İkinci Bölüm: Dokuzuncu Kısım
Ertesi sabah Bayan Collins'le Maria iş için köye inmişlerdi. Elizabeth kendi başına oturmuş Jane'e mektup yazarken kapının çalınmasıyla irkildi: Birisi onları görmeye gelmiş olmalıydı. Araba sesi duymadığından genç kız, gelenin Bayan Catherine olabileceğini düşündü ve bir sürü saygısız soru karşısında kalmamak için, Jane'e yazdığı mektubu hemen ortadan kaldırdı. Kapı açıldı ve içeriye Bay Darcy –hem de tek başına– girerek onu büyük bir şaşkınlığa düşürdü.
Darcy de onun yalnız oluşuna şaşmış gibiydi. Böyle rahatsız ettiği için özür dileyerek bütün hanımların evde olduklarını sandığını ve bu yüzden geldiğini ileri sürdü.
Karşılıklı oturdular. Elizabeth, Rosings Konağı'ndakilerin hatırlarını sorduktan sonra tam bir sessizliğe gömülmek tehlikesiyle karşı karşıya geldiler. Hemen bir şeyler düşünmek gerekiyordu. Bu ivedi durumda genç kız, konuğunu en son gördüğü zamanı anımsadı. Hertfordshire'dan öyle apar topar gidişlerini onun nasıl anlatacağını merak ederek, "Geçen kasım ayında Netherfield'den ayrılışınız nasıl da birdenbire olmuştu, Bay Darcy," diye konuştu. "Hepinizi birden, öyle pat diye, hem de öylesine çabucak karşısında görmek, Bay Bingley için kim bilir ne tatlı bir şaşırtmaca olmuştur. Yanılmıyorsam kendisi sizlerden henüz bir gün önce ayrılmıştı. Londra'dan ayrıldığınız sırada hepsi iyiydiler ya, umarım?"
"Teşekkür ederim, çok iyiydiler."
Elizabeth genç erkeğin başka bir şey söylemeye niyetli olmadığını gördü ve kısa bir duralamadan sonra, ekledi:
"Anladığımıza göre Bay Bingley'nin bir daha Netherfield'e dönmeye pek niyeti yokmuş."
"Onun ağzından böyle bir şey duymadım. Ama gelecekte vaktinin pek az kısmını Netherfield'de geçirirse hiç şaşmam. Kendisinin çok sayıda dostu var. Dost sayısının durmadan da arttığı yaşlara gelmiş bulunuyor."
"Eğer niyeti Netherfield'de çok az zaman geçirmekse konağı boşaltsa komşular için daha iyi olur. Çünkü o zaman bizler orada sürekli olarak oturacak bir komşu kazanırız. Ama ne de olsa Bay Bingley konağı kendisi yararlanmak amacıyla tuttuğuna göre, bizlerin hatırı için boşaltmasını elbet, bekleyemeyiz."
Darcy, "Uygun bir öneri alır almaz boşaltırsa hiç şaşmam," dedi.
Elizabeth karşılık vermedi. Bingley konusunda ileri geri konuşmaktan çekiniyordu. Başkaca bir söyleyeceği de olmadığına göre, konuşacak söz bulmak yükünü bu kez karşısındaki erkeğe bırakmaya karar verdi.
Darcy de onun isteğini anladı. Ve çok geçmeden, "Çok rahat bir eve benziyor burası," diye söze başladı. "Bay Collins'in Hunsford'a ilk geldiği sıralarda, Bayan Catherine bu evi enikonu onarmıştı, sanıyorum."
"Ben de öyle duydum. Ama hanımefendi hazretleri iyilik etmek için Bay Collins'ten daha değerbilir birini sanırım bulamazdı."
"Bay Collins seçtiği eş bakımından da çok şanslı bir adammış."
"Evet, orası öyle. Kendisini koca olarak alacak, sonra da mutlu kılmasını bilecek bir kıza rastladığı için Bay Collins'in dostları ne denli sevinseler yeridir. Arkadaşım Charlotte çok aklı başında ve akıllı bir kızdır. Gerçi Bay Collins'le evlenmesini dünyanın en akıllıca eylemi saymıyorum, ama Charlotte çok mutlu görünüyor. İşin hesap kitap yönüne göre de bu, onun için oldukça parlak bir evlilik sayılabilir."
"Ailesinin ve dostlarının yakınında bir yere gelin geldiği için seviniyordur, sanırım."
"Yakın mı dediniz? Arada altmış altmış beş kilometre var."
"Yol iyi olduktan sonra bu nedir ki? Yarım günlükten biraz daha uzun bir yolculuk. Evet, bence oldukça yakın sayılır bu."
Elizabeth, "Aradaki yakınlığı bu evliliğin yararlarından saymak benim hiç aklıma gelmezdi, doğrusu," dedi. "Zaten bence Charlotte yakın bir yere gelin gelmiş sayılmaz."
"Bu düşünüş sizin Hertfordshire'a olan bağlılığınızın bir kanıtıdır. Longbourn'dan ötesi sizlerin gözünüzde gurbet sayılıyor olsa gerek."
Darcy bunları söylerken gülümsüyordu. Elizabeth bu gülümseyişin anlamını sezdiğini sandı. Darcy, onun Jane'e ve Jane'in Netherfield'e gelin gitme düşlerine değindiğini sanmış olmalıydı.
Genç kız pespembe kesilerek, "Gerçi bir kızın ailesinin pek yakınına gelin gitmesinde de sakıncalar olduğunu yadsıyacak değilim," dedi. "Gene de yakınlıklar ve uzaklıklar insanın yorumuna ve değişen birçok koşula bağlıdır. İnsanın parası var da yol giderlerini göze alabiliyorsa, uzaklık bir sakınca olmaktan çıkar. Ama dostlarımız için yazık ki bu böyle değil. Bay Collins'in geliri çok rahat bir yaşama düzeyi için yeterli olmakla birlikte, sık sık yolculuk yapmaya yeterli değil. Bu uzaklık yarı yarıya inmeli ki arkadaşım kendini ailesinin yakınında sayabilsin."
Bay Darcy sandalyesini genç kıza doğru çekip yaklaştırdı ve "Ama siz köyünüze bu derece bağlı olamazsınız," diye konuştu. "Siz oralılara hiç benzemiyorsunuz."
Elizabeth şaşalamıştı. Genç adamın üzerine de birden bir değişiklik geldi. Sandalyesini gene geri çekti, masanın üzerinden bir gazete aldı ve sayfanın üzerinden bakarak daha soğuk bir sesle, "Kent dolaylarını beğendiniz mi bari?" diye sordu.
Aralarında bu konuda kısa bir konuşma geçti, ikisi de serinkanlı ve kısa kısa konuşuyorlardı. Sonra köyden dönmüş olan Charlotte ve kardeşinin içeri girmeleriyle konuşma sona erdi. Onları böyle baş başa bulmak kız kardeşleri de şaşırtmıştı. Bay Darcy, Bayan Elizabeth'i rahatsız etmesine neden olan yanlışlığı anlattı ve hiç kimseye pek bir şey söylemeksizin birkaç dakika daha oturduktan sonra gitti.
O gider gitmez Charlotte, "Bunun anlamı ne ola?" diye sordu. "Elizacığım, bu adam galiba sana tutuldu, yoksa taş çatlasa bizi görmeye böyle habersiz gelmezdi."
Elizabeth genç erkeğin çok az konuştuğunu anlatınca, Charlotte bile aşk olasılığını zayıf buldu. Bir sürü olasılık saydıktan sonra, en sonunda, bu gelişe Darcy'nin yapacak başka bir şey bulamayışının neden olduğuna karar verdiler. Yılın bu mevsiminde açık hava sporları sona ermiş durumdaydı. Rosings Konağı'nın içinde eğlence olarak Bayan Catherine, kitaplar ve bilardo masası vardı, ama erkeklerin her zaman eve kapanıp kalmaları beklenemezdi.
Gerçekten de papaz evinin yakınlığından mı, içindekilerin candanlığından mı nedir –iki kardeş çocuğu, Darcy ile Albay Fitzwilliam– hemen her gün oraya uğramayı çok geçmeden olağanlaştırdılar. Kimi zaman yalnız, kimi zaman birlikte, ara sıra da yanlarına teyzelerini alarak, hemen her sabah uğruyorlardı.
Albay Fitzwilliam'ın salt onlarla çene çalmaktan hoşlandığı için geldiği apaçık görülüyordu. Bu da genç adamı onlara daha çok sevdiriyordu. Elizabeth, onunla birlikte olmaktan duyduğu zevki ve onun kendine karşı beslediği açık hayranlığı sezdikçe, eski gözdesi Wickham'ı anımsamaktan kendini alamıyordu. İki subayı kıyasladığı zaman gerçi, Albay Fitzwilliam'ı bir salon adamı olarak Wickham'dan daha az kıvrak, daha az çekici buluyordu, ama kültür yönünden albayın daha üstün olduğu hemen ayrımlanıyordu.
Gelgelelim Bay Darcy'nin papaz evine niçin bu derece sık geldiğini anlamak daha güçtü. Ev halkıyla konuşmaktan hoşlandığı için geliyor olamazdı. Çünkü çok zaman ağzını bile açmadan on dakika oturduğu oluyordu. Konuştuğu zaman da, dilediğinden değil, zorunluluk duyduğundan konuşuyormuş gibi duruyordu; bir keyif değil de terbiye gereği bir özveri. Canlı ve konuşkan olduğu çok az görülüyordu.
Charlotte Collins ona ne anlam vereceğini bilemiyordu. Albay Fitzwilliam'ın ara sıra onun bu "aptal duruşu" ile alay etmesi, Darcy'nin başka yerlerde böyle durgun olmadığını belli ediyordu. Genç kadın, onun bu "dut yemiş bülbül" tutumunu aşkın etkisine yormak ve bu aşkın arkadaşı Eliza'ya yöneltilmiş olduğuna inanmak için can atıyordu. Böylece, işin gerçeğini öğrenmek amacıyla ciddi olarak eyleme girişti. Ne zaman kendileri Rosings'e gitseler ve ne zaman Darcy Hunsford'a gelse, Charlotte onu dikkatle gözetliyordu. Ama kesin bir sonuç alamıyordu. Gerçi Darcy, Eliza'ya sık sık bakıyorsa da, bu bakışların ne anlama geldiği tartışma götürürdü. Ciddi, uzun bakışlardı bunlar, ama hayranlık bakışı olup olmadıklarını Charlotte kestiremiyordu; çoğu zaman da doğrudan doğruya dalgınlık bakışına benzetiyordu.
Elizabeth'e birkaç kez Darcy'nin ona karşı bir eğilim duyması olasılığından söz etti. Gelgelelim genç kız bu savı hep gülerek karşılıyordu. Bayan Collins de bu konuyu üstelemekten çekiniyordu. Çünkü düş kırıklığıyla sonuçlanabilecek umutları uyandırmak tehlikesi vardı. Charlotte şuna inanıyordu ki genç adamın kendisine âşık olduğuna aklı kesse, Eliza'nın Darcy'ye karşı duyduğu soğukluk ortadan kalkacaktı.
Charlotte, Elizabeth için kurduğu güzel düşler sırasında, bazen de onu Albay Fitzwilliam'la evlendiriyordu. Albayın Darcy'den çok daha sevimli ve hoş bir erkek olduğu su götürmezdi. Eliza'yı beğendiği gün gibi ortadaydı, varlık ve mevki yönünden de son derece özenilecek bir erkek sayılırdı.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top