1 | aileye katılış

Babam ile konuşmamızın üzerinden tam bir ay geçmişti. Bu bir ayı kendimi unutup Hoon'un kişiliğini anlamak için bilgiler öğrenmekle geçirmiştim. Babamın teklifinin üzerinden çok fazla düşünmemiş sadece bir gün sonra ona cevabımı vermiştim. Bunca zamandır telefon numarasını vermeyen adam bana telefon numarasını vermişti ve ben ona kararımı bu şekilde iletmiştim. Bu bile ne kadar doğru bir karar verdiğimin kanıtıydı. Normalde olsa babam ile bu yakınlığı ancak rüyamda görebilirdim. Fakat şimdi Hoon olarak onun çocuğuydum.

Bu bir ay o kadar garip geçmişti ki içimde sürekli bir heyecan birikmişti. Babam aileden kimseye veyahut kimselere Hoon'un öldüğünden bahsetmemiş üstünü kapatmıştı. Bu yüzden aile beni Hoon zannedecekti. Babamın planına göre bir trafik kazası geçirmiştim ve hafızam hasar görmüştü. Bu hem onları tanımam hem de kolaylık olması açısından benim için oluşturulmuş bir yalandan ibaretti. Hoon olarak yaşamak nasıldı acaba?

Babamın eşi sürekli onu öperek uyandırıyor muydu? Kardeşleriyle sataşıyor muydu? Babam ile araları nasıldı? Bunların hepsini öylesine merak ediyordum ki kafayı yemek üzereydim. Bugün Hoon'u tanıma sürecim bitecek ve aileye katılacaktım. Ben de artık o hayal ettiğim hayata sahip olabilecektim. Hoon; oyuncu, model ve birçok mesleğe sahipti. Çok güzel olduğu için tüm markaların tekliflerinin önceliği ondaydı. Bunu haberlerden sürekli takip ediyordum. İkimiz aynıydık. Fakat ben o rahatça gezip dolaşabilsin diye evden dışarı çıkmamakla yükümlü bir tutsaktım, bugüne kadar... Artık tüm acılar geçmişte kalmıştı.

Ben artık Hao değil Hoon'dum.

***

"Hazır mısın?" Babamın sesiyle arabanın durduğu koca villaya baktım. Vay canına, burada mı yaşıyorlardı? Ev o kadar güzel ve büyüktü ki dışarıdan bir saniye bile görülse de anında zengin birine ait olduğu o kadar belliydi ki... Benim yaşadığım gecekondu ile burayı karşılaştırmak hakaret olurdu.

"Hazırım," kendimden emin bir duruşla başımı salladığımda babam memnun bir şekilde gülümsedi. "Teklifi bu kadar çabuk kabul edip aileye katılacağını hiç tahmin etmezdim," arabanın kapısını açarken söylediğinde kaşlarımı kaldırarak nedenini soracakken kapıyı açıp inmişti bile. Kendisi konuşur ama karşı tarafı konuşurken pek önemsemez. Babam hakkında edindiğim bilgiyle dudaklarımın kenarı kıvrılmıştı. Bu oyunu şimdiden çok sevmeye başlamıştım.

"İçeriye girelim," elini belime koyup ilerleterek yolu gösterdiğinde yüzümde ki koca gülümsemeyle onu takip ediyordum. Koca bahçenin çiçekli sarmaşıklarından geçerken burnuma dolan kokular ile gözlerimi kapatıp kendimden geçmem an meselesi gibiydi. Hayatımda hiç çiçek koklamamıştım. Çünkü kimse bana almamış ben de eve alma gereği duymamıştım. Annem öldüğünden beri evden dışarı da çıkmamıştım. Hoon çok meşhur olduğu için ve ben onun ikizi olduğum için bu oldukça riskli olurdu. Bu durumda da ben kurban edilmiştim. Annem ben on üç yaşındayken ölmüştü ve o zamandan beri yalnız başıma yaşamaya başlamıştım. Şimdi 23 yaşındaydım, buna alışalı yıllar oluyordu.

Babam kapıyı çaldığında kapıyı açan hizmetli olduğu kıyafetinden belli olan bir kadın gülümseyerek bizi karşılamıştı.

"Hoon-sshi, uzun zamandır yoktunuz. Çok özledik sizi," kadın Hoon'u yıllardır tanıdığı için rahat bir tavırla sevgisini belli ederken onunla ilk kez tanıştığım için ne yapacağımı bilememiştim. Yardım istercesine babama baktığımda eliyle çaktırmadan gülümsememi göstermişti. Onun dediğini yapıp hafifçe gülümsedim.

"Ahn Hanım, uzun yoldan geldik. İçeriye geçelim," babam kadına gülerek ima yaptığında kadın anında geri çekilmiş özür dilemişti. Hoon'u çok seviyor olmalıydı. Bu şu an bana olan bakışlarından bile belliydi.

"Oğlum!" Duyduğum kadın sesiyle başımı o yöne çevirdiğimde orta yaşlarda olan bir kadın topuklu ayakkabılarına rağmen koşarak yanıma gelmiş ve bana sarılmıştı. Kim olduğunu elbette bildiğim için sarılmasına karşılık verip sırtını patpatladım. Hoon'un annesiydi. Bildiğim kadarıyla çok sevecen olunmasıyla tanınırdı. Böyle samimi davrandıkça ona çabucak alışabilirdim.

"Bir daha asla yurtdışı yok. Ya ölseydin? O zaman ne yapardık biz? İyi ki tek sorun hafızanın gitmiş olması. Zaten doktor üstünde durdukça geri geleceğinden bahsetmişti," konuşmaya başladığından beri yüzünden asla ayrılmamış olan gülüşüyle etrafa mutluluk saçarak konuştuğunda gülümsememi engelleyemiyordum. "Annemsiniz, değil mi?" Hatırlamıyormuş gibi davranarak sorduğumda Hoon'un annesi yüzüne üzgün bir surat yerleştirip kollarını bana sarmıştı. "Evet canım, annenim." Sarılışı daha da sıkı olduğunda gülümseyip karşılık verdim.

Merdivenden gelen sesle gelene baktım. Oh, Hoon'un kardeşi Gyuvin. Bu çocuk benim gibi sosyal medya bağımlısıydı. Hoon birkaç kez bahsetmişti. Zaten aşağıya da elindeki tablet ile inmesinden belli oluyordu.

"Hoşgeldin, hyung. Geçmiş olsun," eliyle sırtımı sıvazlayıp içerideki koltuklardan birine oturmuştu. Pekala, o da böyleydi demek ki; asosyal. Aile olarak çok büyük olmasalar da çevreleri ve akrabaları çok olduğu için büyük bir aileymiş gibiydiler.

"Jiwoong. Bak, Hoon geldi."
Merdivenlerden inen sonuncu aile üyesine baktım. Bu çocuğu pek tanımıyordum. Hoon ondan fazla bahsetmezdi. Kaşlarını çatarak baktığında kulağıma yaklaşıp kimse fark etmeden "neden geldin?" diyerek sert bir şekilde sorduğunda anlamayarak ona bakmıştım. Yüzü kasılmış dişlerini sıkmıştı. Kaşları düz bir çizgi haline gelmişti. Beni görmüş olduğuna sevinmemiş gibi görünüyordu. Derdi neydi bunun?

Jiwoong, Hoon'un anlattığına göre annesinin çocuğuydu. Annelerimiz ve babalarımız aynı olsa da o hayatı boyunca bu kadına anne demek zorunda kalmıştı. Bu çocuk da onun ağabeyi oluyordu. Yani annenin de, babanın da önceki evliliklerinden birer çocukları vardı. Oh, babam benden bahsetmediği için kadın da tek çocuğu var zannediyor olmalıydı.

"Acıkmışsınızdır, yemeğe geçelim. Herkes orada," kimlerden bahsettiğini anlamadan babama baktığımda sorun yok dercesine elini kaldırmıştı. Gizli gizli bu şekilde anlaşmak çok garipti. Sanki soygundaymışım gibi hissettiriyordu. Jiwoong bana kaşları çatık bir şekilde bakmaya devam etse de babamı takip ederek masaya oturmuştum.

"Demek ki hiçbir şey hatırlamıyorsun. Bu senin için iyi bir şey mi kötü bir şey mi oldu acaba?" Hoon'un dayısı olduğunu öğrendiğim adam alaya karışık sorduğunda bakışları vücuduma kaymıştı. Gözlerimi indirip üstüme baktığımda acaba yemek mi düşürdüm diye ölçerken sesiyle başımı kaldırmıştım. "Tarzını değiştirmişsin. Sanki karşımda başka bir Hoon varmış gibi duruyor," bunu da gülerek söylediğinde bu sefer suyumdan yudum alıp amacını anlamaya çalıştım. İma mı yapıyordu yoksa düz bir şekilde şakalaşıyor muydu, anlamıyordum. Hoon bana hiç dayısından bahsetmediği için nasıl bir anlam çıkarmam gerektiğini bilmiyordum.

"Bir senede biraz da kilo almış gibi değil mi?" Hoon'un kayıtlı olduğu şirketin CEO'su olduğunu öğrendiğim adamda vücudumu süzerek başka bir şey söylediğinde yutkundum. Demek model olmak böyle hissettiriyordu. İnsanların gözleri sürekli vücudunuzda oluyordu. Uh, rahatsız hissettirse de aynı zamanda ilgi hoşuma da gitmişti. Açıkçası Hoon'a göre daha kilolu bir vücut yapısına sahiptim. Bu yüzden yerine geçerken biraz endişelensem de babam sorun olmadığını söyleyip kilo aldığını söyler geçiştirirsin dediğinde ben de umursamamıştım. Çünkü sürekli evde olan birinin fit bir bedene sahip olmasını bekleyemezdiniz.

"Hafıza sorunun yüzünden işlere nasıl döneceksin?" Manajerim olduğunu öğrendiğim kadın tereddütlü bir şekilde sorduğunda ne diyeceğimi bilemediğim için omuz silkmiştim. Benim yerime babam yanıt vermişti. "Şimdilik hafızasının geri gelmesini beklemeli ve bu sürece ayak uydurmaya bakmalıyız, Shim Hanım." Kadın babamın lafıyla başını salladığında herkesi bir lafıyla nasıl dize getirdiğini izlemek hoşuma gitmişti. Çok güçlü birisiydi. Onun gücü Hoon'dan kaynaklanıyor olsa da sanki her şey onun elindeymiş gibi davranması onun egoist ve kendini bilmiş biri olması doğrultusunda olan düşüncelerimi doğruluyordu. Fakat yine de yakın olmak istediğim tek kişi babamdı.

Diğer hiçbir şey umurumda değillerdi. Amacım da bu değildi. Hoon'un yerine geçmek, bu dünyaya girmek babam ve Hoon'un sevgi bağlarını onarmak değildi. Amacım; artık hak ettiğim hayatı yaşamaktı.

Şimdi ise, o hayalini kurduğum evin içindeydim.

***

Benim için oldukça garip geçen akşam yemeğinden sonra aralarındaki Hoon'a olan özlem cümlelerini duymak beni boğmuştu. Kaçamak olarak yorgun olduğumu söyleyerek daha önce hiç bulunmadığım Hoon'un odasına girdim. Odası en üst katta ve en köşedeydi. Fakat balkonundan dışarıya bakıldığında önünüze serilen deniz manzarası için değerdi. Nihayet yalnız kalabildiğimde derin bir nefes alıp kendimi yatağa attım.

Kollarımı iki yana açıp sallandıktan sonra elimi kaldırıp lambadan gelen ışığı engellemek için gözümün önünde kapattım. Tavana düz bir şekilde bakmaya devam ederken yüzümdeki gülümseme hiç silinmiyordu. Zengin evinin tavanı bile farklı oluyordu, arkadaş!

Kalkıp odada bayağı bir keşif yaptıktan sonra dergiler ve kıyafetler dışında pek bir şey yoktu. Ha, bir de etrafta asılı duran koca posterleri dışında. Gardırobu açıp tüm kıyafetlerine baktıktan sonra makyaj malzemelerine yöneldim. Bunu her zaman denemek istemiştim ama makyaj malzemesi sipariş etmeye hiç cesaretim olmamıştı. Hepsine tek tek dokunup ne marka olduklarını zihnime kazmaya çalıştım.

Sabah, kesinlikle her şey daha farklı olacaktı.

***

"Hoon-sshi, kahvaltı hazır. Sizi çağırıyorlar," dünkü hizmetli kadının sesi kulaklarıma dolduğunda ellerimi gözlerime götürüp ovuşturdum. Kadın bana ne kadar seslendiyse artık ismime alışamadığım için hiç duymamıştım. Kapımı kilitlediğim için içeriye de girememiş olması büyük tahlilsizlikti.

"Geliyorum," sesimi duyması için yükselttiğimde anlamış olacak ki kapıdan çekilmişti. İpeksi yorgan ile kuş tüyü yastıkların rahatlığıyla uyumak kendimi o kadar hafif hissettirmişti ki hiç uyanmak istememiştim. Eskiden olsa yine koltukta uyuyakalmış olurdum herhalde. Başımı anında iki yana sallayıp eski yaşantıma karşı burun kıvırarak baktım.

Hao, ne kadar acınacak bir yaşamın varmış öyle senin! Düşündükçe yüzümü buruşturasım geliyordu.

***

Aşağıya indiğimde dünkü kadro yine bıraktığım gibi yemek masasında yerlerini almıştı. Annem, babam, kardeşlerim, dayım ve şu diğer gereksiz ikisi. Birinci dereceden yakınlığım olan kişiler dışında diğerleri olmasaydı keşke. Daha rahat hissedebilirdim. Özellikle Shim denilen manajer kadının sürekli gözleri üzerimdeydi. Sanki ben bir köpektim de o da tasmamı tutuyormuş gibiydi. Manajer demek ki böyle bir etki bırakıyordu. Uh, en yakında değiştirirsem iyi olacaktı.

"Oğlum, nasılsın? Uykunu alabildin mi?" Annemin neşe dolu sesiyle gülümseyip yanındaki yerimi aldığımda saçımı karıştırıp yanağıma bir öpücük kondurmuştu. Elimi götürüp silmemek için kendimle büyük bir savaş versem de zorlukla gülümsemiştim.

Bana yöneltilen sorular ve sadece gülümseyerek yanıt vermemle kapatılan boşluklar öylece masada kalıyordu. Dayı ve Manajer Shim o kadar boğucuydu ki...

"Bugün Jiwoong ile tanıdık yerlere gidip hafızanın geri gelmesine yönelik aktiviteler yapmaya ne dersin?" Babamın sesiyle çatalımı bırakıp ona baktım. Sözleşme maddesi 4; baba sözü hep dinlenilecek. Bu kuralın aklıma gelmesiyle başımı sallayıp Jiwoong'a baktım. O ise yemeğine dokunmamış babama sinir dolu bakışlar atmaya devam ediyordu.

"Benim işim var," açık bir şekilde reddettiğinde bunun benimle ne derdi var diye üzerime alınmaktan kendimi alamıyordum. "Ertele o halde," babamın yüzündeki gülümseme kesinlikle samimi değil tehditkar bir gülümsemeydi. Fakat Jiwoong yine reddetmeyi seçti. "İşim var dedim ya. Ertelenmeyecek bir iş," babamın gözlerinin içine meydan okur gibi bakışlar attığında çekilen taraf babam olmuştu.

"Pekala, pekala. Gyuvin ile gidersin," bakışlarıyla Gyuvin'i bu sefer hedef aldığında boynunda asılı duran kulaklıklarına bakıyordu. "Çok doğru bir seçim baba," Gyuvin baş parmağını kaldırarak babama gülümsediğinde babam da ona gülmüştü. Asosyal çocuğun dışarıya çıkma teklifine bu kadar sıcak bakması beni şaşırtmıştı.

Fakat yaşı küçük olduğundan ve saf göründüğünden ondan çok şey öğrenebilirim diye düşünmeden edememiştim. O benim bu evde ki askerim olacaktı, kendisinin haberi olmadan.

Merhabalar!
Uzun zaman sonra kelime sayımı aşıp bayağı uzun bir ilk bölümle merhaba diyorum. Giriş bölümünü saymazsak bu bölüm hikayeye başlayış bölümüydü diyebilirim. Diğer bölüm Hanbin ile tanışacaklar 🤭

Şu anlık attım bölümü ama jiwoong veya yujin debutlamazsa kişileri değiştirmek zorunda kalıcam NDHWODAKDHWOOF (yujini gyuvine çevirdim 🥲)

Gelecek bölüm için beklemede kalın!

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top