UYKUCU...
Sabah yine kalkmamak için direndim.Her sabah aynı şey oluyordu, erken kalkmaktan nefret ediyordum.
Annemin odama gelip bir ton laf etme korkusuyla yatağımdan fırladım resmen.Ve yere yapışmam bir oldu.Etraf o kadar dağınıktı ki, hiç fark etmemiştim.Neyse ki hızla yerden kalktım ve hemen banyoya ilerledim.
Aynada ki görüntüm tahminimden de korkunçtu. Hangi ara bu kadar hızlı evrim geçirdim ben?
Yani her zamanki halimdi ama bugün daha bir kötüydü. Dün çok geç yatmıştım bu yüzden hala uykuluydum.
Hızla elimi, yüzümü yıkadım ve üstüme formalarımı geçirdim, saçlarımı da tepeden sıkı bir şekilde topladım. Çok özen göstermezdim. Saçma geliyordu veya artık her şey benim için sıradan ve gereksizdi, bilemiyorum.
Çantamı alıp merdivenlerden ağır adımlarla indim.Annem her zamanki gibi kahvaltı hazırlamıştı ama benim bir şey yiyecek halim yoktu. Annemin yanağından öpüp,
"Günaydın", dedim sessiz ve yorgun çıkan sesimle.
O da bana aynı şekilde karşılık verdi, sadece o artık alışmıştı veya bana öyle gözükmeye çalışıyordu.
Telefonda konuşurken duymuştum veya dinlemiştim işte.Benim için uğraştığını,dimdik durduğunu söylemişti.Ve yine ağlamıştı.Onu ağlarken görünce sebebi ben olmasam bile kendimi suçlu hissediyordum.Onun gülümsemesi, eskisi gibi olması için her şeyi yaparım.Ama bende eskisi gibi değildim.İkimiz için de en iyi çözüm zamandı.Belki zamanla geçmeyecekti, unutmayacaktık ama onun böyle olmasını istemediğini daha iyi anlayacaktık.
Küçüklükten beri hep babam yanımdaydı. O günden sonra daha çok yalnız kaldım, içime kapandım. Kimseyle konuşma isteği gelmiyordu içimden. İçimde yaşadıklarımı kimseye anlatamıyordum.
İnsanlar önyargılıydı ve her zaman benim soğuk, itici olduğumu düşüneceklerdi.Ama öyle değildi en azından eskiden.
Ben yine böyle düşüncelere dalmışken annem,
"Hadi bir şeyler ye", dedi içten gülümseyerek.
"Geç kaldım çıkmam gerek", dedim ve hızla, bir şey söylemesine izin vermeden ayakkabılarımı giyip çıktım.
Kulaklıklarımı takıp bir şarkı açtım,sıkılmadığım nadir şeylerdendi müzik dinlemek.
Erken çıkmıştım evden deniz kenarında yürümeyi seviyordum.Her şey, bana eski günleri anımsatıyordu.Bu da, bir anlığına da olsa gülümsememe sebep oluyordu.
Okula gitmekten bu kadar nefret etmiyordum önceden. Şimdi ise dersleri bile dinleyemiyordum. Ve tabi Güney var. Geçen senenin başında bu okula ilk geldiğim gün görmüştüm onu.
Derin beni uyarmıştı.Neyi yapmamam gerekiyorsa onu yapıyordum, istemeden de olsa.Zaten ondan sonra babamı kaybetmiştim.Hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı.
Telefonumun çalmasıyla düşüncelerimden bir süreliğine ayrıldım.
Derin, "Günaydınn"diye kulaklarımı sağır edecek türden bağırdı.
Normalde sabahları uykulu ve sessiz olurdu.Ama bugün bir şey vardı onda.
"Sende bir şeyler var bugün"dedim, ifadesiz bir şekilde ve bugün kelimesine vurgu yaptım.
"Yaa Güneş! Her zamanki halim işte"dedi değişik bir ses tonuyla.
Kendisi de biliyordu ki her zamanki hali değildi.Çok fazla takmadım çünkü onu bu kadar heyecanlandıracak bir şey olduğunda hep anlatırdı ve birazdan hiç susmadan her şeyi anlatacağına kalıbımı basabilirim.
"Yaa ne demezsin"diye mırıldandım.
"Nerdesin?"diye sordu hızlıca.
"Okula gidiyorum"dedim
"Tamam o zaman okulda görüşürüz"dedi ve telefonu yüzüme kapattı.
Şaşkınlıkla telefonu cebime attım.Zaten okula gelmiştim.Sınıfa çıkıp en arkadaki boş sıraya çantamı koydum.Bir süre öylece oturdum zaten Derin'de gelmişti.
Gözleri beni bulduğunda hızlıca gelip kolumdan tuttu.Anlamayan, şaşkın gözlerle ona baktım.Oysa beni takip et dercesine kolumdan çekiştirmeye devam etti.Ardından,
"Kantine geliyosun benimle"dedi.
Heyecanını anlamıyordum.Ama itiraz etmedim.Kantine geldiğimizde boş bir masaya ilerledi ve oturmam için sandalyeye doğru ittirdi.
"Ben iki kahve alıp gelicem bekle beni burda"dedi, kafası başka bir yerdeydi böyle saçma konuştuğuna göre.
"Bende nasıl kaçsam diye düşünüyordum ya nerden bildin"?dedim tek kaşımı kaldırmaya çalışarak.
Bana"sen gerçek misin?"der gibi, uzun uzun baktı ve gözlerini devirip kaçarcasına yanımdan uzaklaştı.Anlamıştım,yine her şeyi bozdum.Mutluydu ve bende onu uğraştırıyordum.
Derin kafamı dağıtıyordu, her zaman gülen, konuşan deli bir arkadaşımdı o.
Etrafa göz atmaya başladım.Ve o an hızla başımı kaldırdığım için kendime defalarca kızdım.Göz göze gelmiştik.Ya da bana bakmamıştı bile.Olmayan şeyleri görmeye başlamıştım ama delirmemiştim çok şükür hala.
Onu seviyordum. Ne kadar çok gözümün önünde kıskançlıktan sinirlendirecek şekilde başkalarıyla olsa bile onu görebildiğim için bile kendimi iyi hissediyordum.
Sanki denizin karşısında bir bankta oturup saatlerce hiç gözümü kırpmadan denizin o kusursuz maviliğini izlermiş gibi huzur veriyordu bana..
Kafamı ani hareketle önüme çevirdiğimde Derin kaşları çatık bir şekilde bakıyordu. Güney'i pek sevmezdi. Yani onun yüzünden etraftan soyutlandığımı, içime kapandığımı düşünüyormuş. Unutmam gerektiğini söylemişti, oysa ben onu unutmak için hiçbir şey yapmamıştım.
Çünkü birini gerçekten seviyorsan unutmak veya silmek istemezsin ve ben onu kesinlikle seviyordum. Benimle daha önce konuşmamış olsa bile umudum vardı. Böyle olmasından şikayetçi değildim çünkü birine sahip olursan onu kaybetme korkusu tüm bedenini sarar. Oysa sahip olmadığın birini kaybedemezsin.
"Hey burda mısın?"Derin hala sinirliydi ve bana bir şeyler söylemişti, bende onu dinlememiştim.
"Güneş lütfen ne kadar devam edicek böyle?" diye benim bile cevaplayamadığım bir soru sordu.
Yüzüne bakıp gözlerimi kırpıştırdım.
"Açmayalım bu konuyu, onu unutmayacağım ve halimden de şikayetçi değilim"dedim, güçlü çıkmasını umduğum sesimle.
"Of, peki"dedi iç geçirerek.
Zafer kazanmışcasına hafif sırıtarak arkama yaslandım ve onu izlemeye devam ettim.
Sınıfa çıktığımda dersin ingilizce olduğunu hatırladım. Sevmeme rağmen dinlemeyecektim. Kafamı sıraya yasladım.
Birisinin beni sıradan ittirmesiyle kalktım, daha gözlerimi bile açamamışken,
"Ne oluyor ya"dedim, uykulu ve bir o kadar da şaşkın ifadelerimle.
"Bahçeye çıkıyorum bizimkilerin yanına, sende geliceksin"dedi itiraz istemeyen sesiyle.
"Sen git"dedim kısa keserek.
"Peki bugün ısrar etmek yok"dedi soru sorarcasına.
Şaşırsam da"İyi olur"dedim.
Uykum vardı ve biraz da karnım acıkmıştı.Ama şuan uyuyacaktım kulaklıklarımı taktım ve gözlerimi yumdum.
Birisi kulaklığımın tekini çıkardığında hocadan işiteceğim azarı düşünürken başımı kaldırdığımda gördüğüm kişi tanıdık birisi değildi. Muhtemelen yeni gelmişti. Karşımdaki sarışın çocuğa bakmaya devam ettim.
"Sıra arkadaşınla tanışmak istemiyorsun heralde uykucu?"diye sordu alayla ve elini tutmadığım için çekti.
Yüzüne baktım ve
"Bir sürü boş yer var burda oturmak zorunda değilsin."dedim çatık kaşlarımla.
Bana baktı ve sırıttı.
"Ben öyle istiyorum ama"dedi, kendine güveni tamdı belli ki.
Ciddi misin der gibi baktım ve birkaç kez başımı iki yana salladım.Bugün yeterince yorgun ve sinirliydim zaten birde onunla uğraşamazdım.Tekrardan kafamı sıraya yasladım.
Zilin çalmasıyla sınıftan çıktım.Karnım acıkmıştı ve bir şey yemezsem bugün biri elimde kalıcaktı veya ben başkasının elinde.Kavga yüzünden birkaç kez başım yanmıştı.Ama buraya geldiğimden beri çevrem bile yoktu.Bu yüzden bu konu da rahattım.Bir şeyler alıp rastgele bir masaya geçtim ve oturduğum gibi yemeye başladım.
Yanımdaki sandalyenin çekilmesiyle kafamı kaldırdım, sıra arkadaşımın yanımda sırıttığını gördüm.Onun aksine soğuk,yorgun ve uykulu gözlerle ona bakıyordum.
"Uykucu olduğun kadar obursun da"dedi ve göz kırptı.
Gözlerimi devirdim ve
"Seni ilgilendirirmi ki?"diye sordum, cevap beklediğimden sormamıştım, sadece sormuş olmak içindi.
Omuz silkti.
"Neden böylesin"diye sordu düz bir ifadeyle.
"Soğuk ve umursamaz mı?"dedim yüzümde ki hiçbir mimik oynamamıştı, konuşmak istemiyordum bile.
"Hayır,seni keşfetmeme izin vermiyorsun"dedi, söyleyeceklerini seçerek konuşuyordu.
Ne demek istediğini anlamamıştım, belki de ben saftım.
"Nasıl yani?"dedim tostumun son lokmasını ağzıma atmadan önce.
Söyliceği kelimeleri seçmiş olmalı ki ağzını açmıştı, arkadan,
"Anıl?" diye seslenen çocuğa baktım, ayaküstü bir şeyler söyledi. Anıl ayağa kalkarken,
"Sınıfta görüşürüz Güneş"dedi içten gülümsemesiyle ve ağır adımlarla kantinden çıktı.
Nerden bilebilirdim ki hayatımı eski haline sokacak hatta değiştirecek kişinin tam da o olduğunu..
İlk bölümler sıkıcı olabilir ama okumaya devam etmelisiniz :)
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top