GAZETE HABERİ
" Nate. Nate. Nate. Nate. Nate. Nate. Nate. Nate. N-"
" Öf ne var be..."
" Saat dokuz."
Nate gözlerini aniden açtı, sesli bir biçimde küfür etti ve dolabına dalıp kıyafetlerini çıkarttı.
" Niye-daha-önce-söylemedin? " dedi Nate kafasından tişörtünü beceriksizce çıkartmaya çalışarak. Dexter arkadaşının odada koşuşturmasını izledi.
" Çünkü daha önce saat dokuz değildi." dedi. Nate durup ona bir bakış attı, Dexter gözlerini devirdi. " Ya, işte... Sen neden uyanmadın?" Tam o sırada gözleri Nate'in yatağındaki büyü kitaplarına kaydı.
" Ah, tabii... Gece yarısına kadar ders çalıştın da ondan." dedi Dexter kitaplara göz atarak.
" Bir dakika... Bunlar F.Y.B.S. için... Nate?!"
Nate banyodan sesi yankılanarak seslendi:" Ses kes, kitapları çalışma masamın üzerine koyar mısın? Alfabetik sıraya dikkat et. Renklerin sıralaması da düzgün olsun.
Dexter elini alnına sertçe vurdu, kitapları aldı ve hepsini boy ve renk sırasına göre dizdi.
Nate banyonun kapısını çarparak açtı ve çantasını kapıp peşinde Dexter'ı sürükleye sürükleye koşmaya başladı.
" Senin-kadar-atletik- değilim!" dedi Dexter soluk soluğa. Nate cevap vermedi, sadece Tılsım'a yetişmek için yıldırım hızıyla koşmaya devam etti.
Dexter sınıfa Nate'ten daha sonra girdi, derse yedi dakika gecikmişti. Nate Dexter kapıda belirince ayağa kalktı, " Özür dilerim, Profesör. Mr Lee'nin geç kalma sebebi benim. Beni uyandırmak için geç geldi..." dedi kullandığı her kelimeyi özenle seçerek.
Profesör Flitwick Dexter'a boş bir masaya geçmesini söyledi ve derse devam etti. Dexter ise ders boyunca gözlerini Lyvia'dan alamadı.
" Kolunu biraz çek, kopya çekemiyorum." diye fısıldadı Dexter Nate'e. Nate kolunu hafifçe kenara kaydırdı, Dexter kopyasına güzelce çekip verilen çalışma kağıdını Profesör Flitwick'e verdi.
" Unutmayın çocuklar, ödev en az iki rulo parşömen uzunluğunda olacak. Kompozisyonunuza özen göstermenizi beklerim." diye cırladı minik Profesör ders bitiminde. Dexter eşyalarını çantasına tıkıp Nate ile bahçeye çıktı.
Pek de taze bir güne benzemiylrdu. Havada hâlâ kalın bir sis tabakası asılı duruyordu, güneş ise sigara dumanı gibi havaya yayılan bulutlarla saklanbaç oynuyordu.
" Bizim tayfayı gördün mü? " diye sordu Nate gözlerini kısıp etrafına bakarak. Dexter başını iki yana salladı, ileriye doğru adım attı. Bahçe tekinsiz bir biçimde tenhaydı.
" Aha, işte oradalar." dedi Nate açıklıkta bir yeri göstererek. Dexter oraya baktı, arkadaşlarının siluetlerini seçti ve Nate'i takip etti.
" Siz burada ne yapıyorsunuz? " diye sordu Dexter, James'in elindeki gazete dikkatini çekmişti. " Ver ben de bakayım." dedi elini uzatarak. Albus gazeteyi alıp çantasına koydu, bir şeyler sakladığı belliydi. Alt dudağını ısırıyordu ve sağ bacağını hızlı hızlı sallıyordu.
" Al, gazeteyi ver; okumak istiyorum." dedi Dexter kararlılıkla. Nate elini cebine götürdü ve asasının tembel bir hareketiyle gazete Albus'un çantasından Nate'in eline doğru uçtu.
Nate ön sayfayı dikkatlice okudu, okurken kaşları gittikçe çatıldı. Okumayı bırakınca Dexter'a döndü.
" Ne yazıyor? " diye sordu Dexter, bu sefer elini gazeteyi kapmak için uzatatak. Nate endişeli bakışlar attı, pek de istemeyerek gazeteyi verdi. Dexter sayfayı düzeltti, okumak için hazırlandı. Nate onu duvarın dibindeki bir banka oturttu.
BAKANLIK KIRMIZI ALARMDA : MAZAROW ÖLÜ BULUNDU
Kingsley Shaklebolt'un istifası ardından Sihir Bakanılığına terfi edilen Mazarow, dün akşam saatlerinde hizmetçisi Mandy Colfin tarafından çalışma odasında ölü bulundu. St. Mungo uzmanları tarafından bu hadisenin bir cinayet olduğu öğrenildi ancak katilin kim olduğu hakkında hiçbir kanıt bulunamadı.
Bakanlıkta oylama sonrası Frederick Graffacia, yeni Sihir Bakanı olarak seçilmiştir. " Bizler büyücüler, cadılarız. Muggle'lardan daha üstünüz. Toplumumuz da Muggle doğma insanlar yüzünden kirlenmektedir. Buna engel olmalıyız. " diyor yeni bakan. Aynı zamanda en kısa süre içinde Muggle doğma insanların Azkaban'da mahkum edileceğini de açıkladı. Sihir Dünyası kırmızı alarmda.
Dexter o anda oturduğu için şanslıydı, yoksa düşüp bayılacaktı. Midesinin bulandığını, gözlerinin karardığını hissetti.
" F-Fred bunu o-okudu mu? " diye sordu kekeleyerek. Birden enerjisi sıfırlanmıştı.
" Roxanne ile beraber. Onu yatıştırmaya çalışıyor." dedi James, ilk defa ciddi gözüküyordu. Nate Dexter'ın yanına oturdu, sırtını sıvazladı. Dexter aniden kendisini kakaolu süt içiyormuş gibi hissetti. Önce boğazı, sırtı, sonra da beyni yavaşça rahatlamaya başladı. Sanki Nate ona bir büyü yapmıştı.
" B-ben derse gidiyorum." dedi Dexter, her bir kelimeyi telafuz etmekte zorlanarak. Yavaşça ayağa kalktı, Nate ile beraber zindana indi.
Ders Ravenclaw'lar ile ortaktı. İki çalışkan ev bir araya gelince de İksir'de büyük başarılar elde ediliyordu. Dexter normalde İksir'de fena değildi ancak o gün, Beden Küçültme İksiri neredeyse patlayacaktı.
" Dex, istersen bu derse katılma. Slughorn'dan izin isteyebilirsin." dedi Nate yumuşak bir sesle. Dexter dalgın dalgın artık iksire benzemeyen ve kazanında baloncuklar çıkartarak tıslama sesi çıkartan şeye baktı, Slughorn'dan izin istedi ve sınıfın köşesine çekilip Slughorn'un istediği gibi kompozisyon yazmaya başladı.
Sinek zarları katlanmamasına özen gösterilerek kısık ateşte ısınan karışıma eklenir, beş dakika sonra da yavaşça saat yönünde çevirilmeye başlanır...
Dexter sınıfa bir göz atınca eksikliği hissetti. Lyvia sınıfa gelmemişti. Onun o parlak, kabarık sarı saçları kapkara zindana ışık saçardı her zaman.
Dexter kafasını parşomeninin üzerine yerleştirdi ve yorgunluğun onu ele geçirmesine izin verdi.
Dexter Nate tarafından sarsılarak uyandı. Dexter'ın yüzüne mürekkep bulaşmıştı, Nate asasını çıkartıp tek bir hamlede mürekkebi yok etti.
" Haydi, Fred ve Roxanne'i bulalım." dedi sesinin yumuşaklığını koruyarak. Dexter onaylarcasına başını salladı, ayağa kalktı ve Nate'in peşinden gitti.
Gryffindor Ortak Salonu'nun parolasını her zaman biliyorlardı. Her çarşamba oraya gidip kaymakbirası içerlerdi ve gece yarılarına kadar oyun oynarlardı.
" Fırtık Fasülyeler." diye soludu Dexter Şişman Hanım'a bakarak. Şişman Hanım'ın portresi ardına kadar açıldı, Nate ve Dexter içeriye tırmandılar.
Tahmin ettikleri gibi Fred ve Roxanne ortalıktan uzak bir köşede birbirlerine sıkıca sarılıyorlardı. Roxanne yaşlı gözlerini ağabeyinin gömleğine saklamıştı ve hıçkırıklarla titriyordu. Fred ise onun karamel rengi saçlarını şefkatle okşuyor, kulağına bir şeyler fısıldıyordu.
" Bana bak Roxie, gözlerimin içine bak." dedi Fred avuçlarıyla kardeşinin yüzünü kavrayarak. " Annemize bir şey olmayacak. Gerekirse bunun için savaşacağız."
Roxanne ağabeyinin gözlerinin içine baktı, başını sallayıp elinin tersiyle gözyaşlarını sildi.
Fred, Nate ve Dexter'ın orada olduğunu fark edince " İyiyim ben. " dedi. Dexter da Nate de pek inanmışa benzemiyorlardı.
Fred'in gözlerinin altı şişmişti ve morarmıştı. Saçları fazla dağınıktı, avurtları çökmüştü ve rengi solmuştu.
Roxanne ondan da beter gözüküyordu. Her zaman parlak ve düzgün olan saçları dağınıktı, gözleri kıpkırmızıydı, gömleğinin yakası yamulmuştu ve her saniye hıçkırıp burnunu çekiyordu. Karamel rengi saçları simsiyah çillerle kaplı yanaklarına yapışmıştı.
Nate Roxanne'in yanına çömeldi, elini onun eline koydu ve Roxanne'in hıçkırıkları dindi. Bunun sebebi Roxanne'in Nate'ten hoşlanması mıydı?
Roxanne ikinci senesinden beri Nate'e âşıktı. Onu her gördüğünde durgunlaşıyordu, ondan çekiniyordu ve onunla konuşurken kekeliyordu. Kesinlikle onu seviyordu.
Roxanne ağabeyine biraz daha yaklaştı, ne kadar cesur olursa olsun onun da kırıldığı zamanlar oluyordu. Babasının depresif hâli yüzünden o da etkileniyordu.
Dexter iki kardeşin birbirlerine yakınlığına baktı. O anda neden onun ve Amy'nin böyle olamadıklarını merak etti.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top