İKİ PORSUĞUN İSYANI
Nate kahvaltıya uçarcasına indi. Fazla neşeli gözüküyordu. Neredeyse sekerek, Dexter'ın yanına oturdu ve tuhaf bir şekilde: "Günaydın!" dedi masaya. Masadakiler biraz şaşkın bir şekilde, gülümseyerek ona cevap verdiler.
" Aaa... Natie? N'oldu sana böyle?" diye sordu Dexter kaşlarını çatarak. Nate neşeyle Dexter' baktı. " Yaptım." dedi sadece. Dexter boş boş baktı.
"Neyi?" diye sordu. Nate enerjikliğini koruyarak, bakmayı sürdürdü. Dexter biraz düşündü. Neyi yapmıştı da bu kadar mutluydu...
Aha!
" Natie- İnanamıyorum... Cidden mi?" diye sordu Dexter gözleri ardına kadar açılarak. Onun da dudaklarının kenarları yukarıya doğru kalkmaya başlamıştı.
" Çak ulan!" diye bağırdı Dexter elini kaldırarak. Nate arkadaşının eline olağan gücüyle vurdu, ikisi de sanki Quidditch Dünya Kupası'nı kazanmış gibi bağırmaya başladılar. Dexter arkadaşının sırtını sıvazladı.
"Peki o nerede?" diye sordu Dexter heyecanla. Nate'in gözleri kapıya kaydı. " Bir yere uğrayacağını söyledi. Her an gelebilir."
Demek ki Nate sonunda iki senelik gizli aşkını elde edebilmişti... Ne acılar çekmişti... Her gece, nasıl adım atacağıyla ilgili resmen karın ağrısı çekmişti. Ondan hoşlanmaya başladığını ilk söylediğinde ise, gözleri dalgın dalgın bakmaya başlamıştı. Nate onu gerçekten de çok seviyordu.
Birkaç dakika sonra Lucy Weasley kapıda belirdi. Yüzü kıpkırmızıydı, duruşu da eğikleşmişti.
Dexter bir yana kaydı ki Lucy oturabilesin. Lucy oyuncak köpek gibiydi. Hiçbir şey söyleyemiyordu, sadece büzüşmüş bir şekilde oturuyordu. Sanki biraz titriyor gibiydi.
" Şey- eğer siz konuşmak isterseniz... Ben az öteye geçebilirim..." dedi Dexter. Lucy gözlerini önünden ayırmayarak cevap verdi: " Y-Yok sağ ol, sen rahatını bozma."
Nate de Lucy ile aynı hâlde gibiydi. Yaklaşık otuz saniye sonra, Nate'in sol eli Lucy'nin sağ eline doğru uzandı. Lucy daha da kızararak -eğer bu mümkünse- Nate'e baktı. İki gencin elleri birleşti.
Dexter neredeyse aralarındaki kıvılcımı hissedebiliyordu. Sanki sıcak bir his geliyordu...
Dexter gülümsedi. Arkadaşının mutluluğu, onun da mutluluğuydu.
Kehanet, hiç de eğlenceli değildi. Trelawney yine odada bağırıyordu ve arada bir dramatik yorumlar ekliyordu. Ondan çok etkilenen Eloise Finnigan dışında herkes uyumak üzereydi. Nate bile kendisini ayakta tutabilmek için çok uğraşıyordu. O genelde dersi dinlemekten çok kitaptan çalışırdı. Belki beş-altı sene önceden...
"...ve yavrularım, burada Mars'ın hareketinin göze çarptığını gözlemleyebiliyoruz. Mars'ın bu hareketi yüzünden, Venüs etkileniyor ve bu da aşk konusunda bazı gerginliklere neden olabilir..."
Dexter göz ucuyla Nate'e baktı sırıtarak. Nate, dudaklarının kenarları hafifçe yukarıya kalkarak "Sakın." dedi. Dexter bıyık altından kıkırdadı.
Trelawney sanki bir ses duymuş gibi birden durdu, gözleri odada gezindi. Sonra o koca gözlüklerinin ardındaki yuvarlak gözler, Dexter'ınkilerle buluştu.
" Ölüm... Duyabiliyorum... Ölüm yakın canım, kayıplar yakın... Pluton'un o yalvarırcasına verdiği mesajı görmüyor musun?" dedi Dexter'ı omuzlarından sarsarak. Sonra Nate'e döndü. Bakışları sabitti.
" Sen... İnciyi sonsuza dek saklayamazsın... Bir gün gelecek, kabuklarını açman gerekecek. Ayrıca, arkadaşların için kendi fırsatlarını toz etme..." dedi olabilecek en dramatik şekilde. Nate durgunlaştı. Yüzündeki yumuşak ve kibar ifadenin yerini endişe almıştı.
" Faniyiz hepimiz! FANİ!" diye bağırdı kadın, kollarını gökten bir şey beklermişçesine havaya kaldırarak. Kat kat şalları dalgalanıyordu.
Tam o sırada zil çaldı. Trelawney, zil sesiyle birlikte ürkmüş bir tavşan gibi büzüştü, fırıldak gözleri etrafı taradı.
" Kaderlerinize karşı dikkatli olun yavrularım..." dedi kadın ve Dexter, Nate ile beraber dışarıya fırladı.
" O ihtiyarın saçmalıklarına inanmadın, değil mi?" diye sordu Dexter, Nate'in yüzündeki endişeli ifadeyi hatırlayarak. Nate gülümsedi. Gülümsemesi bu sefer farklıydı.
" Ha, o mu? Ben kadının akıl sağlığı için endişelenmiştim." dedi. Dexter parmağını şıklattı. "Olmayan bir şey için endişelenemezsin."
Nate kaşlarını çattı. " Aslında, endişelenmek olmayan bir şey üzerine kurguludur. Mesela kitaplarını unuttuğun konusunda endişelenmişsindir ama aslında yanında getirmişsindir... Endişelenmek, kesin bir ş-"
" Ay tamam kapa çeneni Kusursuz Prens. Vallaha en sonunda ben seni Felsefe Klübü'ne yazdıracağım." dedi Dexter, arkadaşını dürterek. Nate tek kaşını kaldırdı. "Peki, Kıvırcık Patates." dedi meydan okurcasına.
İkinci kat koridorunda Fred ve James ile karşılaştılar. Biçim Değiştirme pek de iyi geçmişe benziyordu. James'in kaşları maviydi, Fred'in de saçları sarı.
" Merlin'in asası... Rammstein konserinden kaçmış gibi gözüküyorsunuz..." dedi Nate arkadaşlarını incelerken. " Şu kaşları kim yaptı? Oldukça başarılı." dedi. Fred sırıttı ve James'e baktı. James ona tokat attı.
" Sen kendine bak, süpürge fırçası. O güzel sarı kafanı alıp Slytherin'in ortak salonunun yerlerini silmek için kullanırım."
Bu biraz komik bir durumdu çünkü Fred, James'ten kırk santimetre daha uzun, otuz kilo daha fazlaydı.
Fred tek kaşını kaldırdı. Dexter iki kuzenin arasına girdi. " Hey hey hey... Gençler sakin. Haydi, Albus'u da kapıp daha hoş şeylerden konuşalım." dedi.
" Mesela ne?" diye sordu Fred. Dexter muzipçe Nate'e baktı.
" Natie nasıl Cissy'yi kapmış çok merak ediyorum mesela..."
Albus da geldi; beşli, bahçedeki ufak bir masaya doluştu. Nate kızarmaya başlamıştı. James Nate'i dürttü. " Ee, nasıl kaptın lan bizim kuzeni?"
Nate masada birleştirdiği ellerine bakıyordu boş boş. Yutkundu.
" Ya... Öpüştük işte." dedi. Fred Nate'i daha da sert dürttü. " Nasıl oldu bu? Detaylar nerede Prens?"
Nate ellerine bakmaya devam ediyordu. " Ya bildiğin öpüştük işte. Şu gölün kıyısındaki bir taşta oturuyorduk. Üzerimize dalga geldi falan. Sonra kurumak için bir ağaca çıktık... Orada oldu işte, ben de anlamadım." dedi.
Fred, Nate'in kafasını kolunun arasına geçirdi ve kafasını ovuşturmaya başladı. " Küçük Natie manitayı kaptı!" dedi.
Dexter'ın aklına sonradan geldi. " Nate, koş lan! Lucy ile otursana!" dedi arkadaşını sırtından ittirerek. Fred de aynı şeyi yaptı.
" Dex, sakin. Onun yüzünden arkadaşlık bağımızı zayıflatmak istemiyorum." dedi Nate. Dexter arkadaşını ittirmeye devam etti.
" Ses kes. Bu bir emirdir. Bağ mağ zayıflamıyor, sen de onunla biraz zaman geçir hani." dedi Dexter. Nate zorla kalktı, suratı pancar gibiydi.
Dört genç, bir süre arkadaşlarının gözden yavaşça kaybolup yalnız bir kıza eşlik etmesini izlediler. Nate ile Lucy çok yakışıyorlardı.
(Le awkward sentence)
Bütün rahatları, kestane rengi bir baykuşun, Weasley ailesine ait olan Pointy'nin Fred'in üzerine ufak bir mektup bırakmasıyla bozuldu.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top