"Hazal yarın sabah bu espriyi sevgili kayınvalidene de yap hep birlikte gülersiniz" dedi ve göz kırptı. Sustum ben de...
"Benden istediğin bir şey var mı? Eğer yoksa ben duşa giriyorum. Terden sırılsıklam oldum."
"Yok yok merak etme senden istediğim bir şey yok da sen neden duşa burada giriyorsun?"
"Ha öylemi... Sen bekle ilerideki derede çimer gelirim ben şimdi."
Bazen gerçekten beynim çalışmıyor. Adamın odasındayım şu anda.
"Şey pardon tamam sen gir duşunu al."
Birden odayı incelemeye başladım. Bayağı ferah ve genişti. Duvar komple camdı ve dışarısı gözüküyordu. Usulca oraya yöneldim. Cam kapıyı açıp dışarıya çıktım ve harika bir havuzla karşılaştım. Adamdaki rahatlığa, lükse bak kişisel havuzu var. Komşuda pişer bize de düşer artık. Bir yıllığına bu oda ve bu havuz bana da aitti. Şimdi kendimi içine atmamak için zor tutuyordum o başka.
Tekrar odaya döndüm. Bu odada bir şey eksikti, ne eksikti diye düşünürken büyük bir şok yaşadım. Ama burada uyuyacak başka bir şey yok!.. Tabii havuz kenarındaki şezlongları saymazsak.
Kanepe nerdeydi? Aman Allahım ben bu şoku daha atlatamamıştım ki Alaz banyodan belindeki havluyla çıktı.
Oh My Goodddddd...
Hemen arkamı döndüm.
"Sen ne yapıyorsun ya insan bu şekilde çıkar mı?"
"Neden, sen beni üsttsüz görmüştün hatırlarsan."
Ay edepsiz...
"Olabilir o denizdeydi. Git pijamalarını giy hemen!"
Sırtımı döndüm.
"Emredersin karıcığım. Ama bence fazla abartıyorsun. Ne var bunda canım. Hep böyle mi olacak yani. Kendi odamda huzurumu, rahatlığımı ilk günden sömürmeye başladın. Helal sana."
Bir süre geçti artık giyinmiştir herhalde.
"Giyindin mi? Tamam mı?"
"Evet, giyindim."
Giyindim dediği şey sadece bir şorttu.
"Bu mu? Bu kadar mı? Üstü nerede?"
"Evet, ya ne giyseydim, bu burası Muğla yanıyor ortalık."
"Pardon ama fazla mı rahatsın acaba? Farkındaysan artık odada tek başına kalmayacaksın. Hem kanepe nerede? İlk önce onu bana bir açıkla istersen..."
"Kanepe derken?.. Koltuk takımı mı istiyorsun?"
"Senin yatacağın kanepe!"
"Ya ben niye kanepede yatıyorum? Şurada mis gibi yatak var."
"Ay öyle şey mi olur?"
"Niye olmazmış?"
"Şimdi delireceğim. Olmaz işte çünkü orada ben yatacağım."
"Ohh... Hayallere gel!.. Hanımefendi rahat yatakta yatacak. Ben zavallı kanepe köşelerinde... Olmaz. Sanırım sen çok fazla dizi izlemişsin. Kanepede yatmayacağım ikimiz birlikte yatakta yatacağız."
"Asla olmaz anlaşmıştık."
"O anlaşmada Alaz kanepede yatacak diye bir kural yok ama!"
Hemen maddeleri düşünmeye başladım olmuyor. Aklımı bir türlü toparlayamıyorum. Artık nasıl bir yüz ifadesi takındıysam Alaz elime bir kağıt verdi.
"Daha fazla kendine işkence etme. Bu senin hazırladığın anlaşma kağıdının bana verdiğin kısmı. İyice bak sen burada ne yazdıysan ben onlara uyarım sadece."
Doğruydu ben nasıl böyle bir şeyi gözden kaçırırım.
"İmkansız yerde yat o zaman."
"Hiç kusura bakma sen de ben de bu yatakta yatacağız. Sen beni sapık filan mı sanıyorsun? Bana güvendiğini sanıyordum. Koskoca yatak. İki kişinin arasına otoban sığar nerdedeyse. Ne o yoksa bana değil de kendine mi güvenmiyorsun? Bak korktum şimdi. Ya gece kalkıp üstüme atlarsan ne yaparım. Gitti namusum!.. Ayy... Ne yapsak?"
"Sen dalganı geç. Ama bu sorun burada çözülecek."
Gözüyle yatağı işaret ederek "Sorunun çözümü belli. Sen annemi bilmiyorsun eğer bir şeyden şüphelenirse Sherlock Holmes bile yanında acemi kalır."
Ben umutsuzca gözlerimi yatağın üzerinde gezdirirken Alaz sözlerine devam etti.
"Bu arada sen neden hala gelinlikle dolaşıyorsun. Yardıma ihtiyacın varsa söyle zevkle yardım ederim."
Bir de göz kırpıyor sapık!
"Gerek yok ben hallederim. Şey ben minyonlu pijamalarımı bulamıyorum."
"Annem senin için kızlara alışveriş yaptırdı. Her şeyi onlar yerleştirdi Eda'ya sor o bilir."
Soramam şimdi bana dünya kadar soru sorup sorguya çeker. Dolaba tekrar gidip baktım ama yok bunlar giyilecek türde şeyler değil.
"Minyonlarını bulamadıysan önemli değil sabah buraya geldiklerinde öğrenirsin nereye kaldırdıklarını. Çok geç oldu hadi uyuyalım lütfen."
En usturuplusunu bulup kızların üçünede saydırıp banyoya gittim. Fakat bir sorun vardı. Gelinliği giymemde kızlar bana yardım etmişti. Fermuar belimdeydi. Hadi az kaldı Hazal. Zaten sorun da fermuar değil üstündeki düğmeydi. Ne kadar uğraşırsam uğraşayın başaramadım. En sonunda kapıyı açıp Alaz'a seslendim ama ne yazık ki Alaz uyumuştu.
Tekrardan düğmeyi açmayı denedim ama olmadı. Birkaç defa seslendim duymadı kış uykusuna yattı sanki.
Yanına gittim ve tekrardan seslendim olmuyor. En son çare dürttüm ilk hamle başarısız. İkinci hamlede daha sert dürttüm. Bir şeyler söyleyip sırtını döndü. Üçüncüde biraz dozu kaçırıp azıcık öküze dürter gibi olunca sıçradı.
Tebrikler Hazal. Alaz'ın aklı gidip geliyordu şimdi komple gitti sayemde bravo.
"Ne oldu? Deprem mi oluyor?"
"Hayır. Ben uyandırdım seni?"
"İyi misin? Bir yerin mi ağrıyor acıktın mı?"
"Sakin ol uykucu şampiyon senden bir iyilik isteyecektim ama sen de hemen uyumuşsun maşallah top atsan umrunda değil."
"Stresten kaç gündür uyuyamıyordum. İçim geçmiş bu arada yatak çok rahatmış. Sen ne yapıyorsun? Neden uyumadın?"
Bak buna çok sevindim çünkü bu yatakta son kez yatacaksın ilk iş yarın bir kanepe alacaksın Alaz efendi.. Neyse şimdi asıl konu...
"Şey... Alaz ben düğmeyi çözemedim bana yardım eder misin?"
"Hangi düğme?"
Arkamı döndüm.
"Fermuarın üstünde gizli düğme var. Giyinirken kızlar vardı, onlar yardım etmişti."
"Tabii ki yardım ederim, sen merak etme."
Birden ona döndüm. Bak gözlerini kapatacaksın. Sakın bakmayacaksın tamam mı?"
"Ya sen gerçekten çok dizi izliyorsun. Ben gördüm ya seni denizde."
"O başka bu başka. Hem gördüm ne demek? Beni mi dikizledin sen?"
"Hey Allahım aklıma mukayyet ol. Gözlerimi kapatırsam nasıl açacağım? Benim akıllı ve güzel karıcığım?"
"Ellerinle açacaksın gözlerinle değil. Dokunarak çözeceksin" ne dedim ben yaaaa.
"Sadece düğmeye odaklan yani. Dokunmak da yok."
İşaret parmağımıda yüzüne tehdit eder gibi salladım.
"Of sen de bakmak yok, dokunmak yok düşünce gücümle açayım istersen."
"Hiç fena olmaz" dedim.
Gülmemek için dudağımın içini ısırdım ama yine de kıvrılmasına engel olamadım. Gerçekten şu anda uyku mahmurluğuyla çok tatlı saçı başı dağılmış baygın bakan gözleri oy oyyy bronz teni ve kaslı la la lala...
"Hazal ateşin mi var? Yanakların kızardı birden."
"İyiyim iyiyim gelinlikten oldu. Biraz da sıkıyor. Hararet bastı iyice... Acele et lütfen. Daha fazla bu gelinliğin içinde kalmak istemiyorum. Yetti. Acilen soyunmam lazım. Yani banyo için."
"Tamam, hemen hallediyorum."
Parmakları tenime değdiği anda elektrik çarptı. Karnımın içi kıpır kıpır oldu ve sırtımın gerilmesine engel olamadım. Sanırım tepkimi fark etti hadi aç artık şu düğmeyi oyalanma...
Ben ruhumu teslim etmekteyim.
İçimden acele et dedikçe, Kehribar yavaşça düğmeleri açıyordu. Arada parmaklarının tenime deymesiyse cabası...
Bir ara bilerek ve isteyerek yaptığını düşündüm. Arkama döndüm ve tedirgin ve utangaç bir bakış attım. Bakışlarımdan anlayacak olmalı hislerimi ki elleri acele etmenin telaşıyla hızlanırken nefesini boynumda hissedebiliyordum. O da etkilenmişti eminim.
Fısıltıyla "Alaz" dedim o da bana aynı şekilde "efendim Hazal"
"Acele eder misin lütfen?"
"Tamam bitti zaten. Bu düğmeleri ne kadar küçük yapmışlar. Vallahi bizim kalın parmaklarımıza göre değil. Fermuara da yar..."
O an panikledim. "Yok yok ben hallederim. Sen zahmet etme."
Yıldırım hızıyla banyoya girdim ve hemen üzerimdekinden kurtuldum.
Çok ferah, geniş, oldukça şık bir banyoydu. Kocaman bir jakuzi vardı. Şimdi incelemeyi bırakıp hemen duş almalıydım.
Nihayet kuş gibi hafifleyip rahatlamıştım. Dolaptan seçtiğim geceliği banyoda giyindim. Aynaya baktım. Yanaklarım kızardı. Üstüme tam oturmuştu. Ama bu gecelikle ben, ben değildim sanki. Daha büyümüş gibi ya da ne bileyim aynadaki bendim de daha dişi halimdi. Yani benim hiç bilmediğim halim. Göğsüme kadar inen bir dekoltesi vardı. Bel kısmında ise ince danteller... Ama neyse ki etek boyu dize kadardı. Yine de pijamalarım kadar rahat değildi.
Banyodan çıktığımda Alaz çoktan uyumuştu. Artık gözlerimi açık tutamıyordum. Ben de usulca ve de çekine çekine yatağa girdim. yatağın en ucuna iliştirdim kendimi. Bacaklarımı uzattığımda Alaz'a baktım. Sırtı bana dönüktü. Doğru söylemiş. Yatak gerçekten çok büyük. Ne demişti aradan otoban geçer. Ama yine de ilk kez yani bizim kızlar dışında biriyle uyuyacaktım. Bir taraftan uykunun huzurlu kolları beni sararken bir taraftan da gerildiğimi ve kendimi sıktığımı ayrımsıyordum. Ama öyle bir yorulmuşum ki... Zihnime Alaz ile arama yastık koyma fikri gelse de o an hiçbir uzvumu hareket ettirecek takatimin kalmadığını anladım. Bu loş karanlıkta dolaplarda yastık arayamazdım. Gözlerim öyle ağırlaştı ki sonunda uykuya yeniliverdim.
Perdelerin arasından sızan sabah ışığı uyanmama neden olmuştu. Off saat kaçtı acaba? Kendimi hala yorgun hissediyordum. Her tarafım nasıl da kasılmış. Neyse ki nasıl yatmışsam öyle uyanmıştım. Yani olduğum yerde. Sırtımı Alaz tarafa dönmeye cesaret edemezken gözlerim yeniden kapanıyordu. Yok yok en iyisi biraz daha yatayım. Başımı hafifçe yana çevirip müstakbel kocama göz ucuyla baktım. O da olduğu yerde nasıl yattıysa öyle uyuyordu. Biraz daha kestirsem fena olmayacak.
Tekrar uyandığımda kendimi daha hafif hissediyordum. Demek ki yeterince dinlendim. Fakat o da ne alnımda buğulu bir sıcaklık hissediyordum. Sanki bir esinti gibiydi. Saçlarım hafif bir devinim içindeydi. Gözlerimi kalbim çarparak açtım. Hemen kafamı kaldırdım. Ay başım Alaz'ın omzundaymış ya. Bir baktım şişkin kehribar gözleri bana yumuşak bakışlarla bakıyor. Bu da ne demek oluyor. Uyanıp kafamı omzuna koymuş demek ki edepsiz...
"Sen ne yapıyorsun ya" diye sorarken kafamı iyice kaldırdım.
Eliyle ağzımı çevik bir hareketle kapatarak "Şiişştt... Sessiz ol. Evdekiler duyacak."
Hak vermiştim. Doğru söylüyordu. Elini ağzımın üstünden kaldırırken ona anladığımı işaret eden bir baş hareketi yapmıştım. Bu kez ses tonumu düşürerek "Sen bana niye sarılıyorsun ya."
"Ne diyorsun kim kime sarılmış. Uyandığımda başın omzumdaydı."
"Yalancının. Sabah uyandığımda gayet kendi yerimdeydim. Sen yaptın değil mi?"
"Evet, ben yaptım. Yakaladın beni. Hatta şu koca bacağı da seni uyandırmadan üzerime ben attım. Tüm gece bunu yapmak için fırsat kolladım" dedi ve üstümüzdeki pikeyi kaldırdı.
Ohaaa!.. Hazal adamı bacağınla kapsamışsın ya sen. Ha bir gayret daha üstüne çıkacakmışsın. Bu ne? Bu nee?.. O an suratımın renginin kırmızının hangi tonunda oluğunu öğrenmek bile istemiyordum. Adamı nasıl da kapsamışım ya... Rezalet. Bu işten sıyrılmak için çamura mı yatsam acaba?
"Olabilir uyku şeysi herhalde. Tüm gece kasmışım kendimi. Bacağımı esnetmek istemişsem demek ki. Hem sen madem uyandın ve bunun farkındasın neden beni uyandırmadın, bacağını kaldır diyebilirdin."
"Tamam karıcığım, haklısın karıcığım. Lütfen bacağını üstümden çeker misin? Lavaboya gitmem gerekiyor." Demesiyle bacağımı hemen kaldırdım. Ah Hazal ah. O kadar laf söyleyene kadar çeksen ya bacağını. Senin anlama kabiliyetinde paslanma oluşmuş. Acilen yağla o kafanın içindekileri. Rezil edip durma kendini Hazalll. Bir çift kehribar gözün bir tek kaslı omzun seni bu hale getirmesine izin verme Hazal. Sık dişini... Aklını başına devşir.
-Alaz-
Sabaha karşı uyandım. Artık nasıl yorulduysam kılım dahi kıpırdamamış. Otuz yaşında bir erkek için nadir de olsa ilk defa biriyle aynı yatağı paylaşıyorum. Hiç kimsenin nefesini, ısısını kokusunu hissederek uyanmadım şimdiye kadar. Hazal'a baktım yatağın en ucunda yatıyordu. Kendini güvenceye almış. Korkma Meneviş gözlüm sen bana tüm benliğinle, kendi isteğinle gelmediğin sürece sana istemediğin hiçbir şekilde asla dokunmayacağım.
Saat daha çok erkendi ve ben de tekrardan uyumaya karar verdim.
Aman Allahım sanırım rüyamda karabasan görüyorum. Böğrümde bir ağırlık var. Boynumda sıcak bir nefes. Nane kokusu alıyorum. Bu nasıl bir rüya paranormal bir senaryodayım sanki. Gözlerimi açtım. Hazal'ın başı sağ omzumda saçları yüzünü kapatmış. Her nefes alış verişinde ruhumu mest ediyor. Ama bu üstümdeki ağırlık hala devam ediyor. Kafamı zor da olsa aşağı döndürdüm. Pikeyi kaldırmamla ağzımdan istem dışı olarak "yuhh" kelimesinin çıkmasına engel olamadım.
Hazal'ın bacağı üstümdeydi. Tebrikler karıcığım artistik jimnastikçilere taş çıkartırsın. Ürkütmemek için o ağırlığa katlanarak müdahale etmedim.
Saçlarını kokladım. Ciğerlerime dolan enfes kokusuyla irademi zorlayarak formalite kurbanı olan ilk gecemize içimden küfrettim ah ahhh....
Yüzünü saklayan kömür karası saçlarını çekerek muhteşem manzaramın seyrine daldım, resmen sanat eseriydi..
-Hazal-
En sonunda Alaz'la göz göze gelmemeye çalışarak hazırlanmıştık. Alaz'ın yüzünde bir tebessümle yanıma yaklaşıp bir şey söyleyeceği sırada kapı çaldı.
"Alaz abi misafirler geldi sizi kahvaltı sofrasında bekliyorlar."
"Tamam Nesrin biz de şimdi geliyoruz."
Bana döndü "Çok sevimlisin aşkım ama beni suçlamadan önce aerobik hareketlerine dikkat et. Az daha böbreğimden oluyordum"
"Yorgunluktan yoksa ben öyle deli yatmam normalde. Yattığım şekilde uyanırım. Hadi daha fazla bekletmeyelim insanları."
O kadar çok utanmıştım ki anlatamam. Allah'tan bugün bu sorun çözülüyor. Kanepe alınacak ve herkes artık rahatça uyuyacak...
Ah Hazal'ım ah o deli yatış hep vardır sen bilmiyorsundur? kesin😂😂😂
Beğeni ve Yorumlarınızı eksik etmeyiniz? 🌸
Lütfen Beğenileriniz için ⭐ işaretlermisiniz? 🤗🌸
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top