5. BÖLÜM- BARMEN KIZ

"Sevgi, bazen yarayı daha çok açmak için giriyordu kalbe.."

***

Azad'ın sesi tam arkamdan gelirken omzumun üzerinden geriye bakmaya korkuyordum. Gerçekten deli saçması olan bir olayın içinde kendimi bir anda bulmuş ve ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım. Daha düne kadar kütüphane de rafları silen kitapları özenle dizen, hakkıyla da parasını alıp evine giden, zıkkımlanıp uyuyan bir kızdım ben. Ne ara Beyza'nın oyununa dahil oldum, ne ara tanımadığım insanlarla bu kadar iç içe oldum olayları kavrayamıyordum artık.

Olaylar git gide sarpa sararken, önümdeki Serenay'ın gözlerine duyduğum kelimenin anlamını sorgularcasına bakıyordum. Bana anlamadığım bir şekilde bakarken ondan bir cevap alamamanın verdiği huzursuzluk bütün bedenimi yavaş yavaş ele geçiriyordu. Kafam allak bullak olmuş durumda olayları analiz etmeye çalışıyordum ama bulaştığım durum beynimi iflas noktasına getiriyordu. Hiçbirşey bilmiyor, düşünemiyordum.

Bildiğim tek bir şey varsa da, o da benim bu sokaktan bir an önce gitmem gerektiğiydi.

Hemde en kısa sürede..

Allah aşkına zaten ben yıllardır sürünerek yaşıyordum. Birde bu patron kılıklı deli bozmasının süründürmesini mi çekecektim? O kadar da değildi. Hayatımda yapacağım en son şey birinin lafına, ki bu beni zorla alıkoyan lider kılıklı, küfürbaz ve aynı zaman da asabi biriyse asla sözüne boyun eğmezdim.

Çok mu büyük konuşuyorum ?

Lanet olsun daha çok gençtim.

Serenay gözlerini Beyza ve benim aramda dolaştırdıktan sonra olayı çakmış olacak ki sessizce beklemeye başladı. Onun arkasından Murat ve Oktay da belirince ortam tam da o dizilerdeki sahnelere döndü. Umarım şu ortamdan sağ çıkabilirim diye düşünürken arkamda bir hareketlilik oldu.

Omzumun üzerinden nihayetinde bakmaya cesaret edebildiğimde usulca siyah uzun saçlarımın arasından ona baktım göz ucuyla. O ise bana bakmıyordu.

Nereye bakıyor dersiniz?

Çoğunuz tahmin etmiştir.

Beni ince ince süzgeçten geçiricesine incelerken gözünün değmediği tek bir uzvum bile kalmamıştı. Yavaşca ondan tarafa döndüğümde bu sefer de önden incelemeye başladı. Bacaklarımda ve omuzlarımda oyalanan bakışları tembelce gözlerimi bulduğunda, aramızda süre gelen o bakışma bir ömre bedeldi sanki. Bana bakmaya devam ettiğinde kimseden ses çıkmaması benim daha da gerilmeme, Azad'ın ise daha çok beni incelemesine vesile oluyordu.

En sonunda dayandığı duvardan kalktı ve usul adımlarla bize yaklaştı. Onun ordaki varlığını bile farkedemem tamamen benim aptallığımdı. O kadar Beyza' ya odaklanmıştım ki kimseyi görmemişti gözüm. Konuştuğumuz herşeyin duyulmuş olması da cabasıydı üstelik.

Azad, Beyza'nın etrafında bi tur dolandıktan sonra, ki bunu iğrenç bir sakinlikle yapıyordu, en sonunda ikimizin de önüne gelecek şekilde durdu. Bakışları tekrar bana odaklanırken konuşmak için etli dudaklarımıın üzerinden dilimi gezdirdim. Dilim damağım kurumuştu. Ne ara bu kadar korkak olmuştum ben?

O dil, damak neyden kuruyor, ikimizde biliyoruz KIRCA!

Konuşmak için bakışlarımı Azad 'da sabitlediğimde onunda bakışlarının dudaklarımda sabitli olduğunu görmek, sanırım midem öyle bir burktu ki içtiğim votka boğazıma doğru yükselip genzimi yaktı.

Usulca bakışlarını gözlerime çıkardığında konuşacağımı anlamış olacak ki tek kaşını kaldırdı.

"Anlamadım?"

"Neyi anlamadın Ezel?"

"Bulaştın derken? Bak Beyza ne bok yediyse kendi çalışsın kazansın ödesin. Hem onun borç ödeme şekli farklıdır. Böyle garsonluk falan ona ters anladınız mı? İşinizi görün bırakın bence. Burda tatsızlık çıkarmaktan başka bi boka yaramaz o."

Beyza bana gözlerini kocaman açmış bakarken, kırılan bakışlarını yakaladım anlık.

Bu sözlerime kırılmış mıydı gerçekten?

Ona daha önce de aynı ithamlarda birçok kez bulunmuştum. Hiçbir tepki vermeyen mavi gözleri bu gece söylediğim kelimelere kırılmıştı. Ben gözlerimi özgüvenim tavan bir şekilde Azad'ın gözlerine çevirdim tekrar. Zayıf olduğunu hissettiği an başına çökerdi insanoğlu. Ona zayıf olsanda güçlü görünmek zorundaydın.

Azad'a odaklandığımda bana hafif alay ve az da olsa sinirle baktığını gördüm. Sakallı çenesi kasılmış ama buna rağmen dudağının kenarı hafif yukarı kalkmış bana bakıyordu.

Yine. Dikkatlice...

"İşimizi görüp bırakacağız zaten Ezel."

"Tamam o zaman yerleşmemize hiç gerek yok alın napıyosanız yapın, bir an önce defolup gidelim şu lanet sokaktan."

"Ama ben işimi hemen yapmam."

"Ne?"

Bana ifadesiz gözleriyle bakmaya devam ettiğinde arkamı dönüp Serenay'a , Murat'a ve Oktay'a baktım.

Beyza hala put gibi dikilmiş benim dediklerimi sindirmeye çalışıyordu.

"Tamam hemen bitirmezseniz uzun bir sürede bitirin. Tamamen keyfinize kalmış ama burda çalışarak bu para bitmez."

"Bırak da buna ben karar vereyim!"

"Bak. Tamam siz aranızda konuşun anlaşın ama ne yazık ki ben ortak olamayacğım. Lütfen bu konuda uzlaşalım ve ben gideyim."

"Beyza Hanım senin ismini verdi ama? Onu ne yapacağız?"

Bu ses Azad'ın aksine arkamdaki Oktay'dan gelmişti. Bakışlarımı ona çevirdiğimde bana değil Beyza'ya bakıyordu.

"Sevgili kuzenine her şeyi tam olarak anlatmadın sanırım Beyza?"

Hiçbir şey anlamadığımı belli edercesine gözlerimi Beyza'ya diktim ve konuşması içinn tek kaşımı kaldırdım.

"Daha bilmediğim ne var Allah aşkına?"

Bakışları tereddütle gözlerimde dolandı.

Korkuyordu.

"B-bunu evde konuşalım."

"Hayır şimdi şu an her şeyi duymak istiyorum. Ne yaptın Beyza? Daha ne yapabilirsin?"

Sesimden akan ima bakışlarında dalgalanan denizleri bir anda alabora ederken gözlerini benden kopardı usulca. Boşluğa dalan, öylece bitap düşen haline bakakaldım.

"Hamileyim."

Bir süre olduğum yerde bakışlarımı suratına dikip dediği kelimeyi analiz etmeye çalıştım.

Hamileyim mi dedi o?

Hamile.

Beyza.

Hamile.

Sanırım daha ne kadar berbat bir hayat olur sorusuna artık kendimi gösterecektim.
Boş bakşlarımı hala suratında gezdirdiğimde o da aynı ifadesiz bakışlarını bana gönderiyordu.
Gözlerimi Serenay, Murat ve Oktay'da gezdirdiğimde hepsinin de tepkisizliği ortamdaki tek aptalın ben olduğumu yüzüme tokat gibi çarpmasına sebep olmuştu.

Azad'a baktığımda boş bakışlarla karşı duvara baktığını gördüm. Sinirden çenesi kasılmış ve gözlerini hırsla karşı duvarı talan etmek istercesine incelediğini farkettim.

Aklıma gelen ayrıntıyla hırçın bakışlarımı Beyza'ya yönelttim ve son ses bağırdım.

"Aptal ! Hamilesin ve içerde 4 bardak viski içerek bebeği öldürmeye mi çalışıyosun ha? Geri zekalı mısın sen? "

Aklım hala olanları almazken ağzıma geleni tutmayıp içimi dökmeye devam ettim. Serenay'ın dikkat ettiğim ince ayrıntıya şaşkınlık ve gururla bakması daha da bozguna uğratırken bu seferde ona yöneldim.

"Lanet olsun sen biliyodun ve içki içmesine izin mi verdin gerçekten?"

"Kendi karnındakini kendisi düşünmüyorsa ben hiç düşünmem. Bence sende düşünme çünkü amacı belli. Öldürmek!"

Kocaman açılan gözlerimle Beyza'ya bakakaldığımda deniz gözlerindeki düz bakışları beni büyük bir dehşete düşürdü. Nasıl bu kadar pervasız olabiliyordu aklım almıyordu gerçekten!

"Kimden?"

"Biliyor mu?"

"Lanet olsun kurtulmaya çalıştığını biliyormu seni aptal?"

Ardı arkası kesilmeyen sorularımla yüzüne bütün öfkemi kusarken, Azad yaslandığı yerden doğrulup bana döndü. Siyahları yüzümde uzunca gezindikten sonra etli dudaklarını araladı.

"Semih'ten."

Beyza'ya şok olmuş gözlerimle baktığımda gözlerinin dolduğunu görmek kafamda soru işaretlerini daha da arttırdı.
"Biliyor mu?"

Azad'a sorduğumda kafasını usulca salladı. Boş bakışlarımı teker teker hepsinin yüzünde gezdirdiğimde hepsi de biliyor gibi ve bu durumdan nasıl çıkacaklarını düşünüyor gibi boş boş birbirlerine bakıyolardı.

"Ondan kurtulmaya çalıştığını biliyor mu peki?"

Beyza'ya aynı sinirle dişlerimin arasından tısladığımda biranda bana bağırmaya başladı bütün siniriyle.

"Lanet olsun zaten o istemiyor tamam mı? İstemiyor. İstemiyor. İstemiyor. Anladın mı kurtul ondan dedi bana. Bir orosbudan çoçuk peydahlayacak halim yok dedi. Lanet olsun korunmadı. Doğum kontrol hapı %50 koruma sağlıyormuş bende beklemiyordum anladın mı Ezel, bende beklemiyorum. Ben kurtulmayı çok mu istiyorum zannediyorsunuz? Sırf karnımdaki için geldim ben buraya. O Cengiz beni sağ mı bırakacak zannediyorsun? Bu sokak istesem de istemesem de güvenceğm ilk yer anladın mı ? Sığınacağım tek yer. Bebeğim için tek çare burası anladın mı beni?"

Dizlerinin üzerine çöküp iç çeke çeke ağlamaya başladığında dediklerinin ağırlığı omuzlarıma külçe gibi binmişti adeta. Nasıl bir vicdan çoçuğunun öldürülmesine göz yumabilirdi ki? En vicdansız erkek bile babalık duygusuyla yumuşardı. Bu Semih denilen adam kimdi ki böylesine kalbi kararmıştı?
Gözlerimi sıkıca kapatıp geriye birkaç adım attıktan sonra sırtımı soğuk duvara yasladım çaresizlikle.

Beyza'yı her ne kadar sevmesem de bir anneydi. Kim bir anneye bunu yapardı ki? Gözlerimi açıp ona baktığımda karnına sıkıca sarılmış hala içli içli ağladığını gördüm. Bakışlarımı etrafıma çevirdiğimde Serenay'ın bana doğru adımladığını farkettim. Elini sırtıma yerleştirip önüme gelen birkaç tutam saçı geriye attıktan sonra usulca konuştu." Herşey hallolucak merak etme. Semih anlayacaktır hatasını. Bir anlık öfkeyle dediğine eminim Ezel. Beyza'nın yaptığı yenilir yutulur bir şey değil Ezel. Biliyorsun!"

"Şimdi ne olacak? Ne olacak Serenay. Ne yapıcaz böyle?" Sesimi ben bile zor duyarken Serenay sadece derin bir nefes alıp vermekle yetindi cevap olarak. O da benim kadar çaresizdi. Ne yapabilirdik ki babası bile istemiyorsa? Beyza nasıl tek başına yapacaktı? Kafam patlayacak dereceye geldiğinde bakışlarım Beyza' dan bir an bile ayrılmazken bundan sonra ne yapacağımı düşündüm. Kabullenmişlikle omuzlarımı indirdim. Beyza bebeğini korumak için bu sokağa gelmişti ve beni de evde yanlız bırakmamak için bir yol bulup beni de buraya getirtmişti.

Cengiz şerefsizi bizi o evde sağ bırakmazdı. Bana da çok kez teklif etmişti mal taşımam için ama ben hiçbir zman kabul edip bulaşmamıştım o işlere.

Anladım ki Beyza çoktan bulaşmıştı.

Gözlerimi usulca kırptıktan sonra bakışlarımı sakinleşen Beyza'ya çevirdim.

"Kaç aylık?"

"Ne önemli var ki?"

Usulca fısıldadı çaresiz sesiyle. Yere oturmuş ayaklarnı kendine çekmiş kollarını karnına sarmış başı önünde ağlıyordu sessiz sessiz.

Onu ilk kez böyle görmenin şaşkınlığını yaşayamadan durumun ne kadar ciddi olduğunu kavramaya çalışıyordum hala.

"Sana ne kadarlık dedim?"

"3 aylık olcak."

Tekrar sesli bir şekilde ağlamaya başladığında şaşkınlıkla ona bakıyordum. Daha 2 aylık bir bebeği viskiyle mi öldürmeye çalışıyordu? Allah'ım hiç mi kitap okumamıştı bu kız? Madem aldırcaktın bu zamana kadar neden bekledin ki? Kürtaj olmadıktan sonra bebeği nasıl düşürmeyi planlıyordu bu aptal? Aklıma gelen şeyle ona daha çok şaşkınlıkla bakmaya başladım.

Kendini de öldürecekti.

Allah kahretsin.

Sadece bebek değil kendi canına da kıyacaktı.

"Neredeyse 3 aylık! 3 aylık Beyza? Lan ben seni daha 2 ay önce eroinli sigara yüzünden karakoldan toplamadım mı? Ne yapmaya çalışıyorsun sen? Madem kurtulacaksın git kurtaj ol. Kendini öldürmeye çalışmak da ne demek ha? Ne demek?"

Serenay yanıma gelip koluma usulca dokundu. Bakışlarımı ona çevirdiğimde şaşkınca başka bakıyordu. " Nasıl yani? Ne demek istiyorsun sen?"

"Bebeği madem çok öldürmek istiyorsa gider doktara kürtaj olur. Karnındayken yabancı madde zehirlenmesinden hem bebek gider, hemde kendi canı. Bebek onu zehirler içerde öldükten sonra. Lanet olsun amacın bu muydu gerçekten? Benim tanıdığım kadın bu kadar korkak değildi Beyza?"

Son sözlerimi bağırarak Beyza'ya karşı söylerken onun derin derin defes aldığını gördüm.

"Onu öldürdükten sonra bu vicdan azabıyla yaşayacağımı mı zannediyorsun sen?"

"Öldürme o zman. Bütün çoçuklar babalı mı büyüyor? Bize bak. Biz babalı mı büyüdük Beyza? Ben vardım, bana diyebilirdin. Seni ne zaman yarı yolda bıraktım ben?"

"Bu sefer öyle değil İşte Ezel. Bu sefer öyle değil."

Ardından devam etti sessiz ağlamasıyla.

"Ben.."

"Onu seviyorum Ezel."

Sessiz fısıltısı beni bozguna uğratırken yanımdaki Serenay'ın içini çektiğini duydum. Bakışlarımı hala Beyza'dan çekmezken sonunda varlığını unuttuğum Azad konuştu.

"Ne bebek, ne Beyza hiçbiri de ölmeyecek. Semih de adam gibi babalığını yapacak. Tabi bebeğin kendinden olduğuna inanırsa!"

"Ne demek kendinden olduğuna inanırsa?"

Sinirle ona sorduğumda Beyza cevap verdi onun çirkin ithamına.

"Ondan yemin ederim ondan. Ben..."

Ne diyecekse yuttu sözlerini. Devam etti karar verdiği cümlelere.

"Uzun bir süredir sadece Semih'le beraberim. O da biliyor bunu ama kabul etmek istemiyor. Yemin ederim her türlü testi yaptırırım."

"Allahım sana inanamıyorum Beyza kime neyi ispatlamaya çalışıyorsun sen? Onun yapamayacağı babalığı mı istiyorsun? Daha çok üzülceksin."

"Onu seviyorum."

Aldıığım karşılık beni öylece durdururken Azad son noktayı koydu şimdiye kadar duyduğum en uzun cümlesiyle.

"Kesin sesinizi! Semih yarın akşam gelecek ve durum çözülecek. Beyza'nın yaptığı ihaneti de kuzeni olarak sen ödeyceksin Ezel. Malum kuzenin hamile. Onu burda çalıştırmak istemezsin diye düşünyorum. Şimdi ağlamayı kes ve evine git Beyza.  Semih gelene kadar da sokağa adımını atma ve sen-"

Bana dönerek alaylı bir tavırla son kez gözlerime baktı ve beynimde bomba etkisi yaratacak cümlesini söyledi..

"Barmen kız ! Saat 22.00'a geliyor. Çalışmaya başlasan iyi edersin. İş başı saatin geçeli bir saat oldu. Maaşından kesilecek. Maaşının yarısı kuzeninin yediği halta gidecek. Semih kaybettiği parasını söke söke almakta kararlı. Merak etme kısa sürede biter borcunuz."

Tam yanımdan geçip gidecekken herkesi bozguna uğratacak bir hareket yaptım. Kolunu tuttum. Herkes şaşkınlıkla bana bakarken ben neden şaşırdıklarını düşünemeyecek kadar doluydum. Aklımdaki soru işaretlerinden sadece birtanesini sormak için dolgun dudaklarımı araladım.

"Borcumuz. Ne kadar?"

Azad ondan hiç beklemeyeceğim bir şekilde kafasını bana doğru eğdi ve gözlerime baktı uzunca.

Ardından dudağının sol tarafı güzel bir tebessümle süslendi ve beni bu gece ölmek istememe sebep olacak o cümlesini kurdu.

"Fazla değil barmen kız! Sadece 500.000 TL"

****

🔥

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top